
Sayın Ayla hanım,
Önce ben de size ve öğretici, aydınlatıcı yazıları nedeniyle HAK EDEN tüm arkadaşlara teşekkür ederim. Gruplarda çok değerli aydın arkadaşlar var
Yurt dışında yaşayan arkadaşlar daha iyi bilirler, Amerika ve Avrupa’da KİLİSELERİN cemaatları tarafından desteklendiği ve giderlerinin de yine cemaatlar tarafından sağlandığını sanıyorum. Bu konuda bilgisi olan arkadaşlar kiliselerin nasıl finanse edildiğini yazarlarsa sevinirim.
İslam ülkelerinde dini alanlar ve din adamları devlet tarafından finanse edildiği için özgür olamıyor ve dine hizmet yerine siyasete hizmet ediyorlar. Ülkemizde özellikle AKP iktidarı sürecinde ve son dönemlerde bu SİYASETÇİ DİYANET İŞLERİ BAŞKANLARINI ve yaptıklarını görüyoruz. Son iki Diyanet İşleri başkanı ise sınır tanımıyor ve pedofiliyi, ensesti destekleyen açıklamalar yapıyor. Camilerde iktidara oy istiyor. Örtünmeyen, çalışan kadınları aşağılıyor. Ve tüm bunları yapmak için de VERGİLERİMİZDEN 11.5 milyar TL para harcıyor.
İşte bu nedenlerde dolayı DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ reforma ihtiyacı vardır. Ve bu kurumun görev sınırları belirlenmeli ve hatta camiler kendi cemaatlarının desteği ile hizmet vermelidir..
Aşağıda bu konudaki görüşlerimi uzunca bir yazıyla paylaşıyorum.
Naci Kaptan
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI ÜZERİNE; İSLAM ÜLKELERİNDEKİ SAVAŞLARIN / MEZHEP KIRIMLARININ NEDENİ DİNİ ve SİYASİ “KÖR” İNANCIN TOPLUMUN TÜM ALANLARINA EGEMEN OLMASIDIR
İslam Ülkelerinde Din, toplumu yönetmek için en güçlü araçtır. İşte bu nedenle geri kalmış ülkelerin siyasetçileri tarikat ve cemaatlerle el ele girerek, bunlara siyasette oyun alanı yaratır ve bundan istifade ederler. Bunun üzerinden oy devşirirler.
Atatürk işte bu tehlikenin farkına vararak ,İslam dininin, aydın din adamları tarafından topluma öğretilmesi için Diyaneti kurmuştur. Aradan 94 sene geçmesine rağmen (bazı değerli, saygın din adamlarını hariç tutarak) Diyanet İşleri Başkanları günümüzde dahi DİN ve İNANCI SİYASETE alet etmektedir. Laik Cumhuriyeti ve Atatürk’ü yok saymaktadırlar.Bundan en büyük zararı da bölünen toplum ile din ve inanç görmektedir. Diyanet toplumu bölme işini de verdiğimiz vergilerle yapmaktadırlar.
Diyanet İşleri 1924 yılında Atatürk’ün kurduğu bir kurumdur. Kuruluş amacı ise yüzyıllarca dini duyguları sömürülen halkı dini açıdan aydınlatmak ve sahtekar hocalara engel olmak amacıyla aydın din adamları yetiştirmek, milleti cahillikten ve din istismarından kurtarmak için kurulmuştur. İlk başkanı da Kurtuluş savaşının kahraman hocalarından Ankara müftüsü Rıfat Börekçi’dir.
ATATÜRK’ün DİYANETİ
Diyanet kurulduktan kısa bir süre yüzyıllardır günah diye tercüme ettirilmeyen Kur’an’ın tercüme edilmesi için 20.000 TL bütçe ayrılıyor. O günün koşullarına göre büyük bir para. Kur’anın tercüme görevi de Elmalılı Hamdi ve Mehmet Akif’e veriliyor. Hem de noter onaylı. Sözleşmede tercümenin nasıl olacağı, nelere dikkat edileceği ayrıntısıyla anlatılmış. Özellikle akıl ve düşünceyle ilgili ayetlerin çok kapsamlı tercüme edilmesi istenmiş.
Kur’an’ın tercüme edilmesi dışında askeri okullarda okutulması için 1925 yılında ‘’Askere Din Kitabı’’ isminde bir kitap yazılmış. 1928 yılında camilerde okunması için ‘’Yeni Hutbelerim’’ adında yeni Hutbeler yazılmış, 1929 yılında ilkokullarda okutulması için Cumhuriyet çocuğuna din dersleri adında kitap hazırlanmış. Kısacası 5 yıl gibi kısa bir sürede yüzyıllardır unutulan Kur’anın tercümesine başlanmış, Asker için ayrı, çocuklar için ayrı din kitapları basılmış, halkı aydınlatmak amacıyla yeni hutbeler yazılarak hazırlanmış.
1935 yılında 10 yıllık bir çalışma sonunda Kuran’ın ve hadislerin tefsiri yayınlanıyor. Şu anki iktidarın ve yandaşlarının dinsizlik dönemi diye anlattıkları tek parti döneminde kaç tane dini eser basılmıştır biliyor musunuz?
İnanamayacaksınız ama 1923 – 1950 yılları arasında toplam 352.000 dini kitap basılıyor. Bu sayının 45.000 tanesi Kuran-ı Kerim tercüme ve tefsiri (19’cilt), 60.000 adet Buhari Hadisleri tercüme ve izahı (12’şer cilt), 247.000 adet din kültürü eserleri…
Osmanlı’da ise matbaanın gelmesinden sonra basılan toplam dini eser sayısı ise sadece 143. Düşünün bir yanda din düşmanı denilen Cumhuriyet, 352.000 kitap basıyor. Diğer yanda çok dindar olarak adlandırılan Osmanlı ise sadece “143” kitap!!!
Peki Diyanet kuruluş ilkelerine uygun görev yapıyor mu?
8 büyük bakanlığın toplam bütçesini aşan bütçesini nerelere harcıyor?
Diyanet İşleri Başkanlığı, din ve inançla akıl gözü kapatılan insanları, günümüz gerçeklerine ve sosyal yaşama, çağdaşlığa, insan haklarına uymayan, ahlaki değerleri yok sayan beyan ve fetvalarla toplumu çağdaş dünyadan uzaklaştırıyor. Bizim gibi ülkeler işte bu nedenle gelişemiyor, çağdaşlaşamıyor.
Bunlar yetmezmiş gibi Diyanet görevli olduğu DİNİ ALANDAN çıkarak Laik Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı açıklamalarla siyasi bir partinin propaganda aracı haline geliyor. Camilerde siyasi çalışmalar yapılıyor, hutbeler veriliyor, imamlar cemaate hangi partiye oy vermeleri gereği konusunda beyin yıkıyor. Camilere AKP’nin seçim propaganda afişleri asılıyor. Diyanet il ve ilçe müftülerini seçim önceleri otellerde kampa alarak islamcı iktidar partisine seçimlerde nasıl destek verilmesi konusunda planlar yapılıyor.Buna göre hutbeler belirleniyor. Atatürk ise hutbelerden çıkartılıyor.
Diyanet Sağlık Bakanlığının iki katından fazla bütçeye sahip olan bir kurum, Devlet bu kuruma 2020 yılında 11.5 milyar TL bütçe ayırmış. 179 bin personeli var. Bu kadar büyük bütçeye ve personel kadrosu olan bir kurumdan mantıken çok büyük hizmetler beklersiniz değil mi?
Peki Diyanet İşleri ne iş yapıyor? Hiçbir şey. Günde 2 saat çalışan imamların ve başlarında açılışlarda boy gösterip bölücü, karalayıcı açıklamalar yapan müftüler ve de bir Diyanet işleri başkanı.[Burada bir not koymak isterim ; Laikliğe ve Atatürk’e saygılı çağdaş din adamlarımızı bu genellemeye dahil etmiyorum. Çağdaş din adamlarına saygım vardır]
Her yıl bu kadar büyük bir bütçe Diyanet’e neden ayrılıyor? NASA, Diyanet’in yarısı kadar bütçeyle Pluton gezegenine uzay aracı yolladı. Bizim Diyanet ne iş yaptı? Yaptıkları tek şey halka fetva vermek… Fetvaların içeriği ise ayrı bir felaket… Oysa Diyanet ilk kurulduğunda bugünkü halinden çok farklıydı
Türkiye’de özellikle bütçesiyle en tartışmalı kurumlardan biri olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın AKP iktidarında geçen 17 yıldaki bütçe artışı bir kez daha dikkat çekti. Diyanet’in bütçesi 2002 yılından bu yana yüzde 2 bin 90 arttı. 2002 yılında 550 milyon lira olan bütçe, 2020 yılında ise 11 milyar 500 milyon lira 0ldu. [01 Ocak 2020]
2018’de 170 bin personeli bulunan ve bu kişiler için 6.6 milyar TL harcayan Diyanet’in personel sayısı bu yıl 179 bine yükseldi. Sekiz ayda Diyanet personeli için devletin kasasından 5.7 milyar TL çıktı. 2019’un tamamında personele 8,5 milyar TL ve 2020 yılında 9.4 milyar TL ödeme yapılması öngörüldü.
Diyanet’in şu anki bütçesi 8 bakanlığı geride bıraktı. İçişleri Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, AB Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı, bütçe büyüklükleri ile Diyanet’in gerisinde kaldı.
SONUÇ;
* Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluş ilkelerinde sapmıştır. Vehhabîlik ya da Vehabilik olarak tanımlanan dinî-siyasi hareket (akım) ya da mezhebin anlayışına uygun siyaset yapmaktadır.
* Diyanet ve müftülükler Camilerde günde 5 vakit siyasi bir parti adına beyin yıkama aracı olarak görev yapmaktadır.
* Diyanet İşleri Başkanlığı TÜM DİNLERE, İNANÇLARA, MEZHEPLERE, İNANÇSIZLARA EŞİT MESAFEDE DURMALIDIR. Bizde ise Diyanet sadece SÜNNİ/Hanefi’leri inançlı müslüman kabul etmekte ve tüm hizmet harcamalarını sadece bu kesime yapmaktadır. Bundan anlaşıldığı gibi DİYANET sadece Sünni mezhebine hizmet veriyor.
* Diyanet pedofiliyi destekleyen açıklamalarda bulunuyor. Web sitesinde, nikah tanımı yapan Diyanet, bulûğ çağına girmiş olanların da dinen nikahlanabileceğini belirtti. Diyanet, bulûğ yaşının alt sınırını kızlarda 9, erkeklerde 12 olarak belirtti. Diyanet, kızların 9 yaşında gebe kalabileceklerini, erkeklerin de 12 yaşına girdiklerinde baba olabileceklerini bildirdi. Diyanet’e göre ergenlik çağına girmiş kız çocukları nikahlanırken yanlarında velilerinin olmasının daha uygun olacağını da açıkladı ve “Veli olmasa da olur” dedi.
* Diyanet’e bağlı fetva sitesinde Ocak 2016’da, “Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?” diye soruldu. Soruyu İslam kaynaklarından farklı görüşleri referans gösterilerek yanıtlayan Diyanet, “Babanın kızını kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duyması, bu tür bir haramlık oluşturmaz” ifadelerini kullanıldı.
* 6 Aralık 2017 günü Diyanet’e bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu, gelen bir soruya cevap olarak, erkeğin “Telefon, faks, mektup, mesaj ve internetle ile de eşinden boşanabileceğini” açıkladı: “Bir kimse, yüzüne karşı ‘seni boşadım, benden boş ol’ gibi boşamayı ifade eden sözleri şifahî olarak söylemek suretiyle, eşini boşayabileceği gibi, bu sözleri telefon, mektup, mesaj, internet ve faks yoluyla bildirerek de boşayabilir. Söz konusu iletişim vasıtalarıyla boşamak, sözlü olarak yüz yüze boşamak gibi geçerlidir. Ancak, bu durumda kocanın, boşamış olduğunu inkar etmemesi gerekir.”
* ‘Müslüman olmayanla evlenilmez’ fetvası
Kendileriyle evlenilmesi caiz olmayan kişilerin ayet ve hadislerde belirtildiği, bunların dışında kalanlarla evlenmenin helal olduğu belirtilen bir fetvada ise Diyanet, “Alevi olan kişi ile evlilik caiz midir?” sorusuna şu şekilde yanıt veriyor: “İslam’a göre Müslüman bir kadın ancak Müslüman bir erkekle evlenebilir. Allah’a, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Allah’ın elçisi olduğuna, onun ümmetine tebliğ edip hayatında uyguladığı dini hükümlere inanan ve bunları kabul eden herkes Müslümandır. Bu itibarla evlenirken aranan nokta, kişinin Müslüman olup olmadığının tespitidir. Müslüman olanla evlenilir, olmayanla evlenilmez.”
* ‘Milli Piyango haramdır’ fetvası; Diyanet İşleri Başkanlığı, ‘Yılbaşı bileti almak günah mı?’ sorusuna 21 Aralık 2017 günü “Piyango bileti almak kumardır ve haramdır” şeklinde yanıt verdi.
* 8 Mart 2008 Dünya Kadınlar Günü’nde resmi web sitesine Türkiye Diyanet Vakfı’nın iki cilt halinde yayınladığı İlmihal 1-2 adlı eserin “Kadın Hakları” başlıklı 14 sayfalık bölümünü koydu. Yazıda feminizmle ilgili bölüm “Feminizm ahlaksızlıktır” başlığıyla yer buldu ve şu ifadeleri içeriyordu: “Feminizm, ahlaki ve sosyal bakımdan çok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bir kere, feminizm hareketine “kapılan” kadın, genel olarak kayıtsız şartsız özgürlük düşüncesiyle aile için vazgeçilmez olan birçok kural ve değerleri hiçe saymaktadır.” O dönem kamuoyundan alınan tepkiler üzerine yazı değiştirildi.
İşte böyle sayın okur;
Yaşamın her bir alanına karışan fetvalar vererek PEDOFİLİYİ, ENSEST İLİŞKİYİ, ÇOCUK YAŞTA EVLİLİĞİ destekleyen, KADIN HAKLARINI yok sayan, Kendi kurucusu Atatürk’ün adını hutbelerden çıkaran ve bunlar için de 8 bakanlıktan daha çok para harcayan DİYANET’in topluma bir yararı var mıdır?
Kararı siz verin!!!
Naci Kaptan / 23.05.2020
Muzaffer Karasulu
İşlediğiniz konudaki birikimlerimi sizlerle paylaşmak isterim. “Hangi kiliseye gideceğimi, hangi papazın eteğini öpeceğimi söyleyecek devlet benim devletim olamaz. Herkes kendi totemini kendisi yaptığı müddetçe sulh bozulmaz. Benim param uzaya gitmek için kullanılabilir, fakat başkalarının cennet’e gitmesi için kullanılamaz. Devlet onun bunun totemini yapmakla uğraşacağına yurttaşlarının karnını doyurmakla uğraşmalıdır. İnanç hiç kimseye zorla enjekte edilemediği gibi hiç kimsenin de inancını elinden alamazsınız. Gerçek laiklik herkesin dini kendine deyip kestirip atmak değil başkalarının inançlarına da saygılı olmaktır.
”Saygılarımla
Ayla Çokbudak / 22.05.2020
Çok önemli bir konuyu dile getirdiniz Naci Bey. Size tamamen katılıyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmalıdır. Birçok gerçeği çok güzel vurgulamışsınız. Bunların yanısıra, bu kurumun varlığını, toplumun büyük bir kısmına yapılmış bir haksızlık olarak görüyorum. Ülkemizde Aleviler, Hıristiyanlar, Museviler var, İnanmayanlar var, kendisini Müslüman kabul edip, hiç camiye gitmeyenler var. Toplumun sadece bir bölümünün inancına bütce ayırmak haksızlık değil de nedir? Devletin tek bir yurttaşını dahi ayırmaması gerekir. Evet imamların topluma ne faydası var? İlle de camide imamın arkasında namaz kılmak isteyenler, imamın ücretini de,caminin masraflarını da kendileri ödemelidirler. DİB’na ayrılan bütçe,eğitime ve bilimsel araştırmalara ayrılsaydı, daha doğru olmaz mıydı? Ama amaç eğitim ve bilim değil tabii, amaç otoriteye koşulsuz boyun eğen bir toplum yaratmak.
Çok değerli yazılarınız ve aydınlatıcı görüşleriniz için sonsuz teşekkürler, saygılar ve selamlar.
Ayla Çokbudak
