DIŞ POLİTİKALAR * AMERİKA’DAN ELİ BOŞ DÖNMEK * Biden kalbini kırdı: Putin Soçi’de teselli edebilecek mi?

Biden kalbini kırdı: Putin Soçi’de teselli edebilecek mi?

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantısı için 19 Eylül’de iki uçak dolusu resmi heyet ve seçilmiş medya ordusu ile New York’a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan beş gün boyunca Biden’den gelecek randevu telefonunu bekledi ama nafile.

Görüşme gerçekleşmeyince Erdoğan, gerek ABD’den ayrılmadan önce gerekse Türkiye’ye döndükten sonra yaptığı açıklamalarda, adeta Biden ile görüşememenin kendisini hüzne boğduğunu içeren ifadeler sarf etti.

Erdoğan İstanbul’da yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Şu ana kadar beklediğim Sayın Biden ile olan görüşmeler de o istenilen neticedeydi dedim. Şu anda da aynı şeyi düşünüyorum, aynı şeyi söylüyorum. Zira iki NATO ülkesi olarak bizim çok daha farklı bir konumda olmamız gerekir. Eğer beklenen noktada değilsek, bunları da ifade etmek gerekir. Çünkü ben şu ana kadar Amerika’daki liderlerin hiçbiri ile böyle bir konum yaşamadım. Ama şu anda maalesef böyle bir durumdayız ve Amerika’da bizim münasebetlerimiz iki NATO ülkesi olarak bu olmamalı.”

Diplomasi kulislerinde Erdoğan’ın kendisini ABD başkanıyla görüşme beklentisine böylesine endekslemesinin ve hayalleri yıkılmışçasına görüntü vermesinin zayıflık olarak değerlendirileceği vurgulanıyor.

Amerika’daki önceki liderlerin hiçbiriyle böyle bir konum yaşamadığını söyleyen Erdoğan’ın unuttuğu gerçek, şu anda ABD-Türkiye arasında yaşanan S-400 yaptırımları, F-35, Halkbank davası, Kuzey Suriye’de SDG-YPG’ye destek vb. sorunlar listesinin tamamının, önceki başkanlar döneminden devreden sorunlar olduğu.

CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Erdoğan’ın Biden ile görüşememekten yakınmasına yönelik yaptığı paylaşımda Obama, Trump dönemlerine atıfta bulunarak şunu yazdı:

“ABD’de Biden’la görüşemeyip hayal kırıklığı yaşayan, önceki üç başkanla çok iyi çalıştığını söyleyip ‘Amerika’daki liderlerin hiçbiriyle böyle bir konum yaşamadım’ diyen @RTErdogan, Obama’nın beyzbol sopalı pozunu-Trump’ın ‘akıllı ol, ekonomini çökertirim’ mektubunu unutmuş!”

ABD başkanına çok kırıldığı anlaşılan Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yapacağı görüşmeden beklentisinin ise yüksek olduğunu belirtti. Erdoğan’ın 29 Eylül’de Soçi’de görüşeceği Putin’ yönelik ifadeleri, adeta teselliyi Soçi’de arayacağı izlenimini uyandırdı.

Erdoğan’ın Soçi buluşmasına dönük açıklamaları şöyle idi:

“Dostum Putin’den beklentilerim çok farklı. Zira Suriye’de rejim maalesef, burada bizim için ülkemizin güneyinde adeta bir tehdit oluşturuyor. Burada bir dost ülke olarak da Sayın Putin’den daha doğrusu Rusya’dan bir dayanışmamızın gereği olarak, farklı yaklaşımlar bekliyorum. Bu mücadeleyi de güneyde birlikte yürütmemiz lazım. Şu anda görüldüğü gibi Amerika Suriye ile de pek şu anda ilintili değil. Burada şimdi kim var? İran var, Rusya var, biz varız.

Hakikaten orayı bir barış havzasına dönüştüreceksek, bunu nasıl yaparız, bunu aramızda görüşmemiz, paylaşmamız şart ve bunları görüşeceğiz. Kaldı ki bir de Rusya ile ikili münasebetlerimizi çok daha ileri taşımanın gayreti içindeyiz. Zira hedefimiz 100 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmak. Bu ticaret hacmine ulaşmayı da eğer kendimize belirlediysek, bunu da kendimiz için gerekli koyuyorsak bizim münasebetlerimizin çok çok farklı olması lazım.”

Erdoğan ABD’de bir TV kanalına verdiği mülakatta, Rusya’dan alınan S-400 hava savunma sistemlerine ilişkin ABD’yle yaşanan kriz ve yaptırım tehditleriyle ilgili soruya; ‘O iş bitmiştir. Rusya’da ikinci parti S-400’leri alabiliriz’ yanıtını vermişti.

Ancak, son dönemde özellikle İdlib’te tırmanan gerilim ve Rusya’dan gelen resmi açıklamalar, Türkiye’nin Rusya-Türkiye arasında imzalanan Soçi Mutabakatı’nda, İdlib’e yönelik yükümlülüklerini, taahhütlerini yerine getirmediği yönünde.

Son olarak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye’nin İdlib’le ilgili taahhütlerini iki yıldan bu yana yerine getiremediğini, getirse de çok yavaş olduğunu söyledi.

Putin’in sözcüsü Dmitriy Peskov da son açıklamasında, Putin ve Erdoğan’ın İdlib’i ele alacaklarını belirterek; Peskov, “Mutabakatlar sağlandı ama maalesef o bölgelerde teröristlerin etkinliği devam ediyor. Bu, kabul edilemez ve tehlikeli. Suriye’de çözüm sürecini engelliyor. Tüm bunlar gündemde olacak” dedi.

İki yıl önce imzalanan Soçi Mutabakatı’yla Türkiye, İdlib’i silahsızlandırma, ılımlı muhaliflerle radikal cihatçıları ayrıştırma, M4-M5 otoyollarında ulaşım güvenliğinin ve Rus-Türk ortak devriyesinin hayata geçirilmesi, Rusya’nın Hmeymim üssüne yönelik İdlib’ten gelen tehdidi bertaraf etmek üzere, 15 kilometrelik ağır silahlardan arındırılmış bölge oluşturulması vb. taahhütlerde bulunmasına karşılık, bugüne kadar hemen hiçbirisini yerine getirmedi.

Rusya ve Suriye ordusu, son günlerde cihatçı mevzilerine yönelik hava bombardımanlarını şiddetlendirdi. Türk askerlerinin bulunduğu 30’u aşkın gözlem noktasının yakınlarına yapılan bombardımanlar, Erdoğan-Putin buluşması öncesinde daha da arttı. Bunu, Erdoğan’a yönelik mesaj ve masaya getirilecek taleplerin başında İdlib’in olacağı şeklinde yorumlamak yanlış olmaz.

Erdoğan, Şam yönetiminin Türkiye’nin güney sınır güvenliğini tehdit ettiğini, bunu bertaraf etmek için Putin’e ortak mücadele önereceğini söylüyor. Ancak Putin, kısa süre önce Esad’ı Moskova’da ağırladı. Esad’ın arkasında Rusya ve İran’ın desteği var. Dolayısıyla Erdoğan’ın Rusya ve İran’la birlikte Esad’ı devirme söyleminin ne sahada ne de askeri-diplomatik planda gerçekliği yok.

Kaldı ki Putin, Esad’la görüşmesinde Türkiye ve ABD’yi kastederek, Suriye’deki yabancı askerlerin BM kararları, ikili anlaşmalar ve uluslararası hukuka aykırı şekilde bulunduğunu, Suriye’yi terk etmeleri gerektiğini söyledi. Kuzey Suriye’deki SDG-PYD-YPG varlığı ve Türkiye’nin ‘terör örgütü’ dediği bu örgütlerle mücadele konusunda da Rusya karşı cephede. Rusya SDG-YPG’yi terör örgütü olarak görmüyor, Kürtlerle Esad’ı uzlaştırmaya çalışıyor.

Ayrıca son dönemde Suriye’de Rusya-ABD arasındaki iş birliği ilerlerken, sürece İsrail de dahil oldu. Dengeler önemli ölçüde değişti. Türkiye adeta yapayalnız.

BM konuşmasında Kırım konusunda Ukrayna’ya destek veren Erdoğan’a Rusya sert tepki göstermişti. Hemen akabinde de Türkiye’den ihraç edilen binlerce ton domates ve taze meyve virüs gerekçesiyle Rus gümrüğünden geri çevrildi.

Dolayısıyla Erdoğan, Soçi’ye önemli ölçüde eli zayıflamış, Putin’e karşı koşul öne süremeyecek pozisyonda gidiyor. Putin’e övgüler düzmesi, ikinci parti S-400 alımını gündeme getirmesi de Rusya’yı yumuşatma amaçlı.

Putin büyük ihtimalle masaya; ‘Ya İdlib’te sözünü tut ya da çekilin biz halledelim, bu iş çok uzadı’ talebiyle gelecek. Hatta diğer bölgelerdeki Türk askerlerinin de çekilmesi için Erdoğan’dan bir çekilme takvimi talep edebilir, Esad’la görüşmesi için ısrar edebilir.

Şayet Erdoğan önceki gibi yine süre ya da yeni bir mutabakat isterse, eski günlerin hatırına birkaç ay mühlet verse de karşılığında tavizler koparabilir. Örneğin, ikinci parti S-400, Rusya’dan savaş uçağı alımı, kış yaklaşırken geciken doğalgaz paralarının ödenmesi vb.

Daha önce Suriye’de duruma göre ABD ya da Rusya’ya yanaşarak süreci götüren Erdoğan, bu kez Biden’ın kendisine randevu vermemesinden yakınarak görüşme öncesi Putin’e çok ciddi koz verdi. Putin, Erdoğan’ın içerideki siyasi sıkışmışlığının, ekonomik darboğaza girdiğinin, ABD ve Biden’la arasının ‘limoni’ olduğunun, fazla pazarlık gücünün olmadığının farkında.

Muhtemelen 29 Eylül’deki görüşme sonrası düzenlenecek ortak basın toplantısında yine karşılıklı methiyeler düzülecek, Erdoğan ‘Dostum Putin’ diyecek, 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefine bağlılık beyan edilecek, ikinci parti S-400 alımı için görüşmelerin ilerlediği dile getirilecek ama neticede büyük olasılıkla Erdoğan, Soçi’den de ‘kalbi kırık, eli boş’ dönecek.


This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, DIŞ POLİTİKA, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *