Yılmaz ÖZDİL / 12 Haziran 2019
Canlı yayını kim yönetsin?
St. Petersburg…
Savuşkina Caddesi.
Numara 55.
Bu adresteki binada, Putin’in trol fabrikası var. Tabelasında “Internet Issledovaniya” yazıyor, yani, internet araştırmaları… 24 saat kesintisiz, vardiyayla 1000 kişi çalışıyor.
Ne iş yapıyorlar derseniz… Rusça, İngilizce, Almanca, Arapça ve Türkçe haber sitelerine yorum yazıyorlar!
Her bir çalışanın “sanki farklı kişiler”miş gibi 10 farklı hesabı var.Bu 10’ar farklı hesaptan her gün en az 500’er tweet atıyorlar. Geleneksel medyayı gazete gazete, televizyon televizyon, tek tek kontrol etmek yerine, medyaya alternatif içerik üretiyorlar.
Tamamen yalan, tamamen iftiralarla dolu ama, sanki “gerçek habermiş” gibi ikna edici tweetler atıyorlar. 1000 çalışanın 10 bin farklı hesabından aynı yönde tweetler yağınca, okuyanlar ister istemez etkileniyor, “bu kadar farklı sayıda kişi aynı şeyi söylediğine göre, demek ki doğru” görüşü yayılıyor.
Trol’ün trol olduğu ortaya çıkarsa, deşifre olan ismini siliyor, başka isimle, başka profil fotoğrafıyla yeni hesap açıyor. Her trol’ün farklı bir rolü var. Mesela, Rusya’daki haber sitelerine yönelik faaliyet yürütülürken, kimisi Putin yanlısı gibi görünüyor, kimisi Putin karşıtı tweetler atıyor, suni kutuplaşma yaratılıyor.
Böylece, sanki sosyal medyada karşıt görüşler özgürce dile getiriliyormuş gibi, sanki Rusya’da fikir özgürlüğü varmış gibi, sanki Kremlin müdahale etmiyormuş gibi bir atmosfer oluşturuluyor.
Putin karşıtı tweet atan trollerin iddiaları ve görüşleri, Putin yanlısı troller tarafından atılan tweetlerle çürütülüyor, bu yöntemle Putin karşıtları yalancı, iftiracı durumuna düşürülüyor, rezil ediliyor.
Troller sadece siyasi tweet atmıyor. Tam tersine, mesela 100 tane alakasız konuda, spor, magazin, yemek, tatil, müzik hakkında tweet atıyorsa, beş tane siyasi tweet atıyor. Böylece, hem takipçi sayısı daha kolay artıyor, hem de algı yönetimi açısından daha inandırıcı oluyor.
Amerikan medyasına itirafçı olan bir Rus trol, bu sistemin etkisini “atlı karınca”ya benzetiyor… “Atlı karıncaya biniyorsunuz, arkanızda kim olduğunu bilmiyorsunuz, önünüzde kim olduğunu bilmiyorsunuz, bir daire etrafında devamlı dönüyorsunuz” diyor!
Facebook, Putin’in trol fabrikasına ait olduğu tespit edilen 300 civarında sayfayı engelledi. Azerbaycan, Özbekistan ve Ukrayna’ya yönelik faaliyet gösteren bu sayfaların 450 milyondan fazla takipçisi vardı.
Twitter ise, Putin’in trol fabrikasından çıkan 10 milyon civarında tweet’i deşifre etti. İngilizce ve Almanca yazılan, Amerikan, İngiliz ve Alman kamuoyunu manipüle etmeyi amaçlayan bu tweetler, ABD başkanlık seçimi, Almanya hükümet seçimi ve İngiltere’deki Brexit referandumuna yönelikti.
Açıkça görüldü ki… Rus trol fabrikasının Almanya’ya ve Merkel’i karalamaya yönelik tweetlerinin çok önemli bölümü Tayyip Erdoğan hashtag’iyle yayılıyordu.
Tabii bu küresel propaganda savaşında, toplumları sosyal medya üzerinden, siyasi, ekonomik ve kültürel açılardan “trol”leme işi, “sahte gerçeklik” yaratma işi, sadece Putin’e ait bir faaliyet değil…
Üstün zekalı bilişim endüstrisi profesyonelleri ve yetkin iletişimcilerin yarattığı, dünya çapında, yeni bir medya çağı bu.
Çin’de algı tasarımı inşa eden, hem Çin halkına yönelik, hem de hedef ülkelere yönelik faaliyet gösteren trol platformları var. Sıradan vatandaşmış gibi sosyal medyaya giren Çin devlet görevlileri, yılda 450 milyon civarında yönlendirici mesaj üretiyor.
İran’da var.
İsrail’de var.
Hindistan’da var.
Suriye’nin dijital ordusu, tahmininizden çok daha güçlü.
E dünyada vaziyet böyle olduğuna göre, interneti icat eden ABD’de vaziyetin hangi boyutlarda olduğunu tahmin edebilirsiniz herhalde!
Trump’ın başkan seçildiği 2016 seçimlerinde, ABD’de 300’ün üzerinde sahte haber sitesi kuruldu, tık diye tıklanması için iki milyona yakın sahte haber link’i üretildi. Trump yandaşı sosyal medya trafiği, sıradan vatandaş görünümü altında, tamamen trol hesaplarla yürütüldü. Türkiye’de hıyarto zannedilen Trump, aslında algoritmik propagandayla, bütün Amerikan halkını hıyar gibi söğüşledi.
Bilgi madenciliği yapan Londra merkezli bir şirket aracılığıyla, sosyal medya kullanan seçmenlerin, özellikle Facebook kullanan seçmenlerin, kişisel profillerini satın alıp, onlara yönelik sahte haber bombardımanı yaratıp, oy verme eğilimlerini etkiledi.
Papa’nın Trump’ı desteklediği, Obama’nın Kenya’da dünyaya geldiği, Hillary Clinton’ın ipliğini pazara çıkaracak olan FBI ajanının öldürüldüğü gibi, palavralar yayıldı.
Aslına bakarsanız sadece 10 bin kişiyi hedef aldılar… Söz konusu 10 bin kişiyi etki altına aldıklarında, 30 milyon takipçi kitlesine ulaşacaklarını gördüler, buna yoğunlaştılar, başardılar.
Farklı seçmen tiplerine, farklı söylemlerle, ürün satar gibi, kişisel pazarlama yaptılar. Hillary Clinton’ın her hamlesine karşı trol saldırısı başlatarak, gürültü yaptılar, kavram karmaşası yarattılar, boğdular.
Trump’la Clinton’ın televizyonda karşılıklı canlı yayın tartışmasına çıktıkları gece, Trump yanlısı trol hesaplardan Clinton yanlısı hesapların yedi misli tweet atıldı. Clinton’ın söylemediği sözler, sanki söylemiş gibi yayıldı. Tartışmayı televizyondan naklen seyretmeyip, sonradan sosyal medyadan takip edenlerin aklında “sahte gerçeklik” kaldı.
Ve maalesef, bu işin en iğrenç hali, en vahşi hali, en pespaye hali, Türkiye’de yaşanıyor. 2013 yılına kadar sadece fetocuların trol hesapları vardı.
Merkez medyanın internet haberlerinin altına yönlendirici yorumlar yapıyorlardı, fetocu ve liboş yazarları yüceltiyor, namuslu gazetecileri karalıyor, aşağılıyorlardı.
Trol haber siteleri kurdular. Sahte isimlerle sosyal medya fenomenleri yarattılar. İsim vermeyeyim, şu anda bile faaliyetine devam eden, özellikle gençlerin yoğun şekilde takip ettiği sosyal haber siteleri kurdular.
Taa ki 2013’e kadar…
2013’teki Gezi Parkı olaylarından sonra “Aktroller” peydah oldu. Fetocular büyük ölçüde imha edildi, sosyal medyadaki yalan haber, yönlendirici yorum hakimiyeti Aktrollere geçti.
Akp’yi rahatsız eden her kişi, her kurum ve her hadise hakkında yalan haber yayıyorlar, toplumun gerçekle bağını kopartıyorlar, toplumsal kutuplaşmayı bilinçli olarak keskinleştiriyorlar.
Netice?
Oxford Üniversitesi’nin 37 ülkeyi kapsayan dijital haber raporu’na göre, dünyada internet üzerinde en fazla yalan haber görülen ülke, Türkiye. 37 ülkenin yalan haber ortalaması yüzde 26’yken, Türkiye’nin yalan haber ortalaması yüzde 49!
İnsanlar gerçek habere ulaşabilmek için twitter’a facebook’a whatsapp’a yöneliyor, oralarda da kılıktan kılığa bürünmüş troller kol geziyor.
Ve hal böyleyken…Türkiye’de bir haftadır Ekrem İmamoğlu’yla Binali Yıldırım canlı yayınını kim yönetecek tartışması yapılıyor. Değerli ve tecrübeli arkadaşım İsmail Küçükkaya hiç şüphesiz gayet başarılı şekilde yönetecektir.
Ama, asıl mücadele alanı televizyon ekranı değildir… Meseleye hâlâ geleneksel medya anlayışıyla yaklaşmak, son derece vahim hatadır.
36 senedir çirkefle mücadele eden profesyonel iletişimci olarak, testi kırılmadan uyarıyorum… Demokrasiye gönül veren herkesin, özellikle gençlerimizin, pazar akşamki yüzleşmeden, seçim gecesine kadar, bir hafta boyunca aralıksız canlı yayında kalıp, sosyal medyada birey birey, haber haber, tweet tweet mücadele etmesi gerekiyor.