KILIÇDAROĞLU’nun GİZLİ AJANDASI * “ABDULLAH GÜL’den NEDEN KORKUYORLAR?” Bölüm II

Naci Kaptan / 19 Ağustos 2020
Bölümler;
Bölüm I        https://nacikaptan.com/?p=80920
Bölüm II      https://nacikaptan.com/?p=80937
Bölüm III    https://nacikaptan.com/?p=80960
Bölüm IV    https://nacikaptan.com/?p=80980
Bölüm V      https://nacikaptan.com/?p=81002
Bölüm VI    https://nacikaptan.com/?p=81082
Bölüm VII  https://nacikaptan.com/?p=81248

Değerli okur,
Bu yazı dizisinin I. bölümünü Abdullah Gül’ün yaklaşan seçimde Kılıçdaroğlu tarafından  cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi ihtimali konusunu aşağıdaki paragraf ile sonlandırmıştım;
“Şayet Kılıçdaroğlu yine böylesi bir hataya ve yanılgıya düşürse CHP’den büyük kopuşlar olacaktır. Kimbilir belki de bu gizli ajanda ve proje ile “derenin taşı ile derenin kuşu vurulacak” ve hem Erdoğan’ın iktidarda kalması sağlanacak ve hem de CHP zayıflatılarak, ana muhalefet partisi olmak durumunu kaybedecektir. Ki emperyalizmin de istediği budur…
CHP milletvekili Muharrem İnce’nin garip bir şekilde hareketlenmiş olması ve bazı köşe yazarları tarafından Abdullah Gül’ün adının aday olarak öne sürülmesi ile CHP/Kemal Kılıçdaroğlu’nun alacağı tavır merak konusudur.
Yazının ilk bölümünde Ekmelettin İhsanoğlu’nun CHP parti yönetiminin dahi bilgisi dışında aday gösterilmiş olması ve 2018 yılı seçimlerinde ise Kılıçdaroğlu’nun istemesine rağmen Abdullah Gül’ün Akşener tarafından kabul edilmemesi nedeniyle yaklaşan seçim için Kılıçdaroğlu’na karşı tereddüt ve güven kaybı vardır.
Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Gazetesi ile yaptığı röpörtajda Abdullah Gül’e olumlu baktığı izlenimi oluşmuştur. Bu ise CHP’yi çökertebilecek bir davranış olacaktır. Duyarlı sade bir yurttaş olarak “TESTİ KIRILMADAN” Kılıçdaroğlu’nu uyarmak görevimizdir.
Anılan röportajda Kılıçdaroğlu dedi ki; ABDULLAH GÜL’den NEDEN KORKUYORLAR?”
Bunun yanıtı uzunca olacaktır. Bu nedenle hem AKP’nin kuruluş dönemine gitmek ve Erdoğan-Gül ikilisini de mercek altına almak gereği vardır. Henüz yazımın kaç bölüm olacağını bilemiyorum ama yakın siyasi tarihimizin perde arkasını okumanıza sunacağım.

“Cumhuriyet miadını doldurmuştur. Artık islami esaslar getirilecektir.
İslama aykırı yasalar değiştirilecektir” [Abdullah Gül]


Gazeteci- yazar Murat Yetkin, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 11. Cumhurbaşkanı’na yönelik asıl endişesinin Gül’ün dışarıdan CHP-İyi ittifakını destekleme ihtimali olduğunu söyledi. Gül’ün CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olacağı iddiaları tartışılmaya devam ediyor.
Yetkin, “Hakikaten, nedir bu Abdullah Gül korkusu? Zannedersiniz 2007’de CHP Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçti. Gül olmasaydı, Gül 2000 yılında Erbakan’a rağmen Kutan’ın karşısında adaylığını koymasaydı belki bugün AK Parti diye bir parti yoktu.
Erdoğan’ın 2014’te Gül AK Parti’ye dönmesin diye onun önünü Ahmet Davutoğlu ile kestiği Davutoğlu’nun altını Binali Yıldırım ile oyduğu ve sonra da Yıldırım’ı Devlet Bahçeli’nin Başkanlığa erken geçilmesi önerisiyle harcattığı, 2018 seçimleri öncesinde Gül aday olacak endişesi ile Ayazağa’ya helikopterle Hulusi Akar ve İbrahim Kalın’ı gönderdiği açık değil mi? Trump o açıdan haklı, bu satranççı zekâsı gerektirir.” değerlendirmesinde bulundu.
[Murat Yetkin-18 Ağustos 2020 ] https://www.gercekhaberci.com/murat-yetkin-erdogan-in-asil-endisesi-gul-un-disaridan-chp-iyi-ittifakini-destekleme-ihtimali/122301/

Abdullah Gül, doksanlı yılların sonundan itibaren Türk siyasetinin önemli karakterlerinden biri hâline geldi. Sırasıyla Devlet Bakanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı görevlerinde bulundu. Refah Partisi döneminin “geleceği parlak genç” ismi, Fazilet Partisi döneminin “Genel Başkan Adayı”, AK Parti döneminin “etkili ve sakin gücü”
Abdullah Gül’ün adının kamuoyunca duyulmasını sağlayan olay, Fazilet Partisi’nin olağan kongresi öncesine rastlar. Tabiri Ruşen Çakır tarafından bulunan yenilikçi kanadın Recai Kutan’a (aslında Erbakan’a) karşı genel başkan adayı olarak ortaya koyduğu bir isimdi. Gül’ün yenilikçi kanadın lideri olmasını Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasaklı oluşuna bağlamak mümkün.
Abdullah Gül’ün “hocayı satanı biz de satarız” tezahüratları eşliğinde yaptığı kongre konuşması ve ardından aldığı ciddi oy, yenilikçi kanadın kendi potansiyelini görmesini sağlamıştı ve bu durum aslında AK Parti’nin kuruluşu için gerekli cesareti bu kanada verebilmişti. Gül’ün, Erdoğan’ın yolundaki dikenleri temizlemeye başlaması da bu dönemle başlamıştı.
AK Parti’nin kurulmasını sağlayan asıl önemli gelişme, Fazilet Partisi’nin de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması olmuştu. Tabanına “kapan açıl nereye kadar, bu yapı bizi iktidar yapmayacak” söylemini ileten ve yeni kurulan Saadet Partisi’ne üye olmayan yenilikçi kanat, “gömlek değiştirme” söylemi ile AK Parti’yi kurdu. Yeni parti AB kriterlerini, bireysel hak ve özgürlükleri, 3 Y (Yolsuzluk – Yoksulluk ve Yasaklar) karşıtlığını öne sürerek iktidara ulaştı.
Yeni kuşaklara belki garip gelecek ama AK Parti’nin kuruluş aşamasında liderin kim olacağı dahi tartışılmıştı. Liderlik için Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Recep Tayyip Erdoğan’ın ismi geçiyordu. Sonuçta bu isimlerin sağladığı ortak karar ile Erdoğan lider oldu. Erdoğan’ın genel başkanlığının akabinde ortaya konulan siyasi yasak ve onun Milletvekili adayı olamaması Gül’ün 3 Kasım 2002 sonrası ilk Başbakan olmasını sağlamıştı. AK Parti ve CHP arasındaki anlaşma ve yenilenen Siirt seçimleri sonrası Erdoğan Başbakan oldu ve Gül Dışişleri Bakanlığı’na geçti.
Gül döneminin bir ara dönem olduğu ve Erdoğan’ın kendi rejimini hazırlamak için Abdullah Gül’ü kendisine siper ettiğini de söyleyebiliriz. Gül 2013 yılına kadar, “Erdoğan CB olur ben de partime geri dönerim” düşüncesi ile yapılanları sineye çekti. Gezi olayları sonrası yaptığı çıkışlar, muhalif cenah tarafından “yesinler birbirini” edasıyla karşılanırken kendi tabanının büyük bir kesimi tarafında ise eleştiri konusu oldu.
[Kağan Bahadır Küçükalcan 18/08/2020] https://www.tamgaturk.com/bir-abdullah-gul-portresi-denemesi/

“Yeni oluşacak parti ABD ve İsrail’e ters düşmeyecek”
TRT Haber Dairesi Başkanlığı yapmış olan Nasuhi Güngör, ilk baskısını 2001 yılında Anka Yayınları’ndan yapan “Yenilikçi Hareket” adlı kitabında “AKP’nin bir proje olduğunu ve Tayyip Erdoğan’ın Siyonist kuruluşlarca yönlendirildiğini” yazmıştı. Kitapta Güngör şu bilgilere yer vermiş:
2000’de ABD’ye gitti
“Erdoğan henüz Refah Partisi’nin İstanbul Beyoğlu ilçe başkanıyken dönemin ABD Büyükelçisi Morton Abramowitz ile görüşmeye başlamış ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde de bu görüşmeler devam etmiştir. Abramowitz ise belediye başkanı olduğu dönemde Erdoğan’ı geleceğin lideri olarak tanımlamıştı. Temmuz 2000’de ABD’ye giden Erdoğan burada başta Yahudi ağırlıklı kuruluşlar ve ABD’li Yeni Muhafazakârların (neocon) düşünce kuruluşu American Enterprise Institute olmak üzere önemli düşünce kuruluşlarıyla bir araya gelmiştir.” Tayyip Erdoğan’ın 18 Temmuz 2001’de İsrail Büyükelçisi David Sultan’la bir görüşme yaptığı ve ona “Yeni oluşacak partinin İsrail ve ABD politikalarına asla ters düşmeyeceği” yolunda garanti verdiğinin konuşulup yazıldığını ifade eden Güngör, “Bu David Sultan, uzun yıllar İsrail ordusunda görev yaptıktan sonra dışişleri kadrosuna alınan azılı bir İslam düşmanıydı” diyor.
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/akp-nasil-kuruldu-107746h.htm

Bölüm II sonu – Devam edecek
Naci Kaptan / 19 Ağustos 2020
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, BOP, Politika ve Gundem, SİYASİ PARTİLER, SİYASİ TARİH, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *