İŞTE İSLAMI BUNUN İÇİN “LİGHT” İSLAM YAPTILAR * DİN’CİLİK AHLAKSIZLIĞA KAPI OLDU * ÇALMA ÇIRPMA KUL HAKKI YEMEK, ÇOCUKLARIN IRZINA GEÇMEK BUNLARIN İŞİ OLDU..

Kemal Rastgeldi / 10.01.2019

Kemalden Notlar

Bir ülkenin geleceğini belirleyen en önemli husus, çocuk ve gençlerinin yetiştirilme, eğitilme tarzıdır. Atatürk bunu çok iyi bildiği için bilime, akılcılığa, laikliğe dayalı çağdaş eğitimi önemsemiş, Türkiyenin geleceğini (bekasını) başta gençliğe emanet etmiştir.

AKP sadece bu konuda, ama kendi farklı amacı ve dinsel ideolojisi doğrultusunda yüce Atatürk’ü örnek almış, eğitim konusunda geniş kapsamlı, önemli girişimlerde bulunmuştur, “dindar ve kindar” bir gençlik yetiştirmek adına!

İskandinavya ve şimdi gittikçe Uzakdoğu ülkelerinde uygulanan ve kalkınmanın, gelişmenin, ilerlemenin anahtarı olan bilimsel eğitimin aksine, okullarımız hızla ve pervasızca imam hatipleştirilmekte, medreseleştirilmektedir. Çocuk ve gençlerimiz yoğun bir ikilemin girdabındadır:

bir yanda başta internet, televizyon, sinama gibi modern iletişim araçlarının sunduğu çağımızın uygarlığı ve “gerçek dünya” ile ilgili kolay erişilebilir, doğru, kanıtlanabilir bilgiler, öte yanda ise hayal ürünü “öbür dünya” ve öldükten sonra dirilme ile ilgili hurafeler, “kutsal” yalanlar!.. Atatürkün başlattığı aydınlanma süreci O’nun erken ölümünden sonra dinci siyasetçiler tarafından önce duraksatılmış, sonra tersine çevrilerek gericilik, irtica akımları topluma egemen kılınmıştır.

İnançsızlıkla suçlanmaktan korktuğu için Atatürk’ün partisi CHP bile laikliği layıkiyle savunamamış, çocuk ve gençlerimizin bilimsel, çağdaş eğitimden mahrum bırakılması suçuna, dolaylı şekilde (ve ürkek aydınlarımızla birlikte) ortak olmuştur.


Murtaza Demir
Odatv.com

Karşı cinsin bulunmadığı Osmanlı medreselerinde eğitim gören gençlerin birçoğunun eşcinsel olduğunu tarihimiz kaydediyor. Günümüz devlet yöneticilerinin tarihi gerçeğimizi bilip-bilmedikleri tartışma götürür olmakla birlikte bilim, salt erkek çocuklarının eğitim gördüğü tedrisat seçeneğini, cinsel sapkınlığın nedenlerinden biri olarak görüyor.

Soru 1- Bu gerçek ortadayken, yöneticiler neden Osmanlı’ya hayranlık besler ve neden karşı cinsin olmadığı medrese biçimi eğitimi (erkek-erkeğe) tercih ederler?

Soru 2- Öğrencilerin, hocaları tarafından taciz, istismar ve seks aracı durumuna getirilmeleri karşısında, hükümet temsilcileri neden edilgen davranır, neden bu tür skandalları örtmek-kapatmak isterler?

Soru 3- Çok sayıda yalan ve hayali habere, iftiraya, haysiyet cellâtlığına imza atarak kıyametleri koparan yandaş medya, bu tür sapkınlıklar karşısında neden suspus olur?

Bu sorulara adam gibi cevap vereceklerini sanmıyorum, olsa olsa olaya ‘vakayı adiyeden’ diyerek kapatmaya çalışan hükümete değil, bana küfür ederler ama gerçekleri örtemezler.

Samimi dindarları ayırıyor ve geriye kalanlar için diyorum ki; bunlar dindar değil, din taciridirler. Siyasette ve ticarette örneklerini sıkça gördüğümüz bütün din tacirlerinin din ve Allah tasavvurları Muaviye damarından beslenir…

Din tacirinin en genel uğraşısı yalancılık, hırsızlık ve ahlaksızlıktır…

Kimisi din üzerinden siyaset yapar, çalar, hazineyi yağmalar ki, bunların tamamı hırsız oğlu hırsızdır! Rakı, şarap içmezler… Bu doğrudur, çünkü bunların yedikleri insan eti, içtikleri kandır; kan içerler!

Muhalefet partileri “yahu şu hırsızlık meselesini araştıralım, bir araştırma komisyonu kuralım, gerçeğin ne olduğunu anlayalım ve önlem alalım” diyerek araştırma önergesi verir ancak bunlar, pisliğin kendilerinden kaynaklandığının açığa çıkmaması için bu önergeleri her defasında reddederler…

Kimisi din üzerinden ticaret yapar, dinci siyasetçiye dayanarak kamu hazinesini yağmalar… Rezalet öylesine açıktır ki, “bakan” olarak atadıkları adamlar, hırsızın önüne yatacak kadar alçaktır, karaktersizdir! Veren “ne isterse verir, alan da her istediğini alır…” Veren babasının malını değil, kamunun malını verir. Oğluna, kızına, damadına, yedi sülalesine verdiği gibi…

Ve tamamı yalancıdır; yeminlerine inanılmaz!

Özetle ülkenin her yanında vıcık vıcık şerefsizlik, hırsızlık, yağmacılık, kamu malını peşkeş çekme rezillikleri akmaktadır. Vicdanı olanın vicdanını sızlatmaktadır… Bu hukuksuzluk ortamında, kanunun, yöneticinin, hukukun yerle yeksan edildiği ülkemde kimisi de, ‘din öğretiyorum’ diyerek çoluk çocuğun ırzına geçmektedir.

Rezillik, yüzsüzlük öyle bir noktaya gelmiştir ki, daha dün Parlamentoda “acaba diğer dinci kurumlarda da bu tür ahlaksızlıklar var mı, varsa ne ölçülerde, sorumlu kim, sorunun kaynağı nedir, araştıralım” denilerek verilen önerge, yine hükümet çoğunluğu tarafından reddedilmektedir…

Evet, kimi dinci memleketin ırzına geçerken,

kimi dinci de çocukların ırzına geçiyor!

Dincinin karakteri ve ahlakı bu…

Bir de dinci şiddet var; mesela IŞİD ve türevleri… IŞİD’in din kabulü, dincinin sömürdüğü, aç ve cahil bıraktığı, “hayrın ve şerrin Tanrı emri olduğuna” inandırdığı zavallı gençlerin sapkınlığıdır…

Dinci, (tekrar ediyorum dindar değil) karaktersiz olduğu kadar, tehlikelidir de… Çünkü IŞİD de dincinin eseridir, Karaman’da ve ülkemin dört bir yanında yaşanan ve sanıldığından çok daha yaygın olduğu bilinen cinsel sapkınlık da!

Utanıyoruz, başımız yerden kalkmıyor ama anlatamıyoruz. Sadece kahroluyoruz!

Rifat Serdaroğlu
08 Ocak 2019 – 13:33

Diyanetin Mücahit Ordusu

Türkiye Cumhuriyeti Devleti o kadar çok yönden saldırı altında ki,
hangisi için kamuoyunu uyaralım,inanın biz de şaşırır olduk.

Senin görevin mi arkadaş, diye düşünebilirsiniz! Evet bizlerin görevi!
Türk Devleti için çalışan, Türk Milletinin vergilerinden oluşan bütçeden maaş alan “Kamu Görevlileri”o kadar ödlek, o kadar sinmişler ki, onlar anayasa ve yasaların kendilerine emrettiği görevleri yapmayınca, uyarı görevi bizim gibi vatanseverlere düşüyor.

Ondan sonra hadi Serdaroğlu doğru mahkemeye!

Şimdi anlatacağım olay, T.C Devletinin Anayasal
Kurumlarından olan Diyanet İşlerinde geçiyor!

Diyanet İşleri Din Hizmetleri Genel Müdürü Yaşar Yiğit şu açıklamayı yaptı;
“Gençleri, dini istismar eden FETÖ benzeri yapılardan korumak için (Camilere Gençlik Kolu) projesi uygulamaya konuldu. 85 bin cami var. İlk etapta 1500 camide altyapı çalışmaları tamamlandı.Cami Gençlik Kolları 45 bin merkez camide oluşacak.”

Anayasa Md 136, Diyanet İşleri Başkanlığının görevlerini şöyle yazar;
Genel İdare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, LÂİKLİK ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.

İlk önce T.C Devletinin Cumhuriyet Savcılarına soralım;

-Anayasamızın vermediği bir görevi, bu kurum nasıl kullanır?
-Camiler Gençlik Kolları (İlk etapta 450 bin kişi) hangi kriterlere göre kimler tarafından ve hangi amaçla oluşturulacak?
-Bu gençleri, kimler, hangi amaçla eğitecek?
-Bu gençlerin, ileriki zamanda İran benzeri “Devrim Muhafızları” gibi kullanılmayacağının garantisi nedir?
-Bu gençler, toplu olarak bir suç işlediklerinde (kışkırtıldıklarında, yanlış yönlendiklerinde) sorumlusu kimler olacak?
-Bu gençler, T.C Devletinin Ordusunun-Jandarmasının- Polisinin yapamadığı hangi koruma işini yapacaklar?
-Her kurum, her cemaat, her tarikat böyle (Gençlik Kolları) oluşturmaya kalkarsa, ülkemizin birliğini nasıl sağlarız?
-Sayın Cumhuriyet Savcıları, Allah rızası için söyleyin; Sizler ne iş yaparsınız?
Veya sizin görev yapmanızı engelleyen güç nedir?

Atatürk düşmanı Diyanet İşleri Başkanına soralım;

-144.250 Personel+20.000 Kur’an Kursu Öğretmeni+20.000 Geçici Kur’an Kursu öğreticisi+3.000 Vaiz+1.250 Müftü, toplam 189. 500 kişi ile yapamadığınız görevi, bu konularda hiçbir eğitimi, bilgisi olmayan gençlerle mi yapacaksınız?

-MİT’ten 5 defa daha büyük bütçenizle (10,5 Milyar TL) ile engelleyemediğiniz FETÖ’yu beş parasız gençlerle mi önleyeceksiniz?

-Yanmaz seccade, uçan takunya satan seccade şeytanlarına karşı ne yaptınız da
FETÖ’ye karşı mücadele edeceksiniz?

-FETÖ’cuları temizlemek sizin göreviniz mi? Ne zamandan beri, Savcılık-Yargıçlık görevi sizde?Kendinizi şeriat hükümlerinin uygulandığı “Din Devletinde mi” zannediyorsunuz?

-FETÖ’yu yıllarca bünyenizde barındırıp besleyen büyüten sizler değil misiniz?

-Diyanet olarak gençleri FETÖ’ya karşı bilinçlendireceğiz diyorsunuz!
Yarın bu gençler başka mezhepten, başka inanıştan insanlarımıza saldırır ve kan dökülürse, hesabını kim verecek?

-Camilerdeki hangi “uzman” din görevlileri bu gençleri örgütleyecek?

Bekaa ortaklığının liderleri Erdoğan ve Bahçeliye soralım;

-Devletin tüm güvenlik birimleri sizin emrinizde!
Yetmedi, 696 sayılı KHK ile, Osmanlı Ocakları-AK Tosunlar- Sadat-Halk Özel Harekât gibi yasa dışı kişi ve kuruluşları da koruma altına aldınız. Tüm bunlar yetmedi de şimdi Cami Gençlik Kolları adı altında 450 bin genci mi kullanacaksınız?

-Türk Milletine karşı silahlanmayı çağrıştıran uygulamaları hangi akılla, hangi vicdanla düşünebilirsiniz?

-Binlerce yıldır birlikte yaşayan Türk Milletini, birbirine mi kırdıracaksınız?

-Nedir sizin amacınız, nedir?

Değerli Okurlar;
Lütfen dikkatli olun. Çevrenizi iyi izleyin. En ufak kanunsuz örgütlenmelerde haberleşelim, yetkilileri uyaralım.Bizler, demokratik yolla ve kaynağını anayasadan alan demokratik direnme hakkımızı kullanarak AKMHP ortaklığını yeneceğimize inanıyoruz.Bu kanunsuz iktidara, Anayasa-Yasa-Devlet Görevlilerimiz ve Türk Milleti olarak karşı çıkmalıyız…

Not;
Sayıları bir avuç kadar kalmış Vatansever-Demokrat-Atatürkçü köşe yazarlarımız; Lütfen bu konunun üzerine gidip Türk Milletini yaklaşmakta olan tehlikeye karşı uyarır mısınız? Teşekkürler.

Sağlık ve başarı dileklerimle 08 Ocak 2019
Rifat Serdaroğlu

https://rifatserdaroglu.com/2019/01/08/diyanetin-mucahit-ordusu/
This entry was posted in DİN-İNANÇ, İrtica, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *