Vaktiyle Pensilvanya’yı tekkeye/türbeye çeviren, Gülen’in ayaklarını yıkadığı suyu içmiş olması “mümkün ve de muhtemel”, şimdi “FETÖ’nün bir numarası, ele başı” olarak ve türlü hakaretle namlandırılan Gülen için kitaplar yazan, şiirler yazan, ortalığı “Dön artık, bitsin bu hasret” nidalarıyla çınlatan kim varsa, bir günde “FETÖ’yle mücadele” allamesi kesilip, bir de üzerine, pişkinliğin, utanmazlığın destanını yazarcasına, bu yapı tarafından aldatılma ve kandırılma gafletine düşmemiş, aksine onun sızma ve hedeflerini ifşa etmiş olan kişileri “FETÖ’cülükle” itham edebilir hale geldi.
Bu ülkenin heykeli dikilmesi gereken terörle mücadele kahramanları, aydınları, yazarları, dünya çapındaki bilim insanları, hukukçuları, siyasetçileri, hukuk sopasıyla yapılan bir işkencenin kurbanları olarak zulümhanelerde çürütülürken, kimi amansız hastalıklara yakalanır, can çekişir ve dahi ölürken, kimi intihara sürüklenirken, insanların mahremleri illegal yöntemlerle kayıt ve servis edilirken, ağızlarından salyalar akıta akıta “bir daha, bir daha” diye tezahürat yapan, alenen yapılan haksızlıkları, hukuksuzlukları, usulsüzlükleri, işlenen cinayetleri, “esasa bakın” diye görmezden gelen ve dahi meşru gören kim varsa, bir günde tarafsız, objektif, adil, dahası “gazeteci” kesildi başımıza.