PRAG KASABI * Suikast ve misilleme * Birinin ayağına taş değdi diye hiç alakası olmayan yirmi kişiyi rastgele yakalayıp dizersen kurşuna, bir sonraki sefer, sıranın kendisine gelebileceğini iyice belletmiş olursun insanlara. Korkarlar, küçülürler, sinerler ve itaat ederler. Nazi Almanyası, gittiği yerlere “misilleme kültürünü” de götürdü.

Suikast ve misilleme


Öyle bir korkutacaksın ki gözlerini, kendileri için bir şey yapmaya çekinir olacaklar.
Kendilerine yardım eli uzatandan, korkuyu bitirmeye talip olanlardan özellikle kaçacaklar.
Koşa koşa sana gelecek, senden medet umacak, önüne attıkların için yerlere kadar kapanarak teşekkür edecekler. En ufak bir pürüz görürsen, görmene de gerek yok, hissedersen şiddetin dozunu iyice artıracaksın, minimini bir kor ateşi litrelerce benzinle harlayacaksın.
İbretialem için yaptığını bilecekler, uluorta, herkesin gözü önünde, gözünün içine baka baka yapacaksın zorbalığını. Çıt çıkartamayacaklar çünkü bilecekler ki bir iç çekişte bile o anki şiddeti mumla arayacak duruma gelecekler.
Bu tahakkümü oluşturabilemenin en iyi metotlardan biri misillemedir.
Birinin ayağına taş değdi diye hiç alakası olmayan yirmi kişiyi rastgele yakalayıp dizersen kurşuna, bir sonraki sefer, sıranın kendisine gelebileceğini iyice belletmiş olursun insanlara. Korkarlar, küçülürler, sinerler ve itaat ederler. Nazi Almanyası, gittiği yerlere “misilleme kültürünü” de götürdü.
Nazilerle “arkadaş” kaldığınız müddetçe, uygun bulunan maddi ve manevi sınırlar içinde yaşamanıza müsaade ediliyordu ama bu arkadaşlığın tanımını sadece Naziler yapabiliyordu ve istediklerinde istedikleri değiştiriyorlardı.
Sizden beklenen sürekli “arkadaş” kalmak için söylenenleri yapmanız, sınırsız ödünler vermeye hazır olmanızdı.
Polonya’yı işgal eden Hans Frank değildi ama onun valiliği döneminde nefes alamaz hale gelmişti herkes, diz çöktürmüştü. Rudolf Höss bile Auschwitz’de yapacaklarının iznini en nihayetinde ondan alıyordu.
Çekoslovakya’nın da aşağı kalır bir yanı olmayacaktı tabii. Hitler, Çekoslovakya’yı idare etmesi için en yetkili adamlarından biri olan Reinhard Heydrich’i görevlendirdi. Bestekâr bir babanın oğlu olan Reinhard Heydrich, kısa sürede Himmler’in SS’inin iki numarası olmayı başarmıştı.
Toplama kamplarıyla “Yahudi sorununu” bitirmeyi hedefleyen Himmler’in en sadık adamıydı, Hitler ondan “demir yürekli adam” diye övgüyle bahsediyordu. İmparatorluğun koruyucusu sıfatıyla Çekoslovakya’ya gönderilen Reichprotektor Reinhard Heydrich, yaptıklarıyla burada yeni bir sıfat daha kazandı.
Artık o “Prag kasabı” olarak biliniyordu.
Çekoslovak ordusunun bir bölümü İskoçya’daydı, Çekoslovak siyasetçilerden bir bölümü işgalden önce Londra’ya kaçmıştı ve oradan direnişi örgütlemeye çalışıyorlardı.
Direniş, büyük ses getirecek “Anthropoid” adlı bir operasyon planlamıştı.
Reinhard Heydrich’e suikast düzenleyeceklerdi.
Eğitimli suikastçıları paraşütle Çekoslovakya’da ormanlık bir alana indirdiler ve onların direnişin önceden hazırladığı güvenli evlerde oturmalarını sağladılar. Heydrich’in günlük rutininin çıkarılması ve suikastın planının en ince ayrıntılarıyla hesaplanması gerekiyordu.
Başarıları Berlin’de büyük takdir toplayan “Prag kasabına” Çekoslovakya artık dar geliyordu, eli kulağında Paris’e taşınacak ve buradaki düzeni orada da tesis edecekti. 1942, Nazilerin en güçlü olduğu yıldı, önlerinde kimse duramıyordu.
29 Mayıs sabahı, her zamanki saatinde Mercedes’iyle işe giden Heydrich’in önünü Josef Gabcik kesti, pardesüsünün içinden silahını çıkardı ama silah tutukluk yaptı. Ateş almadı bir türlü. Heydrich, beylik tabancasını çıkardığında Josef kaçmaya başladı. Derken büyük bir patlama duyuldu.
Jan Kubis’in attığı el bombası belki ölümcül olmayabilirdi ama talih bir anda tam terse dönmüştü Heydrich için, silahın tutukluluk yapması mucizeydi, ama beline giren şarapnelin enfeksiyona yol açması da…
Heydrich ağır yaralı kaldırıldığı hastanede altı gün dayanabildi. Suikasta uğrayan en yüksek rütbeli Nazi için büyük bir merasim düzenlendi. Ama şimdi misilleme vaktiydi. Direnişçiler, kilisenin altındaki mahzene sığınmışlardı.
Prag yakınlarındaki Lidice ve Lezaky adlı iki köyü basmışlar ve kadınlarla çocukları hapse gönderirken onaltı yaşından büyük bütün erkekleri kurşuna dizmişlerdi.
Şehre emsalsiz ve dizginlenmez bir şiddet egemen olmuştu.
Çok beğendiğim bir aktör olan Cillian Murphy’nin Josef Gabcik’i canlandırdığı Anthropoid filmi bu suikastı daha çok direnişçilerin gözünden anlatırken, Demir Yürekli Adam’da daha çok Heydrich’i görüyoruz.
Ama iki film de dönüp dolaşıp bir hesaplaşmada takılıyor.
Bir, korkunç bir misillemenin geleceğini bildiğiniz halde, gene de, imkânınız varsa Heydrich’e suikast düzenler misiniz?
Heydrich’in canı, kaç masum Çekoslovak’ın öldürülmesine bedeldir?
Bir soru daha: Direnişçiler saklanmayı başardıkça misillemeler devam edecek ve masumlar öldürülecekse, suikastı düzenleyenlerin çıkıp kendilerini feda etmesi mi gerekir yoksa bu “büyük hizmetlerinden” ötürü toplumun ne pahasına olursa olsun onları saklaması mı?
Mahzende aralarında tartıştıkları konulardan biri de buydu.
“Haklı şiddet”, tanımlaması çok zor bir kavram.
Bir kere yol verdin mi, ilerde sınırların başka türlü çizilebileceğini de baştan kabul etmiş oluyorsun. Çünkü haklılığın içini, sen karar verici olabildiğin müddetçe doldurabiliyorsun.
Şimdi Heydrich gibi bir adamın öldürülmesine benim bir itirazım olamaz. Ama bunun bedeli beşbinden fazla masum Çekoslovak’ın öldürülmesi ve onlarcasının işkence görmesiyse, öyle kolayından hadi gelin bu işe girişelim de diyemiyorum.
İyi de, varsa şayet, bu olasılığı elimin tersiyle itmeyi de kabullenemiyorum.
Öte yandan, bir romancı gözüyle yaklaştığımda, Heydrich’i böylesine gaddar yapan sebepleri de en az onun kendisi kadar, hatta belki ondan çok daha önemli bulurum.
Heydrich’i aklamak değil, Heydrich pek aklanabilecek bir adam da değil ama anlamaya çalıştığında, yaptıkları her ne olursa olsun bir kenara koyup, en baştan başlaman gerekiyor.
Karel Cudra, ihbarının karşılığında yüklü bir para aldı ve tarihe .
Kilise kuşatıldığında suikast timi artık çıkış olmadığını biliyordu.
Son mermilerine kadar savaşacaklar ama sonuncuyu kendilerine saklayacaklardı.
Nazilerin eline asla canlı geçmeyeceklerdi. Geçmediler de.
Benim gözümde ise esas kahramanlar ne Gabcik ne Kuris.
Topluma sinmiş o korku bulutunu kendi iradesiyle dağıtıp karınca kararınca destek veren, işkencenin, ölümün yanıbaşına beklediğini bildiği halde elinden geleni yapan, evini açan, yemeğini bölüşen o sıradan insanlar.
Hayata kahraman olarak gelmiyor, kahraman olmalarına yolaçacak hiçbir eğitim almıyorlar ama şartlar onları mecburen birer isimsiz kahramana dönüştürüyor.
Bu paraşütçüleri aralıktan mayısa kadar saklayan insanlar, her günün her saniyesi ölümle burun buruna yaşadılar.Ama onları saklamaktan da vazgeçmediler. Heydrich’e düzenlenen suikastta işin içinden çıkamıyorum.
Korkunç bir misillemenin geleceğini bildiğiniz halde, gene de, imkânınız varsa Heydrich’e suikast düzenler misiniz?
Heydrich’in canı, kaç masum Çekoslovak’ın öldürülmesine bedeldir?

Bilgehan Uçak / Şub 09 2021 – https://ahvalnews-com.cdn.ampproject.org/c/s/ahvalnews.com/tr/edebiyat/suikast-ve-misilleme?amp
This entry was posted in FAŞİZM, GEÇMİŞİN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *