Susan aydınları tarih bağışlamayacaktır…* Tüm kurumlar Kurtuluş Savaşı’mıza ve Cumhuriyete karşı bir kadronun eline geçmiştir. Ulusal eğitim yok edilmiştir. Kara cahil ve dinci bir eğitim gelecek kuşaklara dayatılmaktadır. * Ülkemiz tek adama teslim edilmiştir. Parlamenter sistem yok edilmiştir. Demokrasilerin olmazsa olmaz koşulu olan kuvvetler ayırımı yoktur. Laiklik artık kâğıt üstünde kalmıştır. Yargı bağımsızlığı yoktur.

cumhuriyet.com.tr / 26 Ocak 2019 Cumartesi

Susan aydınları tarih bağışlamayacaktır…


Türk devrimine, Kurtuluş Savaşı kahramanlarına karşı çıkanlar geldikleri gibi gideceklerdir. Türkiye Cumhuriyeti’ni ortaya çıkaran koşullar, parlamenter sistem, kuvvetler ayırımı, bağımsız yargı, laiklik geri gelecektir.

Mitoloji herkesin ilgisini çeker. Çoğumuz Çine Çayı’nın öyküsünü,
Defne’nin öyküsünü, Midas’ın Kulakları öyküsünü biliriz.

Pergamonlu Asklepios antik çağlarda ünlü bir doktordur. Hastalarına giderken elinde taşıdığı yılanlı asası tıbbın simgesi olmuştur. Yaz kış demeden dere tepe dolaşır, hastalarını iyileştirmek için hastadan hastaya koşarmış. Asklepios hastalarını iyileştirmek için Athena’dan Medusa’nın ölümsüzlük veren kanını ister. Athena yeğeni olan Asklepios’a bu kanı verir.

Ölümsüzlüğü yakalayan Asklepios bu kan ile tüm hastalarını iyileştirmeye başlar. Artık kimse ölmemektedir. Dünyanın dengesi bozulmuştur. Yeraltı ülkesinin baş tanrısı Hades ve tanrıların babası Zeus bu duruma çok kızar. Zeus Asklepios’a bir yıldırım yollar. Asklepios ölür ve elinde olan Medusa’nın ölümsüzlük kanı yere dökülür. Kanın döküldüğü yerde sarmısak çıkar.

Mitoloji bir masal gibi gelse de gerçek yaşamda böyle olmuyor. Gılgamış’tan bu yana insanlar ölümsüzlüğü hep aramışlar ama bulan olmamış. Ölümsüzlüğü bulamasak bile akıl ile bilim ile insan yaşamını güzelleştirmek olasıdır.

Kaynaklarımız satıldı
Sorunlarımızı bir çırpıda çözmek olanağı yoktur ama, aklımızı kullanarak sorunlardan çıkış yolu bulunabilir. Ülkemiz kötü bir yıl geçirdi. Cumhuriyetten kalma ne kadar ekonomik kaynağımız varsa özelleştirme adı altında yabancılara satılmıştır. Üretim yapacak hiçbir fabrikamız kalmamıştır.

Ülkemizin tarımı, hayvancılığı yok edilmiştir. En güzel kıyı kentlerimizde nükleer santral yapılacağı gerekçesi ile binlerce ağaç kesiliyor. Bay Erdoğan bunları yapanlar kendileri değilmiş gibi ağaç kesimini eleştiriyor. Ülkeyi yönetenler görülmemiş biçimde varsıllaşmışlardır. Soygunlar, rüşvetler ve yolsuzluklar gizlenemeyecek biçimde ortaya çıkmıştır.

Tüm kurumlar Kurtuluş Savaşı’mıza ve Cumhuriyete karşı bir kadronun eline geçmiştir. Ulusal eğitim yok edilmiştir. Kara cahil ve dinci bir eğitim gelecek kuşaklara dayatılmaktadır.

Her okula bir mescit yapılmaktadır. Bazı okullarımızda tarikat hocaları eğitim vermektedir. Bir milyon öğrenci tarikatların elindedir. Kızlarla erkeklerin ayrı ayrı eğitim görmelerinin yolları aranmaktadır. Tüm okullarımız imam hatip okullarına çevrilmektedir. Diyanet İşleri Başkanı “Kuran okumayan çocuklar şeytana teslim olur” diyor. Tam bir İslami faşizm vardır.

Ülkemiz tek adama teslim edilmiştir. Parlamenter sistem yok edilmiştir. Demokrasilerin olmazsa olmaz koşulu olan kuvvetler ayırımı yoktur. Laiklik artık kâğıt üstünde kalmıştır. Yargı bağımsızlığı yoktur.

Yönetimi eleştirenler, yargıya hedef gösteriliyor. Savunmasını yaptığı için cezaevine konulan avukatlar, hakkını aradığı için cezaevine giren işçiler, haber yaptığı için cezaevine konulan gazeteciler korkunun kaynağıdır. Güzel yurdumuz yeni yıla korku ile girdi. Gerçekleri yazan, anlatan gazetecilerden sonra, sanatçılar gece sabaha karşı evlerinden alınmakta, savcıların karşısına çıkarılmaktadır.

Kimsenin güvencesi yok
TBMM’de konuşan muhalefet milletvekilleri bir bakanı eleştirdiler diye yargıya emirler verilerek önce tazminat, sonra ceza davaları ile korkutulmaktadırlar. Devleti yönetenlerin açtıkları tazminat davalarında binlerce liralık tazminatlara hükmedilmektedir. Bu kararları veren yargıçlar yarın çocuklarının yüzüne nasıl bakacaklar. Yargı AKP’nin ve tek adamın istediği gibi karar verirse baş tacı, istenmeyen kararlar verdiğinde ise kötüdür.

Yönetenler dışında hiç kimse geleceğinden emin değildir. Kimsenin güvencesi yoktur. Herkes korku içerisindedir. Yüz dolayında hukuk fakültesinden korkudan hiç ses çıkmamaktadır. Kurtuluş Savaşı’mızın kahramanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e saldırılar artık açık hale gelmiştir. Siyasal yönetimin gizli açık desteği ile bu saldırılar pervasızlaşıyor. Ve aydınlar susuyor.

Tarih susan aydınları bağışlamayacaktır. Ülkenin esenliği için, gelecek kuşaklar için susmamak, yanlışlara korkmadan karşı çıkmak gerekmektedir. Nâzım’ın ünlü dizeleri “Sen yanmazsan, ben yanmazsam / nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” unutulmamalıdır. Yılgınlığa ve korkuya yer yoktur. Hiçbir yönetim kalıcı değildir, olamaz. Bugünler de geçecek, aydınlığa, Türk devrimine, Kurtuluş Savaşı kahramanlarına karşı çıkanlar geldikleri gibi gideceklerdir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni Türkiye Cumhuriyeti yapan koşullar, parlamenter sistem, kuvvetler ayırımı, bağımsız yargı, laiklik geri gelecektir. Bu ülke bize dedelerimizden miras kalmadı, biz bu ülkeyi gelecek kuşaklardan borç aldık. Şimdi bu borcu yerine getirmek ve aldığımız gibi teslim etmek zorundayız.

EROL ERTUĞRUL

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1217983/Susan_aydinlari_tarih_bagislamayacaktir….html
This entry was posted in FAŞİZM, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *