Yazıya Yorum
Naci Kaptan 21.09.2019
Sayın Süleyman Çelik’in GAZİLER GÜNÜ için yazmış olduğu yazı ne yazık ki toplumumuzun ne kadar duyarsızlaştığını acıtıcı bir şekilde önümüze koyuyor.
Toplumumuz AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte ağır bir kültür ve bilinç kaybı operasyonuna da uğratıldı. Kişisel çıkarlar toplumsal ve milli çıkarlarımızın önüne geçti. Vicdan körlüğü yaşamaya başladık. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” deyişi topluma egemen olmaya başladı. Toplumsal duyarsızlık körlüğü etrafımızı kuşattı. Sayın Çelik’in aşağıdaki yazısı ancak Ulus birliğini ve beraberliğini özümsemiş olanların vicdanlarını acıtacaktır. Geri kalanlar ancak yılan tarafından sokulduğunda akılları başlarına geliyor.
Tarih 18 Eylül, yer Özdilek alış veriş merkezinin cafe-lokanta bölümü. Yemek yiyorum. İçeriye 30 civarında yaşlı, şık giyimli, kravatlı ve ceket yakalarında madalya olan beyfendiler girdi. Kendileri için hazırlanmış olan masalara oturdular. Özdilek Mağazasının bir yetkilisi onları karşıladı. garsonların çoğu bu masalara hizmet ettiler.
İlgiliye kim olduklarını sordum; Aralarında 2 Kore gazisi olmak üzere , çoğunluğu Kıbrıs gazisi olan bir davetli grubu olduğunu öğrendim. Özdilek her sene Ulusal bayramlarımızı mağaza içinde ve bayram süresince etkinliklerle kutlayan bir kurumdur. Gazilerimizi de unutmayarak her sene davet ederek ağırladıklarını öğrendim ve çok mutlu oldum. Yemek yiyenlerin genel ilgisini gözlemledim. İnsanlar bu madalyalı beylerin kim olduklarıyla pek ilgilenmemişlerdi!
Masalarına giderek kendi adıma ve büyük alanda yemek yiyenlerin duyabileceği bir şekilde şahsım ve ülkem adına hizmetleri için teşekkür ederek saygılarımı sundum. Mağaza yetkililerine de teşekkür ettim. Büyük ve yerli sermaye olan saygın bir ticari kuruluş Devletin yapmadığını yapmıştı.
Ülkemizde takma protez bacağının taksidini ödeyemeyen gazimizden protez bacağın icra yoluyla geri alındığı bu zamanlarda daha dün Cumhurbaşkanının sayısı bilinmeyen arabalarına tanesi 20 MİLYON TL!!! olan DÖRT ARABA daha sipariş edildiğini okuduk.
Türkiyemiz işte bu açmazlar arasından savruluyor.
Sayın Çelik Amerika’da gazilere gösterilen saygıdan bahsetmiş, ben de bu konuda katkıda bulunmak isterim;
http://www.merhabahaber.com/bahti-kara-gazilerimiz-15082yy.htm
**Amerikan gazileri dünyanın en ayrıcalıklı gazileridir. ABD’de muharip gaziler için ayrı askeri hastaneleri var. Bu hastaneler gazilere ömür boyu açıktır. 11 Kasım Amerika’da Gaziler Günü’dür. Tüm bankalar okullar, hükümet binaları kapalıdır. Her yerde 11 Kasım’da gaziler için geçit töreni yapılır. Bizde ise sade bir tören yapılır. Amerika’da gaziler ayrıcalıkta parlamenterleri bile geçer. Amerika’da gazilere mor kalpli adam derler. Mor kalpli adamın otomobilinin arkasında plakada mor renkli damga vardır. Bu arabalar ayrıcalıklı muamele görür. Gaziler sıraya girmemek ayrıcalığına sahiptir. Girdikleri yerde saygıyla karşılanır.
**Yunan gazileri de Amerikan gazileri kadar şanslıdır. Ölümü halinde eski muharibin hakları dul eşlere çocuklarına anne ve babalarına ya da yoksul kardeşlerine verilir. Vergilerden ve diğer bir çok görevden gaziler muaftır. Gazinin aylığı 1500 dolardır. Yunanistan’da tüm gazilerin çocuklarına eğitim parasızdır. Muharip gazi hiç bir eğitim fonu ödemez.. Bizde ise gariban gazi özel okula çoçuğunu yazdıramaz. Çünkü parası yoktur fakirdir, fukaradır…
**Fransız gazileri de ayrıcalıklıdır. Eski muharip Gaziler, Fransa’da emekli maaşı alırlar. Bu maaş herhangi bir diğer maaşla birlikte ödenir. Gazi çocukları daha prestijli okula gönderilir gazi çocuğuna daha iyi bir eğitim sağlanır. Gazi dul ve yetim aylığına ek olarak aile harçlığı da alırlar. Bizde ise gazilerin ailesi yokluk içerisinde yaşar…
**Kanada’da eski muharip bakanlığı vardır. Eski muharibin malülüyet aylığı vardır. Kanada’da bir eski muharib aylığı 1240 dolardır. Gazilerin Kanada’da hiçbir sorunları yoktur hepsi mutlu elinden tutulmuş durumdadır. Bizde ise yalnızlığa terkedilen ve sorunlarıyla başbaşa bırakılan gazilerimiz, bütün bu yaşadıklarına dayanamaz ve canına kıyar…
**Avustralya doğru düzgün savaşa girmemiştir ama Muharip Bakanlığı vardır. Nedense Türkiye dışında bütün devletlerin Gazi Bakanlığı var. Her halde bizde gazilerin hiç bir sorunu olmaz diye düşünülüyor olmalılar. Eski muhariplere Avustralya’da emekli maaşı ve bileşik ödenek altında bir maaş verilir. Avustralya’da gazi bir öğretmense ve 3 bin dolar öğretmen maaşı alıyorsa o kadar da gazi maaşı alır. Türkiye’nin 15 katı kadar...
Süleyman Çelik (scelik44@gmail.com)
ULUSAL DUYARLIĞIMIZI KAYBETTİK
Atatürk’e TBMM tarafından “gazi” unvanının verildiği tarih olan 19 Eylül “Gaziler Günü” olarak kutlanmaktadır, daha doğrusu kutlanması gerekmektedir..
Peki biz, gazilerimize hak ettikleri değeri veriyor muyuz?
Ne yazık ki bu soruya “evet” yanıtı veremiyoruz.
ABD de “Gaziler Günü” var: 11 Kasım. O gün Federal tatil günüdür ve tüm kentlerde gazilerin onuruna törenler düzenlenir; gazilerin kahramanlıklarından, özverilerinden övgü ile söz edilir Törenler medyada birinci haber olarak yayımlanır. Bu tarih dışında da her zaman, her yerde, havaalanlarında/ çarşıda/ sokakta vb. kamuya açık her alanda bir gazi görüldüğünde büyük saygı gösterilir, öncelik verilir, hatta alkışlanır.
Dün 19 Eylül idi. Hiçbir televizyon haberinde gaziler gününden, gazilerden söz edildiğini duydunuz mu? Bugünkü gazetelere bakın bakalım bir haber görebilcek misiniz? Biz, kamuya açık alanlarda karşılaştığımız gazilerimize saygı gösteriyor muyuz?
Oysa bizimkiler vatanımızı savunmak, ulusal birliğimizi/ bütünlüğümüzü korumak için canları pahasına savaşırken gazi oldular. Amerikalılar ise vatanlarını savunmak için değil, kapitalist emperyalistlerin dünyayı sömürmesi için Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta vd. yerlerde savaşırken gazi olmuşlar…
Yazıklar olsun, bize; ulusal kimlik bilincimizi yitirmişiz!..
Emperyalistlerin SEVR Antlaşmasındaki amaçlarını gerçekleştirebilmeleri için, ulusal birliğimizi bozmaları, Atatürk’ün kurmak istediği “ulus devlet”imizi yıkmaları/ ülkemizi parçalamaları gerekiyordu. Bunun için önce ulusal kimlik bilincimizi yok etmeli idiler. Bu amaçla yıllarca sistemli bir şekilde çalıştılar. Kendilerine yardımcı olacak hainler bulmakta da güçlük çekmediler. Sonuçta ulusal değerlerimize duyarsız bir toplum olduk.
Askeri birliğin nizamiyesindeki bayrağımız gönderden indirilip yakıldı. Ülkemizi parçalamak isteyen teröristler davul zurna ile karşılanıp otobüslerin üzerinde zafer turları attı. Resmi televizyon kanalının her gün hava durumunu gösterdiği haritasında, ülkemizin doğu ve güneydoğusunu “Kürdistan” sınırları içinde gösteren Barzani, kırmızı halı ile karşılandı; iktidar partisinin kongresinde “Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratıyla alkışlandı. Geçmişte Genç Cumhuriyetimizi yıkmak için devlete isyan etmiş hainler kahramanlaştırıldı/ heykelleri dikildi. İçimizdeki hainlerce, millet olarak “Ermeni katili” olmakla suçlandık/ suçlanıyoruz. Kurtuluş Savaşımızdaki hainler kahraman, kahramanlar hain ilan edildi. Ulusal birliğimizin harcı Atatürk’e ve annesine açıkça en ağır hakaretler edildi vs. vs. Hiçbirine, ulusça ayağa kalkıp gerekli tepki göstermedik. Hatta “keşke Yunan kazansaydı” diyen hainler devlet katında itibar gördü…
Öyle görülüyor ki emperyalistler epey yol aldılar ve amaçlarına erişmek üzereler…
Televizyonlarda her gün terör haberlerini izliyoruz: “çatışma çıktı ya da EYB patladı; şu kadar şehit, şu kadar yaralı…”
Üzülmeyenler de vardır ama genelde şehitlerimize üzülüyor ama yaralıları umursamıyoruz. Onların ellerine sanki diken battığını sanıyoruz. Oysa çoğu günlerce, hatta aylarca “keşke şehit olsaydık” diyecek kadar büyük acılar, ağrılar çekiyor, ameliyat üstüne ameliyat oluyorlar. Uzun süren tedavinin sonunda hastaneden ağır engelli olarak taburcu edildiklerinde toplumun duyarsızlığı ile karşılaşınca, ömür boyunca sürecek çok daha ağır acılar yaşamaya başlıyorlar…
Gaziler günü nedeniyle özel yazı yazma gereği duyan az sayıdaki yurtsever yazarlar arasında bulunan Sevgili Yılmaz Özdil dünkü yazısında, kendisi de gazi olan Sayın Koray Gürbüz’ün, gazilerin anılarını topladığı “UNUT MAYIN/ Gazilerin Gerçeği” (Kırmızı Kedi Yayınları, 2017) adlı kitabından alıntılar yapmış. Aşağıda bazı örnekler sunduğumuz, gazilerimizin yaşadıklarını ve duygularını anlamak için okuyun…
Yunus Kara: “Sol ayağım kömür olmuş, sağ ayağım diz üstünden kopmuş, üstümde sadece boş palaska kalmıştı. Şimdi haklarımız öylesine kısıtlı ki, istediğimiz protezi bile alamıyoruz, ayağımın canlısını verdim, sahtesini alamıyorum!”
Erol Ayhan: “Karaciğer, bağırsak, böbrek, kalp, ortopedi, beyin, sinir cerrahisi, üç ay içinde 41 ameliyat oldum, bacağımı diz üstünden kestiler, yıllar geçti, hâlâ vücudumdan şarapnel parçaları çıkıyor, biz gazileri biz gazilerden başka kimsenin anlamadığını gördüm.”
Erol Aydın: “Davul zurnayla gittim, koltuk değneğiyle döndüm, bazı insanlar ‘devletten maaş alıyorsun, daha ne istiyorsun?’ diyorlar.”
Erhan Atik: “İnsanların duyarsız olması beni çok üzüyor. Kimi insanlar ‘bana ne, benim için mi vuruldun?’ diyor. Bu cümle beni bitiriyor.”
Fazlı Ersan: “Bir ortama girdiğimizde ‘gaziyiz’ diyoruz, vebalı gibi bakıyorlar. Artık polis bile gaziye saygı göstermiyor.”
Cengiz Özerden: “Belediye otobüsüne bir kere bindim, otobüs şoförü ‘geç geç bedavacı’ dedi, bir daha belediye otobüsüne binmedim.”
Bektaş Oruç: “Şehit için isyan etmiyorsun, gazi için isyan etmiyorsun, ‘bu çocuk 20 yaşında kör olmuş, kolu bacağı kopmuş’ demiyorsun, ne yapayım böyle halkı, ne yapayım böyle devleti!”
Yazının tamamı için Yılmaz Özdil’in yazısını, https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/senede-bir-gun– , gazilerin tümünün duygularını öğrenmek için Gazi Koray Gürbüz’ün “UNUT MAYIN” kitabını okuyun…