ORGANİZE SUÇ TARİHİ – 1 * YOLSUZLUK VE ÖZELLEŞTİRMELERİN SONUCU EKONOMİNİN ÇÖKMESİ VE TOPLUMUN YOKSULLUĞUDUR * “Tutto e Mafia in Turkey”

YOLSUZLUKLARIN VE ÖZELLEŞTİRMELERİN SONUCU
EKONOMİNİN ÇÖKMESİ VE TOPLUMUN YOKSULLUĞUDUR


https://nacikaptan.com/?p=92983 – ORGANİZE SUÇ TARİHİ- 2 * Çevre Suçları * Mala Del Brenta-Venedik Mafyası * Sacra Corona Unita-Puglia Mafyası

BAĞLANTILI YAZI  https://nacikaptan.com/?p=93619  SUÇ DOSYALARI * TÜRKİYE’NİN NARCOS’U * Bölüm I-II-III-IV

Naci Kaptan – 05.09.2021

Son 20 senedir yapılan düşük bedelli kanka özelleştirmeleri , yolsuzluklar, rüşvetler, mala ve paraya cebir kullanarak veya hile ile el koyma olaylarının sayısı akıl almaz boyuta ulaştı. Devleti yöneten siyasetçilerin, geçmişin çeteleri, günümüzün mafyaları ve yapılacak yolsuzluğun görev sahasında bulunan kamu yöneticileri ile iş birliğine giderek bedeli milyar dolarlara varacak kadar yolsuzluk yaparak suç işledikleri topluma fısıldanıyor. Bu yolsuzluklar içinde cinayetlerden de söz ediliyor.

Görevleri suçları araştırmak olan cumhuriyet savcıları ise bu yolsuzluk ihbarlarını duymuyorlar, görmüyorlar. Bilmiyor gibi yapıyorlar. Suça ve suçluya arkalarını dönüyorlar. Fakat bir tweet atanı, sosyal medyada demokratik eleştiri hakkını kullananı bile yaşına bakmadan 15 yaşındaki çocuğu, 80 yaşındaki dedeyi gece vakti tutukluyorlar.

Suçlular, siyasetçiler, kamu görevlileri, bazı  yargı mensupları ile hep birlikte Türkiye’yi kirletiyor, çalıyor, çırpıyorlar. Kamu varlıklarını 200 kez değiştirdikleri ihale yasaları ile, matruşka ihaleler ile, verilen çok yüksek bedelli ihalelerden alınan yüzdelerle toplum refahına gidecek olan birikimlerimizi acımasızca talan ediyorlar.  Yapılan yolsuzluklar nedeni ile Türkiye tüm ekonomik birikimlerini kaybetti.Toplum yoksullaştı. İntiharlar arttı… İnsanlar umutlarını kaybetti.

Türkiye’nin elinde ‘üretim’ yapacak fabrika kalmadı. Bu durum ise istihdam yokluğuna ve yüksek işsizliğe neden oluyor. Yakın geçmişte ürettiğimiz malları bu nedenle Yurt dışından almak zorunda kalıyoruz. Üretim yokluğu ise yüksek enflasyon ve pahalılık getirdi.

Geleneksel bir İtalyan deyişi vardır; “Tutto e Mafia in Italia.’ (İtalya’daki her şey Mafya’dır.)

Bu deyişi artık Türkiye’ye uyarlama zamanıdır; “Tutto e Mafia in Turkey” (Türkiye’de her şey mafya’dır)

Bu nedenle basında sürekli  gündemde olan MAFYA  ve SUÇ konusunu irdeleyen David Southwell’in yazdığı “ORGANİZE SUÇ TARİHİ” isimli bir kitaptan aktarılar yapacağım.

Naci Kaptan


“Devletler, büyük haydut çetelerinden, haydut çeteleri de
küçük devletlerden başka nedir ki?” Hippolu Aziz Augustin


Organize suç, pek çok kişinin merak ettiği bir konudur. Haydutlar, dünyanın her yerinde esrarengizdir. Gizli bir İspanyol suç örgütü olan Garduna’nın faaliyetlerine dair fısıltıyla anlatılan öyküler, Ortaçağda hi­kâye anlatıcılarının ana konularını oluştururdu. Gizlilik, güç ve şidde­tin günlük hayatlarımızın gölgelerinde gizlenen ve organize suç tara­fından temsil edilen bileşimi, bugün sayısız gazete manşetine konu olu­yor. Neden peki? Belki de, konu yeraltı dünyası bile olsa bizden sakla­nanlar hakkında daha fazla şey bilme arzumuzdan dolayı. Korkmak­tan zevk aldığımız için belki de.

Ben bu kitabı yazarken, pek tabii ki zaman zaman korktum. Bu pro­je için çalışma yaparken organize suçun asıl gücünün şiddet tehdidinden geldiğine dair büyük bir ders aldım. İki ciddi ölüm tehdidiyle kar­şılaştım. Ayrıca bir Triad grubundan, haklarında yanlış bir şeyi söyle­memem konusunda son derece düşündürücü bir uyarı da aldım; uyarı bir satır ve ellerimi kullanmayı sürdürebilmemle ilgiliydi. Gayet kaba bir şekilde şöyle deniyordu: “Yazarların ellere İhtiyacı vardır.”

Organize suç, tahmini olarak gezegendeki her ülkede faaliyet gös­teren 1 trilyon dolarlık bir iş. 21. yüzyılın kilit sözcüğü küreselleşme ve hiçbir insan faaliyeti, uluslararası çapta birbirine bağlılığı’ organize suç” tan daha iyi ortaya koyamaz. Her ulusun bir yeraltı dünyası vardır. Fakat bugünün küresel ekonomisinde, çok uluslu suç örgütlerinin, bazı ulus devletlerden daha fazla güce sahip olan küresel bir yeraltı dünyası ortaya çıkmış durumda.

Yasal küresel şirketler gibi, çok uluslu organize suç örgütleri de ulus­lararası ticaret sistemiyle, iletişim teknolojisi ve seyahat konusundaki ilerlemelerden faydalandılar. Karmaşık ittifaklar, bağlantılar ve anlaş­malar geliştirdiler; bu durum, sözgelimi bir Kolombiya kokain kartelinin hem Brezilyalı bir sokak çetesinin davranışları, hem de bir Triad cemiyetinin etkisi altındaki yozlaşmış bir Çinli politikacı üzerinde etkili olabileceği anlamına geliyor. Çok uluslu organize suç Örgütleri dünya­ya yayılıyor ve faaliyetleri her bölgede ve gezegendeki her yasadışı ey­lemde aktif olan organize suç grupları aracılığıyla ortaya konuluyor.

Emniyet yetkililerinin ve diğer kurumların, organize suça yönelik tek bir tanım üzerinde -21. yüzyılda bile- anlaşamadığını Öğrendiğinizde, yetkililerin çok uluslu organize suç örgütlerinin Önünü almakta zor­lanması şaşırtıcı gelmiyor. Fakat bu kitabım amaçlan doğrultusunda or­ganize suç, ABD’nin 1970 tarihli Organize Suç Kontrol Yasası’nın be­lirlediği çerçeveye göre, ‘yasadışı faaliyetlerini ilerletmek için bir araya gelen suç grubu’ olarak tanımlanır. Ele aldığım bazı organize suç grup­ları siyasi motivasyon unsurları barındırırken, bu kitap öncelikle asıl var­lık nedenleri sadece kâr elde etmek olan şebekelere, Örgütlere ve çete­lere odaklanıyor.

Sürekli değişmeleri ve her duruma uyum sağlamaları, organize suç gruplarını hukuki olarak tanımlamayı zorlaştırsa da, hem eski hem de modern grupların paylaştığı özellikleri fark etmek kolay. Tarih boyun­ca, pek çok korsan, haydut, köle tüccarı ve uyuşturucu kaçakçısı grupları doğrudan devlet yardımının tadını çıkarmıştır. Bu gruplar resmi izni ve korumayı kaybettiklerindeyse, faaliyetleri için ihtiyaç duydukları des­teği rüşvet aracılığıyla garanti altına almaya başladılar. Bu gelenek, or­ganize suçun tarihi boyunca tanımlayıcı Özelliklerinden biri haline ge­len bir siyasi nüfuz ve suç ilişkisi yarattı.

Son 4 bin yılda ortaya çıkan organize suç gruplarının diğer kilit özel­likleri şöyledir: Şiddet üzerindeki devlet tekeline meydan okurlar; hem kendi üyelerini hem de kurbanlarını kontrol etmek için korkuyu bir yön­tem olarak kullanırlar; hiyerarşik bir sisteme ve kendilerine Özgü kurallara sahiptirler. Direniş hareketlerinden veya yoksulluk ve ayrımcılık tara­fından gettolara itilmiş göçmen toplulukları arasından türeme eğilim­leri de bir diğer ortak unsuru oluşturur. Organize suçun kullandığı on binlerce yöntem olmasına rağmen, bunlar genellikle temel temalar olan hırsızlık, yasadışı olan şeyleri sağlamak, insanların durumundan fay­dalanmak, para koparmak için korkuyu kullanmak ve yolsuzluk çe­şitlerinden oluşur.

Chicago çetesi lideri Al Capone sık sık herhangi bir işadamından fark­sız olduğunu savunup “Tek yaptığım bir talebi karşılamak” ve “Ka­pitalizm, yönetici sınıfın yasal dolandırıcılığıdır” diye konuşurdu. İma açıktı: Pek çok diğer organize suç patronu gibi o da, faaliyetlerinin yal­nızca ticari bir çerçevede düşünülmesini istiyordu.

Bununla birlikte, yaptığı işler korku, şiddet ve insanlığın acısını ar­tırmayı içeren her şirket -belki silah üretenler hariç- kapatılır. Fakat bu­gün pek çok organize suç grubu, kazançlarının o kadar büyük bir kıs­mını yasal işlere yatırmış durumda ki, elde ettikleri kârın yansı artık suç­la ilgisi olmayan faaliyetlerden geliyor. Yetkililer açısından, yasadışı ve yasal ticari kurumlar arasındaki ayrımı tespit edebilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Organize suçu incelerken alman en büyük ders belki de şu: Orga­nize suç sadece daha fazla polis gücü, daha sert yasalar veya daha faz­la inceleme ve bütün nüfusun izlenmesiyle yenilgiye uğratılamaz. Or­ganize suç, -polis devletinin tarihsel zirvesi olan- Sovyetler Birliği’nde var olabildiyse, yeni yasalar çıkarmanın ve daha fazla suçla mücadele kaynağının sorunu kökünden kazıyacağına yönelik fikrin de altı doldurulamaz.

Organize suçun tarihi, aynı zamanda suçun üç temel ve tekrarlanan nedeni bulunduğunu ortaya koyuyor: Yoksulluk, yasak ve insanların açgözlülüğü. Bu durum göz Önünde bulundurulduğunda, Tony Blair’ın ifadesiyle “Sadece suçun değil, suçun nedenlerinin de üze­rine gitmek isteyen” hükümetler, halklarına nasıl hizmet edebilirler? Pek tabii ki, pek çoğumuzun içinde yatan açgözlülüğe karşı yasa çıkarmak imkânsız. Dolayısıyla, tek yol önde gelen diğer İki temel suça yönelme nedenlerini ele almaktan geçiyor -yoksulluk ve yasak.

Bol miktarda organize suç faaliyetine esin kaynağı olan yasakların ve vergi sistemlerinin gözden geçirilmesi gerekebilir. Söz gelimi, Kanada sigara vergisini üç katına çıkardığında, tütün kaçakçılarıyla başa çıkmak için polis gücünü artırdığında ve gümrük vergisinden kaçmaya çalışırken yakalananlar için ağır cezalar getirdiğinde, nihai sonuç, ülkenin kaçakçılık sorununun vergilerle birlikte artması olmuştu. Vergilerdeki yükselişten fayda sağlayanlar, elde ettikleri kâr tavana vuran tütün kaçakçılığıyla uğraşan organize suç gruplarıydı.

Fakat Kanada 1994’te sigara vergisini yarıya indirdiğinde, hükümet, kaçakçıları yasadışı mallarına yönelik talepten ve önemli bir gelir kay­nağından fiilen mahrum bırakmıştı. Başlıca suç şebekeleri için, bu pren­sibin başka alanlarda hayata geçirilmesine yönelik cesaret, hükümetin suça karşı daha sert cezalardan veya artırılmış polis bütçelerinden söz etmesine kıyasla daha fazla endişe yaratıyor.

Mahrum bırakma, açlık ve sıkıntı her zaman için suç faaliyetlerinin en büyük nedenleri olagelmiştir. Dickens dönemi Londra’sının Rookery diyebilmen doğudaki fakir bölgesinden Mumbay’daki gecekondu ma­hallesi Matunga’ya dek, alt sınıflarla yeraltı dünyası arasındaki bağlantı açıkça görülür. Suç Örgütleri, erişim alanları açısından gerçekten çok ulus­lu hale geldiği için, onlarla mücadele etmeye yönelik mantıklı yön­temlerden birisi de yoksulluğun sıkıntılarını küresel bir düzeyde ele al­maktır. Organize suçun sürekli olarak artan yok edici varlığını yenilgi­ye uğratmaya yönelik umutlar ancak, nedenleri üzerinde gerçek deği­şim yaratılmasıyla yeşerebilir.


İtalyan Mafyası

“Tutto e Mafia in Italia.’ (İtalya’daki her şey Mafya’dır.)
Geleneksel bir İtalyan özdeyişi.

Hiçbir organize suç grubunun İtalyan Mafyası kadar gizemli bir havası yoktur. Bununla birlikte, İtalyan Mafyası’nın varlığı hiçbir şe­kilde somut da değildir. İtalyan Mafyası aslında, şimdiki Sicilya Mafyası’ndan Calabria’daki Ndrangheta ve adı daha az geçen Venedik­li Mala del Brenta’ya kadar çeşitlilik gösteren geniş çaplı İtalyan organize suç örgütlerini tarif etmek için kullanılan kestirme bir ifadedir. İtalya’da ‘Mafya’ ülkedeki tüm organize suç gruplarıyla eş anlamlı hale gelmiş olmakla kalmayıp, aynı zamanda İtalyan toplumunun en alt kesiminden en üst kesimine kadar ulaşan ve bu gruplarla özdeşleştirilen gizli an­laşmaları ve yolsuzluk ağım tarif etmek için de kullanılan bir ifadedir.

Mafya, pek çok anlamda, yeraltındaki her şeyle İlişkilendirilen bir mar­kaya dönüşmüş durumdadır: şiddet, güç, para, komplo, gizlilik ve kan. Gelgelelim, Mafya ‘markası’ aynı zamanda gelenek, aile, erkeklik ve her şeyden Önemlisi, onurla ilgili imalar da taşır. İtalya’daki mafyayı çevreleyen gizemli havanın büyük kısmı şu gerçekten kaynaklanır: Ar­tık ulusal çapta bir suç şebekesine dönüşmüş olmasına rağmen, maf­ya çeşitli organize suç çetelerinden oluşur ve bu çetelerin kökleri de asırlık gizli cemiyetlere dayanır.

Mafya mitolojisi İtalyan kültürüne öylesine yerleşmiştir ki, artık ne­redeyse ulusal mirasın parçası haline gelmiştir. Mafya’nın parası ve şid­detinin yanı sıra, folklor de korku salmak ve sessizliği teşvik etmek için güçlü bir araç olarak kullanılır. ‘Mafya’ kelimesinin sadece telaffuz edilmesinin bile konuştuğunuz kişileri susturması, İtalya’da or­ganize suçun gerçek gücünün boyutlarını gösterir.


Mafya’nın Kökenleri

Mafyanın kökenlerinin kesin ve doğru tarihini anlatabileceğini iddia eden birinin yanıldığından emin olabilirsiniz. ‘Mafya’ diye bilinen çeşitli İtalyan organize suç gruplarının başlangıç noktasına dair kapsamlı ve mükemmel bir döküm yok. Kimse, ‘Mafya’ kelimesinin kökenleri­ne dair bile kesin bir bilgi veremez. Her kim bunun tersini söylerse bir budaladır ve ona inanırsanız, siz ondan da budalasınız demektir.

Suç örgütleri, belediye meclisleri gibi İşlemez. Kayıt veya tutanak tut­mazlar, zira böyle bir yöntem hapishane veya ölüme giden en kısa yol olacaktır. Bu durum, bir organize suç Örgütünün nerede, ne zaman ve neden ortaya çıktığını bulmaya çalışan kriminal tarihçinin işini Özel ola­rak zorlaştırır. Çoğu sadece üyelerini ve faaliyetlerini gizli tutmakta kal­mayıp, aynı zamanda var oldukları gerçeğini bile saklamaya çalışmış gizli cemiyetler olarak işe koyulduklarından dolayı, iş Sicilya Mafyası ve diğer İtalyan suç ağlarını araştırmaya gelince zorluklar iyice katla­nır. Bu arka plan göz önüne alındığında, hem en fazla kabul edilen ve en mantıklı olan, hem de en kolay doğrulanabilen tarihsel gerçek şöy­ledir: En eski İtalyan organize suç gruplarının tanımlayıcı ve birleştiri­ci özelliklerinden birisi de, bazı gizli cemiyetlerle ilişkilendirilen ayin ve törenleri kullanmalarıdır.

‘Kan üzerine yemin etmek’ Akdeniz çapında yaygın olsa da, Gomorra, ‘Ndrangheta ve Sicilya Mafyası tarafından ya­pılan ayinlerin karmaşıklığı ve ortak unsurları, ortak bir kökene işaret etmektedir. Bazıları bu ayinlerin, 1820’Ier civarında merkezi Napoli’de bulunan Bourbon rejimine muhalif gruplar tarafından, Fransız ma­sonluğundan alınarak uyarlandığına inanıyor. Fakat bunun kesinlikle yanlış olduğu söylenebilir. Zira, Sicilya adasının Palermo kentini 1760’larda terk edip kendisini Comte di Cagliostro diye tanıtan mace­racı, okültist ve mason Guiseppe Balsamo’nun Avrupa’yı gezerken ya­nında getirdiği bir dizi ritüel ve tören bugün İtalyan suç örgütlerinin kul­landıklarına çok yakındır.

Cagliostro söz konusu ritüellerin Malta Şövalyeleri’nden geldiğini, onların da bunları Tapmak Şövalyeleri’nden aldığını savunuyordu -Tapınakçı ayinleri aynı zamanda Farmasonluğun yaratılışını da etkilemişti. Tapınak Şövalyeleri’nin Sicilya’daki ve İtalya’nın Akdeniz kıyılarındaki geniş varlığı göz önünde bulundurulduğunda, Mafya’nın bugün kul­landığı gizli yeminlerin ve törenlerin Fransa’da değil de, Sicilya veya biz­zat İtalya’da ortaya çıkmış olması daha muhtemel görünmektedir. Bu noktada, Sicilya Mafyası gibi organize suç gruplarının ilk başlarda ‘ta­rikat’ olarak anıldığını hatırlamak da önemlidir.

İtalyan organize suç gruplarının çıkış noktası olan ilk ‘tarikatlar’ bir­kaç yüzyıl önceye dayansa da, onlarla Camorra, ‘Ndrangheta ve Sicil­ya Mafyası arasındaki doğrudan bağlantı muhtemelen 1810’Iardan ön­ceye gitmemektedir. Bourbon rejiminin zalim yönetimine karşı müca­delede ve daha sonraları İtalya’nın birleşmesinde rol oynayan örgütlü haydutlar, feodalizmin bağlarından görece geç sıyrılan bir ülkede, köy­lülerle toprak ağaları arasındaki çelişmelerden kazanç sağlama arayı­şında olan grupların ortaya çıkmasına yardım etmişti.

Bu haydutlar, yer­leşik gizli cemaatleri uygun birer kamuflaj olarak ve kendi üyelerini hi­zada tutmak için kullandı. İtalya’da ‘koruma haracı’nın, tekelin, yozlaşmış hükümet gücünün sömürülmesinin ve kanunsuzluk olgularının hızla yaygınlaşması 1860″tan sonraki yıllara dayanmaktadır. İtalyan organi­ze suç gruplan büyük ölçüde efsaneleşmiştir. ‘Ndrangheta kelimesinin gerçekte ‘kahramanlık’ ve ‘erdem’ anlamındaki Yunanca ‘andragathia’dan geldiği gerçeği ve Sicilya Mafyası üyelerinin ‘Onurlu Cemiyet’e ait ol­duklarını söylemesi, söz konusu mitolojinin çoğunun nereden geldiği­ne dair güçlü bir göstergedir.

Bazı Mafya üyeleri, ‘Mafya’ kelimesinin Arapçada ‘ayrıcalık tanın­mış’ veya ‘korunan’ anlamına gelen ‘muafın tahrif edilmiş hali oldu­ğunu ve Sicilyalıların, adalarını 9. ve 12. yüzyıllar arasında işgal eden Mağribîlere karşı direnişine gönderme yaptığını iddia eder. Diğerleri ke­limenin, kabaca “İtalya ‘Fransa’ya ölüm’ diye bağırıyor” şeklinde ter­cüme edilebilecek ‘Morte Alla Francia ltalia Anelia’ cümlesinin kısalt­ması olduğunu savunur. Gelgeldim, bütün bunlar kadar renkli olma­makla birlikte gerçek, muhtemelen, sözcüğün Palermo lehçesinde ‘kendine güvenen’ anlamındaki ‘mafioso’dan geldiği şeklindedir. Bu, ilk Sicilyalı gangsterlerin kesinlikle sahip oldukları bir özelliktir.


Mafya Kuralları ve Ayinleri

İtalya’daki suç şebekelerinin güçlerinin bir kısmı, onları çevreleyen gizemden kaynaklanır. Onlar İtalyan bilincinde sadece suçlular olarak algılanmazlar; aynı zamanda dünyanın geri kalanından farklı insanlar olarak kabul görürler.

Geleneksel ahlâkı ve yasaları reddetmiş organize suç gruplarının giz­li kurallarla yönetildiği genel kabul görmüş durumdadır. İtalyanlar Maf­ya, Camorra ve ‘Ndrangheta üyelerinin, suç dünyasının gerektirdiği giz­liliğin ve yeraltında yaşamanın getirdiği tecrit durumunun ötesinde, ken­dilerine yoğun bir gizemlilik atmosferi kazandıran ve kendi sözcükle­rine, sembolizmine ve kurallarına sahip olan farklı ve gizli bir kültürün içinde yaşadığını düşünür. İtalyanlar bunu bilir ve bu durum söz ko­nusu gruplara esrarlı bir paye vermektedir.

Pek çok İtalyan organize suç grubunun merkezindeki ritüeller ve tö­renler diğer insanlara garip görünebilir. Fakat masonluk hakkında bil­gi sahibi olanlara bütün bunlar tanıdık gelecektir. Hem masonluğun hem de Sicilya Mafyası, Camorra ve ‘Ndrangheta’nın üyeliğe kabul ayinle­rinde, müstakbel üye sembolik bir ölüm ve yeniden doğum yaşamak­tadır. Eski hayatlarım ‘Ölerek’ arkalarında bırakırlar ve örgütün bir par­çası olarak ‘yeniden doğarlar’. Ardından yeni ailelerinin kurallarına uya­caklarına dair yemin ederler. Yeni üyeler itaatsizliğin ölüm anlamına gel­diğini bilirler.

Mafya’ya kabul edilmek için, müstakbel üye bir cinayete katılmak zorundadır. Bunun ardından adayı gruba üye olarak kabul edileceği özel bir toplantı beklemektedir. Aday, toplantıya gittiğinde diğer üyeleri bir masanın etrafında oturur halde, bazı durumlardaysa bir mezarın veya bir azizin mabedinin etrafında ayakta dururken, bulacaktır. Bir dizi so­ruyu yanıtlamasının ardından da Mafya’ya kabul edilme süreci ya da Mafya içerisinde tekrar “yaratılış” ı başlayacaktır.

Ritüel bir azizin yanmakta olan resmini elinde tutarken tam gizli­lik ve itaat yemini etmeyi içerir. Bunun ardından, müstakbel üyenin patronu, yani ‘capo’su (kaptan), bir bıçak alıp onun elini keser. Yanan resim yeni üyenin eski hayatını, kan ise Mafya ailesinin üyesi olarak ye­niden doğuşunu simgelemektedir. Camorra ayinlerinde kan, müstak­bel üye yerden bir bozuk parayı almaya çalışırken diğer üyelerin onun elini bıçaklamasıyla akıtılmaktadır. Venedik’te şu anki Mala del Bentra’dan önce var olmuş organize suç gruplarındaysa, ölüm, bir kafatasının öpülmesiyle temsil edilirdi.

Söz konusu ritüeller muhtelif İtalyan bölgelerindeki farklı örgütler arasında çeşitlilik gösterdiği gibi, aynı örgütün farklı unsurları arasın­da da farklı şekillerde yapılabilir. Yerel farklılıklar, her suç ailesinin ken­di azizine sahip olduğu Sicilya’da açıkça görülebilir. Bu genellikle aile­nin kökenlerinin geldiği köyün veya kentin koruyucu azizine tekabül eder. Bu durum da, bazı Amerikan Mafya gruplarının neden Palermo’da tapınılan Azize Rosalia’yı veya Sicilya’daki Trecastagni’de hayatın mer­kezinde bulunan ‘Üç Azizler’ Alfio, Filadefo ve Cirino’yu önemsediği­ni açıklar.

Yeni bir üyenin ölüme davetiye çıkarmak İstemiyorsa hayatının son gününe kadar uyması beklenen kuralların tümü itaat, şeref ve omerta (suskunluk) ile ilgilidir. Üyeler, katıldıkları ‘suç aileleri’nin eski ailele­rinden, Tanrı’dan veya devletten önce geldiğini Öğrenir. Ailenin lideri­nin, yani capo’larının, emirlerine her zaman uymak zorundadırlar. İs­ter yeni bir suç girişimi, isterse eş seçimi olsun, her önemli mesele ve ka­rar konusunda izin istemek zorundadırlar! Ailenin hiçbir üyesine hiç­bir konuda yalan söylememeleri gerekir. Kendilerini hiçbir zaman bir başka Mafya üyesine Mafya üyesi olarak tanıtamazlar; bunun yerine onları ikisinin de tanıdığı bir üyenin tanıştırması gerekir. Bu durumda ge­nellikle ‘bizim arkadaşımız’ anlamına gelen ‘amico Nostra’ ifadesi kul­lanılır (Bu yüzden ‘Cosa Nostra’ kelimesi de genellikle ‘bizim mesele­miz’ anlamını taşır). Bir diğer üyeye veya üyelerin kadın akrabalarına hiçbir zaman saygısızlık etmemelidirler ve her şeyden önemlisi, ailenin dışındakilere aileye dair hiçbir şeyden söz etmemeleri gerekir.

Bu kurallar suç şebekelerinin pürüzsüz bir biçimde işlemesini gü­vence altına almakta öylesine başarılı olmuşlardır ki, İtalya’dan başka, Amerikan Mafyası’nın yürütülüş biçiminin temellerini oluşturdukları ABD’ye kadar yayılmışlardır. Ancak bazıları Amerikalıların ‘omerta’yı sağlama noktasında İtalyanlardan daha fazla sorun yaşadığını iddia et­mektedir.


Sicilya Mafyası

yüzyılda, Sicilya’nın başkenti Palermo’daki Britanya Konsülü, ada­daki şartlardan şöyle söz ediyordu: “Gizli cemiyetler istediklerini ya­pabilecek kadar güçlü. Kendi kendilerine yetkiler veren Camorre ve Maffie (Sicilya dilinde), işçilerin gelirlerini paylaşıyor, toplum dışına itilmişlerle ilişkilerini sürdürüyor ve suçluları korumaları altına alıyorlar.” 1887’de, bir İtalyan hükümeti raporu şu sonuca varıyordu: “Sicilya’da refah için­deki tek sanayi şiddet.”
Peki, organize suçun vahşi sanayisi Sicilya’da hayata nasıl hâkim ola­bildi? Bu sorunun yanıtı için esas olarak iki temel nedenden yola çıkıl­maktadır. İlki, Sicilya’nın Yunanlarla başlayan ve asırlar boyu Vandal­lar, Bizanslılar, Araplar, Normanlar ve Bourbonlar tarafından devam et­tirilen sürekli istila ve işgalle dolu tarihidir. Bu tarih, direniş hareketle­riyle ittifak halindeki gizli cemiyetlerin ortaya çıkışından sorumlu tu­tulur. Söz konusu direniş hareketleri, Sicilya ve Amerika’daki Mafya ta­rafından bugün hâlâ kullanılmakta olan şu hiyerarşik yapıya sahiptir: Capofamiglia (ailenin ‘baba’sı), consigliere (danışman), sotto capo (ikinci adam/kaptan, Baha’nın bir altı), capodemica (en fazla 10 adam­dan sorumlu bir dizi vekilden biri).

Mafya’nın Sicilya’daki hâkimiyetini açıklamaya çalışan çoğu teori­nin başvurduğu ikinci unsursa, gabellotti’nin -şehirlerde yaşayan top­rak sahipleriyle köylüler arasında arabuluculuk yapan vergi toplayıcıları ve emlak yöneticilerinin- varlığıdır. Hem toprak sahiplerini hem de köylüleri tehdit edebilen Gabellotti’nin devasa gücü, onları kendi ör­gütlerinin yöneticileri haline getirdi. Gabellotti denilen bu kesim Sicil­ya’daki gizli cemiyet şebekelerini kontrol edebilir hale geldiğinde ve -ada­nın 1861’de İtalya’yla birleşmesinden sonra- siyasette rol sahibi olduğunda, kendi suç örgütleriyle birlikte adadaki hayatın her cephesine etki edebilecek güce sahip bir tür gölge hükümete dönüşmüştü.

İlk başlarda Mafya’nın eylemleri korumaktan haraç kesmeye, adam kaçırmaktan hayvan hırsızlığına kadar çeşitlilik gösteriyordu. Çiftçile­rin ürünlerini kime sattığını ve bu ürünlerin köylerde satıldığı pazar­ları kontrol ediyorlardı. Adaya giren mallar üzerin de tekel kurmuşlar­dı ve siyasi nüfuzlarını kullanarak polis yetkilileriyle yargıçlar da da­hil olmak üzere yapılan atamaları etkiliyorlardı. Anakaradan bu duru­mu bastırma yönünde girişilen her çabaysa, olsa olsa Sicilya milliyet­çiliğini güçlendirmeye yarıyordu. Faşist diktatör Mussolini 1922’de ‘De­mir Vali’ diye bilinen Cesar Mori’yi Sicilya valiliğine atamıştı. Fakat Mori’nin gerçekleştirdiği binlerce tutuklama ve işkencenin yaygın biçim­de kullanılması, Mafya’yı yok etmek bir yana, gücünü bile kıramamıştı.

Mafya, Sicilya kökenli Amerikalı çete lideri ‘Lucky’ (Şanslı) Luciano ile Amerikan ordusu arasında varılan bir anlaşmayla, Müttefikler’in 1943’te Sicilya’ya çıkarma yapmasına yardım etti. Bu durum 2. Dünya Savaşı sonrasında İtalya’da Mafya’yı daha da güçlü bir konuma getir­di. Bunun dışında da Mafya’nın, savaş sonrasındaki 40 yılda ülkedeki hâkim siyasi güç olan Hıristiyan Demokrat Parti’nin önde gelen şahsi­yetleriyle ittifak kurmasına yol açtı. Hükümetin en üst basamakların­dan aldıkları destekle birlikte, Mafya Sicilya ve anakaradaki nüfuzunu artırdı. 1957’de, Luciano tarafından Sicilya ve Amerikan mafyaları ara­sında ayarlanan bir toplantı, Sicilyalıların küresel narkotik ticaretinde önde gelen bir güce dönüşmesinin önünü açtı.

Mafya’nın kârı ve etkisi 1957 sonrası dönemde gelişip serpilirken, adanın çeşitli yerlerindeki farklı klanlar arasındaki kan davaları ve güç mücadeleleri sürdü; hatta şiddetlendi. Palermolu La Barbera klanıyla Corleone kasabasından gelen ve Luciano Leggio liderliğindeki Corleonesi klanı arasındaki savaş 1963’te öylesine şiddetli bir hal aldı ki, hükümet duruma müdahale ederek 250’den fazla Mafya liderini tutuklamak du­rumunda kaldı. Önemli ihtilaflar bugün bile zaman zaman patlak ver­meye devam etse de, Corleonesi klanı zaman içinde Sicilya’daki zayıf Mafya klanları federasyonuna hâkim oldu.

1986 yılında Mafya ispiyoncusu Tomasso Buscetta omerta yemini­ni bozdu ve bu sayede 475 üst düzey Mafya üyesi hakkında dava açıl­dı. Bunu takip eden kitlesel davalar bile, Mafya’nın gücüne ciddi bir dar­be indiremedi. Sicilya Mafyası’nın bir dizi araba bombalaması aracılı­ğıyla devlete açık savaş ilan etmesinden Önce, siyasi sistem ve yargı Maf­ya’nın devasa nüfuzunu dağıtmak amacıyla ciddi bir çabaya girişme­mişti. Ancak bu noktaya gelindiğinde/ Mafya örgütlü suçun İtalya için­deki hâkim gücü olmaktan çıkmış ve yasadışı yetkisini tüm dünyaya yaymış bir suç imparatorluğuna dönüşmüştü.


Haraç

Haracın genel kabul gören hukuki tanımı şöyledir: “Bir başkasını haksız yere tehdit ederek veya o kişiye veya malına zarar vererek o kişiden para, istenilen tür­den bir davranış, mal veya hizmet elde etmek.” Aslında, bireylere veya işyerlerine suç çeteleri tarafından şantaj yapılması, korku yaratma becerisinden başka hiçbir şey gerektirmediği için en yaygın görülen örgütlü suçlardan birisidir. Basit şantaj çete­lerinden devasa suç imparatorlukları oluşmuştur. Sicilya Mafyası’nın ilk üyelerinin -19. yüzyılda ABD’ye göç eden ‘Ndrangetha ve Camorra’nın- esas faaliyeti ‘Kara El’ haraç çetesiydi. Ignazio Lupo (Kurt Lupo) gibi şantajcılar, belirli bir miktar ser­vet elde etmiş her İtalyan kökenli Amerikalıya, meşhur ‘siyah avuç içi’ imzası bu­lunan talep mektupları gönderirdi. Bu talepler, paranın gelmemesi durumunda ölüm veya sakatlama tehdidi içerirdi.

Haraç isteğine maruz kalan işyerleri şiddet, Vandalizm veya kundakçılıkla teh­dit edilir. Bu durum ironik bir biçimde ‘korunma çetesi’ diye bilinir; zira kurbanlar bu tür eylemlerden korunmak için para öderler. Polisin görevini yerine getirdiği kentlerde bile, sokak satıcılığı gibi meslekler bu suç karşısında hâlâ savunmasız durumda. Fakat iş şantaja geldiğinde ‘boyut’ genelde önem taşımaz -Rus Mafya grupları, kendilerine binlerce sterlin ödenmemesi halinde eski Rus özel güçlerinin keskin nişancılarını, vinç sürücülerini vurmak için kullanacakları tehdidi savurarak, Londra’nın Wembley semtinde yeni bir ulusal futbol stadyumunun inşaatını durdurmuştu.


Gomorra-Napoli Mafyası

Mafya terimi İtalya’da organize suçla öylesine özdeşleşmiş du­rumdadır ki, diğer organize suç grupları genelde ‘bir şeylerin mafyası’ diye anılmanın küçük düşürücülüğüne maruz kalmak zorundadır.

‘Camorra’ kavga anlamına gelir. Bu grup İtalya’nın güneydeki en büyük şehri ve Campania bölgesinin başkenti olan Napoli’ de faaliyet gös­terir ve birçok olgu söz konusu yapılanmanın İtalya’nın en eski organi­ze suç örgütü olduğunu göstermektedir. Arap veya korsan kökenlere sa­hip olma ihtimaline karşın, pek çok kişi Camorra’nın köklerinin Orta­çağ’daki gizli İspanyol suç cemiyeti Garduna’ya dayandığına şiddetle ina­nır. Garduna kiralık katillik, hırsızlık ve adam kaçırmak konularında uz­manlaşmıştı. Üyelerinin, İspanyol işgali sırasında Napoli’ye taşınmış ve çok sayıda İspanyol suçluyu da buraya yerleştirmiş olması muhtemel­dir. Camorra’nın kökleri Garduna’ya dayansın ya da dayanmasın, 1820 yılından beri var olduğu kesindir. O yıl İtalya’daki Bourbon rejimine mu­halefet eden gruplara karşı Napoli’de düzenlenen baskınlar, Camorra’nın ayinlerine ve hiyerarşisine dair kanıtları ortaya çıkarmıştır.

Camorra her biri bir capofamiglia tarafından yönetilen 12 aileye sa­hip haliyle, Sicilya Mafyası’ndan daha planlı bir yapıya sahipti. Bu capofamiglia’lar anlaşmazlıkları çözmek ve ailenin işlerini denetlemek için bir ‘Baba’ seçmek amacıyla zaman zaman konseylerde bir araya gelir­di. Ailelerin kendileri de paranze diye bilinen, günlük meseleleri ele alan bir caporegime tarafından yönetilen bölümlere ayrılmıştı.

Grup kentin hapishanelerindeki hayatı kontrol ediyor, Napoli ve Cam­pania’nın geri kalanında şantaj, tefecilik ve kumar çetelerini yönetiyor, hatta bir de kiralık katil hizmeti veriyordu. Ayrıca, Napoli limanlarına mal çıkaran herkesin ve kentteki bütün meşru işyerlerinin ödemesi ge­reken bir ‘vergi’ de koymuşlardı. Toplanan bütün gelir capofamiglia’ya verilir, o da sonrasında yozlaşmış yetkililere ödeme yapar; hasta, ölü veya hapishanedeki camorristi’Ierin (grup üyelerinin) eşleri için aylık ayırır; bir kısmını kendisi alır ve kalan kârı da ailenin kalanı arasında paylaştırırdı.

Camorra 1810’lardan sonra Napoli siyasetine iyiden iyiye karıştı ve üyeleri devlet memurluğunda, polislikte ve orduda kayda değer ko­numlara geldi. Fakat bu durum her zaman Camorra’yı ulusal hükümetin önlemlerinden korumaya yetmedi. Bir üyesi suskunluk yeminini boz­duğu için 1991 yılında 35 lideri cinayet suçlamasından hüküm giydi ve hapse atıldı. Örgütün nüfuzuna yönelik en ağır meydan okuma Mussolini’nin 1922’de İtalya’nın kontrolünü ele geçirmesinden sonra yaşandı. Mussolini rejimi alanda Camorra etkin bir biçimde zayıflatılırken, bu durum Sicilya Mafyası’nın ve Korsikalı organize suç Örgütlerinin Na­poli’ye taşınmasının önünü açtı.

Dünya Savaşı’ndan sonra, Camorra tekrar tırmanışa geçti. Siga­ra kaçakçılığını yeni bir gelir kapısına çeviren Örgüt, bu işten elde etti­ği kârı siyasi iltimas edinmek ve rakiplerinin yerine geçmek için kullandı. Kısa süre içinde eroin ticaretine girdi ve Napoli ile Campania’daki çoğu inşaat faaliyeti üzerinde kontrol sağladı. Karşılıklı kâr sağlanacak olsa Sicilya Mafyası’yla bile anlaşmalar yapabileceğine yönelik bir isteklilik sergiledi, ancak Korsikalı çeteleri kendi alanı saydığı bölgeden saldır­gan bir biçimde attı.

1970’de Raffaele Cutolo liderliğindeki bazı camorristi’ler, Napoli’deki Sicilya etkisine karşı koymak için bir Camorra fraksiyonu oluşturdu. Cu­tolo’nun grubu 1970’lerde muazzam bir güce sahip oldu, fakat bu du­rum diğer Camorra çeteleriyle giderek sertleşen kanlı çekişmelere yol açtı. 1979-1983 arasında, Camorra içindeki savaşın 500 camorristi’nin ölü­müne sebep olduğu tahmin ediliyor. Camorra’nın Napoli’de faaliyet gös­teren Korsikalılara ve Sicilyalılara muhalefeti kentte hâlâ her yıl sui­kastların meydana gelmesine yol açmaktadır.

Camorra, 1980’deki Irpinia depreminden sonra Napoli’yi yeniden inşa etme amacıyla ayrılmış milyonlarca dolarlık hükümet fonunu ça­lıp, Avrupa çapında yasal işlere yatırım yapmak için kullandı. Fakat yine de narkotik trafiği, fuhuş ve haraç gibi yasadışı faaliyetler grubun ana gelir kaynağını oluşturmaya devam etmektedir. Erminia Giuliano gibi kadın paranze liderlerinin Camorra içinde ortaya çıkışının, örgütün de­ğişen sosyal şartlara ve tavırlara diğer İtalyan suç örgütlerinden daha iyi uyum sağladığını gösterdiğini söylemek mümkündür. Uyum sağ­lamak kesinlikle Camorra’nın karakteristik bir özelliğidir. İtalyan askeri polisinin tuğgenerali Carlo Alfiero’nun da dediği gibi, “Nerede kâr var­sa, Camorra her zaman oradadır.”


‘Ndrangheta-Calabria Mafyası

Sicilya Mafyası’yla İtalya’nın güney bölgesi Calabria’dan gelen ‘Ndrangheta arasındaki benzerlikler hem çok çeşitli hem de çarpıcıdır. Sicilya’yı, İtalya’nın ‘ayak başparmağı’ Calabria’dan sadece birkaç mi­lin -Messina Boğazı’nın- ayırdığı göz önüne alındığında, bu benzerlikler aynı zamanda pek şaşırtıcı da değildir.

Coğrafi yakınlık, bu iki farklı güney İtalya organize suç kolu arasında ortak bir kök bulunduğu duygusunu yaratmaktadır. Aralarındaki en be­lirgin benzerlik hem ‘Ndrangheta’nın hem de Sicilya Mafyası’nın ‘Onurlandırılmış Cemiyet ismini kullanmalarıdır. Geçmişte birbirleri­ni etkileme dereceleri ne olursa olsun, Calabria ve Sicilya’nın son 200 yıldır yaşadığı benzer sosyal, ekonomik ve siyasi şartların iki grubun da benzer çizgiler etrafında şekillenmesine yardımcı olduğu açıktır.

Calabria bugün hâlâ İtalya’nın en yoksul, az gelişmiş ve suçla bo­ğuşan bölgelerinden biridir. Bu durum ‘Ndrangheta’nın, tıpkı Sicilya Maf­yası gibi, haydutluk, yoksulluk ve feodalizm sonrası şartların içinden nasıl doğduğunu anlamayı kolaylaştırıyor. ‘Ndrangheta da Sicilya Maf­yası gibi olumlu bir mitoloji yaratmaktan, dağlan mesken tutmuş bu suç­luları direniş savaşçıları olarak resmetmekten haz duymaktadır – ‘kah­ramanlık’ ve ‘erdem’ anlamındaki Yunanca bir kelimeden türetilmiş ‘Ndrangheta da bu bağlamda ele alınmalıdır.

‘Ndrangheta’nın yapısının ve ayinlerinin Sicilya Mafyası’nınkilere benzemesine rağmen, aralarında farklılıklar da mevcuttur. 19. yüzyıl­da, ‘Ndrangheta aileleri veya ‘ndria, birbirlerine kan bağıyla bağlıydı; bütün üyeler, üye sayısı 30’u nadiren geçen bir ‘geniş klan’dan gelirdi. ‘Ndria’nın başkanına capobastone (baş dayanak) denirdi ve capobastone farklı klanlar arasındaki tartışmaları çözmeye çalışmak ve faaliyetleri eşgüdümlü hale getirmek için düzenli konseyler toplardı.

‘Ndrangheta şanslıydı ve Mussolini’nin organize suç örgütlerinin faa­liyetlerine karşı kısıtlamalarından ve yerel hükümetin müdahalelerin­den kurtulmayı başardı. 2. Dünya Savaşı’nın ardından, ‘Ndrangheta faa­liyetlerinin kapsamını hızla genişletti. Eski esas kazancını oluşturan haraç toplama ve adam kaçırma faaliyetleri merkezi rollerini korurken, hay­dutluğun yerini tütün kaçakçılığı ve narkotik trafiğine yönelik çabalar aldı. Bunun dışında ‘Ndrangheta faaliyetlerini şehirlere doğru genişletti ve Hıristiyan Demokrat Parti’nin kilit üyeleriyle ittifaklar kurmaya baş­ladı. ‘Ndrangheta, bu ittifakın yardımıyla hükümet projelerinden mil­yonlarca dolar çaldı ve bölgedeki inşaat işlerinin çoğunu kontrol ede­bildi, İtalya’daki ekolojik suçlara da öncülük eden ‘Ndrangheta, Avrupa’daki en kötü yasadışı toksik ve radyoaktif atıkların bazılarından da sorumludur.

Sicilyalı ve Napolili benzerleri gibi pek çok Calabrialı suçlu, 1890-1920 yılları arasında Amerika, Kanada ve diğer ülkelere göç etti. Calabrialı ‘Ndrangheta küresel eroin ve kokain ticaretiyle daha çok ilgilenmeye başladıkça, kendilerini kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avustralya’da kurulmuş ‘Ndrangheta gruplarına bağlayan şebekeler geliştiler. ‘Ndrang­heta ayrıca Belçika, Hollanda, Avusturya, Almanya ve ispanya da da­hil olmak üzere bir dizi Avrupa ülkesine yayıldı. 1950’lerle 1970’lerin baş­lan arasında, uyuşturucu ticareti ve diğer faaliyetlerinde genellikle Si­cilya Mafyası’yla yalan işbirliği yaptı. Fakat ‘Ndrangheta’nın gücü art­tıkça ve uluslararası bağlantıları geliştikçe, söz konusu işbirliği yıllar için­de azaldı. Narkotik konusunda önde gelen bir aktör konumunun yanı sıra ‘Ndrangheta şu an en büyük küresel silah satıcısı kurumlardan da biridir.

Polis, 2005 yılında önde gelen capobastone’lerden Gregorio Belloco’yu tutuklamak gibi, bazı kayda değer başarılar elde etmiş olsa da, ‘Ndrangheta içindeki güçlü aile bağları, çok az üyenin suskunluk ye­minini bozmaya istekli olması anlamına gelmektedir. Diğer İtalyan or­ganize suç gruplan İtalyan devletine açıkça saldırırken ‘Ndrangheta’nın aynı şeyi yapmaması, polisin organize faaliyetlerinden 1990’lara dek kaçınabilmesini sağlamıştır. Bu tarihte artık ‘Ndrangheta parasını emlak, perakende zincirleri ve gıda üretimi şirketleri satın alarak aklamış; so­mut ve yasal bir gelir elde ederek gücünü artırmıştı.

İtalya’nın önde gelen organize suçla mücadele gücü -Direzione Investigativa Antimafia- şu an ülkede 6 binden fazla üyeye sahip yakla­şık 200 ‘ndria bulunduğuna inanıyor. Direzione Investigativa Antima­fia bunların yıllık cirolarının 23 milyar dolardan fazla olduğunu zan­netmekte ve ‘Ndrangheta’nın şu an dünyadaki en kuvvetli suç örgüt­lerinden biri olduğunu kabul etmektedir.


Tugberk 9 Haziran 2021 – https://kitapozeti.de/organize-suc-tarihi/

This entry was posted in ÖZELLEŞTİRMELER, SUÇ DOSYALARI, TERÖR, VANDALLIK, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

One Response to ORGANİZE SUÇ TARİHİ – 1 * YOLSUZLUK VE ÖZELLEŞTİRMELERİN SONUCU EKONOMİNİN ÇÖKMESİ VE TOPLUMUN YOKSULLUĞUDUR * “Tutto e Mafia in Turkey”

  1. Pingback: ORGANİZE SUÇ TARİHİ- 2 * Çevre Suçları * Mala Del Brenta-Venedik Mafyası * Sacra Corona Unita-Puglia Mafyası | Cumhuriyetimiz İçin

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *