SAKARYA’NIN YÜZBAŞILARI
HÜSEYİN MÜMTAZ
99 yıl olmuş…
Bir asır’a bir kala “Sakarya”nın, 26 ve 30 Ağustosların ne demek olduğunu tam olarak anladığımızı zannetmiyorum.
“Sakarya Meydan Muharebesi” Atatürk’ün deyimiyle bir “melhame-i kübra”dır, çok fazla subay kaybı olduğu için bir diğer adı da “Subay Muharebesi”dir.
“Geceli gündüzlü saldıran Yunan birlikleri savaş gücünü yitiriyordu. Aslında iki taraf da azalıyordu. Kıyamet Çal Dağı etrafında kopuyordu. Mustafa Kemal Paşa dağın kuzey tarafındaki tepelerden birinde gelişmeleri takip ediyordu… Mehmetçik var gücüyle atılıp, saldırdı. Çal Dağı’nın batı kesimleri hariç büyük kısmı geri alındı. Ancak 39. Alay’da sadece 2 subay kalmıştı. Diğer tarafta savaşan 135. Alay’ın neferlerinden geriye kalanlarla sadece 3 bölük kurulabildi… “ diyor Cevdet Cantürk[i]…
Asıl kıyamet, Çaldağı’nda kopmuştu.
Ama Kartaltepe, Kocatepe ve Duatepe de ondan geri kalmazlardı.
Ve sonra…
“30 Ağustos zaferi ile sonuçlanan Büyük Taarruzun gecesinde Mustafa Kemal Paşa Ordunun ön saflarını gezmekte, teftiş etmektedir. Türk askeri kararlı, hazır ve heyecanlıdır. Aniden siperlerden birinden bir yüzbaşı fırlayıp çıkar. Mustafa Kemal Paşa’nın önünde heyecanla selamını çakıp ‘Paşam, düşmana karşı bir er gibi savaşacağım’ der. Paşa’dan takdir sözleri beklemektedir. Tam tersi olur. Paşa’nın kaşları çatılır, ‘Hayır!’ der, ‘Sen bir er gibi değil, bir yüzbaşı gibi savaşacaksın’.”[ii]
1922 Eylül’ü sonunda Atatürk Sakarya Zaferi üstüne yaptığı bir konuşmayı şöyle bitirir;
“Sakarya savaşı sona erene kadar, benim hiçbir askerlik rütbem yoktu. Ondan sonradır ki, Büyük Millet Meclisi’nce Mareşal rütbesiyle Gazi ünvanı verildi. Osmanlı Devleti’nin rütbesinin yine o devlet tarafından alınmış olduğunu bilirsiniz!”[iii]
Yâni…
Yüzbaşı olmak, Sakarya’da Yüzbaşı olmak,
Atatürk’ün Yüzbaşısı olmak kolay değildir.