TARİHİN İÇİNDEN * 57. ALAY GERÇEĞİ

57. ALAY GERÇEĞİ

Şehit sayısını yükselterek, gerçeği bir dogma, menkıbe, hurafe haline getirmek, özünde zaten efsane olan bir alayı daha çok kıymetlendirmemekte; aksine gerçeklerin sulandırılmasına ve değerinin düşmesine hizmet etmektedir.

Atilla Aşçı, Sun Savunma Net, 18 Mart 2021
İnanmak, düşünmekten kolaydır. Hele, fikir, bilgi, ilke, doktrinleri (hiç) araştırmadan, incelemeden, irdelemeden ve tartışmadan doğru olarak tek gerçek sayarak inanmak dogmatizmdir ve bir çeşit bağnazlıktır. Bu dogmatik, ne idüğü belirsiz bilgilerden en çok nasibini alan bir alayımız vardır.
57. Alay…
57. Alay için örneğin; sosyal medyada, Ocak ayından başlamak üzere senenin sonuna kadar muhtelif günlerde ‘‘Bu gece 57. Alayın tamamının şehit olduğu gündür’’ yazan paylaşımlar yapılır. Altına da, iyi niyetli insanlarımız, senede 25-30 kez ayrı ayrı şehit olan 57. Alay’a temennilerde bulunurlar.
Peki, 57. Alay hakkında neler biliyoruz, gerçekleri konuşma adına…
Şehitler Alayı diye adlandırılan 57. Piyade Alayı 1880 de, 15. Tümen’e bağlı olarak teşkil edilmiş, 1911 Trablusgarp Savaşı’nda üstün başarı sağlamıştır. 01 Şubat 1915 tarihinde, Tekirdağ Yarçeşme barakalarında tekrar kuruldu ve (72. ve 77. Alay’la birlikte) 3. Kolordu’ya bağlı bir İhtiyat Tümeni olan 19.Tümen’i teşkil etti. Aynı gün, Sofya’da askeri ataşe olarak görev yapan Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Tekirdağ’a gelerek tümen komutanlığını üstlenmiştir. Alay komutanı Binbaşı Hüseyin Avni Bey, 1. Tabur komutanı Yüzbaşı Ahmet Zeki Bey, 2. Tabur Komutanı Binbaşı Ata Bey, 3. Tabur Komutanı Binbaşı Ali Hayri Bey idi. Alay 49 subay, 3638 erbaş ve er, 373 hayvan, 2288 tüfek ve 4 ağır mitralyözden derlenmişti. 22 Şubat 1915 tarihinde, törenle alaya sancak verildi ve ertesi gün alaya Eceabat’a sevk emri geldi. Alay 26 Mart 1915 günü Bigalı Köyü’ne intikal ederek, Tümen Komutanı Mustafa Kemal nezaretinde tatbikatlarla muharebe gücünü arttırdı.

İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915 günü, gün ağarmadan Gelibolu Yarımadası’nın belirli bölgelerine (Kumkale ve Beşige Koyu’na bir gösteri çıkarması da dâhil olmak üzere) askerlerini çıkarmaya başlar. Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu ANZAK’lar (Australian and New Zealand Army Corps), Arıburnu’nun kuzey ve güney bölgesine çıkarma yaparlar. Burası, 27. Alay’ın 2. Taburu’nun gözetimi altındaydı. İlerleyen saatlerde ANZAK saldırısının artması ve 2.Tabur’un çok zor durumda kalması üzerine, yöreyi Balkan Savaşları döneminde çok iyi bilen 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal, çok kritik bir zamanda askeri zekâsı ve inisiyatifini kullandı ve 57. Alay’ı savaş alanına sürerek tarihe bir sayfa açtı.
Muharebelerin ayrıntılarına girmeden kısaca söylemek istediğim, alay, 8,5 ay süren muharebeler sürecinde çok şiddetli çatışmalara sahne olan bölgede, canını hiçe sayarak, insanüstü vatan sevgisi ile üç gün boyunca çatışmış, çatışmış, çatışmıştır… hep en önde… 03 Mayıs günü, 57. Piyade Alayının bölük ve takımları komuta edecek subay kalmadığı savaş ceridelerinde yazılıdır. 12 Mayıs tarihinde yarbaylığa terfi eden Alay komutanı Hüseyin Avni Bey, yakınında bir top mermisinin patlaması sonucu, 13 Ağustos günü şehit olmuştur.
Tüm Çanakkale muharebeleri sürecinde 57. Alayın toplam zayiatı 1731 şehit ve 543 kayıp/yaralı olmak üzere 2.274 er, erbaş ve subaydır. Bu da alayın üçte ikisine tekabül eder. (Sayılar için bakınız: Dr. Zekeriya Türkmen. Askeri Tarih Araştırmalar Dergisi, Sayı 16. Ağustos 2010. Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları. 19. Tümen Ceridelerine göre Çanakkale Muharebelerinde ilk gün. 25 Nisan 1915. Sayfa 215-265 ). Dolayısıyla 57. Alay bir gecede, üstelik en az 25-30 kez tamamen şehit olmamıştır. Şehit sayısını yükselterek, gerçeği bir dogma, menkıbe, hurafe haline getirmek, özünde zaten efsane olan bir alayı daha çok kıymetlendirmemekte; aksine gerçeklerin sulandırılmasına ve değerinin düşmesine hizmet etmektedir. Bu, Çanakkale’de şehit sayısından, Seyit Onbaşı’nın kaldırdığı top mermisinin ağırlığına kadar olan konularda da aynı şekildedir. Bu tür hurafelerin dağıtılması, paylaşılması konusunda daha titiz davranmalıyız.
İnternette dolaşan başka bir paylaşımda, 57. Alay Sancağı’nın Gelibolu savaş alanından getirilerek, Avustralya-Melbourne Müzesi’ne koyularak teşhir edildiği yazılmış ve çokça da paylaşılmıştır. Oradaki plaket ya da notta, 57. Alay’ın son erinin şehit olmadan önce bir ağacın altına gelerek, sancağı ağaca astığı ve dolayısıyla sancağı hiç düşürmediği yazılı olduğu iddia edilir. Bu sancağın önünde eğilerek saygı gösterilmesi de ayrıca belirtilerek, saygı gösterisinde bulunulması da eklenmiştir. Yüceltmek isterken, sancağını kaptıran bir alay olarak gösterilen 57. Alay bu aşağılamayı hak etmemiştir.
Ayrıca, ne hikmetse, bu plaketi ve sancağı gören ya da resmini çeken hiç bir kişi yoktur.
Sancak, bir alayın namusudur, şerefidir. Sancaksız bir alay düşünülemez ve sancaksız bir alay da cepheye sürülemez. 57. Alay ise, Çanakkale Muharebeleri’nden sonra Galiçya’ya (Eylül 1916 –Haziran 1917 arası), sonra da Filistin’e (Temmuz 1917 – Eylül 1918) gönderilerek savaşın son günlerine kadar bu cephede kalmıştır. Sancağını iki buçuk sene önce Çanakkale’de kaptıran bir alayın başka bir cepheye gönderilmesi mümkün müdür?
57. Alay, 17 Temmuz 1921 de tekrar kurulmuş, 31. Alay’dan alınan iki taburla beraber ikmal edilerek bir alay haline getirilmiştir. Alayın taburları daha sonra dağıtılarak, Haymana, Beypazarı ve Mihaliç Köprüsü koruma görevlerinde bulunmuştur. 13 Eylül 1921 tarihinden itibaren 57. Alay hakkında, hiçbir savaş ceridesinde kayıt ve belgeye rastlanmamıştır.
Eğer bu sancak Gelibolu’dan götürülseydi, (muharebeler 09 Ocak 1916’da, son İngiliz askerinin Seddülbahir bölgesinden ayrılması ile sona ermiştir), 57. Alay Sancağı’na 25 Nisan 1916 tarihinde, Keşan’a bağlı Çelebi köyünün kuzeydoğusunda nişanlar (altın ve gümüş İmtiyaz ve Harp Madalyası) nasıl takılabilirdi?
Ayrıca, bu konuyu Türk Genelkurmayı Avustralya’ya soruyor. Gelen cevapta, hiç bir Avustralya müzesinde 57. Alay sancağı bulunmadığı bildiriliyor. Ellerinde üç adet Türk sancağı olduğu söyleniyor. Bunlar 80. ve 46. Alay Sancakları ve bir de hangi alaya ait olduğu bilinmeyen bir sancak. Ama bu kesinlikle 57. Alay Sancağı değil. Zaten bu sancak İngilizlerin ya da Avustralyalıların eline geçse idi, bu efsane alayın filmini çekerler ve hatta Oscar ödülü kazanmasını dahi sağlarlardı. Yedi Oscar ödüllü, Arapları Osmanlıya karşı ayaklandıran İngiliz casusu Lawrence filmini düşünün.
57. Alay, Mustafa Kemal Atatürk’ün en güvendiği ALAYDIR. Bu alay savaşın sonuna, cephanesi bitinceye kadar savaşmış, esir düşmüş, ama sancağını teslim etmemiştir. Sancağın akıbeti meçhuldür. 57. Alay her üç cephede destan yazmıştır. Bu alayı sancağını kaptırmış göstermek 57. Alayın kahraman askerlerine yapılmış bir vefasızlık örneğidir. Ama ne yazık ki, insanlarımız hamaset dolu tarihi dinlemekten daha çok mutlu oluyor. Ne de olsa, insan inanmak istediğine inanıyor ve gerçeklerle kafasını karıştırmak istemiyor.

https://www.sunsavunma.net/57-alay-gercegi/
This entry was posted in ATATURK, SUN SAVUNMA NET, Tarih, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *