ELİTLER TARAFINDAN DÜNYAYI YENİDEN ŞEKİLLENDİRME PROJESİ * MEDİKAL EMPERYALİZM * 6 Bölüm

Naci Kaptan 21.09.2021


Medikal Derin Devlet ve Bill Gates.. * Şimdi insan aklının üstünde yapay zekânın kullanılacağı, insanın uzaktan kontrol edileceği bir evrime gidiyoruz” derken, 2014 yılında ABD’nin küresel takip istihbaratı teşkilatı olan NSA’nın Direktörlerinden William Binney, amaçlarının küresel nüfusu kontrol etmek olduğunu açıklamıştı.

Prof.Dr.Sait Yılmaz – 19 Nisan 2020

Birçok kişi 21 yüzyılda olduğumuzu hala anlayabilmiş değil

Gücün sürekli olarak arttığı ama eşit şekilde paylaşılmadığı bir dönemde yaşıyorduk. Dünyada 70 kadar ülke otoriter bir şekilde idare edilirken, üstelik bu eğilimler Batılı ülkelerde bile artarken, bütün dünyada rejimler; seçenler ve seçilenler olmaktan hükmedilenler ve hükmedenler ilişkisine dönüştü. Modern dünya ve Kapitalizm distopyasının sonuna geliyoruz.

Yeni ütopyayı yazan küresel sermaye dediğimiz, ABD ve Avrupa’da 150 yıldır ağ kurmuş ortak aklın Yeni Dünya Düzeni projesindeki hedefinin “tek dünya hükümeti” kurmak olduğunu biliyorduk. Ama bunun ancak 2035’lerde beklenen, ABD ve Çin’in başını çektiği Üçüncü Dünya Savaşı ile birlikte gerçekleşeceğini düşünüyorduk. Ama başka bir senaryo devreye girdi; küresel sermayenin medikal grubu, aşı yolu ile yeni bir yöntem deniyor.

Mesele ilaçtan kazanamadıkları parayı aşı ile çıkarmak değil, yeni dünya düzenine giden yolu kısaltmak. İnsanları öldüren ve sıkıyönetime iten kötü virüse karşı, kurtarıcı ve iyiliksever Gates ve ekibi iş başında gözüküyor. 100 yıldır devam eden soykırım planlarının yeni bir aşamasındayız. İnsanlar en çok yalnızken ve ümitsizken savunmasız olur. Hepimiz bir an önce aşının bulunmasını ve aşı olarak ölümden kurtulmayı hayal ediyoruz. Bu iş bittiğinde, aşı olmayan hiç kimse ehliyet alamayacak, trene, uçağa binemeyecek, iş başvurusu yapamayacak, hastanede muayene olamayacak, marketten alış veriş dahi yapamayacak. Aslında zorla yapmak istedikleri aşı için sıraya gireceğiz. Bunu nasıl yapacaklar, medikal derin devlet kimdir, işte bu makalede bunları anlatacağız.

BÖLÜM I

Medikal elit..

Büyük Pharma (Big Pharma), medikal dünyadaki en büyük ilaç şirketleridir. Bu adın ortaya çıkma nedeni ise bazılarının tedavi etmekten öte daha çok kazanmak için hastalıkları artırmalarıdır. Bu işte; uluslararası örgütler, kanun adamları, NGO’lar, politikacılar ve diğer tıp alanı kurumları ile birlikte çalışmaktadırlar. Böylece her yıl trilyonlarca dolar ilave para sağlayacak bir hasta pazarı canlı tutulmaktadır.

Pastanın büyük kısmında kanser hastaları bulunmaktadır. En büyük 10 ilaç şirketinin 10’unun merkezi ABD’dedir; Johnson & Johnson, Pfizer, Merck, Gilead, Amgen ve AbbVie. Diğer büyükler şunlardır; Roche (İsviçre), Sanofi (Fransa), Novartis (İsviçre) ve GlaxoSmithKline (İngiltere). İlaç sektörü dünyada tütünden sonra nefret edilen ikinci büyük sektördür. Bu sektör rüşvet, sahtekârlık ve skandallarla iç içe olagelmiştir. İlaç yanında aşılar ve medikal aletler de bu sektörün ürünleri arasındadır. İlaç şirketlerinin kendi ilaçlarını reçetelere yazdırmak için rüşvet dağıttığı adi suçlar ötesinde bu sektör yüzyıldan fazla bir zamandır küresel sermayenin kontrolündedir.

1910 yılı itibariyle, Rockefeller tüm tıp mesleği üzerinde kontrolü ele geçirdi. Bununla da kalmadı, milyonlarca dolar rüşvet vermek suretiyle tüm tıp okulları ve ABD’de her eyaletin lisans kurulunu satın aldı. Rockefeller, Rothschild ve diğer uluslararası bankerler, küresel medikal yapılanmasını kontrol etmektedirler.

Henry Kissinger ve Bill Gates’in ön cephede olduğu ortak akıl; şirketleri, vakıfları, araştırma merkezleri, laboratuarları ile sözde hayırseverlik içindeler. Kissinger ve Bill Gates’in vakfı şimdi iki şirket ile birlikte kitlesel bir aşı geliştirme peşindeler. Big Pharma, Bill Gates, Hillary Clinton bu işin arkasındaki derin devlet ekibinden. Rockefeller’in kontrol ettiği gıda endüstrisi, sağlık sigortası endüstrisi, ilaç endüstrisi ve tıbbi yapılanmanın bir uzantısı haline gelmiştir;

öyle ki uygun beslenme tavsiyeleri, sağlık sigortası kapsamı, tıbbi araştırmalar, teşhis, tedavi ve alternatif doğal terapilere erişim, siyasi baskıyla, sahtecilikle, rüşvetle ve çalışma lisansını kaybetme tehditleriyle belirlenmektedir (şayet Rockefeller’ın uygun gördüğü ilaçları, kanıtlanmamış cerrahi müdahaleleri ve radyasyon tedavilerini reçeteye yazmazsa). Tüm bunlar sizi hasta, bağımlı ve kuzu gibi kolaylıkla güdülebilen biri haline dönüştürmek üzere tasarlanmış şeylerdir. Sizleri köle yapmaya dönük küresel planlarına dayanamayacak kadar hasta ve bağımlı tutmak için soykırım hedefli programlarının bir parçası olan medikal sektörü kullanıyorlar.

Yeni Dünya Düzeni’nin aşı stratejisi..
Yeni Dünya Düzeni ve Tek Dünya Hükümeti projelerinin merkezi, 1921 yılında kurulan ve kendisini bağımsız bir düşünce merkezi olarak tanımlayan ABD Dış İlişkiler Konseyi (CFR). 20 Yüzyılı “Amerikan Yüzyılı” ilan etmişti, 21 Yüzyıl ise Yeni Dünya Düzeni yüzyılı oldu. CFR, Rockefeller, Ford ve Carnegie vakıfları tarafından finanse ediliyor. CFR’ın kurucularından birinin oğlu olan James Warburg 1950 yılında Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde yaptığı konuşmada; “İsteseniz de istemeseniz de, zorla ya da rıza ile dünya hükümetini kuracağız” demişti.

Global 2000 Raporu’nun yazarı Dr. Coleman, yeni dünya düzeni peşinde olanların 2 milyar insanı savaşlarla yok etmeye çalıştığını yazmıştı. Küresel elitin son hedefine ABD-Çin savaşı üzerinden ulaşacağını ve Çin’e yerleşeceğini beklerken başka bir plan ortaya çıktı; salgın hastalıkla nüfuz azaltması uygularken, insanları ölüm korkusu ile kitlesel aşıya zorlayıp kontrol altına almak.

Dünyanın gizli laboratuarlarında üretilen aşıların içine nano-çiplerin konması uzun zamandır Microsoft ve MTI’nin birlikte çalıştığı bir proje. Küresel sermayenin içinde iki isim öne çıkıyor; Henry Kissinger ve Bill Gates. Yeni Dünya Düzeni elitleri 2015’te BM üzerinden bir ütopya geliştirdiler. Bu elitlerin iktidar projesiydi. Bir bağışıklık projesi yaptılar. Dünyadaki herkesi aşılayıp hastalıklara karşı bağışık hale getireceğiz dediler. İlaç sektörü şu an krizde yani ilaçtan para kazanamıyorlar. İşte bu yüzden ilaç şirketleri aşı işine yöneldi.

Tıbbi soykırım, Yeni Dünya Düzeni’nin soykırımının bir parçası olarak yeni bir safhaya geçti. Dünyadaki her insan elektronik bir kimlik vererek söyledikleri ve hareketlerinin takibini amaçlıyor. Bu programın ilk testi halen Bangladeş’te yapılıyor. Aşı programı ile birlikte bir nano-çip’in bünyeye enjekte edilmesi ile sadece sağlık kontrolü değil, kişi eylemlerinin takip edilmesi hedefleniyor. Gates Vakfı ve GAVI tarafından geliştirilen dövme benzeri ilk çip hem aşı hem de elektronik kimlik için kullanılıyor. Şu anda insanın aklını yönetmek için korku yolu ile insanları aşılamak ve çip takmak hedefine yönelik COVID-19 uygulaması dönemindeyiz. Yaşamak için buna razı olacağız. İnsan özgürlüğünün ve onurunun en çok tehlikede olduğu bir aşamadayız.


BÖLÜM II

Nüfus azaltma (medikal soykırım) projesi..

Konunun genel çerçevesinin anlaşılması için daha önceki makalemizde de açıkladığımız gibi yapılan çalışmaları tarihsel olarak üç döneme ayrıldığını hatırlayalım.

(1) Soybilim çalışmaları; İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar olan ilk döneme “soybilim(eugenics)” çalışmaları damgasını vurdu.

(2) Yeşil Devrim ve GMO’lu ürünler; Yeşil Devrim’in amacı; ileri mekanize tarımüretimine sahip sanayileşmiş ülkelerin yavaş da olsa dünyadaki “fazla nüfusu” eriteceği idi.

(3) Biyolojik savaş ve aşılar; Nüfus azaltma projesi, 1960 ve 1980’lerde Henry Kissinger tarafından dile getirilmeye başlandı.1970’lerde Henry Kissinger, “ Petrolü kontrol ederek ülkeyi kontrol edersiniz, yiyeceği kontrol ederek nüfusu (insan sayısını) kontrol edersiniz ” diyordu ve onunla birlikte küresel nüfusun azaltılması ve gıda kontrolü ABD stratejisi oldu. ABD, bu ülkelerin kaynaklarına onlardan daha çok ihtiyaç duyuyordu. 1970’lerden sonra BM örgütleri ile birlikte insanlar üzerinde denenen aşılar ile çeşitli deneyler yapıldı.

1978 – 1981 yılları arasında ABD hükümeti tarafından homoseksüellere uygulanan Hepatit B aşısı sonrası HIV mikrobu yayıldı. 1974 yılında, Nixon döneminde Dış İşleri Bakanı olan Henry Kissinger, Ulusal Güvenlik Konseyi içinde Üçüncü Dünya Ülkelerine yönelik nüfus azaltması çalışmasını (NSSM 20010) başlatmıştı.

Bu çalışma, ABD dış politikasının bir parçası olmaya devam etti ve bazı şirketler ve vakıflar bu işe entegre oldu.Bu kapsamda, Bill ve Melinda Gates Vakfı ve Rockefeller vakıfları başı çekti. Nüfus azaltması pandemik uygulamaları ve mecburi aşı programları üzerine kurgulandı. Tıbbi hatalar ve yanlış uygulamalar sonucunda her yıl milyonlarca insan ölmektedir. Bir yılda bu kadar çok insanı öldüren ve zarar veren bir başka endüstri yoktur. Medikal soykırım; yapay semptomlar oluşturarak sağlık sorunlarınızı daha da kötüleştirme niyetindeki ilaçlarla sizi hasta etme stratejisi benimsemiştir
.
Sahte hastalıklar ile Rockefeller yapısına mensup doktorların bilmedikleri veya bilmezden geldikleri şeylerin neticesinde, milyonlarca insanın yaşantısı boşa harcanır ve hatta kaybolur. Aslında tüm hastalıkların %90’ına kadarı önlenebilir ve yaşam biçimlerinde sağlıklı değişimler yaratıp doğal terapilere yöneldikçe ortadan kaldırılabilir. Başka bir deyişle medikal tekelli hastalık ve ölüm yerine sağlığı teşvik etmiş olsaydı, çoğu hastalık önlenebilir nitelikteydi. Birçok tıbbi ilaç, Rockefeller’ların sahip olduğu petrol endüstrisinden gelen petrol yan ürünlerinden yapılmıştır. Rockefeller’in izin vermediği yöntemler kabul edilmez;

Rekabeti ortadan kaldırmak suretiyle tıbbi bir tekel kuran Rockefeller, tüm bütüncül tıp doktorlarına, doğal tedavi savunanlara karşı sahte raporlar üretmiştir.


BÖLÜM III

Bill Gates’in aşı işleri..

Bill Gates için aşılar stratejik bir hayırseverlik vasıtası altında aşı ile ilgili pek çok karlı iş yapmanın ötesinde Microsoft üzerinden bir küresel aşı kimliği oluşturma projesi yanında küresel sağlığın diktatoryal kontrolü demektir.

Medikal soykırım; yapay semptomlar oluşturarak sağlık sorunlarınızı daha da kötüleştirme niyetindeki ilaçlarla sizi hasta etme stratejisi benimsemiştir

Sahte hastalıklar ile Rockefeller yapısına mensup doktorların bilmedikleri veya bilmezden geldikleri şeylerin neticesinde, milyonlarca insanın yaşantısı boşa harcanır ve hatta kaybolur. Aslında tüm hastalıkların %90’ına kadarı önlenebilir ve yaşam biçimlerinde sağlıklı değişimler yaratıp doğal terapilere yöneldikçe ortadan kaldırılabilir. Başka bir deyişle medikal tekelli hastalık veölüm yerine sağlığı teşvik etmiş olsaydı, çoğu hastalık önlenebilir nitelikteydi. Birçok tıbbi ilaç, Rockefeller’ların sahip olduğu petrol endüstrisinden gelen petrol yan ürünlerinden yapılmıştır. Rockefeller’in izin vermediği yöntemler kabul edilmez;

Rekabeti ortadan kaldırmak suretiyle tıbbi bir tekel kuran Rockefeller, tüm bütüncül tıp doktorlarına, doğal tedavi savunanlara  karşı sahte raporlar üretmiştir.

Tıpta Rockefeller etkisi medikal tekelin içinde (kanser endüstrisinin denetimi de dâhil olmak üzere) kemikleşmiş durumdadır. Tedavi edilmemiş kanser vakalarının yaşam beklentisi, (Rockefeller’in onayladığı kemoterapi, cerrahi ve radyasyonla) tedavi edilenlerden çok daha yüksektir. Doktor Grady A. Deal 1995 yılında yazdığı makalede şöyle demişti;

“Yeni Dünya Düzeni’nin uluslararası bankerleri, hükümet destekli tıbbi soykırım programı olan Ortodoks tıp yapılanmasını kontrol ediyor.” Ortodoks tıp doktoru sadece “onaylı” Ortodoks ilaçları, aşıları, cerrahiyi ve radyasyon tedavilerini sağlamaya zorluyor ve bunlar sizi ABD’de hasta ve bağımlı olan nüfusun %95’i içinde tutar ve her yıl 1 milyonun üzerinde Amerikalıyı boş yere ölür.

Ortodoks yaklaşımlar; klorun, süt ürünlerinin, kök kanalların, hipo-tiroidin, serbest radikal patolojinin ve tedavisinde kendi yöntemlerini uygulayarak; sizi hasta, bağımlı ve sürekli yeniden hastalanan bir şekilde tutar. Milyarlarca dolar değerindeki ilaç endüstrisi, yasama organını satın almıştır. Kitlesel aşı kampanyalarının, herhangi bir çocukluk hastalığını (çocuk felci dâhil) ortadan kaldırdığı konusunda inandırıcı herhangi bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.

Siyasi olarak güdülenmiş bir tıp soykırımıdır ve şarlatanlıklarla doludur; çünkü Rockefeller ve ilaç endüstrisi dünya çapındaki tüm tıbbi ve bilimsel araştırmaları da kontrol etmektedirler. Böylelikle kanser, kardiyovaskuler hastalıklar, eklem iltihapları, AIDS ve diğer sağlık sorunlarını tedavi etmek üzere doğal terapilerin tüm bilimsel keşiflerini yok sayarlar.

Ameliyatların çoğu pek fazla yarar sağlamaz, büyük bölümü de zarara sebep olur.

Rockefeller ilaçları, sizi hasta etme niyetiyle hastalığın temel sebeplerini yok sayar, küçümser, gözden düşürür ve kötü yönetir; zorunlu aşılamalar, hastalığı tedavi etmez ama yeni hastalık yaratır; sağlığınıza zarar vermek için sağlıksız gıdalar önerirler.

Uluslararası kuruluşların yarattığı AIDS virüsü, virüs bulaşmış şırıngalarla (hepatit ve çocuk felci aşısı dâhil) kasten yaygınlaştırılır. Tüm bunlar ise, tıbbi bir soykırımdır. Modern tıp, bilimsel değildir. Dr. Robert Schenieder, tüm ameliyatların %25’inin gereksiz olduğunu söylüyor.

Marti Kheel’e göre hastaneye kaldırılan hastaların %30 kadarı, kendileri ne uygulanan terapi sonucunda daha büyük bir hasar görmektedirler. . Yani bu insanlar ilaçla öldürülmektedir. Tıp doktorunuz, ülkenizin bir kentinde ve kırsal alanında, kabul etse de etmese de, Rockefeller ilaçlarının itici bir lokomotifidir. Çünkü o bir bilim adamı değildir.


BÖLÜM IV

Yeni Dünya Düzeni’nin aşı stratejisi

Yeni Dünya Düzeni ve Tek Dünya Hükümeti projelerinin merkezi, 1921 yılında kurulan ve kendisini bağımsız bir düşünce merkezi olarak tanımlayan ABD Dış İlişkiler Konseyi (CFR). 20. Yüzyılı “Amerikan Yüzyılı” ilan etmişti, 21. Yüzyıl ise Yeni Dünya Düzeni yüzyılı oldu. CFR, Rockefeller, Ford ve Carnegie  vakıfları tarafından finanse ediliyor. CFR’ın kurucularından birinin oğlu olan James Warburg 1950 yılında Senato Dış İlişkiler   Komitesi’nde  yaptığı konuşmada;

“İsteseniz de istemeseniz de, zorla ya da rıza ile dünya hükümetini kuracağız ” demişti.

Kurulduğundan beri, CFR elitinin yeni dünya  düzeni hep gündeminde oldu. CFR üyeliği kamu daireleri ile özel şirketler arasındaki bağlantıları sağlar.

Lockheed, Raytheon, Boeing ve General Electric gibi dev şirketler CFR’nın  savaş gündeminden trilyonlar kazanırlar. 1975 yılında CFR üyelerinden ABD’li amiral Chester Word yazdığı kitapta , CFR’ın amacının ABD’nin egemenliği ve bağımsızlığı değil tek dünya hükümeti olduğunu açıklamıştı. Ordunun bütün üst rütbeli general ve amiralleri, büyük şirketlerin CEO’ları ve pek çok hükümet çalışanı CFR üyesidir. Bunlar sahnenin gerisindeki gölge hükümettir.

CFR üyesi olmayan biri Savunma Bakanı ya da CIA Direktörü olamaz. FEMA, Nüfus SayımBürosu, NAFTA, GATT, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler’in tümü, yanıltıcı kurumlardır;

Yani Yeni Dünya Düzeni, sizin ulusal güvenliğinizi ortadan kaldıracak, sözde doğal afetler yaratacak, ekonominizi daha da bozacak ve belki de öngörüldüğü gibi topyekun bir ekonomik çöküşe sebep olacak, sonunda ulus -devleti de kaybedecek ve siz de denetlenip, tutuklanıp, Birleşmiş Milletler toplama kamplarına konacaksınız. Bu, onların öngördüğü Tek Dünya Hükümeti planıdır. Amerikan filmleri sizi bu düzene hazırlar ve uyutur. Medya silah olarak kullanılır.

Dünyanın gizli laboratuarlarında üretilen aşıların içine nano-çiplerin konması uzun zamandır Microsoft ve MTI’nin birlikte çalıştığı bir proje. Küresel sermayenin içinde iki isim öne çıkıyor; Henry Kissinger ve Bill Gates. 

Yeni Dünya Düzeni elitleri 2015’te BM üzerinden bir ütopya geliştirdiler. Bu elitlerin iktidar projesiydi. Bir bağışıklık projesi yaptılar. Dünyadaki herkesi aşılayıp hastalıklara karşı bağışık hale getireceğiz dediler. İlaç sektörü şuan krizde yani ilaçtan para kazanamıyorlar. İşte bu yüzden ilaç şirketleri aşı işine yöneldi. Tıbbi soykırım, Yeni Dünya Düzeni’nin soykırımının bir parçası olarak yeni bir safhaya geçti.

Johns Hopkins Üniversitesi. 18 Ekim 2019’de yani Çin’in Wuhan şehrinde corona virüs çıkmadan iki ay önce Johns Hopkins Üniversitesi’nde Event 201” Coronavirüs bilgisayar simülasyonu oynandı. Bu programın sponsoru Dünya Ekonomik Forumu ile Bill ve Melinda Gates Vakfı idi. Bill Gates zaten yıllardır on yılda on milyon insanı öldürecek bir virüsün duyurusunu sözde insanlığı uyarmak adına yıllardır yapıyordu. Karar, ID2020 gündemini uygulamaktı.

Moderna ve CureVac gibi şirketler COVID-19 gibi salgın hastalıklara karşı ilaç ve aşı

geliştirmek için yıllardır Gates Vakfı’ndan fon alıyordu.  Gates ve Vakfı,  uzun zamandır salgın hastalıklara karşı hazırlık  yapıyor. 2017’da yapılan Davos Dünya  Ekonomik Forumu  esnasında  Gates, epidemik hastalıklara karşı hazırlık   amacı  ile bir inisiyatif (CEPI)  başlattı.

2019 yılında ise Bill Gates’in salgın hastalık  senaryolarına odaklandığını görüyoruz. Önce Netflix için  bir video hazırladı ve hayali bir senaryo anlattı. Baltimore’daki Johns Hopkins Medikal Merkezi’nde yapılan bilgisayar similasyonundan iki hafta sonra Wuhan’da ilk COVID-19 görüldü. Dünyadaki  her insan elektronik bir kimlik vererek söyledikleri  ve hareketlerinin takibini amaçlıyor.  Bu programın  ilk testi halen Bangladeş’te yapılıyor.

Aşı  programı ile birlikte bir nano-çip’in  bünyeye  enjekte edilmesi ile sadece sağlık   kontrolü değil, kişi  eylemlerinin takip edilmesi hedefleniyor .

Gates Vakfı ve  GAVI tarafından geliştirilen dövme  benzeri ilk çip hem aşı hem de elektronik kimlik için kullanılıyor. Bill Gates’e göre  bu sistem kimin aşı olup  olmadığını  anlamak için geliştirildi. Ancak bu kimlik tanıma içinde  elektromanyetik dalga tespiti var yani 5G ile  başlanacak ve 6G ile evrimleşecek  küresel kontrolün ilk adımı.


BÖLÜM V

Aşı  ile kimlik tanıma  (ID2020) programı BM Sürdürülebilir  Kalkınma  Hedefleri için dâhil edildi ve 2030 yılına  kadar tamamlanması  hedeflendi.

Şu anda insanın aklını yönetmek için  korku yolu ile insanları aşılamak  ve çip takmak hedefine yönelik  COVID-19 uygulaması dönemindeyiz. Yaşamak  için  buna razı  olacağız.  İnsan özgürlüğünün  ve onurunun en çok   tehlikede olduğu  bir aşamadayız.

Bill Gates nelerle uğraşır?..

Teknoloji dehası Bill Gates bilgisayar yazılım şirketi Microsoft ile servetini yapmasına rağmen, bu işte çocukluk arkadaşı Paul Allen ile ortaklık kurarak başarılı oldu. Gates; Basic ve DOS dâhil  bugün bildiğimiz bilgisayar işletim sistemlerinin  yaratıcısıdır. Microsoft casusluk işleri için CIA’nın şifrecileri ile birlikte çalışmıştı

Dünyanın en zengin ve etkili filiantropistlerinden biri olan Bill Gates, emekli olup eşi Melinda ile birlikte kendini “Bill andMelinda Gates Vakfı” ile dünya genelinde hayırseverlik işlerine  verdi. Bill Gates, görünürde filantropik bir plan  dâhilinde   genetik yapısı ile oynanmış yiyecekler üreterek dünyada açlığın sona ermesi için gayret ediyor. Monsanto ve diğer biyoteknoloji şirketleri Gates Vakfı veAGRA, Afrika’da genetiği değiştirilmiş ürünler geliştirmeye çalışıyor. 

Afrika’da Yeşil Devrim İttifakı  (AGRA) ile yeni tohumlar ve gübreler geliştirerek açlığa çare olacağını söylerken, ekonomik ve sosyal nedenleri ile ilgilenmedi. Çünkü açlığın nedeni yiyecek yokluğu değil, insanların yiyecek alamayacak kadar fakir olmaları idi. Gates’in büyük hissesini aldığı Monsanto Şirketi, Genetiği Değiştirilmiş Tohumlar(GMO) alanında tekelleşme riski taşımaktadır. GMO tohumları bir yıldan diğerine saklanamamaktadır ve siz bir kere bu tohumların küresel haklarını edindi iseniz artık dünyaya yön verebilirsiniz. 

Nitekim Uluslararası Mülkiyet Hakları Anlaşması dâhilinde (TRIPS), çokuluslu şirketlerin özellikle üçüncü dünya ülkelerinden genetik kaynakları ele geçirmesine imkan tanınmıştır. Bugün bu tür yiyecekler öylesine rafları kaplamıştır ki teslim olmaktan başka bir çare  kalmamıştır. Bill Gates; Rockefeller Vakfı, Monsanto Şirketi, Syngenta Vakfı ve Norveç hükümeti ile birlikte Norveç’in Spitsbergen adasında bir tohum bankası (Svalbard) kurdu. Bu tohum deposu ile dünyanın en büyük bitki yetiştiricisi ve ilaç firmalarının tohum edinmek için başvurabileceği tek adres yani bir tekel oluşturulmuştur.

Gates Vakfı, Küresel Sağlık Programı ile aşı geliştirerek gelişmekte olan ülkelerde çok çeşitli olan aşıları elimine ederek tekel kurarken, sağlık sistemleri ile ilgili araştırma ve kapasite geliştirme konusunda gönülsüz davrandı. Ya da temelinde gelirin dağıtım sorunu olan sosyal, siyasi ve ekonomik eşitsizlikleri gidermeye yönelmedi.

Sağlık ve gıda da olduğu gibi eğitimde de Gates Vakfı aynı kör yaklaşımı sergiledi. 1990’larda Rönesans 2010 programı altında pazara dayalı teknik eğitim veren özel ve küçük okullar için 100 milyon dolar harcadı ama öğrenci yetiştirmek yerine öğretmen yetiştirmeye odaklandı. Öğretmenle rikontrol altına alınması gereken bir grup olarak görünce, onları sistem içinde tutamadı.

Gates, öğretmenlerin kalitesine takmışken, okulların kaynak ihtiyacı, müfredat, fiziksel şartlar, okul dışı imkânlar (çalışmak için yer ve zaman, gıda, sağlık vb.) gibi hususları dikkate almadı. Gates’e göre iyi öğretmenler, öğrencileri testlerden yüksek skor alanlardı.


BÖLÜM VI

Bill Gates’in aşı işleri..

Bill Gates  için aşılar  stratejik bir hayırseverlik vasıtası altında aşı ile ilgili pek çok kârlı iş  yapmanın ötesinde Microsoft üzerinden bir küresel aşı kimliği oluşturma  projesi yanında küresel sağlığın diktatoryal kontrolü  demektir .

Gates, sahnede dünyayı  kurtaracak aşıyı bulacak adamı oynuyor. Bill Gates 2010 yılında  katıldığı konferansta küresel aşı ve yeni  tedavi yöntemleri ile dünya nüfusunun %10-15 azaltılabileceğini söyledi.

Gates Vakfı son 20 yılını Afrika’da yoğun çocuk  aşısı  programları ile geçirdi. 2014 ve  2015’de WHO ve UNICF ile birlikte Kenya’da kitlesel  tetanos aşı programı yürütüldü. Kenya Hükümeti,  tetanos aşısında kullanılan bir maddenin 30.500 bin civarında 14-49 yaş arası genç kızlar ve kadınlarda kalıcı  kısırlığa yol açtığı açıklamasında bulundu. Bu aşıları yapan kamu-özel ortaklığı  ve GAVI, WHO ve UNICEF’in parçası ve pek çok  özel ortağı olan büyük bir ilaç devi. 

Gates’in aşı geçmişine  bakalım;

Önce Hindistan’daki Ulusal Bağışıklık Teknik Danışmanlık Grubu’nun (NTAGI) 1.2 milyar dolarlık  hissesinin 450  milyon dolarlık  bölümünü alarak çocuk felci için aşı yapmalarını  istedi. Ancak, daha sonra Hintli doktorlar Gates’in bu aşıyı salgın hastalık vasıtası  haline getirerek Afrika’da 2000-2017 yılları arasında 490 bin kadar çocuğun ölümüne  yol açtığını iddia ettiler ve Gates ile ilişkilerine  son verdiler.

Çocuk felci salgını en çok Kongo, Afganistan ve Filipinler’de görüldü. 2017’de Dünya Sağlık  Örgütü (WHO) gönülsüzce çocuk  felci salgınının öncelikle aşıdan kaynaklandığını   kabul etti. 2018’de küresel olarak çocuk  felci vakalarının %70’i aşıdan kaynaklanıyordu.

2002 yılındaki Gates’in “MenAfriVAc menenjit” kampanyası ile  zorla aşı yapılan yaklaşık   500 çocuktan 50’si felç  oldu. Güney Afrika gazeteleri olayı ilaç şirketleri için kobay(guiena pig) olduk diye yazdı.

Nelson Mandela’nın  eski ekonomi danışmanı Prof. PatrickBond, Gates’in  hayırseverlik işlerini acımasız ve ahlaksız  olarak niteledi.

Prof.Dr.Sait Yılmaz – 19 Nisan 2020



https://www.academia.edu/42781163/Medikal_derin_devlet_ve_Bill_Gates.

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, Bilim ve Teknoloji, DÜNYA ÜLKELERİ, İSTİHBARAT KURUMLARI, Saglik. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *