SUNİ OLARAK YARATILAN “KÜRT SORUNU” DEDİKLERİ ŞEY: 500 YIL ÖNCE YAVUZ’UN TÜRK DÜŞMANI SİYASETİ VE İSKAN POLİTİKASININ BİR DEVAMIDIR.

Mark Sykes’ın 1900’lerin Başında Bitlis’i Ziyareti Ve Kürd Aşiretleri


Sefa M. Yürükel – 2.10.2021
sefamyurukel65@gmail.com

SUNİ OLARAK YARATILAN “KÜRT SORUNU” DEDİKLERİ ŞEY:
500 YIL ÖNCE YAVUZ’UN TÜRK DÜŞMANI SİYASETİ VE
İSKAN POLİTİKASININ BİR DEVAMIDIR.


Bu günlerde Kürt “Kürt Sorunu” diye piyasaya sürülen şey, Yavuz’un 1512 den sonra İran’ın Kirmenşah bölgesinden Anadolu’ya getirttiği ve İran Türkleriyle, Anadolu Türkleri arasına kama gibi sokup , kendi iktidarını sağlama almak için yerleştirdiği İrani ( Pers) göçebe bir aşiret topluluğudur. BUGÜN Türkiye’de kürdüm diyenlerin bir çoğuda tahrir defterlerine bakarsanız Anadolu kökenli ve asimile edilmiş ( karakeçili obası gibi) Türkmen boylarıdır.

O gün Yavuz Anadolu Türkmenleri ile Horasan Türklerinin arasına tampon bölge olarak bizzat iskan ettirdiği bu pers aşiretleri ile ve daha sonradan da bilerek Mısır’dan getirdiği emevici hilafet sancağı ile ve 3000 emevi mollayla birlikte, kendi emevi asimilasyoncu saltanatını ve Türk düşmanı iktidarını Anadolu’da sağlamlaştırmak istemiştir.

Bu anlamdada o günden bügüne kadar, Anadolu’da iktidar baskısıyla oluşan, Kızılbaş-Türkmenlikten inanç olarak asimilasyoncu baskı, tehdit, katletme ve sistemli bir biçimde yapılan devşirilmelerle, emevileştirme süreçleri, 1908-1938 arası Jöntürk, İttihat ve Terakki ve Mustafa Kemal Atatürk döneminde geçici olarak sekteye uğrarılsa bile, bu süreç bugünde hala devam etmektedir.

Mevcut iktidar’da dahil 1946’dan itibaren iktidara gelenlerin yaptıkları icraatlar bunun delilidir. Bu konu tarihsel olarak mistik değil çok açık bir konudur.

İşte bu nesenlede yukarıda değinildiği gibi tarihte Yavuz’un Anadoluya yerleştirdiği bu pers kaviminin ve bugünkü sahte “kürt sorununun” ve Anadolu Yesevi, Bektaşi, Alevi olan Tüm Türkmenlerin önemli ölçüde emevici bir asimilasyona tutulmasının birinci sorumlusu Yavuz’dur ve onun yolundan gidenlerdir.

Ve 1908- 1938 arası hariç ondan sonraki iktidarlardır. Burada da görüldüğü gibi Anadolu’da Türkleri yok etmek iki koldan yapılmıştır.

Birincisi, İran Kirmanşah’tan Yavuz’un getirdiği pers aşiret topluluğu (kürtler) ile Türk bölgesi işgal ettirilmiş, diğer yandan da bölgede yaşayan Türkmenler zorla bu aşiretlerin içine sürülüp asimile ettirilmiş( karakeçililer gibi), ikincisi ise bir yandanda Kızılbaş- Türkmen inancı olan Yesevilik ve Bektaşilik yolunda giden Türkmenler ağır bir biçimde baskı altına alınıp, katledilmiş ve kalanlar korkudan inanç soykırımına tabi tutulmuştur. Emevileştirilmiştir.

Bugün kürt denilen İran kökenli pers aşiretlerinin ki konuştukları dil çok parçalıdır ve coğrafi nedenlerden dolayıda bir birini anlamadıkları bir dil olan bu dil presçenin ( Farsçanın ) bir alt grubudur. Yani bugünkü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ki “kürtler” İran persliğinin Yavuz’un da yardımı ile Anadoluya girmiş halidir.

Coğrafyaya bir baktığınızda Anadolu ve Türkmeneli bölgesi, Urumiye’de dahil şu anda bu pers aşiret topluluğunun bulundukları yerlerin tamamı, tarihsel olarak klasik bir öntürk ve oğuz diyarıdır. Örneğin, Hakkari, Urfa, Iğdır, Kars, Tunceli, Bingöl, Adıyaman, Diyarbakır, Erbil, Süleymaniye, Kerkük, Tuzurmahutu vs klasik bir oğuz şehridir.

Bu bölgelerde arkeolojk kalıntılara baktığınızda da (Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da dahil) 500 yıldan önce hiç bir yerde bu pers aşiret topluluğuna ait bir bilimsel kanıt ve kalıntı yoktur. Bilimsel kalıntının ve kanıtın olmadığı yerde ise o grup yaşamamıştır. O bölge o gruba ait değildir. Ama bu sözü edilen bölgelerde 1000, 2000, 3.500 yıllık Türk kurgan ve kaya yazıtları, anıtları ve diğer arkeolojik kalıntılar vardır. Bu bakımdan kardeşlik masalları altında Türk yurdunda kürt sorunu var demek cahilliktir.

Ard niyetlidir. Siyasidir.
Ve bilimsel olarak denemez.
Diyenler Türk, İran ve bölge tarihini iyi bilmemektedir.

Bir tarihin yazılması, okunması, araştırılması ve tarih konusunda doğru sonuca varılması için, arkeolojik, etnolojik, etnografik, dil bilimsel, antropolojik verilerle konuyu ele almanız gerekir. Bu konuda doğru bir sonuca ulaşmak istiyorsanız akıl ve bilimi rehber olarak almanız lazımdır.

Örneğin bu bölgeler son 500 yıldır pers aşiretleri tarafından Yavuz gibiler eliyle asimile edilselerde Türk diyarı olduğunu kanıtlayan şey arkeoloji, dil bilim, etnografi, antropoloji gibi bilimlerin dallarıdır. Bu bilim dallarının onaylamadığı hiç bir tarih yazımı gerçek değildir. Sahtedir.

Türkiye’de ikide bir suni olarak bu gibi konulara “kürt sorunu”, kürt vs demek Yavuz’un Türk düşmanı ve emevi politikasının devamını bugünde korumak ve kollamak demektir. Bu yanlış tutum Alparslan’la, Atatürk’le çatışmak demektir. Bu, Cumhuriyet döneminde bu konuyu kullanan Emperyalizme ve Türk düşmanlığına hizmet etmek demektir.

Bu konu bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonrada emperyalistlerin şark politikasının bir aleti olmuş durumdadır. Bu tesafüf değildir. Yavuz’un o günkü ve Emperyalistlerin bugünkü Türk, Alparslan ve Atatürk düşmanı politikaları bu nedenle rarihsel süzgeç içinde buluşmuştur.

Bugünkü Türkiye’de, 500 yıllık bir süreçte var edilmeye çalışılan bu sahte “kürt konusunun” tarihsel gerekçelerini bilmeden kamuoyu önünde bunun ahkamını kesmek anlamsızdır, ki kim kesiyorsa yaptığı bilimsel olarakta cahilliktir. Gerçek dışıdır.

Tarihsel olarak büyük bir yalana alet olmaktır ve hafızasızlıktır. Kısaca tarihte bilimsel olarak Kürt diye bir kavim yada millet yoktur. Bunlar Anadolu’ya Yavuz eliyle getirilmiş pers aşiret topluluklarıdır. Konuya bu şekilde yaklaşmak gerekir.

Sorun bunu bilim dışı yanlış anlamaktan ve dillendirmekten kaynaklanmaktadır. İşin özü ise, ikide bir “ kürt sorunu” diyerek yapılan bu sahte tanımlamalarla amaç Türkün yurdunu dağıtmak ve haritadan silmektir.

Buna alet olmak Türklere düşmanlıktır.

Son olarak her zaman olduğu gibi :
Atatürk’le kalın.
Cumhuriyetle kalın.
Hoşçakalın!

Sefa Yürükel

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Bölücü KÜRTÇÜLÜK, ORTADOĞU ÜLKELERİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *