Aydoğan Kekevi / 11 Mayıs 2019
O ESKİ KABADAYILAR DA GİTTİLER!
Söylemeye gerek yok; Ortalık gergin!:
Taraflar da belli; iktidar ve muhalefet;
Dava konusu Istanbul seçim(ler)i;
arada kalanlar ise; en başta Istanbul seçmeni olmakla birlikte tüm Türkiye. Buraya kadar hele günümüz şartlarında nerdeyse “olağan”!
Yalnız mesele bu kadarla kalmıyor; Olağandışı durumlar da arka arkaya diziliyor:
Bu olağandışılıklardan biri de “Kabagüç” içeren yumruklu, sustalı, sopalı saldırılar ; dün KILIÇDAROĞLU’na bugün Yeniçağ yazarı Yavuz Selim DEMİRAĞ’a. Yani şimdilik “Muhalefetin eli kalemli ve Partili temsilcileri” hedefte. Yarın bu hedef alınan cephenin genişletilip genişletilmeyeceği, yukarılardan aşağı yayılıp yayılmayacağı, yani sıradan insanların/ seçmenlerin de hedefe alınıp alınmayacağı ise belirsiz..
Her ne kadar her iki olasılık da ortada gibi görünüyorsa da; gerek günümüzün gelişmeleri, gerekse geçmişte (Hitler Almanya’sının vurucu gücü Gestapo/ SA/SS gibi) yaşananlar bunun pek öyle olasılık dışı olduğu izlenimini , duygusunu vermiyor; “hem avantajlardan olmanın, hem de hesap vermek riski’nin insanları, hele devlet erkini arkasına almış olanları yüreklendirdiği; her şeyi göze alabilecekleri de bir gerçek..
Bu arada önemli bir gelişme de toplumumuzun bir realitesi olan “Kabadayılık” kavramında yaşandı;
Toplumumuzun belirli bir kesiminin “gücü ve güçlüyü sever” olmasının yanısıra İktidar partisinin başı ve kurucusunun Kasımpaşalı olması; içeride ve dışarıda Dünya aleme meydan okur gözükmesi de bunda önemli bir rol oynadı.
Ne yazık ki bu arada gerçek kabadayılarla sahte kabadayılar da birbirine karıştı.İktidarı överek, yanaşarak “kabadayılık” nerdeyse moda, hatta kimilerine ekmek kapısı oldu.
Ve bu zahmetsiz kolayından kabadayı oluşların dayanağından kaynaklı olarak da bunların bir çoğu İktidardan yani güçlüden, devlet erkini elinde tutandan yana tavır takındı; iktidar karşıtlarına “Posta koyar” oldular.
Kim kabadayı kim parti militan artık anlaşılmaz oldu..
Oysa toplumumuzun bir parçası/realitesi olan gerçek kabadayılar hiç bir zaman sırtlarını “Devletin başına ve Devletin güçleri”ne dayayarak kabadayılık yapmamış, devlet garantili otorite kurmamıştılar.
Bu konuyu zamanında Polisin/Emniyetin bir görevlisinin ağzından naklederek sözü gerçek kabadıyılarla sahtelerinin arasındaki farka ve toplumumuzun eskiden bu konuya nasıl baktığına getirmek istiyorum:
. . . . . .
1950’li yılların başı; “Tophane Tarlabaş Kasımpaşa” üçgeninin ortalarına düşen Beyoğlu Caddesi’ndeki sinemaların önlerinde yaşları 10-15 arası 7-8 çocuk çiklet satıyoruz.
Günlerden bir gün 20 yaşlarında bir genç peyda oldu, kimimizden ödünç para, kimimizden parasını sonra vereceğini söyleyerek sakız istemeye başladı. Bir iki gün sonra biz sakızın parasını isteyince de “yok” “sonra” “canımımı alacaksın” diye diklenmeye; direnenleri dövmekle ciklet kutularını parçalamakla tehdit etmeye başladı. Uzatmayayım 5-6 gün kadar dayandık ama baktık ne bundan kurtuluş var, ne de bunun kendiliğinden gideceği..
Ne oldu nasıl oldu hangimiz oradaki “Bekçi” babaya bunu şikayet ettik şimdi anımsamıyorum; günlerden bir gün bu ve bizler 4-5 çikletçi çocuk Beyoğlu caddesi ile Tarlabaşı Caddesi arasında kalan Balıkpazarına yakın Beyoğlu Karakolu’ndaydık.
Başkomiser önce bizi odasına aldı; filmlerdeki gibi şişmanca babacan biri:
“Ne oldu” diye sordu, biz de kısaca ”Sakızlarımızı paralarımızı istiyor vermezsek dövmekle, çiklet kutularımızı kırmakla tehdit ediyor” diye anlattık.
Onu aldırdı içeriye, “adı” “semti” falan gibi bir iki klasik sorudan sonra:
– Bu çocuklarla niye uğraşıyorsun ? diye sordu
– ……….
– Sen Kabadayı mısın? ;
– ……….
– Sen Kabadayı nedir, kime derler bilir misin?
– ………..
– Senin hiç vukuatın var mı?
– Yok komserim.
Başkomser kısa bir sessizlikten sonra“Bak evladım” dedi ; “Kabadayı adamın ya “kendisini öldürmeye kalkanlardan bir iki “leşi”; ya “önünü kesen 10-15 kişiyi birden önüne katıp kovalamışlığı” gibi vukuatları vardır bu bir; ikincisi kabadayı adam yöresinde haksızlık adaletsizlik hem yapmaz, hem yaptırmaz; kimsenin ardına sığınmaz; korumasız insanlara saldırmaz, gariban dövmez, düşene vurmaz; böyle 8-10 yaşındaki çocuklarla uğraşmaz, onlardan “haraç” almaya kalkmaz; yöresini itlerden kopuklardan, yörenin çocuklarını da itlikten kopukluktan korur; ona buna maşa olmaz, kahvesinde ağır paşa oturur, anladın mı?
– Anladım komserim
– Hadi şimdi çık git bir daha da çoluk çocukla uğraşıp karşıma gelme”
diyerek gönderdi.O kabadayı mukallidi de bir daha gözükmedi..
Sözüm, gerçeği sahtesi bir yana, “Kabadayılık”ı kendisine “nam” edinmiş olan tüm günümüz kabadayılarına:
“Ya PAŞA olacaksınız ya MAŞA”, tercih sizindir!
Aydoğan Kekevi 11.5.19