Armudun dibi, soyun çöpü

Mine G. Kırıkkanat / 03 Ocak 2021 Pazar
kirikkanat@mgkmedya.com

Armudun dibi, soyun çöpü


Türkçede nasıl “armut dibine düşer”se, Fransızcada da “köpekler kedi doğurmaz” ve çocuklar, eninde sonunda, şaşmaz bir kesinlikle ana babaların dizi dibine dökülürler. Mutlaka başka dillerde de eşdeğerleri var olan bu ampirik bilgeliğin talihle, kaderle, kısmetle ilgisi yoktur.
Çocuklar, hırlı gibi yapan hırsız baba, doğru gibi yapan eğri ana, iyi gibi yapan kötü aile, köklü gibi yapan sonradan görmeleri yutmazlar. Daha minicik birer bebekken, kocaman gözlerini diktikleri ana babaların ciğerlerini okurlar!
Ve kendi değerlerini, onların yapmacık “gibi”lerine değil; tomografisini çektikleri “öz”lerine ayarlarlar…
Armudun dibine düşmesi, işte bu anlamda fıtrat sayılır.
Ben çocuklardan çıkan “ah”lara da inanırım, çocuklar aracılığıyla ebeveynlere çektirilen “ah”lara da. Hatta kişilikler güçlüyse, ünlüyse, iyilikleri ve kötülükleri pek çok insanın yaşamını değiştirip etkilediyse; soylar boyu süren bir uğur ya da uğursuzluk taşır, devinimi içinde.
Halkların babişkosu
Tarihe Jozef Stalin adıyla geçen “halkların babişkosu” Yosif Visaryonoviç Cugaşvili, daha önce bu köşede anlattığım can çekişmesi ve ölüm biçemiyle, kanına girdiği yoldaşlarının, muhaliflerin, oradan oraya savurup sürdüğü insan topluluklarının “ah”ını tam ödememişti. Asıl darbeyi, kimseye acımadığı bencil yaşamında sevgiyle bağlandığı tek canlı, biricik kızı Svetlana’dan yedi.
Svetlana Alliluyeva, “hayatını mahveden ahlaki ve ruhani bir canavar” olarak tanımladığı babasını, annesini öldürmekle, erkek kardeşini ölüme göndermekle suçladı. Fırsatını bulur bulmaz ABD’ye kaçtı, Lana Peters adını aldı. Dünyaya Stalin’in kötücüllüğünü anlatmak, biricik kızının gelir kapısı, ekmek teknesi oldu.
Anlaşılan aldığı “ah”lara evlat ihaneti de yetmemiş olacak ki 2000’li yılların başında bir de torun çıktı piyasaya. Yevgeni Cugaşvili adında biri, “Ben dedemin torunu, üçüncü kuşak Stalin, Rusya’ya Sovyet ihtişamını geri getireceğim!” diye tutturdu.
Postmortem maskaralık
Rusya’nın Sovyet ihtişamının dönüşünü istediği pek belli değildi. Ama olasılığı bile Stalinci parti başkanı, emekli albay Grigori Oriani’yi küplere bindirdi. Stalin gibi Gürcü olup “halkların babişkosu”yla akraba olmamak talihsizliğiyle doğan albay Oriani; yıllarca hayranlık besleyip sahip çıktığı idolün manevi mirasından kolay vazgeçer mi? Mikroskopik seçmen bahçesinde peydahlanan Yevgeni Cugaşvili’yi dedesinin torunu olmamakla suçladı. “Stalin’in oğlu Yakov Cugaşvili’nin tek çocuğu vardır, o da kız ve adı Galia’dır. Ya bu torun kadından dönme transeksüel ya da sahtekâr!” diyordu.
Durum buraya kadar, Stalin’in ruhu açısından tahammül edilebilir ölçüde komikti. Ama koca Stalin’den artakalan bit kadar Stalinci parti başkanı emekli albay, ortaya çıkan torunu “Stalin ailesinin içine Siyonistler tarafından sokulmuş bir casus” olmakla suçlayınca işin rengi değişti.
Stalin, ömrünü Siyonist avına harcamış, kendi doktorlarını bile Siyonist diye öldürtmüş bir cellattı.
Kaderin cilvesine bakar mısınız? Kendi torunu, aynı suçlamayla karşı karşıya kalıyordu!
Yevgeni Cugaşvili, uğradığı “soysal” saldırıyı tabii ki mahkemeye taşıdı, müfteriyi dava etti.
“Halkların babişkosu” gaddar Stalin yaşarken yargılanamadı ama adliye koridorlarında postmortem bir maskaralığa torunu aracılığıyla mahkûm edildi.
Vampirlikten kebapçılığa
Tarihe haksız bir iftirayla Transilvanya vampiri diye geçen Kazıklı Voyvoda, namı diğer Vlad Drakula’nın lanetli kaderi de sahte bir torunun soytarısı olarak hükmünü sürdürdü. Kendisine Kretzulesco Prensi dedirten Ottomar Rodolphe Vlad Dracula; Almanya’nın Schenkendorf kasabasında “Drac Prensliği” diye bir Walt Disney prensliği kurmuş, “Şeytan Bifteği” adını verdiği bir lokanta açmış, plastik yarasalar ve naylon örümcek ağlarıyla donattığı mekânda; Alman Kızılhaç’ıyla ortaklaşa “Kazıklı Voyvoda” konserleri düzenliyor ve yakıştırma ecdadının afiyetle içeceği kanları Kızılhaç’a bağış olarak topluyordu.
İnsanlık tarihine yüzyıllar boyu dehşet saçan Kont Drakula’nın soytarılık çilesi, aslında torunlarının torunlarından birinin evlatlığı olan Ottomar Rodolphe Vlad Dracula 2007 yılında ölünce, ancak bitti.
Evlere şenlik torunlar
Her zaman söylerim: Çocuklar ödül ya da cezadırlar ve bu gerçeğin herhangi bir inançla ilgisi yoktur. İstisnalar vardır elbet ama kuralı bozmaz, övünülecek evlatlar düzgün insanların ödülü, utanılacak evlatlar yamukların cezasıdır. Türkiye’nin gelmiş geçmiş, kaderini elinde tutmuş ve tutmakta olan muktedirlerin çocuklarına şöyle bir göz atarsanız, yoz politikacı soyundan ancak zibidilerin türediğini rahatlıkla görürsünüz.
Ama zaman, bazı muktedirleri salt zibidi evlatlarla cezalandırmıyor. Çok korkak oldukları için çok korkutan muktedirleri, namlarına güldüren torun kuşaklarıyla da taciz ediyor.
İkinci Abdülhamit’in üçüncü kuşak torunu Orhan Osmanoğlu’na bakın, ne demek istediğimi anlarsınız. 2021 umarım 2020 soyundan ve suyundan değildir, yeni yılınız kutlu olsun, uğurlu gelsin, mutluluklar getirsin.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mine-g-kirikkanat/armudun-dibi-soyun-copu-1803273
This entry was posted in HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *