KÜLTÜR BİLGİ * SİYASAL TANIMLARIN ANLAMLARI

VAROLUŞÇULUK
Varoluşçuluk (egzistensiyalizm), toplum içindeki bireyin tüm deneyiminin biricikliğini öne çıkaran bir felsefe akımıdır. Özellikle 19. yüzyılın ilk yarısında Fransa’da etkili olmuştur. Varoluşçuluğa göre insanın varoluşu ile doğal nesnelerin varoluşu arasında fark vardır. Bu ayrımın temelini insanın iradesi ve bilinci oluşturur.

ÜTOPYA
Ütopya sözcüğü Antik Yunan dilindeki ou (olmayan), eu (mükemmel olan) ve topos (yer/toprak/ülke) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. Tasarlanmış, ideal toplum ve devlet şekilleri için kullanılır.

ULUS
Uluslar kendilerini çok uzun bir geçmişe yaslanan mitler üzerine inşa ediyor olsalar da ulus denilen topluluğun ortaya çıkışı o kadar eski değildir. Ulus, kapitalizmin gelişmeye başladığı, burjuvazinin iktidarı aristokrasiden almaya başladığı ve imparatorlukların dağılmaya başladığı 18. yüzyılda ortaya çıkan ve yaygınlaşmaya başlayan bir kategoridir. Bu süreç dünyanın pek çok yerinde ulus-devletlerin yani bugünkü kapitalist modern devletin ortaya çıkışını beraberinde getirmiştir. Ulusçuluğun (milliyetçiliğin) yayılmasında en önemli olay olarak 1789 Fransız Devrimi gösterilebilir.

PROTELERYA
Proletarya sözcüğü, Latincede en alt sınıftakileri tanımlamak için kullanılan proletarius sözcüğünden gelmektedir. Proletariusun kökeni ise gene Latincede döl anlamına gelen proles sözcüğüdür. Sözcüğün bu kökenden gelmesinin sebebi en eski sınıflı toplumlarda proletariusun kendi oğulları dışında herhangi bir “zenginliği” bulunmayan sınıfın mensupları olarak tanımlanmasıdır. Proletarius, alt sınıflardan bahsetmek için kullanılan aşağılayıcı bir sözcükken, dünyayı değiştirebilecek olan tek sınıf olarak proletarya Karl Marx’ın teorisinin kalbine yerleşmiştir.

ÖZGÜRLÜK
“Özgürlük her zaman sadece farklı düşünenlerindir” diyor devrimci Marksist Rosa Luxemburg. Oysa sosyalizm ile özgürlüğün birbirinden farklı olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Oysa özgürlük, sosyalizmin eşitlikten daha az ulaşmak istediği bir hedef değildir. Hatta denebilir ki sosyalizm tüm insanlığı özgürleştirmenin yegane yoludur.

LİBERALİZM
Liberalizm, kelime olarak Latince’de “özgür” anlamına gelen liber sözcüğünden gelmektedir. Felsefi temelleri John Locke, David Hume, John Stuart Mill, Adam Smith gibi düşünürler tarafından şekillendirilmiştir. Aydınlanma döneminin en etkili dünya görüşlerinden biri olan liberalizm, bireyi ve faydacılığı öne çıkarmıştır.

KOMÜNİZM
Komünizm, tüm dünyada üretim araçlarının üzerindeki özel mülkiyetin kalktığı, toplum yapısının bütünüyle buna göre şekillendiği, sınıflar bütünüyle ortadan kalkmış olduğu için devletlere de gerek kalmadığı özgür ve eşit topluma verilen isimdir. Sosyalizm ve komünizm kavramları sık sık birbiri yerine kullanılır ve yanlış anlaşılır. Bu kavramlara yüklenen anlamların tarihsel süreçler içinde geçirdiği değişiklikler de bu yanlış anlamaların sebepleri arasındadır.

JAKOBENİZM
Jakoben, 1789 Fransız Devrimi sırasında ortaya çıkan radikal burjuva devrimci akıma verilen isimdir. Jakobenizm, literatürde genellikle “halk için halka rağmen” sloganında özetlenen bir tepeden inmecilik ile tanımlanır. Genellikle Jakobenlere ilişkin liberal yaklaşımlarda bir olumsuzlama olarak ortaya çıkan bu tanımlama, solun çeşitli kesimlerinde özellikle de Stalinist yaklaşımlarda bir olumlama olarak karşımıza çıkar. Jakobenizm hakkındaki gerçek durum ise bundan daha karmaşıktır, Fransız Devrimi’ndeki toplumsal, sınıfsal bölünmeler ve devrimin kaderinin ne olacağı konusundaki fikri bölünmelerle belirlenmiştir.

İDEOLOJİ
İdeoloji sözcüğü idea (düşünce) ve logos (us ile kavrama) sözcüklerinin birleşiminden oluşur. Logos kavramı zaman içinde bilimleri de tanımlayan bir hâl almıştır. Dolayısıyla tarihte ilk olarak Fransız düşünür Destutt de Tracy tarafından kullanılan ideoloji sözcüğü (Fransızca idéologie) “düşünceler bilimi” olarak kullanılabilir. 1796’da Destutt de Tracy’nin de kavramı ortaya atarken kafasında bir tür “bilimsel” amaç vardı. İdeoloji, fizyolojiye bağlı bir düşünceler bilimi olacaktı ve doğru ile yanlışı net bir biçimde birbirinden ayırt etmeyi sağlayacaktı.

HEGEMONYA
Hegemonya, kelime olarak liderlik, üstünlük gibi anlamlara gelmekle beraber kullanımı zaman içinde genişlemiştir. Kökeni Antik Yunan’daki hēgemonía sözcüğüne kadar uzanır. Antik Yunan’da kavram “liderlik” anlamında kullanılırken, aynı zamanda bir şehir devletinin birkaç şehir devleti üzerindeki egemenliğini tanımlamak için de kullanılırdı.

FAŞİZM
Faşizm,  özel bir örgütlenmenin, kapitalizm içindeki kendine özgü bir biçimin adıdır. Faşizm, tüm demokrasiyi parçalamak üzerine hareket eder, burjuva demokrasisini bile…

EMEK
En basit hâliyle emek; insanın doğaya karşı verdiği hayatta kalma mücadelesinde uyguladığı her tür düşünsel ve bedensel faaliyettir. İnsanın, doğadaki tüm canlılar gibi ilk çabası hayatta kalma çabasıdır. İnsan, hayatına devam edebilmek için üretim yapması ve bu üretimi önceden tasarlayabilme yeteneğine sahip olması noktasında diğer canlılardan ayrılır. Bu sebeple, insanın doğayla mücadelesi aslında doğayı denetim altına alma mücadelesidir. Marx, emeği her şeyden önce hem insanın hem de doğanın katıldığı ve insanın kendisi ile doğa arasındaki maddi tepkimeleri istediği biçimde başlattığı, düzenlediği ve denetlediği bir süreç olarak tanımlamıştır.

CİNSİYETÇİLİK
Cinsiyetçilik en basit hâliyle bir cinsiyet kimliğinin, diğer cinsiyet kimliklerinden üstün olduğunu savunan bir ideolojidir. Sınıflı toplumlardaki işbölümü her zaman cinsiyet ayrımcılığına dayanmıştır. Diğer sınıflı toplumlar gibi kapitalizm de cinsiyetçi bir sistemdir.

DEVRİM
Devrim sözcüğü, yaygın inanıştaki gibi alaşağı etmek anlamındaki devirmek kökünden gelmemektedir. Kökeni Latincedeki revolvō uzanan ve Türkçeye asıl olarak Fransızcadaki revolucion üzerinden geçen devrim sözcüğü daha çok harekete vurgu yapar ve bu anlamda kökeni dönme, dönüş anlamındaki devirdir. Duménil, Löwy ve Renault tarafından derlenen kavramlar sözlüğünde ise sözcüğün geleneksel olarak yıldızların yörüngeleri etrafındaki hareketlerini tanımladığı söylenmektedir.Marksizm için devrim işçi sınfının bu kitlesel eylemine verilen isimdir.
Ancak Marx ve Engels, işçi sınıfı devrimi dışında başka devrimler de tanımlamışlardır: Köylü devrimi, burjuva devrimi gibi… Devrimler çoğu zaman her sınıfın yerinin tam olarak belli olduğu bir saflık içinde gerçekleşmezler. Bazı devrimler, her zaman sosyalizmle veya yeni bir ekonomik sistemle sonuçlanmaz ve sadece politik yönetimin değişmesiyle sonuçlanır, bazıları ise toplumun üzerinde yükseldiği temeli, kapitalizmi veya geçmişte feodalizmi bütünüyle altüst eder. İlk durum gerçekleştiğinde politik devrimden, ikincisinde ise toplumsal bir devrimden bahsediyor oluruz.

REFORMİZM
Reformizm, sistemin reformlar yoluyla dönüştürülebileceğini savunan anlayışa verilen isimdir. Reformist partiler, klasik burjuva partilerinden farklı olarak işçi sınıfı içinde köklere sahiptir ve ortalama işçi sınıfı bilincini yansıtır. Chris Harman’ın da dediği gibi mevcut toplumdan rahatsız olan insanlar değişim yönündeki ilk taleplerini çoğunlukla toplumun temel özelliklerinin devam edeceğini varsayarak oluştururlar. Unutmamak lazım ki sistemin normal işleyişi içinde egemen fikirler, egemen sınıfın fikirleridir. Kapitalizmde de reformizm bir siyasi hareket olarak sendikalar ve parlamento yoluyla egemen sınıfa baskı uygulama pratiği içinde doğmuştur.

https://marksist.org/kategori/26/1
This entry was posted in KÜLTÜR - EĞİTİM - ÇAĞDAŞLIK, Politika ve Gundem, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *