Emekli başkomiser Abdürrahim Yücelik’in anıları
Abdürrahim Bey 1902’de Bulgaristan’da doğmuş. Ailesi 1911’de İstanbul’a, 1918’de Bursa’ya yerleşmiş. Bursa Sultanisi’ni (Bursa Erkek Lisesi) 8. sınıfta bırakmış, babasının yanında bakkaliye ve zahire işi yapmış. Daha sonra polis olmuş, İsmet İnönü’nün 1953’teki Bursa gezisinde korumalığını yapmış. Değişik kentlerde görev yapıp 1961’de emekli olunca Bursa’ya dönmüş. Kendisinden dinleyelim:
İşgal Öncesinde Bursa
“8 Temmuz 1920 öncesinde Hüdavendigar valisi Hacim Muhittin Bey idi. 56. Tümen komutanı da Miralay (Albay) Bekir Sami Paşa. Hükümet Konağı şimdi İhsan Doruk’un iş hanının olduğu yer (Dorak Çarşısı), üç katlı, ahşap, kırmızı bir binaydı. Bunun bir tarafında Defterdarlık, diğer tarafında vali makamı vardı. Defterdarlıkta veznedar olan Dağıstanlı Hacı Tahsin Efendi Yunan işgali üzerine kasadaki paraları Ankara Hükümeti’ne gönderdi, ruhu şâd olsun. 1920 yılının mayıs ayında Çerkez Ethem Bey büyük biraderleri Tevfik ve Reşit beyler ve 1800 süvarisiyle birlikte geldi. Anadolu Hanı’nı, Tuzpazarı’ndaki Büyük Yıldız ve Küçük Yıldız hanlarını, şehir içindeki öteki hanları işgal etti, adamlarını yerleştirdi.
Heykel’de iki katlı postane binası vardı. Bunun yanında mapushane bulunurdu. Şimdiki valiliğin olduğu yerde Rüştiye Mektebi (ortaokul), şimdiki Kent Müzesinin olduğu yerde de kadınlar mapushanesi vardı. Bunun yanında Jandarma Alayı Merkez Komutanlığı, Kent Müzesi karşısındaki binada da Mahkeme-i Şeriye vardı.
Çerkez Ethem Bey hapishanedeki mahkumlarla konuştu, onlara ikna ederek çetelere aldı. Çerkez Ethem’den başka Bursa’nın Tatarlar Mahallesi’nde oturan Dağıstanlı Hacı Mecit’in 1890 doğumlu oğlu, Askeri İdadi Mektebi (Işıklar Askeri Lisesi) mezunlarından Hacı Cemal Gökbayrak da topladığı çete arkadaşlarıyla milli mücadeleye katıldı.
Bilecik, Orhangazi, Yalova köylerinde Yunanlılara karşı direnişte bulundu. Zaman oldu, emrinde beş yüze yakın çeteci toplandı. İçlerinde Eşkıya Elman, Nazif Hoca gibi kanun kaçakları da vardı. Bir de silahşör Ahıskalı Polis İsmail vardı ki sonradan Demokrat Parti’nin ileri gelenlerinden oldu, Merinos Fabrikası’na baş bekçi yapıldı. Bursa’nın zenginleri de bir milis teşkilatı kurdular. Bu teşkilatın başı Büyük Yıldız Hanı’nın sahibi Hancı Sadık Bey idi. Büyük Yıldız Hanı Tuzpazarı’nda, şimdiki Belediye Zabıta Müdürlüğüne komşu Yapı Kredi bankasının olduğu yerdeydi. Küçük Yıldız Hanı da onun tam karşısında. Bu Hancı Sadık Bey iri yarı, heybetli bir adamdı. Emrinde 15-20 tane çiftçi ağası vardı.
Orhan Camii’nin güneyi (burada daha önce İttihat Terakki binası vardı, 1919’da Tümen Komutanlığı daha sonra da Osmanlı Bankası oldu) toplanma yerleriydi. Bursa’nın işgalinden sonra Hancı Sadık Bey Yunanistan’a sürgün edildi, orada öldü. (Abdürrahim Bey, DP Bursa teşkilatının önde gelen ismi Hayri Terzioğlu’nun babası Salih Efendi’nin de Hancı Sadık Bey ile birlikte olduğunu ekliyor)
Mondoros Mütarekesi’nden kısa süre sonra Bursa İngilizler tarafından işgal edildi. İngiliz askerleri Yeniyol’daki Osmaniye Oteli’ni karargâh yaptılar. Bu otelin yerinde şimdi İnegöl Çarşısı var. İngilizler kısa kaldılar, onlar gitti, yerine Fransızlar geldi. Fransız Müstemleke Birliği.
Bursa 8 Temmuz 1920 perşembe günü öğleden sonra işgal edildi. Bir tütün tüccarı vardı, Petro Avramidi. Bu kişi Beşevler’de konaklayan Albay Çirolis’e gitti, şehrin teslim olduğunu bildirdi. Albay da Bursa’yı işgal ettirdi. Petro ile bir Yunan binbaşısı Belediye önüne geldiler. Buradakiler balkondan beyaz bayrak sallandırmışlardı. Biz seyrediyorduk. Ağlamaya başladık… Albay Çirolis millete beyanname dağıttırdı; herkes elindeki silah, çifte, kasatura, kılıç gibi ne varsa teslim etsin diye.
Kırık kanatlı bir uçakları vardı. Ovanın üzerinde alçaktan uçurdular, bahçelerde kimi gördülerse ateş açtılar. Setbaşı Köprüsü’nün yanında, eski Şafak Sineması (kısa süre öncesine kadar Prestij Sinemasıydı) vardı, onun yanında da Bağdat Oteli. Köprüye yakın başka bir evi de gazino haline getirmişlerdi. Yunan subaylar buralarda toplanıp eğlenirlerdi…. Yunanlıların kurduğu istihbarat ağının sorumlusu olan Papaagiri’nin karargâhı Tuzpazarı Camii karşısındaydı. Casuslarından aldığı haberleri enine boyuna araştırmadan halka eziyet eder, sürgüne gönderirdi. Benim kayınvalidem Hüsniye Urlu evinde silah sakladığı için yakalanıp Yunanistan’a sürüldü. Zehra Budunç casusluk yaptığı için”.
Yılmaz Akkılıç’tan okuyalım:
Yunanlılar çetecileri kendi safına çekmeye, onları kandırmaya çalışmış. Bu amaçla Yunanlılar adına çalışan Prens Abdullah Uludağ’a çıkıp çetecilerle buluşmuş. Çeteciler onu öldürüp kafasını Hacivat Köprüsü yakınında telgraf direğine asmışlar. Bu olay üzerine Yunanlılar Fidyekızık ve Hamamlıkızık köylerini yakmışlar. Cumalıkızık’a da yönelmişler ancak halkın “Çeteciler geliyor” sözlerinden ürküp geri çekilmişler… Yunanlılar Bursa’dan çekilmeden önce 9 Eylül 1922’de İnönü Caddesi’nin Ankara Asfaltıyla kesiştiği yerde, kavşağın güneydoğu köşesinde bulunan hapishaneyi ateşe verirler. Abdürrahim Beyden dinleyelim:
“657 mahkumun tamamı bu şekilde yanarak öldü, feryatları ta Nalbantoğlu’ndan duyuluyordu. Bir de Tophane yamaçlarında bulunan kiliseyi yaktılar. .. Bursa 10 eylülü 11 eylüle bağlayan gece işgalden kurtarıldı. Işıklar semtinden Püskülsüz İsmail çetesi, Pınarbaşı’ndan da Kabakçı çetesi şehre girdiler. Çeteler Uzun Çarşı ve Bakırcılar Çarşısı’ndaki Rum ve Ermeni dükkanlarını talan ettiler. Ertesi sabah İnegöl istikametinden gelen Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordunun 61. Tümen birlikleri kente girdiler. Tümen komutanı olan Salih Omurtak sonradan Genelkurmay Başkanı oldu”.
Bursa’da Yakın Zamanlar, Yılmaz Akkılıç, Bursa Ticaret Borsası- Bursa Gazeteciler Cemiyeti yayını, 2006, s. 175-182’den kısaltarak alınmıştır