ENTELLEKTÜEL FAHİŞELER * “DİLİNİZ KABA, VİCDANININ TAŞ”

Diyor ki; “Türkiye’de basın özgürdür”…


Bunun en güzel kanıtlarından birisi aşağıdadır. Aşağıda 13 ayrı  kişinin yazdığı fakat hepsinin de başlığı aynı olan sözde köşe yazısı vardır. 13 satılık kalem, 13 aynı başlık… Sahiplerinin köleleri…

Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız… Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı… Bizler entelektüel fahişeleriz.” (Swington)

Bu yazıları yazanlara “kişi” dedim. Aslında bunlara verilen isim KİRALIK KALEMDİR. Meslek İlkeleri, onurları, gururları yoktur. Kimin kayığına binerlerse onun düdüğünü çalar, onun forsası olur, onun küreğini çekerler. Dünya basınında ancak otokratik, faşist yönetimlerde görülen bir türdür.
Para uğruna her şeyi yaparlar. Gerçek dışı yazılarıyla gündemi karartır, akıl karıştırır, Sahiplerine hizmetlerini sunarlar. Patrondan gelen emirle yazılarına aynı başlığı atar, aynı cümlelerle gerçekleri saklar, pembe rüyalarla dolu yalan yazılarıyla toplum algısını yönlendirirler. Görevleri gerçeklere ihanet etmektir. Her devire uymak gibi bukalemun özelliği taşırlar.
Şöyle demişti Gazeteci Swinton ;

BİZ GAZETECİLER ENTELLEKTÜEL FAHİŞELERİZ

Solcu ve aynı zamanda Karl Marks ‘ın arkadaşı olan gazeteci Swinton, 1880 ‘lerde New York Times’ta yazıyor. Gazete bir Yahudi tarafından satın alındıktan sonra düzenlenen toplantıda, davetli gazeteciler basının onuruna kadeh kaldırmak üzere onu kürsüye çağırıyorlar.
Swinton elinde kadehiyle kürsüye çıkıyor. Çıt yok.
Ve tarihi cümleler dökülüyor bir bir ağzından…
“Dünya tarihinin su anına dek, Amerika’da ‘ Özgür ve bağımsız basın’ diye bir şey olmamıştır. Bunu siz de biliyorsunuz biz de…” diye başlıyor sözlerine. Ve devam ediyor :
“Hiçbiriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda yazdıklarınızın basılmayacağını önceden bilirsiniz, çünkü çalıştığım gazete bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için bir ücret ödüyor. İçinizde benzer biçimde benzer ücret alan başkaları da vardır.
Düşüncelerini açıkça yazacak kadar salak olan her hangi biri, sokakta başka bir iş arıyor olacaktır. Çalıştığım gazetenin her hangi bir sayısında düşüncelerimi apaçık yazmaya kalksaydım, 24 saat dolmadan işimden atılırdım.
Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine ve iktidara dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de !
Öyleyse şimdi burada ‘bağımsız, özgür basının(!) şerefine(!) kadeh kaldırmak’ saçmalığı da nereden çıktı? Bizler, sahnenin arkasındaki zengin adamların ve emperyalistlerin oyuncakları, kullarıyız.
Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız… Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz. Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı… Bizler entelektüel fahişeleriz.”

Not: Toplantıyı şaşkın bakışlar arasında terk eden Swinton, Gazeteden de istifa edip kimseden para almaksızın ‘John Swinton’s Paper’ adlı tek yapraklı bir gazete çıkartmaya başladı.

GÜNÜMÜZÜN ENTELLEKTÜEL FAHİŞELERİ
Basın özgürlüğünün bulunduğu bir ülkede bunlar deniyorsa ,günümüz Türkiye’sinde ve hapishanedeki gazeteci sayısıyla Dünya rekoru kurduğumuz bugünlerde Swinton Türkiye’de olsa neler demezdi ???
Her dönem kalemini ve gazetecilik onurunu satan entellektüel fahişeler vardır ama kalemini ve gazetecilik onurunu koruyan saygın gazeteciler de vardır.Bu nedenle Swinton’un tüm gazetecileri kapsayan düşüncelerine katılmıyorum. Gazetecilik ve haberciliği meslek onuruna yakışır şekilde yapan ve sayıları gittikçe azalan değerli gazetecilerimizi de saygıyla selamlarım.
Ne yazık ki Ülkemizde son 10 senede görsel ve yazılı basında “Swinton’un adamlarının” sayısı çok artmış ve buna gazete patronları da eklenmiştir. Bu EF’ler Ülkemizde yaşananları , Türkiye üzerinde oynanan oyunları , tehlikeleri , iktidarın baskıcı antidemokratik ve mandacı taşaron politikalarını gözden kaçırarak saklarken gerçekleri çarptırarak ve ortalık “Güllük gülistanmış” gibi yansıtmaktadırlar. Bu EF’ler Türkiye’ye ve geleceğimize büyük kötülük yapmaktadırlar.
Toplum algısı köreltilmekte ve Ülkemizin varlığına, bütünlüğüne, Cumhuriyet rejimine karşı olan tehdit ve tehlikeler karartılmaktadır. Batı ülkelerinde bir iktidarı düşürebilecek olan olaylar etek altında bırakılarak saklanmakta ve toplum uyutulmaktadır.
Gazetelere telefon edilerek haberlerin nasıl verilmesi / verilmemesi gerektiğini ileten danışmanlar dönemindeyiz. Televizyon ve gazetecilerin büyük çoğunluğu iktidar hükümetinin denetim ve güdümüne girmiştir ki buna “Yandaş Medya ” diyoruz. Doğrudan sansürün yerini, doğrudan iktidara bağlı kadrolarla dolu gazete ve televizyonlar almıştır. Onlar sistemin varlığını ve statükoyu koruyan ve düşünce hürriyetinden nasiplenmemiş olanlardır.Özgür basın ancak gerçek hukuk Devletlerinde olur.
Statükocu gazeteciler zenginleşerek imtiyazlar kazanırken , muhalefet edenler cezalandırılarak hapishanelerden kurtulamazlar.

Sene 1844 Karl Max’ın eşi Jenny mektubunda şöyle yazar ;
“Çok kızgın ve tahrik edici yazma. Diğer yazılarının ne denli etkili olduğunu biliyorsun. Nazikçe ve olgulara dayanarak veya şakacı ve hafif yaz….Üniforma bol geliyorsa ve sıkıca bağlanmamışsa ne fark eder ki… Kuşakları gevşet, kravatını çöz ve şapkanı yukarı kaldır —bırak ortaçlar özgürce aksın ve kelimeleri kendileri arzu ettikleri gibi yerleştir. Seninki gibi bir ordu haddinden fazla katı yürümemelidir.”

YANDAŞLIĞIN SONUÇLARI
ABD Başkanı Kennedy, aynen AKP’nin Suriye’ye yapmaya çalıştığı gibi Küba’daki komünist rejimi devirmek için 17-18 Nisan 1961 tarihlerinde iki bin Kübalı mülteciyi kulla­narak Küba adasına bir çıkarma yapmaya kalkışır.
“Domuzlar Körfezi Çıkarması” denilen bu müdahale, bü­yük bir başarısızlıkla sonuçlanır.Çok sayıda mülteci ve Amerikan askeri ölür. Oysaki; The New York Times ve The Washington Post ga­zeteleri, 16 Nisan 1961 tarihinde operasyon başlamadan çı­karma haberini alırlar. Kennedy’yi arayıp haberi doğrulatmak isterler. Haberi manşetten vereceklerini bildirirler.
Bunun üzerine Kennedy büyük tepki gösterir; iki büyük gazetenin sahiplerini, yayın müdürlerini arar ve şöyle der:
“ABD için büyük önem taşıyan bu askeri operasyonu daha gerçekleşmeden haber verecek olursanız, ülkenin menfaatleri­ni, şerefini ayaklar altına alırsanız, sizleri vatan haini ilan ederim. Bu olayın başarısızlığından sizleri sorumlu tutarım. Öle­cek her Amerikan askerinin kanının hesabını sizler verirsiniz. ABD’nin ve Amerikan halkının menfaati için bunları yazma­manız için sizi uyarıyorum.”
Kennedy’nin bu “Vatan, millet tutkusu ve sert çıkışı” karşısında,“Domuzlar Körfezi Çıkarması” haberlerini iki gazete de 16 ve 17 Nisan tarihli nüshalarında yayınlamazlar. Ancak, çıkarma yapıldıktan sonra, diğer basın organları ile birlikte bu iki gazete de “Olayı sonradan haber almışçasına” okuyucularına duyururlar.
Çıkarmanın başarısızlığı, çok sayıda mülteci ve Amerikan askerinin ölümünün ötesinde yaşananlar ABD’de büyük bir prestij kaybı ve halk üstünde şok etkisi yaratır.Tüm bu olayların ardından Başkan Kennedy, halkı sakin­leştirmek için düzenlediği ilk basın toplantısında tarihe geçen şu konuşmasını yapar:
“Domuzlar Körfezi çıkarmasındaki başarısızlıkta ABD yö­netiminin sorumluluğu vardır. Fakat bu başarısızlıkta en ağır sorumluluk iki büyük basın kuruluşunundur. The New York Times ve The Washington Post gazeteleri bu çıkarmanın yapı­lacağını önceden haber almışlardı. Yönetim olarak biz bu ha­berin operasyondan önce yayınlanmamasını arzu ettik. Kork­tular, bizi dinlediler. Sorumluluktan kaçtılar, sustular. Onlar görevini yerine getirip haberi yayınlasaydı, belki de biz duru­mu tekrar gözden geçirir, bu hatayı yapmazdık. Basının sorumluluğu, gördüğü yanlışları gecikmeden ve hiçbir kimse­den korkmadan, çekinmeden ortaya koyup ilgilileri uyarmak­tır. Amerika’nın iki en büyük basın kuruluşu bunu yapmadık­ları, bizi hatadan önce uyarmadıkları için suçludur!”
Naci Kaptan / 31 Mayıs 2013
This entry was posted in MEDYA, YANDAŞ - ÇIKARCI - YAĞCILAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *