ZENGİN EKONOMİK KAYNAKLAR VE DENİZCİLİK * Geleceğin Ortadoğu’suyla tanışın! * Kuzey Buz Denizi, zengin petrol ve doğalgaz yataklarıyla küresel güçlerin iştahını kabartırken, buzulların erimesiyle birlikte oluşan yeni ticaret yolu da jeopolitik dengeleri sarsacak gibi görünüyor.

Geleceğin Ortadoğu’suyla tanışın!

Aydınlık / 30.6.2019


Kuzey Buz Denizi, zengin petrol ve doğalgaz yataklarıyla küresel güçlerin iştahını kabartırken, buzulların erimesiyle birlikte oluşan yeni ticaret yolu da jeopolitik dengeleri sarsacak gibi görünüyor.

Kuzey Buz Denizi, geleceğin Ortadoğu’su olmaya aday. Zengin petrol ve doğalgaz yataklarıyla küresel güçlerin çoktan dikkatini çeken bölge, buzulların erimesiyle de yepyeni bir ticaret rotasını insanlığın kullanımına sunuyor. Gelin Kuzey Buz Denizi’ndeki gelişmelere biraz daha yakından bakalım…

Kuzey Deniz Rotası’nı 2010’da sadece 4 gemi kullanırken, 2011’de 34 ve 2012’de 46 gemi kullandı. Buzulların erimesiyle birlikte gemi geçişleri her yıl artarken, ilk kez 2018’de bir konteyner gemisi bu rota üzerinden mal taşımacılığı yaptı.

Arktik’teki yeni deniz yollarının açılması, Kanada-Rusya, Asya-Kuzey ve Amerika-Avrupa arasındaki mesafeleri de önemli ölçüde kısaltacak. 2050 yılına kadar Asya ve Avrupa arasındaki toplam konteyner ticaretinin yüzde 10’unun bu rota üzerinden yapılacağı tahmin ediliyor.

Çin içinse bu yeni rotalar, senede 100 milyar dolar tasarruf anlamına geliyor. Medvedev’in daha 2009’da söylediği “Arktik Okyanusu, Rusya Federasyonu’nun milli gelirinin yüzde 20’sini, ihracatının yüzde 22’sini üretiyor” sözleri de bölgenin önemini gösteriyor.

Buzullar şimdilik yılın üç ayında gemi geçişlerine izin verse de, Rus yetkililer, yeni nesil buz kırıcı gemileri ile 2020’lerden itibaren bu rotayı yılın 12 ayı açık tutabileceğini vurguluyor. Amerikalı Meteorolog Mark Serreze gibi uzmanlar ise küresel ısınmanın sürmesi ve sıcaklıkların artması halinde, 2030 yazında Kuzey Buz Denizi’nde hiç buzul kalmamış olabileceği tahmininde bulunuyor.

Arktik bölgesi, son yıllarda sadece yeni rotalar için değil alternatif doğal kaynakların elde edilmesi için de büyük şirketlerin iştahını kabartıyor.

Küresel doğalgaz rezervlerinin yüzde 30’u, ham petrol rezervlerinin yüzde 13’ünün bulunduğu değerlendirilen bu denizin yüzde 88’i sahildarların Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) iken, yüzde 12’lik kısmı açık deniz (high seas) statüsünde.

Kıyılarının yüzde 65’i Rusya Federasyonu’na ait olduğundan, deniz dibindeki enerji rezervlerinin büyük çoğunluğu da Rusya Federasyonu’na ait. 3.2 milyar m³ rezerv ile dünyanın en büyük gaz rezervi olan Shkotman havzasında Rusya, 2008 yılından sonra gaz temin çalışmalarına başladı. Rusya’yı bir yıl sonra Barents Denizi’nde Norveç izledi.

Arktik bölgesi ayrıca küresel ısınma nedeniyle soğuk sulara kaçan pek çok balık türüne de ev sahipliği yapıyor. Geçmiş yıllara göre balık stoklarının arttığı bu bölge, balıkçılık alanında da gerilimlere neden olacak potansiyele sahip.

Rusya’nın yanında Çin de, buz tabakasının incelmesi ve maden kaynaklarına kolay erişilebilir olması nedeniyle Grönland’daki maden arama çalışmalarına katılıyor. Eğer gerçekleşirse, bölgede yılda 15 milyon ton demir cevheri üretilecek ve böylece gemilere yeni bir rota açılmış olacak. Ada’da 1 milyar ton demir cevheri rezervi çıkartacak maden inşa etmek için 2.3 milyar dolar yatırım yapılacak ve bu paranın kaynağı Çin olacak.

Çin haricinde, İngiliz-Hollanda ortaklığı olan Shell de Batı Grönland kıyılarında faaliyetlerde bulunurken, İngiltere’de faaliyet gösteren Cairn Enerji Şirketi de aynı bölgede aktivitelerini sürdürüyor. Avrupa Birliği ise Arktik’teki Barent Denizi’nde son 5 yılda 1.14 milyar avro yatırım yaptı.

Bölgede kaynak bol olunca askeri gerilimler de kendisini gösteriyor. ABD bölgeye savaş gemisi gönderme kararı alırken, ağır buzkıran gemisinin arıza yapması nedeniyle bu kararından vazgeçti.

Rus Donanması’nın yüzde 67’sinin Kuzey Donanması’na ait olması ve Kuzey Donanması ana üssünün bu bölgede olması, Rusya’ya büyük stratejik avantaj sunuyor. Dünyada nükleer buz kıran gemisi olan tek ülke Rusya. Bölgede 8’i nükleer 11 büyük tonajlı buz kıran gemi/römorköre sahipliği, iki adet buz kıran gemisi olan ABD’ye karşı, Ruslara avantaj sunuyor.

Ruslar ayrıca dünyanın ilk nükleer güçlü açık deniz petrol/doğalgaz sondaj platformunu da burada hazırlıyorlar. Diğer yandan askeri hazırlıklar kapsamında, geçen aralık ayında bizzat Putin tarafından ilan edilen yeni askeri doktrin gereğince yeni tedbirler alıyorlar. Yeni doktrin, ilk kez Arktik Bölgesini Rus etki alanı olarak tanımlıyor. Rusya’nın ön bahçesi sayılacak bölgede hava üsleri geliştirilip, erken uyarı radarları ve dinleme sistemleri modernize edilirken, hava üslerinde görevli uçak sayısı artırılıyor. Ayrıca Murmansk ve Yamal bölgelerinde 6000 kişilik acil müdahale gücü kuruluyor.

Rusya, Kırım sonrası artan NATO düşmanlığı paralelinde daha kuşkucu ve reaktif pozisyon alırken, sınırdaşı Norveç de bu gergin ortamı daha da zorlaştıracak hamlelerde bulunuyor. ABD ile birlikte Rusya’ya karşı uygulanan ambargoya Norveç katılıyor. Rusya, son zamanlarda Norveç için, stratejik perspektifte potansiyel tehdit ülke kategorisine alındı.

NATO’nun Arktik’teki öncü kalesinin Norveç olduğunu söylemeye gerek yok. Zira Norveç, Arktik Daire (66°33’N enlemi) kuzeyinde daimi askeri karargahı olan tek NATO ülkesi. Norveç, yeni gelişen Arktik jeopolitiği nedeniyle en önemli güvenlik ve savunma önceliğini bu bölgedeki çıkarlarının korunmasına veriyor. ABD güdümündeki NATO da, Norveç’in bu durumunu, Rusya’ya karşı koç başı olarak kullanıyor, onu ABD’nin bu bölgedeki çıkarları için öne sürüyor.

Kuzey Buz Denizi Türkiye içinse henüz keşfedilmemiş bir alan. Fakat bu bölgede faaliyet gösterebileceğimiz bir alan mevcut. Kuzey Buz Denizi’ndeki Svalbard (Spitsbergen) Adaları jeostratejik açıdan önemli. Az nüfusu, eşsiz doğası, kutup ayıları, bilimsel araştırma istasyonları, eski kömür ocakları ve hukuki statüsü ile ilgi çekiyor. 63 bin km2 yüzölçümündeki adalar, Belçika ve Hollanda büyüklüğünde. 3 bin kişinin yaşadığı adada Norveçli ve Ruslar en büyük gruplar. Norveç’e bağlı adalar bir vali tarafından yönetilmekte. 400 yıldır farklı ülkelerden insanlar balıkçılılık, balina avcılığı, madencilik, araştırma ve turizm için Svalbard ile ilgilenmişler. Svalbard, uluslararası anlamda herkese serbest, hiçbir kuralı, düzenlemesi ve ihtilafları çözecek mahkemesi bulunmayan bir yerdi. Kömür madenlerinin bulunmasıyla Şubat 1920’de Paris’te imzalanan anlaşma ile Norveç’e bağlandı. Svalbard, Temmuz 1925’den itibaren Norveç Krallığı’nın parçası.

Norveç’in Svalbard politikası, takımadaları büyük güçlerin çatışmalarından uzak tutmak üzerine kurulu. Bu, Svalbard Antlaşması’na tutarlı şekilde bağlı kalınmasıyla başarıldı. Svalbard, 98 yıldır yürürlükte olan nadir antlaşmalardan biri. Türkiye, geç kalmış olsa da, 45 devletin imzaladığı antlaşmaya taraf olmalı ve taraf devlet vatandaşlarının kazanacağı haklardan yararlanmalı. Böylece, önemli gelişmelerin yaşanacağı Kuzey Kutbu’na olan ilgimizi somut olarak göstereceğiz. Ayrıca, Antarktika’da olduğu gibi Arktika’da da yer bilimi, iklim değişikliği, kuzey ışıkları, derin deniz akıntıları, deniz kirliliği, bitki ve hayvan türleri, biyolojik çeşitlilik gibi alanlarda bilimsel araştırma istasyonu kurulabilir. Svalbard Üniversitesi’ne lisans ve lisansüstü eğitim için öğrenci gönderilebilir.

Norveç’in takımadalar ve karasuları üzerinde tam egemenlik hakkı bulunmakla birlikte, antlaşmaya taraf olan devletlerin vatandaşlarına eşit haklar veriliyor. İmza atan devletin vatandaşları; Svalbard takımadalarına, karasularına, fiyortlarına ve limanlarına giriş, adalarda oturma, balıkçılık ve avlanma, denizcilik, madencilik, mal-mülk ile ilgili hakların edinilmesi ve kullanımı hakkı kazanıyor.

https://www.aydinlik.com.tr/gelecegin-ortadogu-suyla-tanisin-dunya-haziran-2019-3?p=20
This entry was posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, DÜNYA ÜLKELERİ, Ekonomi, EMPERYALİZM, ENERJİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *