KURBAN ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Bağlantılı yazı – KURBAN KESMEK FARZ MI?
https://nacikaptan.com/?p=72291


Eğitim ve Laikliğin önemi kurban kesmek konusunda da öne çıkıyor. Dinler var oldukça ritüelleri de var olacaktır. Ama bu ritüellerin de akıl ve bilime, çağdaşlığa uygun olması gerektir. Bu gereklilik vahşetin olmadığı, hijyen koşullarının var olduğu, küçük çocuklara bu vahşetin izletilmediği bir ortamın yaratılmasındadır. Bu da eğitim gerektiriyor. Kurban kesenler kurallara uysalar inançlarına saygı duyulacak ve bu eleştiriler olmayacaktır.

İlla kurban keseceğim diyenler, LÖSEV’e, ÇAĞDAŞ EĞİTİM VAKFINA, MEHMETÇİK VAKFINA v.b saydam olan GERÇEK sosyal yardımlaşma vakıflarına kurban bağışında bulunabilirler. Bayramlarda mütedeyyin vatandaşları avlamaya çıkan birçok sahtekâr dinci vakıf dernekler vatandaşın kurban bağışını alarak dağıtmıyor, sucuk, kavurma yaparak ticaretini yapıyor. Veya kurbanı kesmiyor.


Kurban, bütün dinlerde, inanç sistemlerinde var olmuştur. Kurban sunma, Hazreti Âdem’in oğulları Habil ile Kabil dönemine kadar uzanır. Kabil toprağın mahsulünden, Habil de sürünün ilk doğanlarından ve yağlarından Rablerine birer takdim arz etmişlerdir. Habil ve Kabille başlayan kurban ibadetine sonraki dönemlerde de rastlamak mümkündür. İnsanlık tarihinde önemli bir dönüm noktası sayılan Tufan hadisesinden sonra Nuh Peygamber”in de kurban sunduğu bilinmektedir. Kurbanın kesilmesi geleneği Hz. Nuh ile başlamış ve tarih boyunca da devam etmiştir.”

“Tanrı’ya kurban sunulduğu gibi, kötü güçleri defetme, ataların ruhlarını huzura erdirme ya da bereket ve bolluğun sağlanması için kurban sunulduğu da karşımıza çıkmaktadır. Bazen hayvan bazen de pirinç, buğday gibi tahıl türü kurbanlar Tanrı’ya sunulmuştur.” Tarihin her döneminde insanlar, doğanın gücü karşısında çaresiz kalmışlar, kendilerini koruma içgüdüsü içinde, inandıkları tanrısal varlıklara kurban adamışlar, kesmişlerdir. Her inancın, kültürün kendine göre kurban töreleri vardır. Birçok inanç ve kültürde değişik hayvanları, hatta insanları kurban etmişlerdir. Günümüzde bile bir olay, bir sıkıntı olduğu zaman, “Şu sıkıntıdan kurtulursam kurban keseceğim, kurban adayacağım” gibi adaklarda bulunulmaktadır. Kurban, insanın Tanrıya yakınlık elde etmek için adadığı candır. Bazı dinlerde kurbanla birlikte Tanrılara sunulan hediyeler de kurban kapsamına girmektedir.

İnsanoğlu, sıkıntılarından kurtulmak isteği olduğu kadar, şükür etmek için, bereket getirilmesi, fırtınalardan, sel gibi afetlerden kurtulmak için, kendinden güçlü olan varlıklara, tanrılara, kurban kesmişlerdir.

“Kurban olayı çok önceki çağlara uzanır. Çok eski doğa dinlerinde Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani, yılın belli aylarında dini törenlerle kurban sunma, bayram yapma, geleneği vardır. Ancak insanlık tarihinde en fazla şöhret bulan kurban olayı Hz İbrahim’in oğlu İsmail’i kesmeye teşebbüs olayıdır. Çocukların kurban edilişi eski Sami dünyasından gelen bir şükran geleneğidir. İnsanlık tarihine bakıldığında insanoğlunun çözemediği, karşısında çaresiz kaldığı güçleri Tanrılaştırdığı görülür. Kurban keserek Tanrıların yanında yer almak, Tanrılar adına tapınaklar inşa etmek mitolojik kültürlerde yer alır.”

İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca gibi Latince kökenli dillerde genellikle”Sacrifice” terimi ile karşılanan kurban, kutsal anlamına gelen “sacer” ile yapmak anlamına gelen “facere” kelimelerinin bir araya getirilmesinden meydana gelen Latince “Sacrificium”den gelir. Bu kelime objeleri bir tanrıya veya diğer tabiatüstü varlıklara takdim etmek suretiyle onları tanrının mülkü haline getirmek ve böylece kutsal yapmak fiiline delalet eder.”

“Kurban sunan kişi bu şekilde tabiatüstü güçle ilişkiye girmeyi veya daha önce girmiş olduğu ilişkiyi sürdürmeyi amaçlar. Öte yandan bazı toplumlarda kurban olarak takdim edilen nesnelerin yok edilmesi işlemi esas kabul edilmiş, buna göre kurban, “objelerin bir tanrıya veya herhangi bir tabiatüstü güce takdim edildiği bir kült faaliyeti” olarak tanımlanmıştır. Kurban vasıtasıyla tanrıların, tanrılar sayesinde de insan ve tabiatın yaşadığına inanılır.”  https://apelasyon.com/yazi/23/inanc-sistemlerinde-kurban


Sorulması gereken soru Tanrıların/Yaradanın Kurbana ihtiyacı var mıdır? Yoksa Müslümanlıkta olduğu gibi bir yardımlaşma mıdır?  Bilindiği gibi kurban kesildikten sonra 3 parçaya bölünür; 1/3 yoksullara, 1/3 aile yakınlarına, 1/3 kurban kesene kalır. Diyelim ki kurbandan 15 kg et çıktı. Bunun ancak 5 kg’si yoksullara gidecektir.

Dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip, 80 gr altını veya eşdeğeri parası olan  ve ailesini 1 sene geçindirecek mali gücü olan ve borcu olmayanların kurban kesmesi ön görülüyor.  Peki kurban kesenler bu şartlara uyuyor mu? Şahsi gözlemlerim tıpkı başörtüsü takılması için var olan mahalle baskısının bir benzeri de kurban kesimi için vardır. Borçla kurban kesenler sevaba girdiklerini düşünüyor fakat kestikleri kurban etlerini dinen öngörülen şartlarda paylaşmıyor. Kurban kesmekten övünç çıkartıyorlar. Böylece sanki daha fazla inançlı ve müslüman olduklarını düşünüyorlar. Amaç iyi bir müslüman mı olmaktır? Yoksa vicdanlı adaletli, yardımsever iyi bir insan mı olmaktır? En büyük hırsızlık ve yolsuzlukları günümüzün sözde müslümanları ve Cuma namazlarına gidenler yapmıyor mu?

 İşin daha da kötüsü kurban kestirenlerin büyük çoğunluğu bu işi topluma açık yerlerde, çocukların gözleri önünde, hayvan kesimini bilmeyen acemi kasaplarca hayvana EZİYET çektirilerek  yapıldığını görmüyorlar mı?  Bu bölgelerde hayvanların iç organları açıkta bırakılıyor. Kesim günlerinde dereler kan akıyor, Kurban kesilen yerlerdeki leş kokusu etrafı sarıyor. Bu bayramda bir köyün içme suyu kaynağına yakın yapılan kesimler nedeniyle köyün içme suyu kanlı aktı ve kullanılamadı. Ben böyle bir müslümanı ve kurbanı istemiyorum. İşin ucu geldi eğitime; Kurban kesenlerin büyük çoğunluğu aydınlanmaya ve bilime çağdaşlığa kapalı olan tutucu düşünce yapısına sahiptir. Onlar sosyal yaşamın değerlerini önemsemezler. Arkalarında hayvanların iç organlarını, akan kanlarını bırakarak yürüyüp giderler. İşte buna eğitimsizliğin bağnazlığı, aldırmazlığı ve saygısızlık diyebiliriz.

Ben şahsen kendi adıma kurban kesmek yerine emekli gelirimden olabildiğince yoksul çocukların eğitimine katkı vermeyi daha önemli ve gerekli buluyorum ve bu konuda çaba gösteriyorum. Bu sistemin sürebilmesi için kişisel eğitim desteği verdiğim çocukların/gençlerin de ileride iş sahibi olduklarında bu desteği bir başka çocuğa vermelerini söylüyorum. Bu ülkeye karşı olan borcumuzu senede bir kez yoksullara et vererek değil, bir çocuğu, bir genci hayata kazandırmakla olacağını düşünüyorum. Şayet günahı ve sevabı yazdığı söylenen melekler varsa inanıyorum ki onlar doğru olanı seçecektir. Ki bunun adı akıl ve vicdandır.

Kalın sağlıcakla

Naci Kaptan

This entry was posted in DİN-İNANÇ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *