Taksim Camii: İhtiyaç mı, ihtiras mı? * İstanbul Müftülüğü’nün verilerine göre Beyoğlu’nda 98 cami var. Taksim Camii’nin başına yapıldığı İstiklal Caddesi üzerinde de üç cami mevcut. Hüseyinağa, Taksim Mescid ve Ali Bey Mescid camileri.

Taksim Camii: İhtiyaç mı, ihtiras mı?

Ekonomik krizin derinleştiği bu dönemde iktidar kendi tabanını elinde tutmak için bir süredir cami politikalarına sarıldı. Ataşehir Mimar Sinan Camii, Çamlıca Büyük Camii, Taksim Camii’nden sonra en son Burhaniye Şehriban Hatun Camii faaliyete başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışına katıldığı Taksim Camii’nin ilk cumasında imam, Atatürk’ü ima ederek lanetler okudu. Peki Taksim Camii’nin hem o bölgeye hem de muhite nasıl bir etkisi olacak? Gelen insanlar ne düşünüyor? İhtiyaç mıydı yoksa siyasi bir ihtiras mı? Cumhuriyet ile bir hesaplaşma mıydı?

İstanbul Müftülüğü’nün verilerine göre Beyoğlu’nda 98 cami var. Taksim Camii’nin başına yapıldığı İstiklal Caddesi üzerinde de üç cami mevcut. Hüseyinağa, Taksim Mescid ve Ali Bey Mescid camileri. Seküler ve modern tarafıyla bilinen Taksim bölgesi uzun yıllardır çeşitli yapılarla eski dokusundan uzaklaştırılıyor.

Taksim Camii de meydanın girişinde bulunan su makseminin arkasına yapıldı. Görüntü olarak baktığımızda meydanı pek kaplamamış. Üstelik AKP’nin her yere inşa etmek istediği büyük ve gösterişli yapılara nazaran bu daha küçük. Yaklaşık 4 bin kişi burada namaz kılabilecek. Ancak caminin içerisinde kullanılan mermer TOKİ dairelerindeki mutfaklarla yarışır nitelikte bir kalitede…

Yine camide kullanılan ahşaplara baktığımızda da KİPTAŞ’ın dairelerindeki dolapları andırıyor. Kadınlar için üst kat tahsis edilmiş. Kapısı da yan taraftan. Cami minberi, mihrab ve asılı hat tablolarına baktığımızda harika diyebileceğimiz hiçbir şey yok. Fakat çok rüküş denilebilecek bir imajı da yok. Son derece ortalamaya hitap ediyor.

Cami şimdilik yeni olduğu için hatırı sayılır bir ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor. Ancak vakit namazlarında da pek bir doluluğu olmuyor. Gelen insanlar biraz ziyaret biraz da ibadet için camiye uğradıklarını söylüyor. Camiye arkadaşıyla buraya geldiğini söyleyen Mahmut Deniz onlardan biri. Taksim’e caminin şart olduğunu çünkü burada Müslümanların sokaklarda cuma namazı kıldığını belirtiyor. Arkadaşı İzzet ise emeği geçenlere dua ediyor.

Cami hakkında konuşan İzzet Bey, “Taksim’de yüzlerce kilise var ama Hristiyan neredeyse yok. Binlerce Müslüman var ama cami neredeyse yok. Bu bir çelişki. Nihayet Taksim’e bir cami geldi. Artık Müslümanların burada boynu bükük olmayacak. Burası Müslüman ülke sonuçta” diye anlatıyor.

Caminin mimarisi hakkında konuşan Mahmut Deniz, caminin her yerinin çok güzel olduğunu söylüyor:

“Camiyi yapan bir Mimar Sinan değil ancak cami çok güzel. Yemen camilerine benziyor. Ayrıca kubbesi ve minareleri de çok güzel görünüyor. Taksim’in her yerinden görünmesi iyi bir şey. Cami modern bir cami. Taksim’i hiçbir şekilde bozmamış. Bölgeye yüzde yüz uyumlu. Camiye karşı çıkanlar haksızlık yapıyor. Bunun nesinden rahatsızlar anlamıyorum. En kral mimari getir bu camiyi hayran olacaktır.”

Peki gerçekten mimarlar beğendi bu camiyi?

Mimar Ahmet Turan Köksal’a göre Taksim Camii’nin mimarisi hakkında “diyecek hiçbir şey yok.” Ona göre mimari açıdan bakıldığında dahi caminin mimarisi herhangi bir yeni özellik katmamış.  Bu yapıların oy için belli rantlar çerçevesinde yapıldığını aktaran Köksal, şöyle konuşuyor:

“Neden haber değeri olmadığını açıklamak gerekirse Türkiye’de siyasal İslam ve akabinde AKP, tek başına iktidara geldiğinden beri, belediyecilik + iş bitiricilik + ihale açma + projesiz ihale verme + en büyük + en hızlı + inşaat yapma sayısıyla rekorlara koşar hale geldi. Ayrıca bu tür icraatlar oy toplama için de büyük potansiyel olarak görülüyordu fakat neden bilinmez AKP ve partili cumhurbaşkanı cephaneyi gereksizce hızlı harcıyor.

Örneğin Ayasofya’nın cami olması oldukça önemli bir mühimmattı ve erken seçim için tutulması gerekirken bir baskıyla tüketildi. Taksim Camii de artık bir zafer olmaktan çıktı. Bir anda açılıverdi. Mimari açıdan da AKP seçmeninin bağrına basabileceği formun dışındaydı. Taksim zaten cami eksikliği ve eğlence hayatının merkezi olmasıyla uzun süre meydanda cami dikilip dikilmemesi önemli sayılmaktaydı.”

Taksim Meydanı’na yapılan bu caminin muhitteki etkisinden bahseden mimar Köksal, caminin kimseyi imana getirmeyeceğini ve oradaki kiliselerin Hristiyanlara, caminin de müslümanlara hizmet edeceğini açıklıyor:

“Hiçbir etkisi olmayacaktır. Nasıl hemen yanında kubbe ve kuleleri ile Aya Trias Kilisesi ve diğer kiliseler Beyoğlu’nda kendince işlevlerini yerine getiriyorsa bu cami de müslümanlara hizmet edecek. Fakat İstiklal Caddesi’nde cuma akşamı eğlenmek ve bir kaç kadeh bir şey içmek isteyenleri imana getirecek değil. Mimari açıdan da söz konusu meydanı tutacak ve maksemin yerine İslam dünyasını temsil edecek bir özelliği de yoktur.”

Köksal, Taksim Camii mimarı Şefik Birkiye’nin diğer eserlerini de hatırlatıyor. Bilindiği üzere  Taksim Camii’nin mimarı olan Şefik Birkiye, ayrıca Beştepe’deki külliye denen Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın ve aynı şekilde İstanbul Havalimanı girişindeki caminin de mimarıdır.

Taksim Camii yapılırken mimarisinde bazı değişiklikler yapıldı. Caminin ilk halinin bu olduğu belirtiliyor. Fakat minareler beğenilmiyor ve değiştiriliyor.

Aynı mimar aynı forma benzer bir cepheyi kullanarak Taksim Camii yapılıyor.

Mimar Köksal söz konusu projenin bilindik bir mimarisinin olduğunu ve aynı zamanda bilindik bir siyasi hamle ile bu caminin meydana inşa ettiğini söylüyor: “Bilindik bir mimari, bilindik bir siyasi hamle hem de pek zamansız. Bu yüzden haber değeri kalmamış durumda. Gizli saklı bir proje verilmesi. AKP zamanında zenginleşmiş bir müteahhite verilen bir görev. O da ilk plandan daha fazla harcadığı parayı basının gözüne sokuyor. Hatta Hürriyet’e verdiği mülakatta ‘Geleneksel cami formlarını modernize ederek yaptık. Beyoğlu’nda çokça hakim mimari akım olan 19. yüzyıl Art Nouveau’dan esintiler var.’ diyor. Açıkçası Art Nouveau’dan esinti görülmüyor camide. Olsa olsa Game Of Thrones dizisinden fırlamış gibi bir görüntü. Şefik Birkiye kendi cami formu takıntısını tekrarlamış.”

İktidarın sürekli cami yaptığını ve yapmaya devam edeceğini de aktaran başarılı Mimar sözlerini şöyle bitiriyor: “İktidar cami yapmıştır ve yapacaktır. Hiç durmayacaktır. Bildiği dil bu. İslamiyeti bu şekilde yüceltebileceğini zannediyor. Zenginler için de en büyük sevap cami yapmaktır. Bu yazılı bir yasa değil ama kabul edilen bir husus. İsminin ya da inancının kalıcı olması için tek yolun bu olduğunu düşünenler oldukça fazla. Zamanında Taksim’e cami yapmak inatlaşılan siyasi bir meseleydi. Artık Ayasofya cami olduktan sonra Taksim’de cami olsa ne olmasa ne. Sıra şaştı yani. İbadet mekanlarının plansızca üretilmesinin siyasi yönü kenara bırakıldığında bu tür açılışların artık kanıksandığı ve haber değerinin kalmadığı söylenebilir.”  Hükümet adeta mimar Köksal’ın dediğini teyit edercesine cami yapmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan son olarak Burhaniye Şehriban Hatun Camii’nin açılışını yaptı.

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen ise söz konusu bölgede varolan bir kültür dokusunun olduğunu, oraya yeni olarak yapılan büyük ölçekli her türlü yapının ortamın estetiğini bozduğunu söylüyor. Kültür merkezi, cami, kilise veya apartman fark etmeksizin meydanın dokusunun korunmasının önemli olduğunu belirtiyor. Caminin yanında bulunan su makseminin adeta camiye basman gibi durduğunu ifade eden Köymen, “Orada tescilli bir su makseminin tam dibinde bu ölçekte büyük bir yapının olması sorun. Bunun cami ya da başka bir kültür merkezi olması arasında fark yok. Görsel olarak da baktığımızda su makseni caminin su basmanı gibi görünüyor. Dolayısıyla o ilişki, büyüklük itibari ile oradaki yapıyı komple ezen bir duruma geçmiş. Caminin kendi mimarisinden ziyade ölçek açısından değerlendirirsek sıkıntılı bir ölçek” diye anlatıyor.

Köymen’e göre pek çok iktidar, Taksim meydanı ve cami ilişkisini 70’lı yıllardan beri dile getiriyor. Mimar kesiminin bu siyasi inatlaşmadan ziyade muhitteki kültürel dokuya ve yapıların estetik yapısına önem verdiğini belirtiyor. Bilindiği gibi uzun süredir Taksim Meydanı adım adım meydan olmaktan çıkartılıyor. Eskiden düz bir saha gibi insanı karşılayan meydan Yayalaştırma Projesi ile birlikte adeta çıkıp-batan bir alana dönüştü. Yine meydanın yanı başında duran Gezi Parkı da tartışma konusu olmaya devam ediyor. Yine iktidar uzun bir süredir Topçu Kışlası’nı tekrar inşa etmeye yönelik söylemlerde bulunuyor.

Tüm bunların ideolojik bir ayağının da olduğunu aktaran Köymen, “Siyasilerin inatlaşmanın sebebi biz mimarlar tarafından çok anlaşılabilir bir şey değil. Çünkü orada kültürel bir doku var. Yani ihtiyaç varsa o doku içerisinde elbette Beyoğlu’nun başka yerlerinde de cami yapılabilirdi. Bununla ilgili bir engel yok. Ama orada doğrudan meydanı çevreleyen bir cami kurgusu bu iktidarın biraz da olmazsa olmazı gibi. Biliyorsunuz Yayalaştırma Projesi, meydanın meydan vasfını yitirdi. Bas-çıklarla oluşan bir şeye dönüştürdü. Özellikle Cumhuriyet Caddesi’nin yer altına alınması, Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın yeniden ihya edilmesi, Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılıp yeniden, hem de o bütün alanı da kapsayacak başka türlü bir kültür kompleksine doğru dönüşmesi vs… AKM’nin tescilli yapısının yıkılması, tescilli su makseminin arkasına cami yapılması… Bunların hepsi Taksimi Yayalaştırma planlarının sonucu” şeklinde konuşuyor.

Başarılı mimar meselenin ideolojik bir tarafının da olduğunu hatırlatarak sözlerini bitiriyor:

“Hepimiz görüyoruz. bir yandan kışlanın ihyası bir yandan büyük ölçekli bir cami. Bu biraz ideolojik olarak da kent mekanına dair bir söz söyleme durumudur.  Öte yandan hem dünyada hem Türkiye belleğinde Taksim’in bir imajı var. Cumhuriyetle kurulmuş. 1930-40 yıllarında da Gezi Parkı kurulmuş. Öte yandan bunlarla bir hesaplaşma olduğunu görüyoruz. Mimarisini kritik etmenin çok ötesinde, bulunduğu konum itibariyle maksemin o kadar bitişiğinde, su maksemini o kadar gölgeleyen bir yapının orada olması son derece yanlış.”


https://ahvalnews-com.cdn.ampproject.org/c/s/ahvalnews.com/tr/taksim-camii/taksim-camii-ihtiyac-mi-ihtiras-mi?amp

This entry was posted in DİN-İNANÇ, İrtica, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *