HABERE YORUM
Ve öngörümdür.
Aynen bir patlama gibi olacak.Bu günlerde uzaktan uzağa Çin’le maytap geçenler it gibi pişman olacak.İtalya’dan bile daha kötü duruma düşeceğiz.Çünkü çok geciktik. Türkiye’yi Covid pandemisinde en acıklı, en ağır şekilde salgını yaşayan ülke olarak bulacağız.Benim tahminim bir haftadan az zaman var.
Oraj POYRAZ 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc
KORONAVİRÜSÜ GİZLEYEN TÜRKİYE
BİR SABAH SALGINLA UYANABİLİR
2020-03-10
Metin Kıyan Çin’den yazdı: Suriye hariç tüm komşularında virüs yayılan Türkiye’de tek bir virüs vakası bulunmamasına kuşku ile yaklaşılıyor. Eğer gerçekten Türkiye’de virüs yoksa AKP’nin hırçınlığı niye? Bu korku niye? Türkiye bir sabah salgınla uyanabilir.
Koronavirüsü gizleyen Türkiye bir sabah salgınla uyanabilir
Covid-19 geçtiğimiz iki hafta içerisinde G. Kore İtalya ve İran’da salgın haline gelirken başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupa’nın bir çok ülkesinde ABD’de ve Amerika kıtasında hızla yayılmaya başladı. Virüs vakası tespit edilen ülke sayısı 115’e yükseldi. [1]
Virüsü küçümseyenler Çin’in aldığı önlemleri abartılı bulanlar “virüs sadece sarı ırkı etkiliyor” diyerek sözümona halk arasında paniği engellemeye çalışanlar yanıldılar. Bu ülkelerden bir tanesi olan İran’da virüs üst düzey bürokratlar ve milletvekilleri arasında da görülmeye başladı ve ölümlere neden oldu. [2] İran Parlamentosu’nun %8’ine virüs bulaşmış durumda.
Turizm sektörünün etkilenmesini istemediği için başlangıçta virüsü gizleyen ve önlem almakta geç kalan İtalya geçtiğimiz günlerde bir çok şehrini karantina altına almak zorunda kaldı. Virüsü küçümseyen ve gerekli önlemleri almayan Trump’ın ülkesinde de yeni vakaların sayısı hızla artıyor üstelik bu ülkede sigortası olmayanlardan virüs testi yapılması için yüksek ücretler istendiği haberleri geliyor.
Türkiye halkının kuşkularının yerinde olduğu kısa bir süre sonra malesef ortaya çıkacak
Suriye hariç bütün komşularında virüs vakası tespit edilirken Türkiye’de tek bir virüs vakası tespit edilmemiş olmasına bir çok insan kuşku ile yaklaşıyor. Duruma kuşku ile yaklaşanlar suçlu ilan ediliyor panik yaratmakla suçlanıyor. Ancak kuşkuların olması ve bu kuşkuların yerinde olması gayet normal.
Nedenlerini kısaca özetlersek:
1. Virüs Türkiye dışında 115 ülkeye yayıldı. Türkiye hem turizm mekanı hem de bir ülkeden başka ülkeye seyehat edenlerin transit olarak kullandığı yoğun hava trafiği olan ülkelerden bir tanesi. Özellikle Çin tatili dönemlerinde Kapadokya Çinli turistlerin uğrak mekanı. Türkiye’nin komşusu İran salgının merkezlerinden biri ve bu ülkede salgın çok geç tespit edildi. Yani sınır kapıları kapanana kadar virüs çoktan komşulara taşınmıştı.
2. Türkiye’de virüsün testi ile ilgili sağlık bakanlığı tekeli var. Hastanelerde ve sağlık ocaklarında test kiti mevcut değil ve test kiti sağlanmıyor. [3] Virüs testi sadece sağlık bakanlığı kontrolündeki birkaç referans labrotuarında yapılıyor ve şüpheli vakaların örneklerini buralara gönderen doktorların gelen “test negatif” yanıtı karşısında elleri kolları bağlı. Oysa ki böylesi bir durumda erken teşhiş çok önemli olduğundan bütün hastanelere test kitleri temin edilmesi gerekirdi.
3. Virüsle ilgili haber yapanlar haklarında yasal işlem yapılmakla tehdit ediliyor. Durumu ortaya çıkartacak nitelikteki gazeteciler ya çoktan cezaevinde ya da baskı altında. Saray medyası virüsle ilgili haber yapmıyor.
4. Her ne kadar ateşkes ilan edildiyse de Türkiye bir savaşın merkezinde. Virüs vakalarının ortaya çıkması hem bu savaşın içeride daha fazla sorgulanır hale gelmesine neden olurdu hem de diplomatik alanda zayıflığa. . Rusya ile idlib konusundaki diplomatik mücadele henüz sonuçlanmadı öte yandan Yunanistan’la mülteci krizi devam ederken virüsün varlığı Türkiye’nin pek işine gelmezdi.
5. Türkiye’nin başında atacağı adımların sonuçlarını hesap etme yeteneği ortadan kalmış bir iktidar var ve bu iktidarın halka karşı gerçekleri açıklama konusundaki sabıkaları ortada.
Biz bütün bu nedenlerden dolayı kuşkulanıyoruz. Kuşku duymayanların da aklından kuşkulanıyoruz. Fakat böyle bir durumun uzun süre gizlenemeyeceği de ortadadır. Vakaların gizlenmesi önlemleri arttırmayı geciktirir. Önlemler gecikirse virüs sessiz sedasız yayılır ve salgın olarak kontrol edilemez bir şekilde ortaya çıkar. İşte Türkiye’nin böyle bir durumla karşı karşıya kalmasından endişe duyuyoruz.
AKP Hükümeti insanları suçlamayı bırakarak şüpheleri ortadan kaldırmak için tüm hastanelere test kitleri temin etmelidir. Bu sadece süpheleri ortadan kaldırmak için değil hastalığın hızlı tespit edilmesi için de gereklidir. Eğer gerçekten Türkiye’de virüs yoksa AKP’nin hırçınlığı niye? Korkacağı bir şey olmaması gerekmez miydi?
Dünya Çin örneğini izlemek zorunda
Virüs salgınının Çin’de resmi kabulünün gecikmesi üst makamlara gerekli verilerin zamanında aktarılmasının engellenmesi alınması gereken tedbirleri geciktirirken yetkilileri işin içinden kolaylıkla çıkamayacakları bir tablo ile başbaşa bırakmıştı. Neyseki kısa bir sürede iyi bir planlama ile atılan adımlar durumun kontrol altına alınması ile sonuçlandı.
Peki Çin nasıl önlemler almıştı maddeler halinde hatırlayalım:
1. Güvenlik alarm seviyesinin en üst dereceye çıkarılarak virüse karşı toplumsal bir savaş ilan edildi.
2. Salgının merkezindeki yer olan Wuhan ve çevre illere giriş çıkış durduruldu diğer tüm yerlerde insanlardan evlerinde kalmaları istendi.
3. Karanti hastaneleri oluşturuldu mevcut vakalar toplumdan izole edilerek tedavi edilmeye başlandı.
4. Pozitif vakaların yakın temasları tespit edilelerek gözetim altına alındı.
5. Şüpheli vakalar karantina altına alındı.
6. Hastalıkla mücadele eden sağlık personelinin güvenliği sağlandı.
7. Başta Wuhan şehrinin ve karantinada kalanların morallerinin yükseltilmesi sağlandı ön saflarda savaşan sağlık personeli onurlandırıldı motive edildi.
8. Virüsün genom yapısının hızlıca tespit edilmesi dünya ile paylaşıldı.
9. Hastalığa daha hızlı teşhis koyma yöntemleri geliştirildi.
10. Eski tecrübelerden yola çıkarak tedavi yöntemleri hızlıca geliştirildi yaygınlaştırıldı.
11. Toplum virüsün bulaşma yollarına karşı bilinçlendirildi tüm yayın olanakları bu konuda seferber edildi.
12. Toplumun mobilizasyonu kısıtlandı toplu aktiviteler durduruldu.
13. Medikal mazzeme ve temel ihtiyaç maddeleri üretenler dışındaki çalışma hayatı kısıtlandı (şu an önemlerle birlikte %95’in üzerinde tekrar başlamış bulunuyor)
14. Toplu taşıma durduruldu yavaşlatıldı yolcu yoğunluğu azaltıldı.
15. Klasik eğitim/öğretim durduruldu internet üzerinden eğitime geçildi.
16. Toplumsal alanlarda maske kullanılması zorunlu hale getirildi.
17. Tüm bina giriş çıkışlarında toplu taşımada ateş ölçümü yaygın hale getirildi.
18. Caddeler sokaklar binalar günlük dezenfekte edilmeye başlandı.
Yeni problem: İthal Virüs
Bütün bu önlemlerin sonucunda Çin’deki pozitif vaka artış hızı oldukça yavaşladı. Bugünlerde iki haneli rakamlara düştü. Son üç gün içerisinde kayıtlara geçen yeni vaka sayısı sırası ile 44 40 ve19 olarak kaydedildi [4]. 59.982 hasta iyileştirilerek taburcu edilirken aktif olarak 17.802 hastanın tedavisi devam ediyor. Wuhan’da yapılan yeni hasteneler artık ihtiyaç kalmadığı için tasfiye edilmeye başlandı. Alınan tedbirler de göz önüne alındığında başlangıçta salgının merkezi olan Çin bugün hastalığa yakalanma ihtimali en düşük ülke haline geldi. Şimdilerde ise Çin’deki en büyük sıkıntılardan birisi ithal virüs. Gerek Çin vatandaşı gerek yabancılardan yurtdışından Çin’e giriş yapanlarda virüs vakaları tespit edilmeye başlandı. Çin’deki yeni virüs vakalarının bir kısmını bunlar oluşturuyor.
Çin’in yöntemlerini izleyen G. Kore de virüsün yayılmasında aşama kaydetti
Birçok ülke genellikle virüsle ilgili bekleyelim görelim yaklaşımı benimsedi. Gerek halkta panik yaratmamak adına gerekse de ekonomilerinin sarsılmadan devam etmesi adına radikal önlemler alınmaktan kaçınıldı. Fakat virüsle bu şekilde mücadele edilemeyeceği kısa süre içerisinde anlaşıldı. Öncelikle G. Kore Çin deneyimini izlemeye başlarken salgını kontrol altına alma yolunda önemli ilerleme kaydetti. G. Kore’de hastalığın artış hızı azalma eğilimine
girdi. Virüsten en çok etkilenen ülkelerin başında ise İtalya geliyor. İtalya da bir kısım şehrinde karantina uygulaması başlatarak durumun ciddiyetinin farkına vardığını gösterdi.
İnsan Sağlığı mı özgürlükler mi?
Virüsün yayılmasının önlenmesi radikal önlemler alınmasını gerektiriyor. Çünkü virüs oldukça bulaşıcı ve aynı zamanda yaşattığı sağlık problemleri açısından tehlikeli. Hafif semptomlarla da atlatabilirsiniz fakat çoklu organ desteği ile de tedavi edilmek durumunda kalabilirsiniz. %2-3 ihtimalle de ölebilirsiniz. Virüsün yaşlıları daha çok etkilediği söylenerek rahatlama sağlanıyor yaşlılar ölünce sayılmıyor mu? Dolayısı ile “bulaşsın bağışıklık
kazanırız geçer” diyebileceğimiz bir cinsten değil. Aşının da piyasaya sürülmesi için bekleyecek zaman yok kaldı ki milyarlarca insanı aşılamak da o kadar kolay olmasa gerek. O halde virüsle başa çıkmanın geriye kalan tek çıkar yolu “son kalan virüs de yok edilinceye dek” önlemleri genişletmek. Şu an bir çok ülke bunu yaşayarak tecrübe ediyor. Çin durumu kontrol altına almış olmasına rağmen halen tedirgin ve önlemlerini gevşetmiyor.
Özgürlükler asla vazgeçebileceğimiz bir şey değil ancak özgürlükler sadece kendi hayatınızı değil başkalarının hayatını da tehlikeye atacak nitelikteyse çok açık ki bu durumda güvenlik ve sağlık öncelikli hale gelir. Bu vesile ile maske tartışmasına da kısaca girelim.
Türkiye halkı maske konusunda yanlış yönlendiriliyor
Türkiye’de bazı doktorlar maske takmanın gerekli olmadığını sadece hastanelerde medikal personelin veya hasta olanların takması gerektiğini N95 tip maskeler dışındaki maskelerin koruyucu olmadığını dillendiriyor. Çin’de ise toplumsal mekanlarda maske kullanmak zorunlu. Hatta önceki gün Dongguan’da bir kişi maske kullanmadığı çevresindeki uyarıları dikkate almadığı ve bir polis memuruna saldırdığı için 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. [5]
Türkiye’de önemsizleştirilen maske Çin’de neden bu kadar önemli?
Öncelikle N95 dışındaki maskelerin hastalıktan korumadığı söylentisi yanlış. SARS döneminde yapılan bir araştırmada N95 tipi maskenin 0.3 mikron ebatındaki aerosol partikullerini %95 oranında geçirmediği medikal maskelerde bu oranın %90 gazlı ve tek katlı pamuklu maskelerde ise %50 ve 68 olduğu saptanmış [6]. Dolayısı ile en kötü maskeyi kullanmak bile hastalık bulaşma riskinizi önemli oranda azaltıyor. Fakat bu kadar değil.
Maske kullanmak elinizi ağız ve burun çevrenize götürmeyi de azaltıyor. Bunun dışında toplumda herkesin maske kullanması zorunluluk haline geldiğinde potansiyel hastaların hastalığı yayması da engellenmiş oluyor. Sadece hastalar kullansın denildiğinde hasta olanlar ayrımcılığa uğrayacaklarını tecrübe edeceklerinden kullanmak istemeyebilirler. Örneğin grip belirtileri gösteren bir kişi marketten alışverişe gittiğinde burada ne işin var diye bakan gözlerle karşılaşacaktır. Daha da önemlisi hasta olduğunu bilmeyenler. Bir kısım insanın Covid19 taşıyıcısı olduğu fakat herhangi bir semptom göstermediği biliniyor ve bu kişiler virüsü bulaştırabiliyorlar.
Dolayısı ile virüs vakalarının var olduğunun bilindiği yerlerde herkesin maske kullanması oldukça önemli bir tedbir. Çin’de çalışma hayatının başlaması ve insanların birbiri ile temasının artmasına rağmen hastalığın yayılamaya devam etmemesinin en önemli nedenlerinden biri sokaktaki her insanın maske kullanıyor olması olmalı.
Maskenin nemden dolayı virüs için bir barınma yeri olacağı söyleniyor. Doğrusu ise nem arttıkça maskenin izolasyon oranının düşüyor oluşu. Bu nedenle maskenin en fazla 4 saat kullanılması tavsiye ediliyor. Ortalama bir insanın bir gün içerisinde maske kullanması gereken süre 4 saati geçmeyeceği için günde bir maske değiştirmek yeterli görünüyor.
Virüs dünyada başka bir tartışmayı ateşlemeli
Virüs dünya ekonomisini alt üst edecek. Başta havayolu şirketleri turizm ve eğlence sektörü futbol endüstrisi fuarcılık sektörü insanların toplu aktivite içerisinde olduğu her türden sektörün büyük bir krizin içerisine yuvarlanması bir sürü insanın işsiz kalması süpriz olmayacak. Neoliberal politikalar kazanılmış sosyal hakları gün geçtikçe ortadan kaldırmıştı. Yakın zamanda insanların bırakın tedavi edilmesi test edilmek için bile olanak bulamayacakları dramatik bir tabloyu yaşayacağız. Kapitalizm insanları topraklarından koparıp büyük şehirlerde dört duvar arasına yerleştirmişti. Şimdi o büyük şehirler salgın hastalığa yenik düştü. Büyük insanlığı işsiz kalacağı buna rağmen o dört duvarın kirasını ödemek zorunda olacağı yakın bir gelecek bekliyor. Öyle ki belki de karantinada kalması gerekeceği için istese de bırakıp gidemeyeceği bir dört duvar.
Dünya Çin’in yöntemlerini izlemek zorunda diyoruz fakat bu o kadar kolay değil. Birçok devletin salgın sorununu çözmekte yeterli olamayacağına tanık olacağız. Bir çoğu daha teşhis yapabilmekten aciz. Gelişkin bir sağlık altyapısına sahip değiller. Virüsün kontrolü radikal önlemler almaktan planlı ve koordineli olmaktan ve alınan kararları uygulayabilir olmaktan geçiyor. Örneğin sağlık kurumları ulaşım çalışanları yerel yönetimler kargo şirketleri vb. organize bir şekilde çalışmak zorunda. Çin yönetimi yönetim biçimindeki farklılıklarından ötürü özel sektörüne diş geçirebiliyor gerektiği zaman kontrol edebiliyor. Fakat başka kaç ülke bunu yapabilme yeteneğine sahip? Bu tablo neoliberal politikaların bir kez daha çöküşü anlamına gelecek. Eskiden toprağını ekip biçerken otoriteye görece daha az bağımlı olan insanlık şimdi dört duvar arasında çaresizce kendisine erzak getirilmesini bekleyecek. Fakat o erzak belki de gelemeyecek.
İnsanları metropollerde yoğun binalarda daracık alanlarda dip dibe yaşamaya mecbur bırakan sistemin yarattığı sorunlar karşısında darmadağın olacağını göreceğiz. Devletlerin bıraktığı boşluklar ya yıkımlarla sonuçlanacak ya da bir başkaları tarafından doldurulacak. Dünyayı bekleyen büyük krizin insanlık adına yeni bir tartışmayı ateşleyerek büyük bir fırsata çevrilmesi umuduyla. .