Güzide Filiz Tuzcu / 17.05.2019
19 MAYIS 1919 (Nice Kutlu 100 Yıllara…)
Yüzyıllarca kul köle edildi padişahlara – yabancı Hıristiyan cariyelere – devşirme yöneticilere Türkler, Keyfi fetih savaşlarından savaşlara – cephelerden cephelere sürüldüler,
Akıtıldı sebil gibi şerefli Türk kanı, değersiz bir puldu ancak aziz canları!
Ne eğitim, ne sağlık, ne beslenme, ne yüzleri güldü – ne de gün yüzü gördüler, solduruldu Türklerin asil ruhları…
Saltanat derdine düşmüştü padişahlar ve onların yabancı saray güruhu,
İçten içe, günden güne zayıflatıldı – tüketildi koskoca devlet, nihayetinde kaçınılmaz son – çökertildi Türkün Aziz Vatanı,
Derken emperyalist akbabalar ve leş kargaları, kapkara bulutlar misali ufukları sardı, çıkarmışlardı dört yıllık korkunç bir savaş – Birinci Dünya Savaşı,
Birleşerek düşman güçler, Türklerin binlerce yıllık ata yurduna hücum ettiler; Türk topraklarını gasp etmeye – Türkleri de yok etmeye ant içtiler,
İnsafsız işgaller – vahşice saldırılar başladı; Türklerin namusuna, şerefine, canına, yuvasına – hayvanına – bahçesine – tarlasına kast etti zalimler,
Köyler – kasabalar basıldı, tarlalar, camiler yakıldı, namaz kılan müminler kurşunlandı, yaşlı genç, kadın – çocuk biçare Türkler, gavurların çizmeleri altında ezilmeye bırakıldı…
Türklerin o çok sevdikleri, “Allah’ın yeryüzünde gölgesi – İslâm Halifesi” diye bildikleri, yüzyıllarca baş tacı edip, önünde secde ettikleri halife padişahları o kapkara günde ne mi yaptı?
Kasaba teslim edilen kurbanlık koyunlar misali Türkleri, insanlıktan çıkmış eli kanlı düşmanların önüne attı…
Yetinmedi bununla da padişah, düşmana teslim olmayan, can havliyle namusunu – canını kurtarmaya çalışan Türklere fena halde içerledi – kızdı,
Düşmanlarla birlik olan padişah, düşmana boyun eğmeyen – bu onurlu Türklere savaş açtı, ordular toplayıp üstlerine saldı…
Bir yanda dış düşmanlar, bir yanda kardeşi kardeşe kırdırtan padişah, güzeller güzeli Anadolu’muzu bir baştan bir başa kana boyadı…
Derken Allah Aslanı bir YİĞİT razı gelmedi bunca zulme, sığınarak Rabbine ortaya atıldı cesaretle,
Tarihin derinliklerinden gelen efsanevi bir kahramandı sanki O, Türkün eşsiz gücü yüreğinde, asil kanı damarlarında coşkun sular – seller gibi çağladı ve dedi ki “Ne Allah’ın Kitabında, ne Türkün Yasasında yoktur düşmana boyun eğmek; Türk hep hür yaşamıştır, hür yaşayacaktır sonsuza dek…”
Ancak düşmanlar güçlü, düşmanlar donanımlı; üstüne üstlük Osmanlı hükümeti, İslam maskeli tarikatlar – şeytana pabucu ters giydiren şeyhler ve o muhteşem! Osmanlı padişahı, hepsi de düşmanın tarafı,
Elde yok avuçta yok, dışta düşman – içte düşman sarmış dört bir yanı; Türkler şaşkın, Türkler sahipsiz, Türkler çaresiz, yediden yetmişe gözleri hep yaşlı,
Razı gelir mi hiç Yüce Allah böylesi korkunç bir zulme, samimiyetle yüzyıllarca Kendisine iman etmiş, zulme karşı “Allah’ın kılıcı olmuş” asil bir milletin yok edilmesine…
Derken “Yürü ya benim güzel ahlâklı kulum, Mustafa Kemal Paşa” demiş: O büyük vatanseverin yüreğine sarsılmaz bir güven, bileğine güç, bakışlarına şimşeğin ateşini, ayaklarına özgür rüzgârların o erişilmez hızını vermiş…
Vatan aşklıyla çarpan cesur yüreği Mustafa Kemal Paşamı, Türklerin kapkara bahtına doğan bir güneş, düşmanlarına karşı bir yıldırım, bir şimşek, bir kasırga yapmış,
Kurtuluş andı içerek O, masmavi göklerde görkemli kartal misali bir çırpıda Anadolu’ya ulaşmış, böylece 19 Mayıs 1919’ta sadece Samsun’u değil, tüm yurdumuzu güneş gibi aydınlatmış…
Kahraman bir Milletin Kahraman Evlâdı Büyük Mustafa Kemal Paşam, senin büyüklüğünü anlatmaktan aciz kalıyor satırlarım,
Sığmıyorsun ne anılara, ne şiirlere, ne kitaplara, ne destanlara, ne tarihe, zaman üstü – ölümsüz bir LİDER oldun biz Türk Milletine,
Tırnağının hükmünde olmayan acizler, dil uzatabiliyor sana günümüzde! Biliriz ki onların asıl düşmanlığı Aziz Türk Milletine…
Her bir karış vatan toprağımız ve her bir çakıl taşımız, ağacımız, ormanımız, her şeyimiz SENDEN emanettir– azizdir- kutsaldır bizlere, ölümüne koruyacağımıza ant içiriyoruz, bu böylece biline.