LUSİTANİA’nın TRAJİK ÖYKÜSÜ

Lusitania adı, sizlere uzun dalgalı saçları , hüzünle bakan iri mavi gözleri, kuğu boyunlu güzel bir kadını veya Erol Büyükburç’un 2000 yılında söylediği “Little Lucy” isimli şarkıyı çağrıştırabilir; 

Naci Kaptan / 09.02.2021

Amerikalı şair ve Amerikan edebiyatının ıstıraplı devi Edgar Allen Poe’nun lirizmin doruğundaki ”Annabel Lee” isimli bir şiiri var. Lusitania belki de Annebel Lee gibi çok güzel ama yoksulluktan ölen bir kadının hikayesidir. Poe, evlendiği ve çok sevdiği tek kadın olan Virginia’yı hiç unutmaz… O evin bahçesinde oturup yıllarca hasretini çektiği biricik karısı için lirizmin doruğundaki şiirlerini yazar…

İşte “Annabel Lee” de bu masalsı aşkla ve o unutulmaz ıstırapla yazılır… Picasso’nun bir deyişi vardı; ”Sanat, acı ve hüznün çocuğudur.” diye… Hewingway de; “Mutlu bir çocukluk geçirmiş kişi, edebiyatçı olmaz” derdi. Bu ifadelerin somut göstergesidir ”Annabel Lee”.

”Annabel”, Virginia’nın ölüsüne verdiği isimdir Poe’nun…

Nasıldı O güzel ANNEBEL LEE şiiri;

Seneler, seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı, bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.

O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.

Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.
……………..

Lusitania kadersiz bir transatlantik gemisinin trajik öyküsüdür.
Ocean Liner (Okyanus aşırı) (RMS)
RMS – Royal Mail Ship (Kraliyet Posta Gemisi)
Kraliyet Posta Gemisi (bazen Steam-ship veya Steamer), Kısaltılmış RMS simgesi, İngiliz Kraliyet Postası ile sözleşmeli olarak posta taşıyan açık deniz gemileri için kullanılan kısaltmadır. RMS Lusitania’nın adı bugün Portekiz topraklarında olan eski Roma ili Lusitania’dan gelmektedir.
Aslında bu trajik öykü 1900 başlarında Atlantik Okyanusunun en hızlı ve lüks transatlantiği olan RMS LUSİTANİA’nınin  öyküsüdür. RMS Lusitania, Titanik gibi tanınmadığından, adına aşk dolu filimler yapılmadığından, belki de gemide yaşanmış olan tutkulu aşkların topluma aktarılmaması nedeniyle, belki de Bismarck ağır kruvözörü gibi savaş tarihinin sembollerinden sayılmaması nedeniyle bilinmiyor olabilir.
Oysa adı hepsinden az duyulan bu gemi tarihin akışını da değiştirmiştir. Çünkü RMS Lusitania’nın batışı, İngiltere’nin büyük emperyalist sıfatını , küresel hegemonyanın bayraktarlığını, Amerika’ya kaptıracağı tarihin başlangıcıdır.

Ocean Liner (Okyanus aşırı) (RMS) Lusitania’nın öyküsü
RMS – Royal Mail Ship (Kraliyet Posta Gemisi)
Kraliyet Posta Gemisi (bazen Steam-ship veya Steamer), Kısaltılmış RMS simgesi, İngiliz Kraliyet Postası ile sözleşmeli olarak posta taşıyan açık deniz gemileri için kullanılan kısaltmadır. RMS Lusitania’nın adı bugün Portekiz topraklarında olan eski Roma ili Lusitania’dan gelmektedir.

BÖLÜM I
Bu araştırma yazımda ABD’nin savaşa girmesine neden olan ve Alman U bot 20 tarafından torpillenerek batırılan, 1198 kişiyi beraberinde ölüme götüren RMS Lusitania’ın trajik öyküsünü sunuyorum.
CUNARD LINE Denizcilik Şirketi ve RMS Lusitania
Cunard Line gemicilik şirketi, İngiltere, Southampton’daki Carnival House merkezli, Carnival UK tarafından işletilen ve Carnival Corporation & plc’ye ait bir İngiliz kruvaziyer hattıdır.
1839’da, Samuel Cunard ilk İngiliz transatlantik buharlı gemi posta sözleşmesini hükümet ile imzalayarak Liverpool-Halifax-Boston güzergahı hattında gemi çalıştırma yetkisini aldı. Lusitania, Atlantik’i en hızlı geçen gemilere verilen “Blue Riband” unvanına sahipti. Üç ay sonra Mauretania’nın tamamlanmasına kadar kısaca dünyanın en büyük gemisi ünvanını elinde tuttu. Her ikisi de aynı planla yapılan bir birine eş kardeş gemilerdi (sister ships) Cunard Denizcilik bu gemilerle Atlantik ticaretinde ön sırada yer aldı.
19. yüzyılın başlarında İngiltere’nin denizcilikte simgesi haline gelmiş olan Cunard Buharlı Gemi Şirketi, Amerikan White Star Line tarafından yönetilen ve finansör JP Morgan ile Almanların sahip olduğu bir Amerikan deniz şirketi ile rekabet edemedi. Cunard Denizcilik varlığını sürdürebilmek için daha yeni, daha hızlı ve daha lüks gemiler inşa etmesi gerekiyordu, ancak parası yoktu. Britanya İmparatorluğunun rekabetçi dezavantajını vurgulayan Cunard, kredi için hükümete başvurdu.
İngiliz Hükümeti, Britanya’nın Atlantik Okyanusunda rekabetçi konumunu korumak için gereken iki yeni yolcu gemisi inşa etmek için Cunard’a önemli miktarda kredi ve bir sübvansiyon sağladı. Cunard şirketi Lusitania ve mauretania isimli okyanus aşırı transatlantik gemileriyle İngiltere-Amerika hattında çalıştı. Bu gemiler posta, yolcu ve yük taşıyordu.
Parlamento, denizlerdeki en büyük ve en hızlı iki gemiyi inşa etmek için 2,6 milyon sterlin kredi açtı. Kredi geri ödeninceye kadar, Admiralty gemilerin bir yüzdesine sahip olacak ve savaş durumunda bu gemiler Donanmaya devredilecekti. Lusitania ve kardeş gemisi Mauretania, Atlantik’te lüks transatlantik yolcu ticaretine hakim olmak için inşa edildi.
16 Haziran 1904’te, John Brown and Company, İskoçya, Clydebank’ta, 367 nolu rıhtım tersanesinde Cunard şirketinin başkanı Lord Inverclyde tarafından RMS Lusitania’nın ilk perçini çakılarak RMS Lusitania’ın yapımına başlandı. Lusitania’nın benzeri görülmemiş 240 metrelik boyu nedeniyle John Brown, tersanesini yeniden düzenlemek zorunda kalındı.Cunard Line tarafından yaptırılan RMS Lusitania, gemi mühendisi Leonard Peskett tarafından tasarlanmış ve John Brown and Company tarafından inşa edilmiştir.
Üç ay sonra İngiltere’deki Tyne’deki Swan Hunter’da kız kardeşi RMS Mauretania’nın inşasına başlanacaktı. (Gemiler ingilizcede “she” olarak tanımlanır. Birbirine eş olarak inşa edilen gemilere “sister ships” kız kardeşler) denir. Bu kardeşler Atlantik’te Cunard denizcilik şirketine ve İngiltere’ye üstünlük sağladı.
Admiralty, yapılacak gemilerin tasarım komitesine planların dizaynı için uzun bir protokol hazırladı. Cunard Denizcilik 2300 yolcu kapasiteli bir yolcu gemisi isterken Admiralty ise savaş esnasında donanma ihtiyaçları için dönüştürülebilecek zırhlı bir gemiye ihtiyaç duyuyordu. Geminin su hattında 760 fitten (231.64mt) daha uzun olamayacağını ve torpidolardan ekstra bir koruma sağlamak için kömür depolarının gövdenin kenarları boyunca uzanması şart koştular.
1907 lansmanından sonraki sekiz yıl boyunca Lusitania, denizdeki en hızlı, en lüks (Titanik’in kısa servisi hariç) iki gemiden biri oldu. Modern buhar türbini motorları ile en yüksek ortalama hızı 25,65 knot’a erişti.Bu hız gemiye dört transatlantik rekoru (Blue Riband) ödülünü kazandırdı. 1914 Ağustos’unda Amirallik İngiliz yolcu gemilerini asker taşımacılığı yapmak için donanma emrine aldı. Kısa süre sonra, büyük gemilerin limanda manevra yapmasının zor olduğunu ve çok kömür tüketmesi nedeniyle büyük gemiler donanmanın kullanımından çıkarıldı. Fakat donanma envanterinden çıkartılmadı.
7 Haziran 1907’da İngiliz Cunard Lines şirketinin gururu olarak denize indirilen Lusitania’nın uzunluğu 240 m, eni 18.3 metre, ağırlığı 30 bin 396 ton olup, 552 birinci sınıf, 460 ikinci sınıf, 1,186 3. sınıf olmak üzere toplamda 2,198 yolcu kapasitesi ile devasa bir gemiydi. Lusitania büyük bir kutlamayla denize indirildi. Tecrübe seyirlerinde rekor kıran 26.4 knot’a ve daha sonra ağır titreşimlere neden olan kritik 26.7 knot hıza ulaştı.
Ekonomik seyir hızı 18 knots azami hızı ise 26 knots olan geminin 850 mürettebat kadrosu vardı. Son derece lüks ve modern bir gemiydi. Toplamda dört büyük uskura, her bir uskura güç veren 17.000 PS gücünde buhar türbinleri ile 4 kazanlı olup zamanının en hızlı gemilerinden ve çağına göre son derece modern sayılabilecek olanaklara sahip bir transatlantik idi. Örneğin yanaştığı limanların şehir hattı telefonlarına anında bağlanabilmek gibi o zaman için ender rastlanabilecek özellikler gibi.
Alman Denizciliği 20. yüzyılın başlarında İngiliz gemileri için yolcuların geleneksel rakipleriydi. Cunard Line inşa ettirdiği gemilerle, hız, kapasite ve lüks bakımından Almanları geride bırakmaya başladı. Cunard, Lusitania’yı inşa etmek için geminin savaş zamanında hafif bir ticari kruvazör olarak kullanılabileceğini kabul ederek İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan mali destek aldı. Gemi güvertesine top taretleri monte edilebilmesi için güveteye top bağlantılı yuvaları yapıldı. Fakat hiçbir zaman gemi silahlandırılmadı ve askeri amaçla donatılmadı.
İskoçya’daki John Brown & Co.’da inşa edilen geminin sahibi ve operatörü Cunard Shipping Company idi. İngiliz bayraklı Lusitania gemisi, döneminin diğer gemilerine benzemiyordu. son teknoloji konaklama özellikleri ile Hem Lusitania hem de Mauretania, 25 knot’luk (46 km / sa; 29 mil / sa) servis hızını sağlayan türbin motorlarıyla donatılmıştı. Asansörler, kablosuz telgraf ve elektrik ışığı ile donatılmışlardı ve diğer gemilere göre yüzde 50 daha fazla yolcu alanı sağlandı. birinci sınıf kamaralar ve salonları görkemli mobilyalarıyla donatıldı. Lusitania gemisi, İngiliz gemi inşa endüstrisini ve navigasyon üstünlüğü açısından İngiliz yolcu gemilerini denizcilikte en önde gelen konuma getirdi.
Lusitania inşa edildiğinde, gerekirse bir Silahlı ticari gemiye dönüştürülmesi hükmüyle geminin yapım masrafları İngiliz hükümeti tarafından sübvanse edildi. Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında, İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, onu silahlı bir ticaret gemisi olarak donanma envanterine kayıt etti.
Lusitania okyanus aşırı seferlere başladığında rüzgar ve deniz şartlarına bağlı olarak günde 900 / 1000 ton arasında kömür tüketiyordu. bu durum Admiralty’a yüksek maliyet getirdiği için Lusitania’nın askeri amaçlı kullanılmasından vaz geçildi. Fakat askeri kayıtlardan ve 1914 basımlı “Jane Fighting ships” isimli referans neşriyatlarından bu kayıt silinmedi. Almanya ile savaş başladığında bu nedenle okyanus aşırı giden bu gemilerin hedef olmaları endişesi başladı.
Geminin stim üretmesinde kullandığı kömür giderini ekonomik nedenlerle azaltmak amacıyla 24 adet kazandan 6 tanesi devreden çıkartıldı. Bu nedenle maksimum hızı 25’ten 21 deniz miline düştü. Buna rağmen ticari hizmette en hızlı birinci sınıf yolcu gemisi niteliğini kaybetmedi.
Lusitania, Atlantik Okyanusu üzerinden Amerika Birleşik Devletleri ile İngiltere arasında Posta – yolcu ve kargo taşımak için kullanıldı. 1907 yılındaki ilk yolculuğu ile 1915’teki son yolculuğu arasında, gemi 202 okyanus aşırı sefer yaptı.

BÖLÜM II
“Almanlar bir süredir ticaretimizi mahvetmeye çalışıyorlar, ancak bugüne kadar işimizi engellemek için hiç bu kadar gayret göstermediler. İnsanların gemilerimizde seyahat etmesini önlemek için ve amaçlarına varmak için Alman’lara özgü her türlü çaba ve yöntemleri kullanılacaklarını tahmin ediyorum. [Charles Sumner, Cunard temsilcisi, 1 Mayıs 1915]
4 Şubat 1915’te abluka yüzünden sıkıntıya düşen Almanlar, Britanya Adaları çevresindeki suları savaş bölgesi ilan etti ve ablukayı uygulamak için ticaret gemilerinin yollarına denizaltılar gönderdi.İngiliz Kraliyet Donanması’ndan Amiral Alexander Duff günlüğünde, “Almanya denizaltılarla ticari gemilerimize ciddi bir zarar vermeyi başaramaz” açıklaması yaptı(Richard Hough, The Great War at Sea)
Bu açıklamadan sonra 4 Şubat / 1 Mayıs 1915 arasında Alman U-botları, İtilaf devletleri ve tarafsız ülkelere ait 68 gemi batırdı. Yaklaşık 200 kişi hayatını kaybetti.
Mayıs 1915’te savaşan askerler Fransa ve Belçika’daki siperlere saplanmıştı, Her iki tarafın birliklerine zehirli gaz dağıtılmıştı ve Almanya, İngiliz deniz ablukası nedeniyle gıda maddelerine kısıt koyarak dağıtmaya başlamıştı. İngiliz Kraliyet Donanması, Merkezi Güçlere kargo taşıdığından şüphelenilen tüm gemileri durdurdu ve bulduğu malzemelere el koymaya başladı.
İngiliz Kraliyet Donanması, Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında, zaferin karada değil öncelikle denizlerde kazanılacağına inanarak, İttifak Devletleri ablukasını başlattı. Kaçak yük taşıdığından şüphelenilen tüm gemiler durduruldu ve kargosuna el konuldu. İlk başta sadece cephane ve askeri mal arıyorlardı, ancak İngiltere demir, çelik, pamuk ve en önemlisi gıda gibi daha fazla öğeyi resmi kaçak mallar listesine ekledi.
Bu gergin atmosferde, Cunard Şirketinin en modern ve hızlı gemisi RMS Lusitania, New_York’tan hareket ederek 1.265 yolcu, 694 mürettebat, ve 1915 mayısında değeri 735.579 dolar olan kargosu ve Almanca konuşan üç kaçak yolcu ile 202. transatlantik geçişi ile seferine başladı.
Kraliyet Donanması, Birinci Dünya Savaşı’nın başında Almanya’yı ablukaya almıştı; İngiltere, 1914 sonbaharında Kuzey Denizi’ni bir savaş bölgesi ilan ederek yaklaşma hatlarını mayınladı. 1915 baharında, Almanya’ya yapılan tüm gıda ithalatı kaçak ilan edildi. İşte bu günlerde Atlantik’te Alman denizaltı savaşı yoğunlaşırken RMS Lusitania, 1 Mayıs 1915’te İngiltere’ye gitmek üzere New York’tan yola çıkmaya hazırlanıyordu.
RMS Lusitania 1258 yolcusu ve 701 mürettebatı ile, 1 Mayıs 1915 günü New York’tan Atlantik Okyanusu’na açıldıkları bu son yolculuklarında tarihin akışını değiştireceklerinden haberleri yoktu. New York yolcu rıhtımı her zamankinden daha kalabalıktı. Gazeteciler, fotoğrafçılar, meraklılar rıhtımı doldurmuştu. New York’ta 54 nolu rıhtımdan düdüğünü çalarak, rıhtımda kalanları gözyaşlarıyla ardında bırakarak açık denize çıkmak üzere yol verdi.
Bu olağanüstü kalabalığın nedeni, Almanya Büyükelçiliği’nin 22 Nisan tarihinde Amerikan gazetelerine verdiği ilandı. İlanda Avrupa’da sürmekte olan savaşa dikkat çekilerek, Almanya’nın İngiltere ve müttefikleriyle savaş halinde olduğu anımsatılarak özellikle İngiltere bandıralı gemilere binilmemesi uyarısı yapıldı.
Alman Büyükelçiliği Lusitania’da yolculuk yapacak olanlara uyarısı 22 Nisan’da New York’takiler de dahil olmak üzere 50 Amerikan gazetesine yayımlandı. Atlantik yolculuğuna çıkmak isteyen yolculara, Almanya ile müttefikleri ve İngiltere ve müttefikleri arasında bir savaş durumu olduğu hatırlatıldı; savaş bölgesinin Britanya Adaları’na bitişik suları da kapsadığı; Alman İmparatorluk Hükümeti tarafından verilen resmi bildirime göre, Alman Büyükelçiliği’nin bildirisi;
“Büyük Britanya bayrağını taşıyan gemiler veya müttefiklerinden herhangi biri, bu sularda saldırıya uğrayabilir ve savaş bölgesinde Büyük Britanya gemileriyle seyreden yolcuların veya müttefikleri bunu kendi riskleri altında yapar. EMPERYAL ALMAN BÜYÜKELÇİLİĞİ Washington, D.C. 22 Nisan 1915”
Aslında Alman Büyükelçiliği bu duyuru ile, Amerika-İngiltere arasında sefer yapmakta olan ticari-yolcu gemilerinin de hedef olabileceği konusunda uyarmak için işaret fişeğini atmıştı. Bu uyarı, Lusitania’nın dönüş yolculuğu için bir reklamın yanına basılmıştır. Uyarı, basında biraz karışıklığa yol açtı ve geminin yolcuları ve mürettebatını endişelendirdi. Muhabirler, Lusitania’nın ayrılmaya hazırlandığı New York’taki Pier 54’teki Cunard terminaline akın etti. Cunard sözcüsü Charles P. Sumner basına güvence verirken şöyle diyordu;
“Gerçek şu ki, Lusitania denizdeki en güvenli tekne. Herhangi bir denizaltı için çok hızlı. ” (New York Evening World, 1 Mayıs 1915) Uyarı sonunda sadece 2 bilet iptal edildi.
RMS Lusitania 1 Mayıs 1915 tarihinde son kez New York’tan denize açıldığında, Gazeteciler Almanların ne demek istediklerini anlaşmışlardı. Cunard Hatlarının en görkemli gemisi, denizlerde devriye gezen Alman denizaltılarının hedefi olabilirdi. Hareket saatinden önce söylenti o derece yayılmıştı ki, Lusitania ile gidecek yolculara, yola çıkmaktan vazgeçmeleri için imzasız telgraflar yağmaya başlamıştı.
Ancak yolcular, rıhtımdaki heyecanı paylaşmıyorlardı. Ne kadar olsa Lusitania’nın Atlantik’te en hızlı giden gemi olduğu herkesin bildiği bir şeydi. Üstelik bir yüzen lüks otel olan Lusitania’nın Alman denizaltılarına hedef olabileceğine yolculardan kimse inanmıyordu. Hem de, gemi, tarafsız Amerikan yolcularıyla doluydu ve Kayzer ABD’nin iyi niyetlerini yok etmek istemeyecekti her halde.
Gemide iş adamları, savaş nedeniyle İngiltere’ye dönen aileler ve çok sayıda çocuk vardı. Savaşın başlamasından bu yana en büyük yolcu grubuydu. Gemide bulunan kayda değer isimler arasında yazar ve Roycroft kolonisinin kurucusu Elbert Hubbard, feminist yazar Alice Hubbard, Broadway yapımcısı Charles Frohman, Antik kitap satıcısı Charles Lauriat, aktris Rita Jolivet ve Kızıl Haç gönüllüleri Elizabeth Seccombe ve kardeşi Percy, savaş’a katılmaya ve destek vermeye gidiyorlardı. Bu önemliler arasında milyarder Alfred Vanderbilt, şarap tüccarı ve şampanya kralı George Kessler bulunmaktaydı. Önemli yolcular da gemiye binince kuşkular kayboldu.
Gemide, 694 mürettebatına ek olarak, 128 Amerikalı ile birlikte çoğu İngiliz uyruklu ve Kanadalı olmak üzere 1.265 yolcu olmak üzere toplamda 1.959 kişi vardı.
1. Dünya Savaşı’nın en buhranlı günlerinde geminin varış limanı İngiltere’nin Liverpool limanı idi. Üstelik Almanya’nın denizaltı savaşı ile İngiltere’yi kuşatmaya çalıştığı, İngiltere’ye yardım götürdüğünden kuşkulandığı tüm gemileri batırdığı, deniz yolu ile İngiltere’ye ulaşmanın adeta intihardan farksız olduğu bir ortamda gayet cesurca bir yolculuktu bu. Fakat yolculardan saklanan bir sır vardı.

cargo sheet
GEMİDE GİZLİCE TAŞINAN ASKERİ SİLAH VE CEPHANE
Gemi yolcularının bilmediği askeri bir yük geminin ambarlarına önceden gizlice yüklenmişti. Bu askeri yük manifestoda deklare edilmeyen bir yük idi. Gemi ambarlarındaki sandıklar içinde 303 kalibrelik 4 milyon mermi , yaklaşık 5.000 şarapnel mermi kovanı (toplam 50 ton) ve 3.240 pirinç perküsyon fitili vardı. Yolcu taşıyan bir transatlantiğe yüklenen bu askeri cephane, gemiyi askeri bir hedef durumuna getirmişti. Yolcuların bundan haberi yoktu. Başka bir deyişle yolcular bir cephaneliğin üzerinde sonu bilinmeyen yolculuğa çıkmıştı.
Sanayi Devrimi ve Sömürgecilik sonucunda ekonomisini güçlendiren İngiltere ve Fransa, karşı taraftaki Almanya ve İtalya gibi ülkelerden ekonomik olarak çok ilerideydi. Almanya ve İtalya, siyasi birliklerini oluşturduktan sonra 1914’e kadar olan süreçte aradaki farkı kapatmaya çalışmışlardır. İngiltere ve Fransa’nın ekonomik hakimiyet alanlarını koruma, Almanya’nın ise bu alanları ele geçirme niyeti savaşın başlıca ekonomik nedenlerindendir. Bu nedenler; sömürgeler, deniz yollarının hâkimiyetini, uluslararası ticaret imtiyazlarını ele geçirmek için Almanya ile İngiltere karşı karşıya gelmiştir.
İngiltere’den Amerikaya sefer yapan bu transatlantikleri korumak ve kimliklerini, bandıralarını gizlemek amaçlı gemilerde boyalarla kamuflaj uygulamaları yapıldı. Tekneler görülmesi zor mat gri renkle boyandı. bacalarındaki şirket armaları kaldırıldı. Bir süre sonra İngiliz donanması gemilerin seyir yollarında gereken emniyeti sağladığını düşündüğünden gemiler yine orjinal boyalarınla boyandı. Gemi isimleri ve bacaları uzaktan rahatça görülen altın yaldızlı renkte boyandı. kader ağlarını örüyordu. Diğer gemilerin bazıları askeri nakliye, bazıları da hastahane gemisi olarak kullanılırken RMS Lusitania modern, lüks ve hızlı olduğundan Liverpol, Newyork arasındaki seferlerine devam etti.
BÖLÜM III

RMS Lusitania’nın son seferinde New_York’tan ayrılışı
1 Mayıs 1915 tarihinde RMS Lusitania Newyork’taki 54 nolu rıhtımdan romörkörler yedeğinde manevra yaparak kanaldan çıkmak için açık deniz çıkışına döndü. Newyork özgürlük anıtının yanından geçerek açık denize yol verirken, yolcular RMS Lusitania’nın taşıdığı askeri cephaneden habersiz rıhtımda kalan gözleri yaşlı ve endişeli yakınlarına el sallıyordu. Ölüm yolculuğu başlamıştı.
Kalkıştan bir süre sonra açık denizde bir personelin kamarasına saklanmış olan ve Almanca konuşan kaçak 3 kişi bulundu ve bu kişiler birinci sınıf yolcu kılığında seyahat eden Liverpool polisinden Dedektif Müfettiş William Pierpoint tarafından sorguya alındı. Gemi personeli olan İngiliz Neal Leach’in bu Alman yolcularla bağlantısı bulundu. Bu kişiler Liverpool’da soruşturulmak için gemide gözetim altına alındı. Muhtemelen Lusitania ve kargosu hakkında casusluk yapmakla görevlendirilmişlerdi. Alman hükümeti gemideki askeri malzemeden haberdar olmuş ve Lusitania hedef olarak belirlenmişti. Leach ve üç Alman kaçak yolcu da gemiyle birlikte battığı için bu olayın gerçeklerine ulaşılamadı.
Askeri malzeme taşıyan ticari gemiler de Alman savaş gemileri tarafından meşru hedef olarak kabul edilmekteydi. Ayrıca Lusitania New York’tan yola çıktığı gün, sanki gözdağı vermek istercesine Amerikan bandıralı Gulflight tankeri Almanlar tarafından torpillenerek batırılmıştı.
Bu arada bir konuya açıklama getirelim ;
Alman İmparatorluk Büyükelçiliği tarafından Lusitania’ya seyahat hakkında verilen resmi uyarıdan sonra gemi kaptanı Daniel Dow fazlasıyla tedirgin olmuş yorgun ve hasta olduğunu söyleyerek gemi 201. seferine çıkmadan Liverpool’da gemiden ayrılmıştı. Yerine, savaştan önceki yıllarda Lusitania, Mauretania ve Aquitania’yı komuta etmiş bir komutan olan “Bowler Bill” lakaplı Yüzbaşı William Thomas Turner getirildi. Gemi 201. seferine yeni kaptanın kumandasında Liverpool’dan 17 Nisan 1915’te yola çıktı ve 24 Nisan’da New York’a vardı. 54 nolu rıhtıma bağlayarak kumanya, kömür, su ikmali yaparak yolcularını bekledi.
1915’in başlarında, İngiliz denizciliğine yönelik yeni bir tehdit ortaya çıkmaya başladı: U-botları (denizaltılar). İlk başta, Almanlar onları yalnızca donanma gemilerine saldırmak için kullandılar ve başarılar elde ettiler. Denizaltılar daha sonra, zaman zaman ticari gemilere saldırmaya başladı. Atlantik’te bir avantaj elde etmek için Alman hükümeti denizaltı yapım çalışmalarına hız verdi.
Birinci Dünya Savaşı nedeniyle, İngiliz limanlarına uğrak yapan tüm gemilere, Alman denizaltıları konusunda dikkatli ve dikkatli olmaları ve hedef olmaktan kaçınmak için belirli güvenlik seyir protokolleri takip etmeleri için uyarılar yapıldı. Bu protokoller, Bayrak çekmemek ve kolay vurulabilir bir bir hedef olmamaları için sabit bir rota yerine yüksek sürat zigzag rota değişiklikleri yapmaları önerildi.
4 Şubat 1915’te Almanya, Britanya Adaları çevresindeki denizleri savaş bölgesi ilan etti: 18 Şubat’tan itibaren, bölgedeki Müttefik gemileri uyarı yapılmadan batırılacaktı. Tarafsız gemilerin batırılmaması için dikkat ve çaba gösterileceği açıklandı.
Daha sonraları Alman Hükümeti’nin ABD’den İngiltere’ye transatlantik seferlerini ve yük taşınmasını önlemek amacıyla Amerikan gemiciliğine karşı sınırsız denizaltı savaşını kullanmaya devam etmesi ve RMS Lusitania’da hayatlarını kaybeden Amerikan vatandaşları da olması nedeniyle Amerika 2 sene sonra 1917 yılında 1. Dünya savaşına girdi.
Denizaltılar Amerikan İç Savaşı’ndan beri hizmet vermiş olsalar da nispeten denenmemişlerdi. Denizaltının bir deniz savaşında hangi rolü oynayacağını tam olarak bilinmiyordu. Güvenilir uzun menzilli denizaltılara Kraliyet Donanması, 1907’de, Almanya ise 1913’te sahip oldu.. Bu yeni gemiler, 5000 mil kadar menzile sahip olup su üzerinde 10-15 deniz mili yüzey hıza sahiptiler. Denizaltılar sualtında batarya gücüyle, yüzeyde ise dizel motorlar ile güç sağladı ve akülerini böylece yeniden şarj etti.

ALMAN U-BOTLAR
U-boat, Unterseeboot’un kısaltması olan Almanca U-Boot kelimesinin İngilizce olarak tanımlanmasıdır. Almanya tarafından, özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında kullanılan denizaltılara atıfta bulunur. Zaman zaman düşman deniz savaş gemilerine karşı etkili olsalar da, özellikle ekonomik bir savaş rolünde ticaret gemilerine karşı ve deniz ablukası uygulamak için en etkili şekilde kullanıldılar.
Her iki savaşta da Alman denizaltı gemilerinin birincil hedefleri, Kanada, Britanya İmparatorluğu ve Amerika Birleşik Devletleri arasında malzeme taşıyan ticaret konvoylarıydı. Alman denizaltıları da 2. Dünya Savaşı sırasında Brezilya ticari gemilerini imha ederek Brezilya’nın 22 Ağustos 1942’de hem Almanya hem de İtalya’ya savaş ilan etmesine neden oldu.
Alman Type VIIC Type VIIB denizaltıları 769 ton olup, Toplam uzunluğu 67.10 m yüksekliği 9.60 m, genişliği 6.2m, draftı 4.7m olup, iki şaftı ve iki adet 1,23 m pervanesi vardı. Tekne, test derinliği denemesinde 230 metreye (750 ft) kadar derinliğe kadar inebildiği görüldü.
Denizaltının maksimum yüzey hızı 17.7 knot (32.8 km ) ve maksimum su altı hızı 7.6 knot (14.1 km) idi. Su altında 4 knots sürat ile seyir mesafesi 80 deniz mili, Deniz üzerinde ise 10 knots sürat ile 8.500 deniz mili gidebiliyordu.
Beş adet 53,3 cm (21 inç) torpido kovanı (dördü pruvaya ve biri kıç tarafına takılı), on dört torpidosu, güvertesinde bir deniz topu, iki namlusu olan uçaksavar silahı. vardı.
Bölgede Alman Denizaltılarının operasyonu
1914’te Alman Deniz Kuvvetleri, bir savaş bölgesinde düşman ticaret gemileriyle karşılaşıldığında uygulanacak uluslararası yönergeler kapsamında “Kruvazör kuralları” altında faaliyet gösterdi. Bu kurallar, hedef gemilerin pruva (baş tarafından) vurulacağını ve durdurulacağını öngörüyordu. Daha sonra, gemiye sahip olmak için gemiye el koymayı veya gemi batırılacaksa yolcuların ve mürettebatın gemiyi terk etmelerine izin verilecekti .Tarafsız ülkelere ait gemiler düşman için asker veya malzeme taşırken yakalanırsa ele geçirilebilir veya batabilirdi.
Bu kurallar denizaltılar için hem pratik hem de tehlikeliydi. Denizaltılar, bir geminin mürettebatını veya yükünü batırmadan önce alamadığı gibi, yüzeydeyken çarpışmaya karşı da son derece savunmasızdı. Aslında, Ekim 1914’te, Amiralliğin İlk Lordu Winston Churchill, tüm gemileri karşılaştıkları herhangi bir U-botuna çarpmaya yönlendiren emirler verdi.
30 Nisan 1915’te, Kapitänleutnant Walter Schweiger tarafından komuta edilen U-20 Alman denizaltı gemisi Liverpool’a gitmek üzere Kuzey Denizi’ne gitmek üzere görevlendirildi ve sefere çıktı. Görevi, gelgitte Mersey Nehri’ne ve dolayısıyla Liverpool limanına erişimi engelleyen bir kumsal olan Mersey barının dışında devriye gezmekti.
İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Kapitänleutnant Walther Schwieger tarafından komuta edilen denizaltı U-20’nin hareketlerini telsiz görüşmelerini elektronik yön kestirme yöntemiyle izliyordu. Denizaltı, 30 Nisan’da Borkum’dan ayrıldı ve Kuzey Denizi’ni geçerek kuzeybatıya gitti. 2 Mayıs’ta Peterhead’e ulaşmış ve İskoçya ile İrlanda’nın kuzeyinde ve ardından İrlanda’nın batı ve güney kıyıları boyunca güneyden İrlanda Denizi’ne girmek için ilerlemiştir.
Denizaltının kalkış, varış yeri ve tahmini varış zamanı Amirallik’teki 40 nolu oda istihbarat grubunca bilinmesine rağmen, şifre çözme departmanının faaliyetleri o kadar gizli kabul edildi ki, düşman gemilerini takip eden normal istihbarat bölümü veya sorumlu ticaret bölümüne elde edilen bilgiler aktarılmadı. gizli tutulduğundan ticaret gemilerini koruyucu önlemler gereğince ve zamanında alınmadı. Sadece Amiralliğin en üst düzey görevlileri bilgilere erişebildiler ve gerekli gördüklerinde uyarıları ilettiler.
Almanya, batı limanlarında başlayan İngiliz asker hareketleri söylentilerine yanıt olarak U-20 ile birlikte ayrıca iki U-botunu gönderdi. İngiliz Admiralty telsiz istihbarat bölümü bu haberleşme trafiğini dinleyerek denizaltı hareketleriyle ilgili bilgileri kayda alıyordu.
Rusların eline geçen Alman haberleşme kod kitapları İngilizlerle paylaşıldığı için 1914 Sonbaharından beri Alman mesajlarını deşifre ediyorlardı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın İlk Lordu Winston Churchill, Alman mesajlarını yorumlamak için adı bulunduğu yerle tanımlanan bir bir istihbarat grubu kurup adına “Oda 40” verdi.
U-20’nin hareketleri gemi telsiz menzilinden çıkıncaya kadar U-20, Emden’in dışına, Heligoland Körfezi’ne kadar ve Kuzey Denizi’ne kadar takip edildi. U-20 yoğun sis nedeniyle süratini düşürmek zorunda kaldı. Güvenlik nedeniyle seyirini daha çok dalarak yapmak zorunda kaldı. Bu nedenle gemi planlandığı gibi ilerleyemedi. İrlanda’nın güneyinde Atlantik’te fazladan zaman geçirmek zorunda kalan kaptan Schwieger, geçen gemileri takip etti, 5 Mayıs’ta Lathom Kontu’nu ve 6 Mayıs’ta Aday ve Centurion vapurlarını batırdı. Daha sonra White Star Line’a ait olan kargo gemisi Arabian’ı gördü, ancak gemi hızlı olduğundan torpito atış menziline giremedi.
27 Mart’ta Oda 40, Almanların İngiliz ticaret gemilerine mesaj iletmek için kullanılan kodu kırdığını açıkça gösteren bir mesaj yakaladı. Ticari gemileri koruyan savaş gemileri bu kodu gemilere yön vermek için kullanmamaları konusunda uyarıldı, çünkü düşman denizaltılarını gemileri onlardan uzaklaştırmak kadar kolayca çekebilirdi. Ancak, Queenstown’a (şimdiki Cobh) bu uyarı verilmedi ve Lusitania’nın batışından sonrasına kadar değiştirilmemiş olan, risk altındaki kodda talimatlar vermeye devam etti. Böylece İngiliz donanmasına ait bilgiler Almanlar tarafından elde edilmeye başlandı. İngiliz batı kıyısındaki Alman denizaltı faaliyetlerinde bir artışa yol açtı.
5 Mayıs’ta, U-20 denizaltısı sahneye çıktı ve bir tüccar yelkenlisi olan Lathom Kontu’nu durdurdu, evraklarını inceledi ve gemiyi batırmadan önce mürettebatın gemiyi terk etmesine izin verdi. 6 Mayıs’ta U-20, Fastnet Kayası açıklarında , tarafsız bir bayrak taşıyan bir İngiliz bayraklı Cayo Romano’ya yakın mesafeden torpido attı. Yine 6 Mayıs’ta 6.000 tonluk vapur Adayı batırdı. Daha sonra, 16.000 tonluk White Star şirketine ait Arabian isimli kargo gemisine hızlı olduğundan atış yapamadı. Daha sonra, Coningbeg bölgesinde, bayraksız bir başka 6.000 tonluk İngiliz kargo gemisi Centurion batırıldı.
Lusitania’nın 7 Mayıs 1915’te Liverpool’a varması planlanıyordu. Admiralty ofisi, denizaltılardan nasıl kaçınılacağına dair özel talimatlar verdi. Ciddi bir muhrip sıkıntısına rağmen, Amiral Henry Oliver, HMS Louis ve HMS Laverock’a Lusitania’ya eşlik etmelerini emretti ve sancak gemisi Lyons’u Liverpool Körfezi’nde devriye yapması için göndererek daha fazla önlem aldı.
Lusitania’yı korumakla görevli olan muhrip komutanı, Cunard Gemi Şirketine telefon ederek geminin bulunduğu enlem ve boylamı öğrenmek istedi fakat şirket bu bilgiyi vermeyerek bilginin Admiralty’dan alınmasını önerdi. Daha sonra muhripler denizde Lusitania ile telsiz teması kurdu ve mevkiini sordular. Lusitania’dan Kaptan Daniel Dow, muhrip komutanına parolayı sordu ve doğru parolayı alamayınca gemi pozisyonunu vermeyi reddetti. Gemiler arasındaki parola sisteminin güncellenmemesi nedeniyle Lusitania’nın güvenliği tehlikeye düşmüştü.
Admiralty tarafından Lusitania’nın Kaptanı Turner’a denizaltılara karşı dikkatli olması ve önerilen sakınma tedbirlerini alması için iki kez uyarı mesajı verildi. 6 Mayıs akşamı saat 19.50’de Lusitania’nın kaptan kamarasında, yolcu gemisinin kaptanı Turner, İrlanda’nın güney kıyısı yakınlarında denizaltı faaliyeti olduğuna dair İngiliz Deniz Komutanlığından ilk mesajını almıştı. Kırk dakika sonra radyo ile verilen bir alarm mesajında; o civarda bulunan bütün gemilere düzgün gidişli rotadan kaçınmalarını, tam yola geçmelerini, ve hızla ilerlemelerini bildirmişti. Aynı alarm mesajı bütün gece boyunca yinelenip durdu. Denizaltıların açık denizde olacağını düşünen kaptan Turner rotasını sahile yakın gidecek şekilde değiştirdi.
7 Mayıs sabahı görüş zayıftı U 20 denizaltı komutanı Schwieger denizaltının yakıtının azalması ve 3 torpitosu kalmasından dolayı bağlama limanına geri dönmeye karar verdi. Bu arada İngiliz devriyesi olabileceğinı düşündüğü bir balıkçı teknesini gördü ve saat 11: 00’de suya daldı. Kısa bir süre sonra su altında iken pervane sesinden bir savaş gemisi olduğunu düşündüğü bir gemi yüksek hızda yakınından geçtiğini anladı. Bu Queenstown’a dönerken saat 07: 45’te Queenstown açıklarında denizaltı olduğu bilgisini alan ve zikzak çizen bir İngiliz savaş gemisiydi.
Lusitania’da tüm güvenlik önlemleri kontrol edildi, cankurtaran sandalları dışarıya doğru sarkıtıldı ve geminin bölmeleri su almaz şekilde kapatıldı. 7 Mayıs günü öğle saati yeni geçmişti. Uzaklarda İrlanda sahili görünmeye başlamıştı. Fakat çevrede bir tek devriye gemisi olmadığı gibi görünürde de hiç bir gemi yoktu. Lusitania’nın kaptanı Thomas Turner kuşkulandı. Son hafta içerisinde şimdi bulunduğu bölgede 23 ticaret gemisi torpillenerek batırıldığını bilse idi kuşkusu ve korkusu daha da artardı.

Lusitania’nın battığı bölge
BÖLÜM IV
LUSİTANİA’NIN KADER ZAMANI
Lusitania, başından beri seyir programının gerisinde kaldı. Diğer bir yolcu gemisi Cameronia’dan son dakikada bir yolcu transferi de kalkışını geciktirdi. Cunard açık enize çıktığında, günlük 900-1000 ton kullanılan kömürden tasarruf etmek için gemide bulunan ateş tüplü 25 kazanından altısını kapattı. Normal şartlarde 25 knots sürat ile günde 600 nm gidebilecek olan gemi, en yüksek ortalama çalışma hızını 25 knot’tan 21 knot’a düşürdü. Buna rağmen diğer gemilerden daha hızlı idi, ancak artık rekor bir hız değildi. Daha sonraki günlerde, günlük ilerleme mesafesi 21 knots ile 501 deniz milinden de aşağıya düşmeye başladı 7 Mayıs Cuma öğlene kadar günlük ortalama hızı 19.6 knots’a düşerek sadece 462 mil yaptı.(Charles Lauriat, Lusitania’nın Son Yolculuğu) Ayrıca, yakıt sarfiyatını azaltmak için tam kapasiteyle çalıştırılmıyordu ve yolcuların bundan haberi yoktu..
Lusitania İrlanda’ya yaklaşırken beliren sis görüşü düşürdü ve geminin de süratini azaltmasına neden oldu. 7 Mayıs’ta sis öğleden önce kalkarken, Saat 13.40’da Old Head’in tepesindeki deniz feneri ortaya çıktı. Kaptan Turner eski bir tanıdığına rastlamış gibi sevindi.
Fakat bir ikilemle karşı karşıya kaldı. Sisin kalkması nedeniyle geminin hızını artırabilirdi, ancak en yüksek hızda seyahat etse bile, Liverpool’a girmek için med-cezir (Gel-Git) nedeniyle limana girmek için sabaha kadar beklemesi gerekirdi. Kaptan Turner, o bölgede beklemenin daha riskli ve tehlikeli olacağını bilecek kadar tecrübeli olduğundan, daha yavaş bir hızda, 18 knots süratle Liverpool Limanına varışını, gelgitin yükselişine denk getirerek limana beklemeden girebilecek varış saatini seçti.
Turner, Birinci Subayı John Preston Piper’a sahilde dört noktadan kerteriz alarak geminin yerini tam olarak bulunması ve haritaya işlenmesi emrini verdi. Böylece Lusitania’nın konumunu hatasız belirleyerek Mersey Barına, Liverpool’a hesaplanan varış zamanını doğrulayarak süratini ayarlayacaktı. Aslında dört kerteriz noktası belirlenmesi kumandası geminin kaderini belirlemişti.

U-Bot periskop bölümü
Bu sırada SM U-20 sınıfı denizaltısının periskopuyla ufku gözleyen kaptan Teğmen Walther Schweiger de Kaptan Turner gibi sevindi. Çünkü o da Lusitania’yı görmüştü!
Kader ağlarını örüyordu, U-20 deniz hayatının en büyük şansı ile karşılaşmıştı. Lusitania kerteriz alabilmek için yaptığı dönüşle U_20’nin torpito atışı yapabilmesi için en uygun konuma geldi. Büyük 240 metrelik gövdesi U-Botun önüne bir ziyafet sofrası gibi belirdi. Bu atışın kaçması mümkün değildi.
Uluslararası deniz hukukuna göre, silahsız bir sivil gemiyi durduran herhangi bir askeri geminin, gemiyi batırmadan önce gemide bulunanların ayrılmasına izin vermesi gerekiyordu. Fakat karşısında olan gemide top tareti bulunması halinde veya denizaltıdan daha büyük olan geminin denizaltıya çarparak batırması olasılığı da vardı. Böyle bir olay 1918’de Titanic’in kardeş gemisi olan White Star Liner RMS Olympic’in, İngiliz Kanalı’nda Alman SM U-103’e çarparak batırmasıyla gerçekleşmişti. Belki de Lusitania’nın askeri cephane taşımakta olduğu istihbaratını almışlardı.
SM U-20 komutanı Walther Schweiger Lusitania’yı torpillemek için en uygun pozisyonu almaya başlamıştı. İlk torpil saat 14.09’da fırlatıldı. Lusitania’nın sancak tarafındaki gözcü on sekiz yaşındaki Leslie Morton, gemiye doğru hızla ilerleyen köpüklü beyaz çizgileri görmüştü. “Sancak taraftan torpidolar geliyor!” diye bağırdı. Kaptan Turner nöbetçinin raporunu duydu ve gemiye hızla gelen bir cismin arkasında bıraktığı beyaz köpüğü gördü. İlk torpidonun ardından kaçma manevrası yapmak isteyen Lusitania kaptanı Thomas Turner gemiyi torpidolar için çok daha kolay bir hedef haline getirdi. İlk torpito geminin sancak tarafına yaklaşık köprüüstünün alt kısmına denk gelen su altı kesimine vurmuştu. (Bazı kaynaklara göre torpito, dört bacalı geminin birinci ve ikinci bacaları arasında su altı kesimine vurduğu söylenir. Bu bölgelerde kazan ve makina dairesi olduğundan geminin en hayati bölümleridir)

Lusitania Real Time Sinking Animation
Alman denizaltısından atılan ikinci torpidonun isabetiyle Lusitania’da daha büyük ve güçlü bir patlama daha oldu. Bu kez taşınmakta olan gizli yükü, cephaneler infilak etmişti. İnfilak sonucu meydana gelen cephane, kazan veya kömürlerin oluşturduğu saçıntı siyah bir moloz yığını ve siyah duman olarak yaklaşık 25 metre yukarı ulaştı. Güvenlik nedeniyle mataforalarından denize indirilmek üzere hazırlanan cankurtarma sandalları da bu patlamayla yerlerinden fırladı.
Saat 14.10’da U 20 komutanı Schwieger seyir defterine şunları yazıyordu: “… torpil gemiye hemen kaptan kamarasının gerisinde sancak tarafından isabet etti. Çok büyük bir patlama oldu. Bunun peşinden gelen büyük 2. patlamadan ileri gelen siyah dumanlı büyük bir bulut daha yükseldi … ” U-20’nin torpido subayı Raimund Weisbach, geminin periskopuyla tahribatı inceledi ve patlamanın alışılmadık derecede şiddetli ve olağan dışı olduğunu gördü.. Schwieger’in jurnal kayıtları, onun yalnızca bir torpido fırlattığını belirtiyor. Bu durumda Lusitania’daki ikinci büyük patlamanın taşımakta olduğu cephaneden kaynaklandığı düşünülebilir.
Araya bir not; U-20’den Teğmen Schwieger’in ateş etme emrini verdiğinde, torpitoların ateşlenmesinden sorumlu olan yardımcı subay Charles Voegele’nin bir yolcu gemisine, kadınlara ve çocuklara yönelik bir saldırıya katılmayacağını ve torpido atış emrini reddettiğini ve bu nedenle askeri mahkemede yargılandığı, savaşın sonuna kadar Kiel’de hapsedildiği konusu, Fransız gazetesi Le Monde’un yayınladığı bir mektup ile ortaya çıktı.

Kaptan Turner,11 May 1915, Lusitania’nın batışından 4 gün sonra
Kaptan Turner saat 14:12’de serdümen Johnston’a ,geminin ‘sancak tarafa ‘ İrlanda sahiline doğru dönmesi kumandasını verdi. Gemi sahilden, Old Head of Kinsale fener burnundan yaklaşık 10 mil açıkta idi. Kaptan Turner, Gemiyi mümkün olduğunca sahile yakın götürmek istemesine rağmen dümen kumanda etmedi . Kazanlar ve makina devreden çıkmıştı. Gemi üzerinde var olan hızla ilerliyordu. Filikaları indirebilmek için gemi süratini düşürmek istedi fakat tornistan kumandası da makinalar stop ettiğinden yarar sağlamadı.
Patlamadan önce buhar basıncı 195 psi’den 50 psi’ye düşürüldü ve daha sonra kazanlar da devreden çıktığından makinalar durmuştu. Atlantik’in en hızlı ve modern gemisi çaresiz kalmıştı. Telsiz operatörü, kıyıdaki bir telsiz istasyonu tarafından alınan bir SOS gönderdi. Kısa bir süre sonra da geminin konumunu gönderdi. Gemi yavaş yavaş sancak tarafına yatarken baş tarafı da suya gömülmeye başlamıştı. Geminin sancak tarafı su altı bölümlerini boylamasına bölmelerine su bastı ve gemi sancak tarafına 15 derece yattı..
Lusitania’nın sancağa doğru 15 derecelik bir açı ile yatması, cankurtaran filikalarının denize indirilmesini olanaksız hale getirdi. İndirilse de yolcuların filikalara binmesini önledi. Bazı filikalar denize veya güverteye düştü.. Bazı filikalar savruldu ve içindekiler denize döküldü. Saat 14: 14’te, geminin tüm elektrik gücü kesildi ve gemi bütünüyle karanlığa gömdü. Elektrik enerjisi kesildikten yaklaşık bir dakika sonra, Kaptan Turner gemiyi terk etme emrini verdi .
Acil durum bataryalarında radyo sinyalleri devam etti, Asansörler durdu ve içindeki insanlar kapana kısıldı. Güvenlik için kapatılmış olan ara bölme kaportaları (kapıları) açılamadı ve insanlar burada mahsur kaldı. İskele taraftaki filikalar ise gemini sancağa doğru yatması nedeniyle ve geminin de hızla batmasından denize indirilemedi. Büyük bir kargaşa başladı. Gemide bulunan 48 can filikasından sadece sancak tarafta olan 6 tanesi denize indirilebildi. Gemi batarken güverte üzerinde buluna bazı can filikaları serbest kalarak yüzerek denize dökülmüş olan kazazedelerin binmesine imkan verdi.
Yolcular sağa sola koşuyordu. Can yeleklerini acemi ellerle, titreyen vücutlarına yerleştirmeye çabalıyorlardı. Bir ikisi denize atladı. Sular sancak tarafından gemiye girmeye başlayınca, başkaları da onları izledi. Kalan sandallardan birkaçı sağlam olarak denize inebildiyse de, birçokları halatlarına bağlı olarak sarkmış durumda sallanıyordu.
Güvertede büyük bir panik ve kargaşa vardı. Gemi sancağa yatmış ve baş tarafı da diklemesine suya gömülürken kıç tarafı havaya dikilmiş ve pervaneleri suyun üzerine çıkmıştı. Teknede açılan büyük delikler nedeniyle Lusitania hızla batıyordu. Kaptan Turner, köprü üstünde gemi jurnalını ve haritayı yanına alarak güverteye indiğinde gelen bir dalga köprüye güverteyi süpürüp onu denize düşürdü. suda yüzen bir sandalye bularak su üstünde kalmayı başardı. Üç saat sonra bilincini kaybederken kurtarıldı ve hayatta kaldı.
Atlantik’in kraliçesi, en hızlı ve modern transatlantiğ RMS lusitania çok kısa bir zaman içinde 18 dakikada battı. Kıyıdan çok uzak olmamasına rağmen ve savaş gemisinin en fazla 30 dakika içinde erişebilecek kadar mesafede olan bu bölgeye yardım gemilerinin gelmesi bir kaç saaati buldu.
U-20 komutanı Schwieger Lusitania’yı periskopla gözlüyordu. İngiltere’nin en büyük ve modern yolcu gemisini vurarak batırmıştı. Saat 14: 25’te periskopunu aşağıya alarak gelecek olan İngiliz muhriplarindan de kaçınmak için dalarak açık denize, limanına yol verdi. Savaşın ilerleyen döneminde Schwieger, U-88’i komuta ettiği sırada, 5 Eylül 1917’de Terschelling’in kuzeyinde bir İngiliz bir operasyonu sırasında öldürüldü.
Yardım nihayet geldiğinde, 52 ° F (11 ° C) soğuk sudaki pek çok kişi soğuğa yenik düşmüştü. Günün sonunda, Lusitania’dan 764 yolcu ve mürettebat kurtarıldı ve Queenstown’a götürüldü. Felaketin sonunda ölü sayısı çok fazla idi. Lusitania’daki 1.959 yolcu ve mürettebattan 1.195’i kaybolmuştu. Gemi, torpido isabet anından son durduğu yere kadar yaklaşık iki mil (3 km) yol aldı ve geride gemiden kalıntılar bıraktı.
İnfilak eden torpido ve ardından gelen açıklanamayan büyük bir patlama, koca gemiyi sadece 18 dakika içinde dibe gönderdi. Toplamda 1.198 yolcu, Arjantinli, Belçikalı, Brezilya, Danimarka, Hollandalı, Yunan, İtalyan, Meksika, Norveçli, Rusça, İspanyol, İsveçli, İsviçre, İngiliz, Amerikan, Fransız, İran’lı ve Alman hayatını kaybetti.
Lusitania’nın batmasından sonra Admiralty suçlanmaktan kurtulmak için Cunard Denizcilikle birlikte gemi kaptanı Turner’i suçlamayı seçtiler. Bölgede U-Botların bulunduğunu bilmesine rağmen Amirallik Lusitania’yı daha güvenli olan irlanda’nın kuzeyine yönlendirmemesi Lsitania’nın batmasına neden oldu.
Cunard, Kaptan Turner’i denizaltı saldırısına karşı yeterli önlem almadığını iddia etti. Aslında Turner, tüm lumbozların kapatılması, cankurtaran botlarının hazır olma pozisyonunda denize hemen inecek gibi bağlama kilitlerinden kurtarılarak yar mayna edilmesi (sarkıtılması) ve karartma kurallarının uygulanması emirlerini verdi, ancak gemiyi torpitolardan korumak için zikzak rota değişiklikleri ve yüksek hız yapmadığı iddia edildi.
Cunard Line, Admiralty ile yapılmış kredi anlaşmasının gereği olarak, savaş bölgesindeki geminin hareketlerinin kumandasının Admiralty’da olduğunu açıkladı. Amirallik, tüm gemilere zikzak yapma emri verdiklerini iddia etti, ancak daha sonra bu emirlerin saldırı sonrasında tarihlendirdiği görüldü. Turner, Amiralliğin savaş bölgesi içinde silahlı bir eskort sağlaması gerektiğini açıkladı. Acaba Eskort saldırıyı engeller miydi?
Lusitania’nın Manifestosunda 1.271 şarapnel kovanı ve 4.000 kasa küçük silah cephanesi listelendiği belirlendi. Ancak gemideki pamuk, kimyasallar ve büyük mühimmat yüküne ait hikayeler ortalarda dolaştı. Bu söylentiler, Lusitania’nın meşru bir hedef olduğu yönündeki Alman pozisyonunu güçlendirdi. Kargo, birçok kişi tarafından gemideki ikinci ve daha şiddetli patlamanın nedeni olarak gösterildi. Amirallik ve ABD hükümeti bu iddiaları yalanladı ve inatla U-20 tarafından atılan ikinci bir torpidonun bu büyük patlamaya neden olduğu açıklandı. (Patlama aynı zamanda parçalanmış bir kazana ve / veya neredeyse boş olan kömür depolarının kenarlarından bulunan kömür tozunun varlığına da atfedilmiştir)
Admiralty, “Lusitania buharlı gemisinin kaybı” ile ilgili resmi bir soruşturma başlattı. Lord Mersey liderliğindeki panel 15 Haziran 1915’te toplandı ve hayatta kalan yolcular, mürettebat üyeleri, kurtarıcılar, Amirallik görevlileri ve Kaptan Turner ile görüşmeler yaptı. Aksine ifadeye rağmen, İngiliz heyetinin resmi bulgusu Lusitania’ya iki torpidonun çarptığını ortaya çıkardı. Suçu doğrudan, “sadece gemiyi batırmak amacıyla değil, aynı zamanda gemideki insanların öldürülmesi amacıyla yapıldığı düşüncesini ve kararını Almanlar’a bildirdiler.(Harrisburg Telegraph, 17 Temmuz 1915)
Felaketi izleyen günlerde, Cunard Denizcilik, yerel balıkçılara ve gemi şirketlerine Galler kıyılarına kadar uzanan İrlanda Denizi boyunca yüzen cesetler için nakit ödül teklif etti. Toplamda sadece 289 ceset bulundu ve bunlardan 65’inin kimliği hiçbir zaman tespit edilemedi. Kurbanların çoğunun cesetleri ya Queenstown’a gömüldü 148 ceset Eski Kilise Mezarlığı’na ve Kinsale’deki St. Multose Kilisesi’ne gömüldü, ancak kalan 885 kurbanın cesetleri asla bulunamadı.
Kaptan Turner geminin seyir defterini ve haritaları alarak yanında götürdüğü için, Lusitania’nın mevkii haritaya torpido vurmadan sadece iki dakika önce işlendiği için batma anındaki geminin hızını ve rotasına göre Lusitania’nın battığı yer kayda alındı. Bu kayıtlar, savaştan sonra enkazı bulmak için gereken bilgiyi sağladı..
Lusitania gemisinde ölenlerden 124 kişinin ABD yurttaşı olması ABD’de büyük bir şok etkisi yarattı. O güne kadar Almanya aleyhtarı fazla yayına rastlanmayan Amerikan basını, İngiliz basınıyla birlikte bir anda Almanların aslında ne kadar acımasız ve cani olduklarını keşfederek;
“İnsanlık sınırı dışına çıkmış olan Almanların bu iğrenç barbarlığına göz yuman kişileri” çok sert bir dille eleştiren İngiliz Times gazetesi başyazısında şöyle yazıyordu:
“Dünyaya ancak bir şekilde barış geri dönebilir; vahşi tehdidi ortadan kaldırmakla! Bütün Almanya ortadan kaldırılmalıdır. Eğer Berlin’in sırtı yere getirilmezse bütün akıtılan kanlar boşa gitmiştir.”
Başkan Wilson, Almanya karşıtı kampanyalara ve üzerindeki baskılara karşın ABD’yi 1. Dünya Savaşı’na sokmadı. Almanya ile yapılan görüşmeler sonucunda Berlin’den ölenlerin aileleri için tazminat sözü alınır. Almanya ayrıca direnme göstermeyen ya da kaçmayan gemilerin bundan sonra uyarı yapılmadan batırılmayacağının da sözünü verir.
Lusitania’nın batırılması için açılan resmi araştırmadan sonra yayınlanan raporda dev yolcu gemisinin askeri malzeme, cephane taşıdığına hiç değinilmemiş ve ikinci patlamanın gemiye çarpan ikinci bir torpilden ileri geldiği açıklanmıştır. geminin cephane taşıdığı toplumdan gizlenmiştir. Gemide cephane olmasaydı belki bu kadar çabuk batmayacak, kazazedelerin çoğu kurtulabilecekti. belki de Lusitania yaralanmasına rağmen yüzme kabiliyetini kaybetmeyecek ve 10 mil uzaktaki kıyıya erişebilecekti.
Lusitania’nın enkazı bugün Güney İrlanda’nın 18 km açığında Old Head of Kinsale fenerinin yakınında yaklaşık 90 metre derinlikte yatmaktadır. Enkazı, 1935 yılında kurtarma gemisi Ophir bulmuş ve Jim Gerret adındaki bir dalgıç, batışından sonra Lusitania’ya ulaşan ilk insan olmuştur.
Komplo teorisi olarak;
Bugün birçok tarihçi, Lusitania’nın batışının ABD’yi 1. Dünya Savaşı’na sokmak için düzenlendiğini ve bir komplo olduğunu, Lusitania’nın kasıtlı olarak Alman denizaltılarının yoğun olarak bulunduğu bir rotayı izlediğini düşünüyor.
İngiliz Admiralty ofisinin bu konuda bir çok hataları vardır;
* Donanma gemileriyle yolcu ve ticaret gemilerine verilen parolalar güncellenmediği için gemiler arasında seyir güvenliğine ait muhabere yapılamamış bu nedenle gemilerin seyir güvenliği sağlanamamıştır.
* Değişik yollarla yapılan düşman istihbarat raporları, ilgili yerlere ve gemilere yeterince ve zamanında aktarılmamıştır.
* RMS Lusitania’nın seyir rotası bilinmesine, bölgede bir çok ticaret gemisi batırılmasına rağmen Alman U bot/ların operasyon yaptıkları bölgeye karakol devriye gemisi gönderilmemiştir.
* Lusitania’nın Alman U bot/arın bir hafta içinde 23 gemi batırdığı bölgeye girmeden önce İngiliz savaş gemilerinin burada Lusitania’yı korumaya almaları gerekti.
* Lusitania Liverpool’a gitmek için İrlanda’nın güneyinden geçmek yerine, kuzeyine yönlendirilse idi U-Botların birçok ticaret gemisini batırdığı tehlikeli bölgeden geçmeyecekti.
Kardeş gemi (sister ship) Lusitania’nın 1915’te batması, Birleşik Devletler’in 1917 yılında Birinci Dünya Savaşı’na girmesinin nedenlerinden birisi olduğu savlanıyor.
İngiliz basını “Almanlar’ın en korkunç suçu” (Daily Chronicle [Liverpool], 8 Mayıs 1915) başlığıyla Lusitania’nın batırılışını kınarken ve İngiltere ve Kanada’da isyan çıktı. Alman gazeteleri sevinirken, Kaiser hükümeti ABD’nin ne yapacağını görmek için nefesini tuttu. Eski başkan Theodore Roosevelt’in savaş şahinleri ise savaşa hazırdı.
9 mayıs’da, Roosevelt Açık Denizlerde Cinayet başlıklı bir broşürle Almanya’yı uyardı; “Hemen kararlı ve kuvvetle hareket etmezsek, genel olarak insanlığın talep ettiği görevde başarısız olacağız. Amerikan Cumhuriyeti’ne saygı. “
Başkanın danışmanı ve Büyük Britanya elçisi Albay Edward House, Wilson’a şunları yazdı: “Amerika, medeni mi yoksa medeni olmayan mu savaşı mı temsil ettiğini belirlemek zorunda, yol ayrımına geldi. Artık tarafsız seyirci olarak kalamayız. ”(Diana Preston, Lusitania: Destansı Bir Trajedi)
Lusitania’nın batışının ardından yazılan popüler bir şarkı, Charles McCarron ve Nathaniel Vincent tarafından yazılan “When the Lusitania Down Down” yolcuların yasını tutuyordu.”Uyarılmalarına rağmen, küçümsedikleri için şimdi ağlamalıyız umutsuzluk içinde!”
İngilizler Lusitania’nın Alman’lar tarafından batırılmasının ABD’yi savaşa girmeye teşvik edeceğini umuyorlarsa, hayal kırıklığına uğradılar. ABD, iki yıl daha İtilaf Devletleri’ne karşı savaş ilan etmedi.
Yine de Lusitania, Amerika’nın Büyük Savaş’a katılımını sağlaması için varsayımla bağlantılı hale geldi. Komplo teorisyenleri, Amiralliğin Lusitania’yı korumak için yapılabilecek önlemleri gereğince almadığı ve bunun nedeninin İngiliz’lerin Alman hareketleri hakkındaki yakın bilgilerini gizlemek istemesi nedeniyle değil, ABD’yi savaşa itecek bir katalizör aradıklarını ileri sürdüler.
Lusitania’nın batırılışı , Birleşik Devletler’i Savaşa sokmak için İngilizler tarafından tertiplenmiş olan bir tuzak mıydı?
U-20 ve Lusitania’nın karşılaşması önlenebilir miydi?
Lusitania ile U-20’nin karşılaşmasından önceki günlerde U-20’nin üç gemiyi batırdığını bilen Amirallik, Kaptan Turner’ı uyarabilir, gemiyi daha güvenli olan rota üzerinden, İrlanda’nın kuzeyine yönlendirebilir ve Lusitania’ya bir deniz eskortu sağlayabilirdi. Bu nedenle konu halen bu güne kadar tartışmaya devam ediliyor.

BÖLÜM V
JUDLAND MUHAREBESİ
Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük deniz muharebesi Birinci Dünya Savaşı’na ve özellikle de deniz savaşlarına ilgi duyanlar için, 100 yıl önce yaşanan Jutland Muharebesi’nin detaylı olarak anlatıldığı video yayınlandı.
100 yıl önce 31 Mayıs 1916’da Britanya Büyük Filosu ile Alman Açık Denizler Filosu, Danimarka açıklarında Kuzey Denizi’nde, Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük deniz muharebesinde karşı karşıya geldiler. Bir gün, bir gece süren ve 151 tanesi İngiliz, 99’u Alman olmak üzere toplam 250 geminin yer aldığı Jutland Muharebesi’nde zamanının en gelişmiş filoları birbirlerine ateş yağdırdılar ve son derece karmaşık manevralar gerçekleştirdiler.
7000’den fazla insanın ölmesi ve 20’den fazla geminin batmasıyla sonuçlanan savaşın tam olarak nasıl yaşandığına dair bir video Nick Jellioce tarafından yayınlandı.

Büyük babası savaş sırasında İngiliz donanması tarafında savaşan bir amiral olan Nick Jellioce’un seslendirdiği video oldukça detaylı olarak hazırlanmış ve son derece ilgi çekici. Videoda, muharebe sırasında yapılan her bir manevra detaylı bir şekilde anlatılmış ve gemiler, komutanlar ve verilen kararlar hakkında da detaylıca bilgi verilmiş.
Sonunda hiçbir tarafın diğerini tamamen yenilgiye uğratamadığı muharebe Almanlar tarafından bir zafer olarak kutlanırken, uğruna savaşılan alan İngilizlerin kontrolü altında kalmaya devam etmişti. Almanların bu muharebeyi zafer olarak addetmesinin sebebi ise Almanların İngilizlerle karşılaştırıldığında daha küçük olan filosunun, İngilizlere daha çok kayıp verdirmiş olmasıydı.
Uçak gemilerinin ve gelişmiş denizaltıların yer aldığı günümüz deniz savaşlarında doğal olarak birçok şey değişmiş durumda. Ancak Jutland Muharebesi’nin anlatıldığı bu video ile yüz yıl önce deniz savaşlarının nasıl yapıldığı hakkında detaylı olarak bilgi sahibi olabilirsiniz.

Denizcilik tarihine meraklı olanlar için derlenmiş olan bu yazı aşağıdaki kaynaklardan tercüme edilerek ve yorumlanarak okumanıza sunulmuştur.
Naci Kaptan
https://wwionline.org/articles/complex-case-rms-lusitania/
https://en.wikipedia.org/wiki/U-boat
https://en.wikipedia.org/wiki/German_submarine_U-
http://www.popularmechanics.com/military/navy-ships/a21101/an-animated-guide-to-the-biggest-naval-battle-of-world-
https://en.wikipedia.org/wiki/Sinking_of_the_RMS_Lusitania
This entry was posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, GEÇMİŞİN İÇİNDEN, KÜLTÜR - EĞİTİM - ÇAĞDAŞLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *