TÜRK İSTİKLAL HARBİNDE
AZINLIKLIKLARIN FAALİYETLERİ
90-100 Yıl öncesinin yıkıntıları arasında bile Sevr’i yırtıp atabilen bir Türkiye’ye yeni bir Sevr kaftanı giydirme heveslileri var önümüzde…Niçin? Dinci radikal güçler yeniden cüret buldu onun için…
Batılı dostların(!) sırtını sıvazladığı, birçok devletin açıktan yardım ettiği, etnik terör varlığını sürdürebildiği için…Sovyetler Birliği, demokrasiyi ertelediği için yıkıldı…Şah rejimi, laik ve demokratik bir devrim yapamadığı için tarihe karıştı…
Tito’nun Yugoslavya’sı etnik farklılıkları kurumsallaştırmanın, birliğin devamını farklılıklarda aramanın bedelini ödedi…
Ve onların birbiri peşi sıra yok olmasına tanık olan yakın tarih Atatürk’ün haklılığını kanıtladı. Laik ve demokratik bir çağdaşlaşma hareketi…Bin yıllık kültür ortaklığına ve yurttaşlık bağlarına dayalı bir ulus…O yolu izlemeyenler silinip gittiler. Türkiye’nin son yarım yüzyılına damgasını vuranlar, o yoldan adım adım uzaklaştılar…
Düşman bir siyasi coğrafya ve Türkiye’nin bölgesel güç olmasını çıkarlarına aykırı bulan bazı büyük devletler, ellerinden geleni artlarına koymadılar…Mezhepsel farklılıklar da kaşındı, etnik farklılıklarda…Ama her şeye karşın, ürkiye yolunda ilerliyor!.. Bu neyi gösterir?
Kemalist devrimin tutmadığını mı?
Yoksa temellerinin çok sağlam olduğunu mu?
Atatürk, gerçek dindara karşı değildi. O, kendi çıkarları yararına dini sömürenleri, araç olarak kullananları ortadan kaldırmak istiyordu:
“Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle kandırmışlardır. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki, milleti esir eden, yıpratan kötülükler hep din kılığı altında küfür ve alçaklıktan gelmiştir. Onlar her hayırlı davranışı dinle karşılarlar, hâlbuki hamdolsun hepimiz Müslüman, hepimiz dindarız, artık bizim dinin gereklerini, dinin yasaklarını öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile bizim dinimizin esaslarını anlatmaya kâfidir… Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, ulusun yararına, İslamlığın yararına uygunsa, hiç kimseye sormayın, o şey dindir. Eğer bizim dinimiz akla, mantığa uygun bir din olmasaydı, kusursuz olmazdı, dinlerin sonuncusu olmazdı. ”
Bir dini seçen bir kimseye dinin gereklerini, devlerin öngördüğü ve koyduğu dünyevi esaslara zarar vermeden yerine götürmesine imkân verilmesi veya dini müesseselerin gerçek dini faaliyetlerini diğer müesseseleri etkilemeden uygulaması Atatürkçülüğün laiklik anlayışının bir sonucudur.
Atatürk’e göre ordu; “ordumuz, Türk birliğinin, Türk Kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çeliklenmiş bir ifadesidir. Ömrünün büyük bir kısmını millet hayatını korumak için harp meydanlarında geçiren Atatürk’e göre Harp ve Harbin Hedefi;
“Harp düşmana bizim arzumuzu kabule zorlamak için yapılan şiddetli bir harekettir. Harbin hedefi düşmanı savunmadan yoksun bırakmaktır. Bu da düşmanın maddi ve manevi kuvvetlerini kırarak, ezerek onu yere sermekle mümkün olur. Ancak bu şekilde düşman devlet barışa zorlanabilir veyahut teslim alınabilir.”
Dr.A.Nazmi ÇORA