Cumhuriyet
Olaylar ve Görüşler
AKP’nin kariyer
diplomatları tasfiye planı
Dışişleri teşkilatının hizmet hafızasını öğrenmemiş, kendini devlet işlevi ve görevleri konusunda geliştirmemiş, devletin işleyişini kavramamış “kurum dışından büyükelçilerin” yukarıdaki perspektifte yeri olabilir mi? Elbette olamaz. Bir partiye değil, devlete ve ulusa sadık ve vasıflı diplomat yetiştirmek birincil görev ve önceliktir.
Dışişleri Bakanımızın dışarıdan Büyükelçi tayinlerini, bazı büyükelçilere cömertçe puan vererek savunmasını, Dışişleri’nde kariyer diplomat geleneğinin tedricen terk edilmesini ve partili diplomat yaratılmasını amaçlayan bir planın aşaması olarak görmek gerekir.
Bu yöndeki idari ve yasal değişiklikler 2002’den bu yana yapılmaktadır. Mesela büyükelçiler, Cumhurbaşkanı adına sadece devleti değil, hükümeti de temsil etmekle görevlendirilmiştir. Peşinden, Dışişleri Bakanlığı’nda Meslek Memurluğu için düzenlenen sınavlarda mutadın dışında disiplinlere ve yabancı dillere yer verilmekle kariyer diplomasi için aranan niteliklerin dışına çıkılmıştır.
Tayinlerin kıstası
Dışişleri Bakanlığı’nın üst yönetim kadrolarına diğer kamu kurum ve kuruluşlarından “yatay geçiş”e imkân veren bir düzenleme hazırlandığı da göz ardı edilmemelidir. Sayın Bakan Çavuşoğlu, kurum dışından büyükelçilerin başarısına gerçekten inanıyorsa, bu tayinlerin hangi kıstaslara göre yapıldığını da açıklamalıydı, başarı ölçütlerini de.
Bakanımızın, yaşamı boyunca diplomasi deneyim ve terbiyesi edinmemiş, Dışişleri Bakanlığı’nın kurumsal hafıza ve kültüründen beslenmemiş, diplomasi tarihi hakkında fikri olmamış, diplomasinin hukuksal dayanağını teşkil eden uluslarası mevzuat ve teamülle hiçbir irtibat tesis etmemiş büyükelçilerden beklentisi kayda değer değilmiş ki doyurucu bir açıklama yapmadı.
Günümüzdeki sorun, büyükelçilik gibi yasalarımızda istisnai diye tanımlanan memuriyetlerin sıradanlaştırılması ve kadrolaşma fırsatı olarak kullanılmasıdır.
Dışişleri Bakanlığı’nda kariyer yapan, pişen, deneyim kazanan yetenekli kadroların iş heyecanı ve çalışma şevki üzerinde ziyadesiyle olumsuz etkilere yol açan tüm uygulamalardan vazgeçilmesi gerekmektedir.
Türk diplomasi gelenekleri köklüdür
Türk diplomasi gelenekleri köklüdür, kişiliklidir. Bunlar Osmanlı’ya hatta Selçuklu’ya kadar dayanır. Türk dış politikası ihtiyatlıdır. Temkinli planlama ve tutum gerektirir. Zira 1683’deki İkinci Viyana bozgunundan, 1921’deki Birinci ve İkinci İnönü Savaşlarına kadar milletimizin yüzünü güldürecek, cesaretlendirecek, aynı zamanda yüreğini soğutacak ve gelecek için siyasi kazançlara yol açacak bir galibiyet yüzü görmemişiz.
Kaybettiğimiz topraklar derin bir travmaya yol açmış ve ulusumuz bunu bilinçaltından söküp atamamıştır. Ayağımızın altından dev bir imparatorluk kayıp gitmiştir. Dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin bugünkü hesaplara göre yüzde kırka yakın bir kısmı bizden gasp edilmiştir.
Üç asır boyunca zulme ve tasalluta uğramışız. Kapitülasyon boyunduruğu görmüşüz. İhaneti tatmışız. Dış politikamızın gelenekleri işte bu etkenlerin ışığında şekillenmiştir. Geleneklerimize Horasan erleri el vermiştir.
Vasıflı diplomat
Diplomasi geleneğimizi Fener Rumlarından, Balat Musevilerinden, ilaveten Dersaadet Ermenilerinden edindiğimiz acı deneyimlerin süzgecinden geçerek bugünlere getirdik. Selçuklu’dan, Osmanlı’dan tevarüs ettiğimiz gelenekleri, Cumhuriyet Türkiyesi’nde zenginleştirdik.
Diplomasideki geleneklerimiz zamanın önümüze koyduğu sınavlarla hayli demlenmiştir. Dış politika kodlarımız teamülden ötedir, mutlak doğruya yakın mesabededir. Ezcümle, diplomasi düsturumuza duyarlı olunması şarttır. Devletimizin diplomasi geleneğinin aşınmaya, yıpranmaya tahammül eşiği düşüktür.
Peki, Dışişleri teşkilatının hizmet hafızasını öğrenmemiş, kendini devlet işlevi ve görevleri konusunda geliştirmemiş, devletin işleyişini kavramamış “kurum dışından büyükelçilerin” yukarıdaki perspektifte yeri olabilir mi?
Elbette olamaz. Bir partiye değil, devlete ve ulusa sadık ve vasıflı diplomat yetiştirmek birincil görev ve önceliktir. Kariyer diplomatlığı ortadan kaldırırsanız, “Adana Mutabakatı”nı da Putin’den öğrenirsiniz...
HASAN KEMAL GÜR/ Emekli Büyükelçi