İKTİDARA GELMEK Mİ PARTİYİ ELE GEÇİRMEK Mİ?

Süleyman Çelik (scelik44@gmail.com) 22.09.2020
2019 Yerel Seçimlerinde AKP’nin oyları %44’e geriledi ve büyük kentlerde seçimi kaybetti. Özellikle 25 yıldır iktidarda olduğu Ankara ve İstanbul’da seçimi kaybetmesi AKP’de şok yaratırken CHP’de bayrama neden oldu.
İstanbul, AKP’nin moda deyimle “rant kapısı”, halk deyimiyle “ekmek kapısı” idi. Bu nedenle Tayyip Erdoğan Başbakan, hatta Cumhurbaşkanı olduğunda bile İstanbul’dan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden elini çekmedi. Dolmabahçe Sarayı’nda özel bir büro kurdu ve bir ayağı hep İstanbul’da oldu. “İstanbul’u kaybedince Türkiye’yi kaybedeceklerini” de söylemişti. Bu nedenle son bir umutla seçimi iptal ettirdiler; ama yapılan ikinci seçimde, oy farkı iyice açıldı…

CHP, bir iki gün bayram coşkusu yaşadıktan sonra, seçim sonuçlarının rasyonel bir değerlendirmesini yapmalıydı. Ne yazık ki öyle olmadı. Ankara’da Melih Gökçek gibi bir hacıyatmazın 25 yıllık iktidarının yıkılması partide ses getirmedi.  Ama parti içinde İstanbul seçimlerinin rantının paylaşımı savaşımı başladı.
İstanbul’u kullanıp CHP’yi tümden ele geçirmek isteyen 10 Aralıkçılar ile arkalarındaki güçler, başarının mimarı olduğunu öne sürerek, Canan Kaftancıoğlu’nun yıldızını parlatmaya başladılar. Savları, “sandık gözlemcilerini Canan Kaftancıoğlu örgütledi. Bu nedenle asıl başarı ona ait!..”

Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan olunca 10 Aralıkçıları partiye doldurdu. Canan Kaftancıoğlu, 2010 –2012’de İl Başkan Yardımcılığı, 2012-2014’de de İl Başkan vekilliği yaptı. Bu yıllarda yerel ve genel seçimler ile Cumhurbaşkanlığı seçimi ve bir de Referandum yapıldı. Bu seçimlerde ve referandumda da şaibe söylentileri çıktı; CHP’nin sandığa sahip çıkamadığı günlerce konuşuldu. Kaftancıoğlu, madem o kadar becerikli idi, bu seçimlerde sandık gözlemcilerini neden örgütlemedi?
Hadi bunları geçelim; “o zaman henüz örgüte hakim değildi” özrünü kabul edip, daha yeniye bakalım.
Kaftancıoğlu, 2018 Ocak ayında İl başkanı oldu ve 24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yapıldı. O zamanki başarısızlığın suçlusu olarak Muharrem İnce gösterildi ve herkes ona yüklendi. Bu durumda, 2019’daki başarının sahibi neden Ekrem İmamoğlu değil de Canan Kaftancıoğlu oluyor? Ki Muharrem İnce’nin sandık gözlemcilerini örgütleyecek bir gücü yoktu. Oysa ilçe belediye başkanlığından gelen Ekrem İmamoğlu’nun profesyonellerle destekli bir ekibi vardı ve o gece herkes, bunların sabaha kadar çalıştıklarını gördü…
Bu bakımdan başarıda aslan payı Ekrem İmamoğlu’nundur. Örgütün de rolü elbette vardır. Ancak başarıya sahip çıkan Kaftancıoğlu, CHP’li Silivri ve Çatalca belediyelerini kaybedilmesinin sorumluluğunu da yüklenmelidir. Buralardaki adayların ‘10 Aralıkçı olmadıkları için sabote edildikleri,’ iddialarına da yanıt vermelidir…

İmamoğlu ya da Kaftancıoğlu bir yana, aslında başarının asıl nedeni AKP’nin çok yıpranmış olmasıdır. 18 yıl iktidarda olan bir parti, çok iyi yönetim sergilemiş olsa bile yıpranır. Örneğin, Helmut Kohl ve CDU, Almanya’yı Avrupa’nın birinci, dünyanın 4. Büyük ekonomik gücü yaptı. İkinci Dünya Savaşı sonunda ikiye bölünmüş olan ülkesini birleştirdi. Doğu Almanya’daki kentlerin, yıllardır bakımsız kalmış/ dökülmekte olan binalarını, yollarını vs. baştan sona onardı/ yeniledi; insanlarını aylığa bağladı. Alman İmparatorluğu’nun simgesi Berlin’i, ortadaki duvarı yıkıp, baştan sona elden geçirerek, yeniden başkent yaptı. Sonuçta Alman halkının kırılmış gururunu ve incinmiş ulusal onurunu tekrar kazanmasını sağladı. Bu kadar büyük başarılara karşın, 16 yıl sonra Almanlar “artık yeter!” dedi ve Helmut Kohl, Spree nehri kenarındaki, kendisinin yaptırdığı, küçük ama zarif Şansölyelik binasından ayrılarak köşesine çekildi…

18 yıldır AKP’nin yönettiği Türkiye ise ortada. Yandaş yüklenicileri zengin etmek için, milleti 30-40 yıl dolar üzerinden borçlandırarak, maliyetinin 4-5 misline yaptırdığı yolları, köprüleri, kullanılmayan havalimanlarını vs. saymazsak İktidarın tek bir başarısı yok. Ama başarısızlıkları yığınla. Ülke borç batağına saplanmış, işsizlik ve yoksulluk tavan yapmış, ekonomi dibe vurmuş, Türk tarımı yok edilmiş, ne kadar yerli ve milli tesis varsa satılmış, kentler betonlaştırılmış, doğamız yok edilmiş, inci gibi koylarımız ve zümrüt yeşil yaylalarımız Araplara peşkeş çekilmiş, içeride millet bölünmüş, dışarıda devlet yalnızlaştırmışYunanistan’ın 18 adamızı işgal etmesine sesimizi bile çıkaramamışız, dünyanın her yanından 10 milyona yakın sığınmacı ülkeye buyur edilmiş, izlenen yanlış dış politikaya bağlı olarak askerlerimiz Suriye’de şehit olurken, aralarında teröristlerin de bulunduğu Suriyeliler ülkemize dolmuş vs. vs. vs. vs…
Kişisel birtakım çıkarlar ve ihtiraslar uğruna, ülkeyi bu kadar kötü yöneten bir parti, 18 yıldır iktidardan düşürülemiyorsa nedeni, AKP’nin olmayan başarısı değil, CHP’nin büyük başarısızlığıdır. Unutamadığım bir video bunun kanıtıdır. Bebeğini kaldırıma koymuş, çöp bidonundan yiyecek arayan bir kadına soruyorlar, “Suriyeli misin?” Kadın, bence iktidara değil, CHP’ye tokat gibi bir yanıt veriyor, “keşke Suriyeli olsaydım!..”
Bu yanıt, her yerde, her kesimin gözüne batan SURİYELİLER’in bile iktidarı yıkmaya yeterli olduğunun göstergesidir…
Sürekli halkın nabzını tutan Tayyip Erdoğan bunu önceden gördü. “İktidar yorgunluğu” yerine “metal yorgunluğu” diyerek büyük kentlerde belediye başkanlarını istifa ettirdi, parti üst yönetiminin ve bakanların çoğunu değiştirerek makyaj tazeledi…

CHP’ye gelince; bu büyük başarısızlığının nedenleri hiç tartışılmadı. Fakat partinin oylarında anlamlı bir artış olmadığı halde, yapılan seçim ittifaklarına bağlı olarak yerel seçimlerde, birkaç belediye başkanlığının kazanılması zafer olarak ilan edildi. AKP iktidarından bunalmış olan insanlarımız da buna inandı. Oysa bu seçimdeki en büyük başarı olarak sunulan İstanbul’da, sadece büyükşehir belediye başkanlığında Cumhur İttfakı geçildi, buna karşılık İl Genel Meclisi’nde %7 fark attı. İlçe belediyelerini de AKP 24’e 14 kazandı; Büyükşehir Belediye Meclisi’nde çoğunluk onda ve Başkanı çalıştırmıyor…
Eğer bu durum zafer kabul ediliyor ve rantını yeme kavgası yaşanıyorsa, partiyi iktidar yapmak için yarışılmıyor, partide iktidarı ele geçirmek için kavga ediliyor, demektir! Bu durumda insanın aklına, 10 Aralıkçıların, “CHP kapatılsın, vakıf olsun projesi devam mı ediyor?” sorusu geliyor! Yani amaç iktidar olmak değil de Atatürk’ün partisini kapatmak mı? Canan Kaftancıoğlu, İl Başkanı olduktan sonra 42 bine yakın üye, hangi amaçla partiden istifa et(tiril)di? Partisini iktidar yapmak isteyen, üye sayısını arttırmak istemez mi?
Emperyalistlerin en büyük arzusunun, “CHP’nin kapatılıp, Kemalizm’in son kalesinin de yıkılması…”  olduğu biliniyor. Bunu anlamak için eski söylemleri karıştırmaya gerek yok. Graham Fuller ve Samuel Huntingthon’un yenilerde yayımlanmış kitaplarını okumak yeter. Türkçe’ye de çevrildiler, alıp okuyabilirsiniz. Bunu 12 Eylül’de, “bizim oğlanlar” dedikleri Cuntacılara yaptırdılar. Acaba şimdi yeni oğlanlar, kızlar mı buldular?
This entry was posted in Politika ve Gundem, SİYASİ PARTİLER, SÜLEYMAN ÇELİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *