cumhuriyet.com.tr / Necdet Pamir / 16 Haziran 2019
Akdeniz’de tek başına
Son dönem yaşanan enerji savaşlarını
değerlendiren Pamir, eksen kaymasına işaret etti.
Doğu Akdeniz’de yaşanan enerji paylaşım savaşı son günlerde sürekli yeni bir boyuta taşınıyor. Son olarak Kıbrıs Rum Kesimi, daha önceden de yaptığı tek taraflı ihalelere bir yenisini ekledi. Rumlar, Amerikalı Noble şirketi ile Afrodit bölgesini kapsayan 9 yıllık bir anlaşma imzaladı. Bu adımın hemen ardından “skandal” olarak nitelenen bir karara imza atan Rumlar, Türkiye’nin Fatih Sondaj Gemisi’nde çalışan personeli ve Türkiye Petrolleri Anonim Şirketi (TPOA) ile çalışan şirket yetkilileri hakkında tutuklama kararı çıkardı. Türkiye ve KKTC karara tepki gösterdi. Enerji Politikaları Uzmanı ve CHP Enerji Komisyonu Başkanı Necdet Pamir, Türkiye’nin ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki durumunu Cumhuriyet’e değerlendirdi.
‘Sopa havuç stratejisi’
Kıbrıs Anayasası’na göre Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumların eşit haklara sahip olduğunu ifade eden Pamir, “Her ne kadar sadece Türkiye tanıyor görünse de burada Kıbrıslı Türklerin Rumlarla eşit hakları var. Ama ne yapıyor Rumlar? Yıllardan bu yana tek taraflı olarak bu sahaları ihaleye çıkarıyorlar. Sanki tüm o zenginlikler sadece kendilerine aitmiş gibi kararlar alıyorlar. Oysa, uluslararası hukuka göre burada hem ihaleye çıkma sürecinde hem kaynaklar bulunduktan sonra bunların nasıl kullanılacağı, baştan itibaren birlikte planlamak ve uygulamak durumu var. Ama fiili bir durum yaratıyorlar ve bunu sopa ve havuç gibi bir stratejiyle dayatıyorlar Kıbrıs Türk toplumuna” dedi.
Müslüman Kardeşler odaklı dış siyaset anlayışı
Türkiye’nin Müslüman Kardeşler odaklı bir dış politika izlediğini ve bundan dolayı Doğu Akdeniz’i çevreleyen kıyıdaş ülkeler karşısında tek başına kaldığını belirten Pamir, “Türkiye, Filistin’e karşı tek başına kalmış bir devlet konumunda” dedi. Pamir, şunları kaydetti: “Doğu Akdeniz’i çevreleyen Suriye, Lübnan, Mısır, İsrail, Libya gibi ülkeler bir araya gelmişler, Türkiye’nin kabul etmediği, Türkiye’nin çıkarlarına uygun olmayan, hatta bazen Mısır örneğinde olduğu gibi Mısır’ın çıkarlarına bile ters gelen anlaşmaları Rumlarla imzalamışlar. Eğer karşı taraftaki devletle bu 200 mil olan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) örtüşüyorsa ya da çakışıyorsa, BM’nin Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre bir netice alınır. Burada iki taraf bir araya gelir -ama Türkiye bu sözleşmeye taraf değil- ya da hakkaniyete uygun biçimde kıyıdaş devletler kendi aralarında bu anlaşmayı imzalarlar. Ama Türkiye dış politikası nedeniyle tamamen yalnızlaştığı için diğer üye devletler senin çıkarlarına pek de uygun olmayan MEB anlaşmaları imzalıyorlar. Bu senin haklarını ortadan kaldırmaz ama yapayalnızsın, her attığın adımda koca bir birliktelik görüyorsun.”
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bugüne dek ya yetersiz arama yaptığını ya da yanlış yerlerde arama yaptığını ifade eden Pamir, “Alanya-1 hemen Alanya açıklarındaydı ama ikinci lokasyon Finike-1 denen bizim çok uzun zamandır olması gereken yer diye savunduğumuz, Kıbrıs açıklarında, Sakız Adası’nın dibinde, BAF’ın yaklaşık 70-75 kilometre batısında. Rumların, Yunanların, AB’nin ve ABD’nin Türkiye’ye ‘ayar vermeye’ çalıştığı, tepki gösterdiği bir noktada yapılıyor. Buradaki aramalar doğru, geç kalmış ama doğru politika” dedi.
‘Sondajlar devam etmeli’
Pamir, “Finike-1 sondajı Türkiye’ye ait olan ruhsatlar içinde yapılıyor. Burada isteyen istediği kadar konuşsun, Türkiye’nin yadsınamaz hakları var, bunun dışında bir şey hem hukuka aykırı olur hem de açık bir şekilde söylemek gerekirse askeri bir müdahaleye gidilmesi durumunda onun altından kimse kalkamaz. Bütün o Balyoz operasyonlarına rağmen Türk donanması Akdeniz’deki en güçlü donanmadır. Burada tabii ABD ve Rus donanmalarını hariç tutuyorum. Kıyıdaş ülkelerin hepsini toplasan Türk donanması ile baş etmesi mümkün değil. Dolayısıyla caydırıcı güç açısından Türkiye avantajlıdır” görüşünü dile getirerek, Türkiye’nin MEB’inde sondajlara devam etmesi gerektiğini belirtti. Pamir, dış politikada da Mısır’dan başlayarak ilişkilerini düzeltmesi gerektiğini ifade etti.
‘Türkiye Petrolleri zaafa uğratıldı’
Türkiye Petrolleri’nin deneyimli kadrolarının AKP döneminde tasfiye edildiğini belirten Pamir, şunları söyledi: “Bu konuları, özellikle Akdeniz’in derinliklerini, buradaki jeolojik yapıyı çok iyi bilen jeologlar, jeofizikçiler, jeokimyacılar, petrol mühendisleri zorla emekliye sevk edildiler. Türkiye Petrolleri zaafa uğratıldı. Türkiye Petrolleri’nin en önemli kurumlarından biri olan Sondaj Dairesi Başkanlığı tasfiye edildi. Kuyu tamamlama, yani bir kuyu deldiğin zaman eğer orada petrol ya da gaz bulursan o kuyuyu üretime hazırlama anlamında çalışmaları yapacak olan tamamlama grubu da lağvedildi. En basit bir petrol şirketinin sahip olması gereken fonksiyonlar ortadan kaldırıldı. TPOA Varlık Fonu’na bağlandı. Bütün bu yanlışlar hâlâ devam ediyor.” |
cumhuriyet.com.tr / 20 Haziran 2019
Orhan Bursalı / obursali@cumhuriyet.com.tr
Doğu Akdeniz’de başka bir kapan içindeyiz
Doğu Akdeniz’de Kıbrıs açıklarında petrol-doğalgaz aramaya yöneldik ya.. Yine 7 düvel karşımıza dikildi. İktidarın dışarıda ülkeyi soktuğu büyük darboğazlardan biri olarak bu konuyu dördüncü yazı olarak planlamıştım ki Şükrü Sina Gürel aradı. Şükrü Bey eski Dışişleri Bakanlarımızdan. Bundan önceki üç yazı üzerine sohbet ettikten sonra sözü Doğu Akdeniz’e getirdi:
“Orhan Bey çok önemli bir yanlış yapıyorlar Doğu Akdeniz’de.. Öncelikle biz o bölgeyi Münhasır Ekonomik Bölge ilan edecektik, bunu kayıtlara geçirecektik ve sonra petrol aramaya koyulacaktık. Neden Dışişleri bunu yapmadı, anlamıyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneğinde hep önce hukuki olarak davranmak vardır. Şimdi ise her bir petrol arama gemisinin peşine bir de savaş gemisi takmak ve meseleyi tamamen öncelikle askeri zemine kaydırmak zorunda kaldılar…”
Önce bilgi: Münhasır Ekonomik Bölge, “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca bir devletin deniz kaynaklarının araştırılması ve kullanılmasında su ve rüzgâr enerjisi de dahil olmak üzere özel haklara sahip olduğu deniz bölgeleridir.”
Karasuları 12 deniz mili, bunu izleyen bitişik bölge mücavir alan 12 deniz mili ve münhasır ekonomik bölge ise 200 deniz mili olarak kabul edilir. Şükrü Bey’e sordum, peki ilan edeceğimiz bu ekonomik bölge Kıbrıs Rum Kesimi’nin de ilan ettiği ekonomik bölge ile iç içe girerse?
“İşte o zaman ülkeler arası oturup sorun müzakere ile çözülme yoluna gidilir.. Önce yapılması gereken buydu..”
Savaş gemileri hukuku
Ankara’nın yaptığı ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile kıta sahanlığı anlaşması imzalamak oldu. Dünya Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bizden başka tanıyan tek bir ülke yok. Bu konuda başarısızlık var. Lefkoşa tüm Kıbrıs için münhasır ekonomik bölge ilan edince, Türkiye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik alanında petrol araştırmaya başladı.. Nasıl? Savaş gemilerimizin desteğiyle!
Lefkoşa, kendi ekonomik alanı içinde petrol aranmasını suç ilan etti ve gemidekiler için tutuklama kararı çıkardı. Türkiye’yi yönetenler ise “gel de tutukla” açıklaması yaptı. Ve yandaş gazeteler de bunu manşet yaptı. Yunanistan ve Lefkoşa bir adım daha attı ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yaptırım uygulaması için başvuruda bulunacağını açıkladı.
Avrupa Birliği’ne yaptırım başvurusu
Lefkoşa Rum Yönetimi Fransa’ya üs verdi ve onu petrol ve doğalgaz aramalarına ortak yaptı.
Macron, “Türkiye, Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesinde sürdürdüğü yasadışı faaliyetleri sonlandırmalı” dedi.
Erdoğan yanıt verdi: “Birileri kaşını gözünü oynatırsa, biz de bütün fırkateynlerle, uçaklarla beraber gerektiğinde gemilerimizin yanında yerimizi alıp çalışmalarımızı sürdürüyoruz.. Sen ne diyorsun ya, biz buralara kıyıdaşız, Kıbrıs’ta garantörüz. Türkiye garantör, Yunanistan garantör, İngiltere garantör. Sen kimsin?”
Dikkat edin: Karşımızdakiler hukuki zemin içinde politik davranıyorlar. Rumların ekonomik bölgesi diyor… Biz bunu diyemiyoruz çünkü ekonomik bölge olarak ilan etmemişiz. Ama savaş gemilerimizi gösteriyoruz onlara. Rumlar Mısır ve İsrail ile anlaşmış ayrıca. Lübnan da onlarla.. Amerikan şirketleri, Katar ve Fransız şirketleri gaz arıyor Doğu Akdeniz’de.
Derin kıskaç içinde
Türkiye Mısır’la kavgalı, Mursi için cenaze namazları kılıyor iktidar. Kahire Rumlarla işbirliği yapıyor. Avrupa ile kavgalı, Fransa burnumuzun dibinde. Erdoğan iktidarı Doğu Akdeniz’de ne hukuku zorlayabiliyor ne de herhangi bir ittifak politikası izleyebiliyor, ekonomik bölge bile ilan etmekten aciz. İki savaş gemisiyle bölgede haklarımız var diyor.
Rumlar ve Fransa Avrupa Birliği’ni bize karşı harekete geçireceklerini açıklıyorlar.
Türkiye aynı zamanda Doğu Akdeniz’de de bir kıskaçta aslında. Avrupa Birliği, ABD, Kıbrıs, Suriye…
İktidarın hücumbotlardan başka gösterebildiği bir çıkış yolu yok. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yani tek adam rejimi, ülkeyi derin bir çıkmaza soktu.. Ama ne gam, önemli olan, Mursi için tüm Türkiye’de sala okutup namaz kıldırmak…