Borç almak ya da vermek….

Oraj Poyraz / 27.07.2020

Borç almak ya da vermek….

Borç almak kolaydır.
Tek şart var.
O da azıcık onurundan fedakarlık edeceksin.
Bu kadar basittir.
Şu vakitten sonra yazdığım her şey hem kişiler, hem devletler için karışık anlatılacak.
Borç almak için ilk şart yüzün yumuşak, boynun eğri olacak.
İster kişi ol, ister devlet.
Zorla borç alamazsın.
Yoktur böyle bir şey.
Bu ilk aşamada asla borç verenlerine karşı babalanmaz, onları tehdit neyim etmez,
eyyyyyyyyy diye seslenemezsin. Kuzu olursun.
İkinci olarak ikna etmen lazım.
İnandırman gerek.
Neye mi?
Borcunu ödeyeceğine.
Bunun için geçmişini/sicilini anlatırsın, bak her borcumu ödedim, tek taksidimi bile aksatmadım dersin. Kefillerini anlatırsın, beni ağam, babam, amcam ardımda, ben ödeyemezsem onlar ödeyecek falan dersin. Teminatlarını anlatırsın, benim aslında şuyum var, buyum var, ödeyemezsem oradan karşılarım, ya da alırsınız dersin.
Bu hikaye ister devlet ol, ister kişi ol hep aynıdır.
Devlet olarak gidilecek yerler sayılı.
Ya İngiltere’ye gideceksin ki, burada mutlaka Kraliçenin huzuruna çıkman lazım.
Çünkü boru değil, Kraliçe Rotschild Sülalesi ile akraba ve ortak.
Bütün Commonwealth ülkelerinde varlıkları olan bir abla.
Ya da New York’a gideceksin.
Bu durumda ADF(Anti Defamation Legue) falan uğraman şart.
Bunlar küresel oligark ve aynı zamanda küresel tefecidir.
Tıpkı Osmanlı’yı iflasa sürükleyen diğer tefeciler gibi.
Bir de IMF var.
IMF ise tıpkı banka gibi, kurumsal.
Borç zaten kötü bir olgu.
Ama bir de ehven-i şer var.
İşte o İMF.
Napalım küresel oligarkların/tefecilerin kucağına mı oturalım?
Her hal ve şartta ortak bir durum var. Yüzün yumuşak, boynun eğri olacak. Her hal ve şartta borç verenler bir heyet olacak, ve senden daha yüksek sandalyelerde oturacak. Sen de dingildek bir sandalyede onların karşısında sanki yargılanır gibi oturacaksın. Diyeceksin ki, biz sizin menfaatlerine zarar vermeyeceğiz. Biz sizin menfaatlerinizi koruyacağız.
Çoban Sülü’de, Özal’da hep bunları söylediler. Türkiye’deki teatral işleri unutun.
Onlar bir de küresel oligarkların huzurunda dingildek sandalyelerde hesap verdiler.
Ve dünya, alem, bizi ailenin batakçı damadı gibi görüyor.
Her ailede böyle bir damat, ya da evlat vardır ya.
İşte onun gibi.
Hani bazen olur ya, babalar bile evladına borç vermek istemez.
İşte onun gibi.
Osmanlı yıkıldıktan sonra, Osmanlı borçlarını ödedik.
Ama ya sonrası…
Temerrüde düşmedik, ama hep sıkıntı yaşadık.
Biz aslında zengin bir ailenin mirasyedi damadıyız.
Laf çok uzadı.
Kısaltalım.
Devlet olarak sicilimiz sıkıntılı.
Hep ödeme sıkıntısı yaşadık.
Bu güne kadar hep borç taksitlerimizi ödedik, ama hep darlandık.
İkinci olarak bize kefalet veren kimse yok.
Kefalet önemli.
İMF işte bu anlamı taşıyor.
Küçük de olsa bir kefalet veriyor.
Borç vermese dahi verdiği kefalet önemli.
Elbette IMF kefalet verirken tıpkı dolandırıcı damada yaptığı gibi kasaya kendi adamı otursun istiyor. Kemal Derviş buydu. Kefalet bir müessese. Örnek vereyim. Ankara’da zengin bir fotograf stüdyosu, astsubay emeklisi kayınpederime yıllarca bunun için para ödedi. Neden mi?
Evlatlar, ya da kasaya el uzatma imkanı olan kişilerin dizginlenmesi için adam/baba hariçten bir kişiye para ödemeye razı oldu. İşte onun gibi, kefalet veren kasada kendi adamı olsun istiyor.
Başka…
Teminat.
Teminat da önemli.
Misal kişi olarak bankadan kredi istediniz.
Ya kefil sağlamanız lazım.
Ya da teminat.
Teminatlar ipotektir.
Tarla, arsa, bina, şirket varlıklarını teminat olarak gösterirsiniz.
Peki T.C. napıyor?
Elde olan 150-200 ton altın İngiltere, Ankara, İsviçre arasında sürekli bir uçak yolculuğu yapıyor. İşte bu teminat. Peki ne kadar bir teminat?
150-200 ton altın ile altın gram fiyatını çarpın, bölün, toplayın siz bulun. Ben bunu yaptım. En çok 15-20 milyar dolarlık bir teminat. Yani internette o hep sorulan soru var ya?
Neden T.C. Merkez Bankasının altınları neden İsviçre’de sorusu…
İşte onun cevabı budur.
Peki başka teminatlar var mı?
Var.
Kanal İstanbul…
Bu çok önemli.
Başka…
Varlık Fonu.
Başka…
Pek çok imtiyaz şirketi.
Bunlar enerji, su, otoyol, geçit vb. şirketler.
Bir de kim hakim olacak konusu var.
Pek çok ticari sözleşmede sorumlu mahkemelere ilişkin ibareler vardır.
Misal yetkili mahkeme İstanbul Mahkemeleri olacak falan denir.
İşte küresel oligarklar Türk hukuk sistemine güvenmiyor.
İlla ki, Londra konuşlu mahkemeler hakim olsun istiyorlar.
Tahkim…
Bu çok önemli.
Başka, sözleşmenin dayandığı para ne olsun..
Osmanlı döneminde bu Venediğin Düka Altını, ya da Floransa’nın Florini’yidi.
Şimdi bu dolar.
Herkes dolara güveniyor.
Haaa dolar konusunda zaman sınırlı.
Onun da ömrü bitmek üzere.
Peki şimdi, hemen napmak lazım?
Çok basit ilk olarak götürü ve toptan borçlanmak lazım. Ülkede bütün borçlanma ihtiyacı olanları başı boş bırakıp, gidin kendi kendinize borçlanın demek verimsizdir. Herkes başka başka vadeler, faizler ile borçlanır. Bu verimsizdir.
İkinci olarak ülkenin bütün borçlanmalarında devletin garantör, kefil olduğunu unutmamak lazım. Bu nedenle özel sektör ve kamu borçları arasında bir fark yoktur.
Üçüncü olarak devlet bütün borçlanma ihtiyaçları için büyük ve tek parça bir SENDİKASYON KREDİSİ için müzakere etmeli.
Dördüncü olarak tıpkı kişilerde olduğu gibi, tefecilerin, mafyanın kucağına oturmaktansa karşımızda duran kurumsal borç verenlerle işbirliği yapmak gerekir. Bu İMF’dir.
Her hal ve şartta borç verenlerimiz, kasada kendi adamının oturmasını isteyecektir. İMF, Kraliçenin adamları, ya da New York’lu zenginler.. Hepsi aynı şeyi istiyor. Çünkü biz ailenin batakçı damadıyız.
Borç verenlerimizin hepsi de aynı şeyi istiyor.
Öncelikle kendi alacaklarının tahsili.
Emeklilerin maaşı, yatırımlar, işsizlik falan onlar için önemli değil.
Tıpkı Duyun-u Umumi gibi düşünün.
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek zorundayız.
Ve en önemlisi bilmek lazım.
Bizi bugünler getirenler en aşağılık adamlar ve kadrolardır.
Ve bizi bu çıkmazdan kurtarmak üzere borç verenler ile müzakere edenler, bizlere acı ileçları da içeren ağır reçeteleri uygulayanlar ise bizim için en mübarek adamlardır.
Cumhuriyet tarihi boyunca hep aynı şey olmuştur. Ekonomiyi boka batıranlar demokrasi mücahidi olmuştur. Ve boka saplanmış ekonomiyi çıkarmak üzere gayret sarf edenler ise kötü yad edilmiştir.

http://a45UyF587661
This entry was posted in Ekonomi, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *