“Durdurun Dünyayı İnecek Var” * Virüsün yarattığı hastalık ve daha da önemlisi ölüm korkusu birçok ülkede yaşamı durdurdu. Okullar tatil, hastaneler bile acil bir vaka olmadıkça sanal bilgi değiş tokuşunu öneriyor.


“Durdurun Dünyayı İnecek Var”

Prof. Dr. Sema KALAYCIOĞLU  / 12 Mar 2020

Küreselleşmenin sonuna mı geldik? Hayır, ama sağlık ile hastalık arasındaki ince ip üzerinde yürüyen insanlar bir süre “temassız” dayanışmanın boyutlarını kavrarlarsa, dünya bir başka sınır aşan afeti de atlatacak. Virüsün yarattığı hastalık ve daha da önemlisi ölüm korkusu birçok ülkede yaşamı durdurdu….

Küreselleşmenin sonuna mı geldik? Hayır, ama sağlık ile hastalık arasındaki ince ip üzerinde yürüyen insanlar bir süre “temassız” dayanışmanın boyutlarını kavrarlarsa, dünya bir başka sınır aşan afeti de atlatacak. Virüsün yarattığı hastalık ve daha da önemlisi ölüm korkusu birçok ülkede yaşamı durdurdu. Okullar tatil, hastaneler bile acil bir vaka olmadıkça sanal bilgi değiş tokuşunu öneriyor. Rafları boşalan marketler de kapanma noktasında. Büyük ölçüde satılan gıda maddeleri, tuvalet kâğıtları, bebek bezleri ve temizlik malzemeleri. Evli evine, köylü köyüne ama evsiz nereye belli değil. Çünkü bunlardan gelişmiş ülkelerde bile bir hayli var.

Kırk’ın Kerameti ve Karantina

“Karantina” sözcüğünün aslı, Hazreti İsa’nın, çölde kırk gün aç, susuz ve tek başına dolaşmasına dayandırılır. Bildiğim kadarıyla, insanın kendini veya başkasını tecrit ölçüsü, aslında “kırk”ın Frenkçesi olan “quarant”dan geldiği şekliyle kırk gün. Ama bugünün tıp bilimi, virüs denilen tek hücreli canlının, çok hücreli insan bünyesinde geçen kuluçka dönemini, ortalama on dört gün olarak belirlediği için şimdi artık karantina kırk değil on dört gün. Dalga dalga her yerde on dört gün süre ile “dünyayı durdurup, inmek isteyen” insanları görmek bizi şaşırtmamalı.

“Kırk”a atfedilen keramet ise bunun çok ötesinde olmalı ki, bu sayı, en iyisi “kırk gün, kırk gece” olarak bir kutlama, en kötüsü, “kırk katır ile kırk satır” arasında bir tercih ve nihayet “kırk haramiler” ile bilinen bir soygun çetesi ölçüsü olarak doğu kültürlerine nakşolmuş durumda. Eskiden ancak “kırkı çıkan” bebelerin palazlanıp insan içine çıkmalarından, benzer deneyimleri eş anlı olarak geçirenlerin “kırkının karışması”na kadar yaşamın kelime ve deyim dağarcığına hâkim olan sayı, şimdi on dört ile sınırlı ise, uzun bir yol gelmiş dünya. Yine de bir virüsün etkisi ile borsalar düşüyor, hayat felce uğruyor.

Her Sektör Etkiye Açık

COVİD19 yalnız insandan insana bulaşıyor. Bu arada da her yaşam halkasını tek hücreli pençesinde kıvrandırıyor. Parası olan için harcamalar daha fazla gıda, temizlik ve sağlık sektörlerine kayarken, diğer alanlar düşen talep nedeni ile durgunluğa yeniliyor.. Parası olmayan ise Allah’a emanet. Seyahat yasakları, uçak, demir, deniz ve karayollarında insan ve kargo taşımacılığını sekteye uğratıyor. İkmal yetersizlikleri mal kıtlıklarının kapıya dayanmasına neden oluyor. Yaşam, iş ve istihdam kayıpları yanı sıra, eğitime verilen ara, belki her yaşta öğrencinin yüzünü güldürüyor. Ancak öğrenci çocuk ise ana ve babaların yaşamı ve eğitim-öğretim aksıyor, genç ise, karantina süresi, gelecekten çalınmış geçici zamana karşılık geliyor. COVİD 19 virüsü farklı mı? Bunca salgını büyük bir olgunlukla atlatan koca dünyanın sırtı, bir “CORONA” virüs türevi olan COVİD 19 ile mi kündeye gelecek? Evet, virüs yeni. Ama dünyanın sırtı kalın. Piyasalar elbette inip çıkacak. Ama dünya durmayacak. İnenler inecek. Ama kalan sağlar ile dünya dönmeye devam edecek.

Kamu Müdahalesinin Rolü

İster genel, ister özel, ister küresel veya kısmî olsun karantina sürecinde her yerde kamunun yönlendirici, denetleyici, düzenleyici ve engelleyici rolü önemli. Ülkeler arası işbirliği ve bilgi değiş tokuşu da öyle. Sağlık sektörlerine yönelik tüm kararlar ve halk sağlığı ile ilgili bilgilendirmeler yanı sıra, ilaç, serum teminindeki hız ve kolaylık kadar, hasta hane ve hasta hane öncesinde önleyici hekimlik hizmetlerinin kapasitesi dikkate alınması gereken ilk unsurlardan. Bunun dışında, yavaşlayan ekonomik koşullara ve durgunluk dalgasına karşı alınacak makroekonomik önlemlerin, panik havasına imkân vermeyecek etkinlikte atılması gerek. Teşviklerde adres şaşmamalı ki haksızlık olmasın. Borç geri ödemeleri aksamasın ki finans sektörleri dara düşmesin. Keyfi fiyat artışları olmasın ki karaborsa ortaya çıkmasın. Bir de kamu duyuruları zamanında ve en yetkin ağızlardan yapılsın ki güven boşluğu ve zafiyeti ortaya çıkmasın.

Tedbirde Kusur Edip, Takdirde Kabahat Aramamak İçin

Hızla yayılan bir salgında, gereken özen ve etkinlikle ülke sınırlarının kapanması, önceden yapılan programların ertelenmesi değerlidir. Bunun dışında insanların kendi sağlık bilgisi ve tecrit önlemlerinin kendileri tarafından alınmasının teşviki, karantina ile sıkıyönetim arasındaki temel farkı oluşturacağı için önemli olacaktır.

Akla gelebilecek her önlemin alınması, kaderciliğe yer vermeyecek rasyonel bir seferberlik anlamına gelecektir. Takdire kabahat bulmamak için hurafeye, batıla değil, bilgiye başvurmak ve bilinçli davranmak gereklidir. Ama öte yandan “bu da geçecek” tavrı, kötümserliğe geçit vermeyecektir. Bu ise, sağlam vücuda destek verecek bir sağlam kafa ve ruh yapısını ortaya koyacak, aynı zamanda, ülkenin ve ülke ekonomisinin geleceğini, açgözlü aslanlara yem olmaktan koruyacaktır.

This entry was posted in DÜNYA ÜLKELERİ, HAYATIN İÇİNDEN, Saglik. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *