Değerli Turgut Özakman’a saygıyla * ŞU ÇEŞMENİN ARDINDAN KALPAKLI SÜVARİLER GEÇTİ

Merhum araştırmacı yazar Turgut Özakman’ı saygıyla anarak “Şu Çılgın Türkler” kitabından;
“Başkomutan M.Kemal Paşa , Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve
karargahların savaş kademeleri gece saat 03.30 da atlara bindiler.
Sisli, serin ve karanlık bir geceydi.
M.Kemal Paşa önde ve yalnız gidiyordu.Arkasında Fevzi Paşa ve İsmet Paşalar..Daha arkada kurmaylar, yaverler, görevliler, hizmet erleri ve seyisler vardı.Çevre yedek ve hizmet birlikleriyle doluydu.
Ağır ağır Kocatepe’ ye çıktılar.
10.Ordu Komutanı Nurettin Paşa ve karargahı Kocatepedeydi.Nurettin Paşa, Paşaları karşıladı.Sis dolayısıyla topların ateşe biraz geç başlayacaklarını bildirdi.Mustafa Kemal Kocatepe doruğunun kıyısına kadar geldi.Aşağıya baktı.Ufka kadar her yan sis içindeydi.Saat 05.30’ a doğru gün ışımaya, sis dağılmaya AFYON KALESİ ile dev tepeler ve Yunan mevzileri yavaş yavaş belirmeye başladı.
Herkesin o tarihte Ankarada çay partisi vereceğini sandığı Mustafa Kemal Paşa Kocatepede ordusunun başındaydı. Başıyla İsmet Paşa’ ya işaret etti.İsmet Paşa, Nurettin Paşayı uyardı.Nurettin Paşa kolordularına gerekli emri verdi.
Önce bir top sesi duyuldu. Mermisi Tınaztepeye düştü.Sonrasında bütün toplar gürlediler.05.30 da batarya komutanları zevk narası atar gibi emirlerini verdiler. ATEŞ! ATEŞ! ATEŞ! Ne Yunan böyle yoğun ve dehşet verici ateş görmüştü, ne de Türkler.Tepeler yanıyordu sanki.Cephanelikler ateş alıyor, kamyonlar uçuyor, toplar parçalanıyordu.Kocatepe bile zıngıldıyordu.Bataryalar imha ateşine geçtiler.Subay ve askerlerimiz açılan ve yarılamaz denilen gediklerden düşmanın mevzilerine direnerek merkezlerine daldılar.
ALLAH ALLAH diyerek TINAZTEPE alınır.Çok yazık ki Alay Komutanı “İlyas Bey” yaralanır.Düşman geride İKİ TOP BIRAKIR. Bir erimiz toplardan birinin üzerine çıkarak ALLAHÜ EKBER ALLAHÜ EKBER diye ezan okur”
Emperyalistlerin donattığı, emperyalizmin yönlendirdiği Yunan Ordusu ezilmişti.TÜRKİYE için yepyeni bir dönem başlıyordu.Fatih Rıfkı ATAY ise 30 AĞUSTOS ZAFERİ için bakınız ne yazmış:
“Nemiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, hür vatandaşlar olmuşsak, yurdumuzu batının pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyorsak, belki nefes alıyorsak hepsini, her şeyi 30 AĞUSTOS ZAFERİNE borçluyuz”

ÇİĞİLTEPE
Paşalar ve karargahları sabah erkenden Kocatepe’ye gelmişlerdi…
Yunan savunma sisteminin adım adım çöküşünü seyrediyorlardı…
Yalnız Çiğiltepe karşısındaki 57. tümen bir türlü ilerleyememişti… Kuşatma kolu ateş yememek için hayli açıktan dolaşınca etkisiz kalmıştı…Mustafa Kemal Paşa bu tümenin komutanı albay Reşat Bey’i severdi, emrinde çok başarılı hizmetler görmüştü, teşvik etmek için telefon etti;
– Reşat Bey hala hedefinize ulaşamadınız, bir sorun mu var?..
– Yarım saat sonra ulaşacağız efendim, söz veriyorum…
– Peki, size güveniyorum…
Yarım saat dolalı hayli olmuştu, Çiğiltepe düşmemişti… Mustafa Kemal Paşa, Reşat Bey’le konuşmak istedi… Telefona emir subayı üsteğmen Bozkurt Kaplangı çıktı;
– Reşat Bey’i istemiştim…
Bozkurt zorlukla, ‘Reşat Bey az önce intihar etti efendim’ dedi, ‘size bir açıklama bırakmış okuyorum;
‘Yarım saat içinde size o mevzii almak için söz verdiğim halde, sözünü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam…’ Üsteğmen, Başkomutan’ın teselli edici sözlerini ağlayarak dinledi…”

ZAFER’İN SİHRİ…
Sekizinci Tümen’den bir alay saat 17:30’da Afyon’a girdi… Halk yol boyunca, iki yana ayran kazanlarını, su küplerini, börek ve ekmek kadayıfı tepsilerini, dilim dilim kesilmiş karpuzları, kavunları dizmişti…
Alay komutanı iki bölüğü yangınları söndürmeye yolladı… Kalanlar durmadılar, biraz atıştırıp, yiyerek- içerek, alkışlar- dualar arasında yürüdüler… Dördüncü Kolordu’nun öteki kolu hızla tepelerden aşağıya, Afyon’un batısına iniyordu… Görevi Yunan tümenlerinin Dumlupınar’a çekilmesini önlemek ve birlikleri imha etmekti…
Pek az uyumuş, durmadan dövüşmüşlerdi… Ayakları yara içindeydi, öğle yemeği yememişlerdi… Ama hiç savaşmamış gibi dinç ve neşeliydiler… Zaferin sihriydi bu…

KAHREDEN YALAN!..
Teğmen Şevket Efendi’nin güncesinden;
“Uşak’tan geçiyoruz… Şehrin girişinde, Sakarya Savaşı’nda şehit olan yüzbaşı Basri Bey’in annesi oğlunu arıyordu… Bana da ‘Basri nerede’ diye sordu…  Sarardım, doğruyu söyleyemedim, ‘arkadaki alayda’ dedim… Kadıncağız sevinç içinde geriye yürüdü… Hepimiz ağladık, bir anneyi böyle bir yalanla oyaladığım için kendimi hiç bağışlamadım…”

ATEŞ HATTINDAKİ KOMUTAN…
“Cepheye çağrılan Halide Hanım (Adıvar) ile Ruşen Eşref zorlukla Afyon’a yetişmişlerdi… İsmet Paşa, ‘tam gününde geldiniz’ diye karşıladı;
– Başkomutan yaşanan olayları sizlerin yazmanızı istiyordu…
Halide Hanım güldü; ‘bu arada bunları da mı düşünüyor?..’
– O, neden Mustafa Kemal?..
Ruşen Eşref, ‘Gazipaşa’yı görmemiz gerekmez mi’ diye sordu…
– Paşa cephede, 11. tümeni idare yerine gidiyormuş…
– Ateş hattı değil mi orası?..
– Evet, ateş hattı…”

ALLAH’IN LÜTFU…
Büyük komutanlar Adala’daki 2. Ordu Karargahı’nda törenle karşılandılar… Yakup Şevki Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın önüne geçti, elini uzattı;
– Paşam sen haklı çıktın, ver elini öpeyim…
Mustafa Kemal Paşa sarıldı;
– Estağfurullah, ben sizin elinizden öperim…
– Bu zafer senin azmin sayesinde kazanıldı…
– Hayır paşam, milletin gayreti, sizin emeklerinizle kazanıldı… Bu zafer hepimizin…
Yakup Şevki Paşa ‘sana son bir kez daha itiraz edeceğim’ dedi, ‘Hayır, benim gibilere kalsa daha yerimizde sayıyorduk… Sen bu millete Allah’ın bir lütfusun…”

ŞEREFLİ İNSANIN TARİHİ…
Falih Rıfkı Atay 30 Ağustos Zaferi için şöyle yazacaktı;
“Nemiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu batının pençesinden, vicdanımızı ve düşüncemizi doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere ‘bizim’ diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz…”

VE CUMHURİYET’İN DEVRALDIĞI MİRAS;
“13 milyon nüfus. İlkel bir tarım, sıfıra yakın sanayi. Madenlerin büyük çoğunluğu, limanlar ve varolan demir yolları yabancı şirketlerin yönetiminde… 153 ortaokul ve lise, sadece bir üniversite var. Halkın yalnız yüzde 7’si okuryazar… Bu oran kadınlarda yüzde 1 bile değil. Ortaokullarda 543, liselerde sadece 230 kız öğrenci okuyor.
Ekonomik bakımdan yarı sömürge… Kişi başına gelir 4 TL. Kişi başına ortalama kamu harcaması 0,50 kuruş. Altı yapı her alanda yetersiz… Bilim hayatı ve düşüncesi yok sayılacak düzeyde. Anadolu medreselerin elinde… Her yanda tarikatlar, tekkeler, dergahlar… Yasalar çağın gereklerinin gerisinde, kadınların toplumsal hayatta hiçbir hakları yok. Ülke neredeyse bütünüyle ve pek çok alanda Ortaçağ’ı yaşıyor.”
ATATÜRK’E DERİN SAYGI VE ŞÜKRANLA…
This entry was posted in ATATURK, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *