Tuncay Erciyes / 18.02.2020
RUHSAL MESAJLAR; müritlerin iddia ettiği gibi,
İSPATA İHTİYACI OLMAYAN HAKİKATLAR MI?
Bu soruyu yanıtlamadan önce ATATÜRK’ÜN 1937 yılında TBMM’ni açarken yaptığı
konuşmada kullandığı ‘DOGMA’ kelimesinin anlamını öğrenmek yararlı olur.
DOGMA; Bazı Dini Tarikat ve Cemaat liderlerinin, zamane Medyumlarının ve tabii tüm müritlerin “İSPATA İHTİYACI OLMAYAN HAKİKAT” diye tarif ederek sanki Yaratan katından gönderilmiş bilgi gibi izlenim oluşturarak DOĞRULUĞU ARAŞTIRILMADAN İNANILMASI istenilen, kerameti kendinden menkul iddialardır.
Bilimin ispat etmediği bir iddiayı, sırf Spritüel Guru veya Tarikat Şeyhi ya da Cemaat Lideri söyledi diye ‘ispat gerektirmeyen HAKİKAT’ olarak niteleyip inanmak, aklını tatile çıkarmış DOGMATİK düşünen bir MÜRİT olmaktır.
DOGMATİZM; İleri sürülen düşünce ve ilkeleri araştırmadan, kanıt aramadan, incelemeden, eleştirmeden, tartışmadan, sırf bir yetkeye (örneğin Kutsal kitaba, Hadis’e ruhsal mesaja, Cemaat Liderine, Spritüel mesaja) bağlandığı için doğru ve mutlak HAKİKAT SAYAN bir ANLAYIŞTIR.
Bu nedenle DOGMATİZM her devirde ilerlemenin, GELİŞMENİN KARŞISINDA durmuştur.
Dogmatizmin zorunlu sonucu ZORBALIKTIR. Özellikle ORTA ÇAĞDA dogmatizm zirve noktasına ulaşmıştır; deneylerle kanıtlanamayan kurallar, ENGİZİSYON işkenceleriyle kanıtlanmaya çalışılmıştır. Örnek vermek gerekirse, dogmatik düşünme, masum kişinin ATEŞE ATILSA BİLE YANMAYACAĞI inancına varmış, bundan da ateşe atılınca yanan kişinin SUÇLU olduğu sonucu çıkarılmıştır.
Bazıları, bilimim kanıtladığı bilgileri içerse de Medyumların aldığı SPRİTEL MESAJLARIN tümü DOGMATİKTİR, hiçbiri ispata dayanmaz.
Dogmatizme ilkel inançlardan modern bazı felsefi sistemlere kadar her yerde rastlanabilir. Belirgin biçimde çıkışı TANRI’NIN SÖZÜ kavramı ile olmuştur. Dogmalar, genellikle DİNLERİN değişmez gerçeklik HAKİKAT olarak ileri sürdükleri ve bağlılarından, tartışmasız inanılmasını istedikleri DİNSEL BİLGİLERİ dile getirir. Örneğin Tevratta yer alan Tanrı RAB’bin Evreni 7 GÜNDE yarattığı sonra da ADEMİ çamurdan ve HAVVA’YI da Adem’in kaburgasında yarattığı bilgisi bir DOGMADIR.
Dogmatizmin örnekleriyle yalnızca din alanında değil, pek çok alanda, hatta BİLİM alanında da karşılaşılmıştır. Geçmiş çağlarda bilimciler DÜNYANIN DÜZ OLDUĞU DOGMASINDA ısrar etmişlerdi. Daha sonra da Dünya’nın evrenin merkezi olduğu dogmasında ısrar etmişlerdi.
Ancak şunu da vurgulamak gerekir ki bilimdeki dogmaları yine BİLİM İNSANLARI ortadan kaldırmışlardır. Bilimin herhangi bir Dogma ya da inanç sisteminden en temel ve en önemli farkı DİYALEKTİK düşünce sistemini içinde barındırması, gözleme, deneye dayanmasıdır.
Deney, gözlem içermeyen MANTIK oyunları ile; bir şeyi olduğundan başka bir şey gibi tanımlayarak YANLIŞI DOĞRU, DOĞRUYU YANLIŞ yapmak mümkün değildir.
MANTIK üzerinde çalıştırıldığı VERİ TABANI ÇÖPLÜKSE ÇÖP ÜRETİR.
BİLİMİ kullanmadan, GÖZLEM ya da deneye başvurmaksızın, sadece MANTIK (akıl yürütme) veya SEZGİYLE ya da bir MEDYUMUN bedensiz varlıklardan (Ruhlardan, Cinlerden) aldığı MESAJLARDAN gerçek Dünyaya ilişkin DOĞRU BİLGİLER elde edilemez.
Zamanımızdan 2500 yıl önce, Sidharta Gotama BUDDHA bu gerçeği aşağıdaki sözleriyle veciz bir şekilde dile getirmiştir;
Buddha dedi ki: İNAN(MA)
Ne bildirilenlere yalnızca bildirildi diye,
ne hadislere yalnızca saygın geçmişlerinden dolayı,
ne yalnızca söylentiden ibaret olan söylentilere,
ne yalnızca bilge kişiler yazdı diye bilge kişilerin eserlerine,
ne bir esinlenme anımızda bize melekler tarafından iletildiğine inanmaya eğilimli olduğumuz hayallere,
ne keyfi varsayımlardan çıkarılan sonuçlara,
ne mantıksal-nedensel bir ilişki mevcutmuş gibi görünen şeylere,
ne de öğretmenlerimizin ve rehberlerimizin salt otoritesine İNANMA.
Fakat ne zaman ki sen, herhangi bir şeyi; GÖZLEYEREK, inceleyerek, sebebini anlayarak ve BÜTÜNÜN İYİLİĞİNE ve hayrına olduğu sonucuna varırsan… İşte onu kabul et, onunla yaşa ve İNAN” Buddha (Anguttara Nikaya Cilt I, 188-193 RTS ED)
MANTIK NEDİR, DOĞRU NASIL BULUNUR başlıklı yazımda ayrıntılı bilgi mevcuttur.Bakınız:
https://m.facebook.com/notes/tuncay-erciyes/mantik-nedir-do%C4%9Fru-nasil-bulunur/10156197634105201/
Binlerce kitap okuyan Bilge ATATÜRK hayatının hiçbir döneminde Dogmaları rehber edinmemiş, “HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT (En gerçek yol gösterici) İLİMDİR, FENDİR. İlim ve fenden başka yol gösterici aramak GAFLETTİR (dikkatsizliktir), DALALETTİR (yanlışlıktır), CEHALETTİR (Bilgisizliktir)” demiş ve 1937 yılında TBMM’ni açarken yaptığı konuşmada, (Bakınız: https://youtu.be/uZjlLKa4Xfs )
*
“Bizim prensiplerimiz, GÖKTEN İNDİĞİ SANILAN kitapların DOGMALARI İLE asla BİR TUTULMAMALIDIR. Biz ilhamlarımızı GÖKTEN ve gaipten DEĞİL doğrudan doğruya HAYATIN İÇİNDEN almış bulunuyoruz”
diyerek EGEMENLİĞİ kutsal kitaplardan yani, Tanrı adına ülke yöneten, adalet dağıtan Din adamlarının elinden alıp TÜRK MİLLETİNE vermiştir. Ve bu sözleriyle aynı zamanda LAİKLİĞİN tanımını yapmış, bazı AKP’li ve Sosyal Demokratlarca iddia edildiği gibi, Laikliğin Din ve vicdan özgürlüğünden ibaret olmadığını, DEVLET İŞLERİNİN herhangi bir DİNİN KABULLERİNE GÖRE DÜZENLENMEMESİ demek olduğunu açıklamıştır.
Çağını aşan bu cesur söylemi ancak Milletini kendinden çok seven bir lider söyleyebilir.
Işıklar içinde uyu Atam.
Sana minnettarız.
Tuncay Erciyes