ORTADOĞU’DA SAVAŞ VE SATRANÇ * İSRAİL ASKERİ DOKTRİNİ’ NE GÖRE

Ahmet Kılıçaslan Aytar / 09.10.2019
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com

İSRAİL ASKERİ DOKTRİNİ’ NE GÖRE


2020 ABD Başkanlık Seçimine hazırlanan Başkan D.Trump’ın Ortadoğu vizyonu;

1- Rusya ile rekabeti koordinasyonla geliştirerek bir ABD-Rusya ortaklığıyla,
2- İslamcı İdeoloji ve IŞİD benzeri İslamcı terör örgütlerini ortadan kaldırmak,
3- Bu ortaklıkla Suriye krizine siyasal çözüm bulmak,
4- Yeni Suriye’nin kurulması ortak girişiminin başarıya ulaşması için baltalama çabalarının uluslararası kamuoyu iradesinin açık ihlali olacağı kararlılığını göstermek,
5- Bu başlıklardan bağımsız olarak “İki Devletli Çözüm” başlığında Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması,
6- Bu sırada tarafları barışa ivmelemek ve İsrail- Filistin Barışı’nı sağlamak,
7- İran’ın nükleer bomba kullanma olasılığını engellemek üzerine kuruludur.

*
Küresel Liberal Sistemin sadece Orta Doğu’da bunca çözülmesi gereken sorunların ortasında. Erdoğan ilgili Sistemin;

1- Hukukun üstünlüğü:
2- İnsan hakları ve azınlıklara saygı:
3- Demokrasiyi garanti altına alan kurumsal istikrar,
4- İşleyen bir pazar ekonomisi:
5- Siyasi, ekonomik ve parasal birlik amaçlarına bağlılık ve daha nice esaslarına uymuyor.

*
Üstelik ağırlıklı olarak İslam din ve gelenekleri ile uyumlu bir ekonomik ve siyasi düzeni teşvik etmesi küresel bir rahatsızlık yaratıyor. Ülke ekonomisi can çekişirken, durmaksızın bölgesel güç dengelerini karıştırıyor.

*
Erdoğan Suriye rejimine isyan eden Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Operasyonları ardından, Astana sürecinde alınan kararla İdlib de-eskalasyon bölgesinde;

1- Suriye’de İsrail lehine kurtarılmış Sünni Arap Bölgeleri kurulması,
2- Rejimin savaş alanını daraltması,
3- Rejimin muhalefete karşı birden fazla cephede savaşan güçlerini yeniden toparlaması,
4- Rusya ve İran’ın desteği ile topraklarını özgürleştirmesine destek olma görevi aldı.

*
Ama bu görevi, Suriye toprak bütünlüğü ve bölgedeki nufusunun artacak olmasıyla sağlayabileceği bir strateji ile yürüttüğü görüntüsünde, Aslında;

1- Bölgeye çok sayıda Sünni Arap taşıyacak ve yeni bir demografik yapı oluşturacak,
2- Böylece Türkiye’nin güvenliğini tehdit ettiğini iddia ettiği Suriye Demokratik Güçlerine ( SDF) bağlı Kürt direniş örgütü Halkın Koruma Birlikleri’ni (YPG) etkisizleştirerek,
3- Yeni Suriye Devleti’ni de her an baskılayabilme stratejisinde oldu.

*
O sırada ABD’nin Irak’ın İslam Devleti’ne ve Levant’ta İŞİD’e karşı birlikte savaştığı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDF) Kürt savasçıları, Kendilerini NATO’nun en büyük ikinci ordusu Türkiye’den daha iyi bir alternatif olarak sunmayı başardı. Erdoğan bu başarıyı, “Dost ve müttefik kabul ettiğimiz ülkeler, terörün her türüne karşı açık ve net bir tavır sergilemelidir”diyerek mütemadiyen protesto etti. PYD ile arasında “diyalog, temas, arabuluculuk” gibi yaklaşımlarını reddetti.

*
Nihayet geçen hafta sonu Suriye’de ABD’nin desteklediği SDF’ye bağlı Kürt güçlerine saldırma tehditinde bulundu ve gerginliği yükseltti. Suriye’yi işgal etmenin başlangıcı olarak Akçakale- Ceylanpınar arasında 120km. boyunca ve 32 km. derinlikte bir güvenli bölge kurmanı sözünü verdi

*
7 Ekim’de ABD Başkanı D.Trump Suriye’deki Kürtler için bir sürpriz de bulundu:
Türkiye’nin planladığı operasyonla kuzey Suriye’ye ilerleyeceğini bildirdi. Ancak Pentagon, Türkiye’nin kuzeydoğu Suriye’deki tek taraflı askeri harekatının “kabul edilemez” olduğunu  yineledi. Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirebileceği “koordinasyonsuz” herhangi bir operasyonun ABD’de büyük endişeye neden olacağını belirtti;

Yani Türkiye’nin orantısız güç kullanmasına yasak getirildi. Pentagon kuvvetlerinin “operasyona katılmayacaklarını” ve ” operasyon alanında olmayacaklarını” açıkladı. Operasyonlar sırasında Türkiye’ye hiçnir enformasyon sağlanmayacaktır. Nitekim ABD birlikleri Fırat’ın doğusundaki alanda “savaş koreografisiyle” düzenlenen, dolayısıyla Türkiye’nin ateş gücü yayını sınırlayan 18 üsse çekildi. ABD, Kürtlerin esiri olan İŞİD savaşçılarının sorumluluğu da Türkiye’ye verdi! Trump, bu kriterlere uyulmaması halinde Türkiye ekonomisini yok etmekle tehdit etti.

*
ABD’nin Suriye’den çekilme ve Türkiye’ye kuzey Suriye’de askeri operasyonu mümkün kılan sürpriz kararı, Suriye’deki ABD müttefiki Fransa, İngiltere ve özellikle de Kürtler arasında ihanet olarak görüldü. İsrail, ABD’nin Orta Doğu’daki uzun vadeli politikaları hakkında bir çok soruyu gündeme getirdi. Sorular Kudüs: Golan Tepeleri: İsrail- Filistin Barışı: bu anlaşmaya destek veren Suudi Arabistan, Mısır gibi Sünni Arap ülkeleri, İsrail’in düşmanı İran ve uluslararası her platformda İsrail’e hakaretler düzen Türkiye ile ilgilidir.

*
Şimdi İsrail’de bir kısım insan; Irak’tan Mısır’a, Körfez’de bir kaçış olacağını, İsrail’in doğu Suriye’de artık “Türkiye, Avrupa, Rusya, İran, Irak, Rusya” ile uğraşacağını, İsrail topraklarının Kürtlerin elinde tutuklu bulunan İŞİD saldırılarına maruz kalacağını düşünüyor.

*
Ancak on yıllar boyunca Orta Doğu’da ABD politikasının her zaman tutarlı olmadığı,Buna rağmen tutarlı olan tek şeyin İsrail’e tam destek olduğu genel kanaattir.

*
Şimdi Suriye’de siyasi çözüm için Cenevre müzkerelerine hazırlanılırken, İsrail;

1- Suriye’de herhangi bir rejim değişikliğinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı,
2- Bu durumda her hâlükârda Suriye ile yapılacak bir barış anlaşmasının Esad rejimi ile yapılacağı,
3- Suriye ile bir barış anlaşmasında mutlak şartlarından biri olarak her iki tarafın birbirlerinin iç işlerine karışmaması olacağı,
4- Bunun için Suriye’nin İsrail’in azınlıkları olan Filistinliler, İsrail’in Suriye azınlıkları olan Kürtler ile ilgilerinin barışçıl olmasının garantisini isteneceği noktasındadır.

*
Zaten Şubat 2018’de Suriye Devlet Başkanı B.Esad, Batılı bir aracı vasıtasıyla İsrail Başbakanı B.Netenyahu’ ya kişisel bir mesaj göndermiş,. Kişisel notunda;

1- Savaş peşinde değilim.
2- Tek istediğim Suriye’yi yeniden birleştirmek ve savaş kalıntılarını yeniden inşa etmektir.
3- Biz egemen bir milletiz. Sınırlarımızı Suriye dışında herhangi bir güç kontrolü altında bırakmayacağız, demiştir.
4- Bu ifade İsrail’in endişelerine karşı Suriye’de savaşan Hizbullah güçlerine İsrail’le olan sınırlarda görev yapmasına izin verilmeyeceğine yönelik bir garanti olarak kabul edilmiştir.

*
Üstelik bu garanti İsrail’in;

1- Çevresinde güvenli bölge oluşturulması,
2- En uzak mesafedeki füzelerin bertaraf edilmesi için düşman devletler sınırları ötesinde koruma daireleri oluşturulması,
Esasına dayanan Askeri Doktrini’ne de işlerlik kazandırmanın bir teminatı olarak görülüyor.

*
Bu noktada İsrail Ordusu, ekonomik yaptırımların sona ermesiyle İran’ın askeri sanayisinde önümüzdeki on yıl içinde önemli ölçüde bir büyüme sağlayacağını, İran’ın seri üretime geçerek üreteceği silahları Hizbullah gibi destekçilerine aktaracağını,
İran’ın nükleer programına devam etmesiyle bölgedeki diğer Arap ülkelerinin de nükleer silahlanma yarışına gireceği ihtimallerinden hareketle; İşbu “Gideon Askeri Doktrini” ile gelecek on yıl içinde zamanını boşa harcamaktan kurtulmayı öngörüyor.

*
Kuzey Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bölge, En uzak mesafedeki füzelerin bertaraf edilmesi için düşman devletler sınırları ötesinde koruma daireleri oluşturulması esasına dayanan, İsrail Askeri Doktrini’nin olmazsa olmaz bir gereğidir.

*
….derken, Türkiye “Barış Pınarı Harekâtı” na başlamış bulunuyor…

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, AKIL FİKİR YAZILARI, DIŞ POLİTİKA, ORTADOĞU ÜLKELERİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *