HAİNLERİN SECERESİ * YAŞAYAN İNGİLİZ SEVERLER CEMİYETİ * “Bir İhanet Şebekesi” 

YAŞAYAN İNGİLİZ SEVERLER CEMİYETİ

Prof. Dr. Özcan Yeniçeri


“Bir İhanet Şebekesi” 

İstanbul 16 Mart 1920 tarihinde işgal edildi. Her alanda İngilizlerle birlikte hareket eden İngiliz Muhibleri Cemiyeti “İstanbul’un işgalini sevinçle karşıladığını ve tek üzüntüsünün böyle bir hareketin bu denli geciktirilmiş olmasından kaynaklandığını” dile getirmiştir. İngiliz Muhipleri Cemiyeti, kuruluş amacına uygun olarak, Türkiye’de İngiliz himayesinin kabul edilmesini sağlamak maksadıyla, ülkenin dört bir yanında İngiliz taraftarlarının sayısını artırmak için propaganda çalışmaları yapmıştır. Türk Milletinin dinî hassasiyetlerini bildikleri için de halkın dinî duygularını okşayacak, cemiyet ile din arasında bağ kurarak halkın cemiyete sempati duymasını sağlamaya çalışmışlardır.

İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Müslüman ahalinin İngilizlere karşı direnişini kırmak için kullandığı “İngiltere, dünyanın en muazzam bir İslâm hükümetidir” sözünü cemiyet sloganlaştırmıştır. Böylece cahil kesime Millî Mücadele sürecinde ‘İngiltere’ye hizmetin İslâm’a hizmet’ anlamına geldiğine yönelik propaganda faaliyetleri yürüttüler.

İngiliz Muhibleri Cemiyeti, Anzavur İsyanı ile Kuvay-ı İnzibatiye ve Kuvay-ı Muhammediye hareketlerini organize ederek kardeşi kardeşe kırdırdılar. Cemiyetin en önemli kişilerinden Sait Molla ve Papaz Frew’dir. Hazırladıkları idam listelerinde başta Mustafa Kemal olmak üzere Millî Mücadele’nin önde gelen liderlerini ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Papaz ve molla iş birliği bundan ibaret değildir.

4 Mart 1919’da Şeyhülislâm olan Mustafa Sabri Efendi de bu İngiliz Muhibbiler Cemiyetinin fahri başkanlığını yapmıştır. Millî Şehit Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in idamına ilişkin hükmü Sultan Vahdettin imzalamaz ve fetva ister. Mustafa Sabri verdiği fetva ile Kaymakam Kemal, Nisan 1919’da idam edilir. Mustafa Sabri, 11 Nisan 1920’de Millî Mücadeleyi yürüten kadro hakkında da aşağıdaki idam fetvasını hazırlar:

“Padişahın aksi emrine rağmen istilacılara karşı direnişe geçen milliyetçilerin öldürülmeleri caiz olmakla kalmayıp hattâ her Müslümanın dinî görevidir. Bu uğurda ölenler şehit, kalanlar gazi sayılır”.

Bu tarihte Şeyhülislam olan Haydarîzade İbrahim Efendi bu fetvayı imzalamaz ve ardından da görevinden istifa eder. Fetvayı imzalayacak Dürrîzade Abdullah bulunur. Mustafa Sabri’nin yazdığı fetva Dürrîzade tarafından imzalanır. Damat Ferit de onaylar ve Padişah Vahdettin’in buyruğuyla duyurulur.

Mustafa Sabri sonuçta sığınmak zorunda kaldığı Yunanistan’da temsil ettiği makam bir yana saçına, sarığına ve sakalına bakmadan Türk Milleti’ne ve Mustafa Kemal Paşa’ya düşman “Yarın” gazetesinde “İstifa Ediyorum” başlıklı şu şiiri yayınlar: “Ben de ayniyle ret edip Türk’ü / Attım üstümden en elim yükü / Tövbe yarabbi, tövbe Türklüğüme / Beni Türk milletinden addetme”. Biz de bütün kalbimizle onun bu duasının kabul olmasını dileriz !

Ayasofya’nın müzeden camiye dönüşünün ardından artık “hilâfet gelmelidir… Bunun hem siyasal hem ekonomik çok büyük bir getirisi de olacaktır. Hem de ümmet için de önemli bir gelişme olacaktır” diyenler var. “Hilâfet için toparlanın, şimdi değilse ne zaman-sen değilsen kim?” diye manşet atanlar var. Arkaik kıyafetler içinde “hilafet” yürüyüşü yapanlar, onlara selâm duranlar ile “hilâfet için toplanın” çağrısı yapanlar var. Arap alfabesine dönüşü, eski kıyafetlere bürünüşü savunanlar var.


YAŞAYAN İNGİLİZ SEVERLER CEMİYETİ

This entry was posted in İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *