KUL İKEN EGEMEN ULUS OLMAK

KUL İKEN EGEMEN ULUS OLMAK

Süleyman Çelik / scelik44@gmail.com

30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı.

Düşman donanması, buna dayanarak 3 yıl önce geçemediği Çanakkale’den geçip, Payitaht İstanbul’a girdi ve 13 Kasım 1918’de toplarını Padişah’ın Sarayını yönelterek Boğaz’a demir attı.

Ordusu dağıtılmış Mustafa Kemal Paşa, aynı gün trenle Haydarpaşa’ya geldi ve “Kartal” istimbotu ile düşman gemilerinin arasından karşıya geçerken yaverine, “Geldikleri gibi giderler” dedi…

İstanbul’u işgal etmiş olmakla birlikte, kentte asayiş ile görevli Türk asker ve diğer kolluk güçlerinin işlerine devam etmesini kabul etmiş olan İngilizler, 16 Mart 1920’de kenti tümüyle işgale karar verdi…

Sabaha karşı Şehzadebaşı Karakolu’nu bastılar ve 4 askerimizi şehit ettiler….

Daha yeni açılmış olan Meclis-i Mebusan üyeleri buna büyük tepki gösterdi ve Padişah’ın olayı protesto etmesini sağlamak üzere Saray’a bir heyet gönderilmesine karar verdi…

Bu amaçla, Meclis Başkan Yardımcısı Abdülaziz Mecdi Efendi, Rauf Bey ve Konya mebusu Vehbi Efendi ile birlikte Yıldız Sarayı’na giderek Padişah durumu arz ettiler…

İngilizlerin baskını nedeniyle büyük bir korku ve panik içinde bulunan Padişah Vahdettin, meclis heyetini soğuk bir tavırla karşıladı; “bu adamlar (İngilizler) istedikleri her şeyi yaparlar, isterlerse Ankara’ya da giderler!…’ dedi…

Meclis Başkan Yardımcısı’nın sesini çıkarmaması üzerine söze giren Rauf Bey, Padişah’tan “Meclis kararı olmadan herhangi bir milletler arası vesikaya imza atmamasını” istedi…

Rauf Bey, bundan sonrasını ‘Siyasi Hatıralar’ında şöyle anlatmaktadır: ‘Vahdettin, bu sözlerim üzerine, sinirliliğini açıkça belirten bir tavırla oturduğu koltuktan kalkıp, bakışlarını gözlerime dikerek: “Rauf Bey! dedi, bir millet var, koyun sürüsü… Buna bir çoban lazım… O da benim…”

Oysa Atatürk, Padişah’ın “koyun sürüsü” dediği, 2500 yıldan beri bağımsız yaşamakta olan bu milletin, bağımsızlık tutkusunu biliyor ve ona güveniyordu…

Üstün liderlik yeteneği ile ulusun genlerindeki bağımsızlık aşkını ateşledi, temsilcilerini seçtirerek gerçek Millet Meclisi’ni Ankara’da topladı ve hem Padişah’a hem de işgalcilere “Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur” dedi…

Ey ulusum! Bu Meclis, Padişah’ın “bu adamlar istedikleri her şeyi yaparlar” dediği işgalcileri ülkeden kovdu ve sana bağımsızlığını kazandırdı…

Ey ulusum! İşte bu gün, O Meclis’in kuruluşunun 100. yıldönümüdür…

Bugünü kutlamak senin en büyük hakkındır, ancak senin oylarınla seçilmiş milletvekillerinden oluşan günümüzdeki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, ilk Meclis gibi, senin adına ‘egemenliği kayıtsız koşulsuz kullanamadığını’ ve ‘yetkilerini önemli oranda kaybetmiş olduğunu’, düşünmeyi de unutma

This entry was posted in ATATURK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, SÜLEYMAN ÇELİK, Tarih, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *