21. YÜZYILDA ÇİN, UYGUR TÜRK’lerine ASİMİLASYON UYGULUYOR * ‘Çin, 5 milyon Uygur Türkünü toplama kamplarında tutuyor’

Türkiye’de ikamet eden Uygur Türkleri, Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlallerini dünya gündemine taşımak için İstanbul’dan Ankara’ya yürüyor.

İlk etapta 12 kişi ile başlayan yolculuk, sonradan katılanlarla birlikte 100 kişiyi aştı. Grup üyelerinin en küçüğü 17, en büyüğü ise 80 yaşında. Bugün yoldaki 20’inci gününü tamamlayan aktivistlerin ellerinde Doğu Türkistan ve Türk bayrakları bulunuyor. Kafilenin bir kısmı kadınlardan oluşuyor. Grup üyeleri ayrıca ülkelerindeki işgal ve insan hakları ihlallerini gösteren resim ve dövizler taşıyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre, 1 milyon civarında Uygur Türkü, Çin’in Doğu Türkistan’ın çeşitli bölgelerinde inşa ettiği toplama kamplarında tutuluyor.

‘Çin, 5 milyon Uygur Türkünü toplama kamplarında tutuyor’

Yürüyüşle ilgili Euronews’e bilgi veren Doğu Türkistan Milli Meclisi Başkanı Seyit Tümtürk, Çin’in hali hazırda toplama kamplarında tuttuğu Uygur Türklerinin sayısının 5 milyon civarında olduğunu söyledi.

Uydu görüntülerinden yola çıkarak Çin’in inşa ettiği toplama kamplarının son aylarda daha geniş bir alana yayıldığını aktaran Tümtürk, “Doğu Türkistan’da 35 milyon kişi açık hava hapishanesinde, işgal altında yaşıyor. Çin, fikri ıslahat adı altında 5 milyon Uygur’u cezaevlerinden çok daha ağır şartlardaki toplama kamplarında tutuyor. Uygurlar zulüm altında yaşamaya çalışıyor. Bir kısmı da sorgusuz sualsiz işkence ile öldürülüyor.” diye konuştu.

Kardeş aile‘ uygulaması kapsamında Uygurların evine Çinli göçmenlerin yerleştirildiğini aktaran Tümtürk, “Uygur kızları zorla Çinlilerle evlendiriliyor. Kızlarımız Çinlilere köle ve cariye haline getiriliyor.” ifadelerini kullandı.

‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yardım isteyeceğiz’

Aktivistlerin 15 Aralık’ta yola çıktığını aktaran Doğu Türkistanlı siyasetçi, “Bizler terörist değiliz, amacımız Doğu Türkistan’da yaşanan hak ihlallerini kamuoyunun gündemine taşımak. Ankara’ya ulaşmadan durdurulacağımızı öğrendik. Valilik ve polis bizi durdurmamalı. Türkiye’de önümüze Çin Seddi çekiliyor. Bu olmamalı. Yürümeye mecbur kaldık. Yola çıkan arkadaşlarımız -5, – 10 derece soğukta yürümeye devam ediyor. Hepimiz ağır bedeller ödedik.” diye konuştu.

Kendi ülkelerinde asimilasyona maruz kaldıklarını belirten Seyit Tümtürk, “Türkiye, Çin’in uyguladığı soykırıma dur demediği gibi sesimizi duyurmamıza da engel oluyor. Soykırıma dur demesi için Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bilgi arz etmek istiyoruz. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan sesimizi duyarsa Çin’e bir şeyler söyleyecektir. Türkiye, zor zamanda yanımızda durmalı.” dedi.

Bu arada Ankara’ya giden aktivistler, tüm Uygurlar adına Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mektup götürdüklerini belirtiyor.

Cumhurbaşkanından yardım isteyeceklerini belirten grup üyeleri, mektupta ayrıca, Doğu Türkistan’da yaşanan hak ihlallerinin anlatıldığını dile getirdi.Grubun, birkaç gün içerisinde Ankara’da olması öngörülüyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Pekin yönetiminin, Müslüman Uygur Türklerine sistematik insan hakları ihlallerinde bulunduğunu belirtmişti.

Doğu Türkistan’daki toplama kamplarının bazıları-Reuters

ABD demokrasi ve insan haklarından sorumlu devlet bakanı yardımcısı Scott Busby, aralık ayında Senato’da yaptığı açıklamada, “ABD hükümeti, nisan 2017’den bu yana, Çin’in 2 milyonun üzerinde Uygur, etnik Kazak ve diğer Müslüman azınlıklara mensup kişilerin kamplarda tutukladıklarını değerlendirmektedir.” açıklamasında bulunmuştu.

Birleşmiş Milletler’e göre 1 milyon civarında Müslüman Uygur Türkü, Çin’in ‘eğitim merkezi’ olarak dünyaya lanse ettiği toplama kamplarında tutuluyor.

Doğu Türkistan’da ve Çin’in değişik yerlerinde gerçekleşen saldırıların ardından bu eylemlerden Uygurları sorumlu tutan Çin, 2014 yılından itibaren ‘teröre karşı halk mücadelesi’ adı altında yeni bir süreç başlattı. Ancak Uygurlara yönelik kültürel ve dini kısıtlama ve baskılar 2009 yılından itibaren giderek hız kazandı.

Erkeklerin sakal bırakması ve kadınların uzun kıyafet giymesi kısıtlanırken halkın düğünlerde alkol kullanmaya zorlanması da bu uygulamalardan bazıları.

Müslüman Uygur Türklerini kamplarda topladığı yönündeki suçlamaları reddeden Pekin, Doğu Türkistan genelinde inşa edilen söz konusu yapıları, dünyaya “eğitim merkezi”, “rehabilitasyon merkezi” ya da “mesleki eğitim merkezi” olarak lanse ediyor.

Çin’in Doğu Türkistan’ın Urumçi kenti yakınlarında, Uygur Türklerini gözaltında tutmak için inşa ettiği bir başka toplama kampı-Reuters

Reuters ekibi kamplardan 7’sini ziyaret etmek istedi. Etrafı kalın duvarlarla çevrili kamplarda güvenlik kulübesinden gözetleme kulelerine ve dikenli tellere her şey mevcut.

Çin yönetimi, kampların mesleki eğitim merkezi olduğunu iddia ediyor. Doğu Türkistan genelinde on binlerce kişi hükümet tarafından işe alındı.Komünist Parti’ye yakın kişiler, halkın arasına giriyor, istihbarat topluyor ve şüpheli gördükleri kişileri güvenlik görevlilerine bildiriyor.

Geçmişte okul, hastane ya da kamu binası olarak hizmet veren bir çok bina da küçük kamplara dönüştürüldü.Çin’in Doğu Türkistanlıları tuttuğu ve ülkeden kaçan Uygurların ifadesiyle işkence gördükleri kampların sayısı net olarak bilinmiyor.

Çin’den toplama kampı savunması: Uygur Türklerine bedava mesleki eğitim veriyoruz
Çin’de Uygur Türklerinin tutulduğu kamplar ‘cephanelik’ gibi

Daha önce toplama kamplarından birinde tutulan Kayrat Samarkan, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

“Sorgulama sırasında ağır işkence gördük, ufacık hücrelerde çok sayıda insan bir arada tutulduk ve kimilerini intihara sürükleyen Komünist Parti rejiminin acımasız uygulamalarına maruz kaldık.”

Şu anda Kazakistan’da yaşayan Kayrat, 2017 yılının ekim ayında ziyaret amaçlı Doğu Türkistan’a döndüğünde hemen bir yerel polis karakoluna çağrılmış.

Metal bir sandalyeye zincirlenerek 3 gün boyunca uykusuz bir şekilde sorgulandığını dile getiren Kayrat, sorgu sırasında sık sık, Çin’den neden ayrıldığı, Kazakistan’da ne iş yaptığı ve hangi sıklıkla camiye gittiğinin defalarca sorulduğunu belirtti. Sorgusu tamamlanınca da kendisine Kazakistan’a yakınlığı nedeniyle 3 ile 9 ay arasında Altay bölgesindeki bir “yeniden eğitim merkezine” gönderileceği tebliğ edilmiş.

Toplama kampında 15 kişinin kaldığı bir hücreye konulmuş. O andan itibaren de günlük rutin Çince şarkılar ezberleyip söylemiş, Çince yazılar yazmış, Komünist doktrinler okumuş ve her gün Çin Komünist Partisi hakkında saatler süren konuşmaları dinlemek zorunda kalmış.

Şu anda 30 yaşında olan Kayrat, “Beni alıp bir odaya götürdüler, metal, sandalyeye benzer bir cihaza bağladılar. Bu cihaza zincirlendiğinizde ayakta kalıp hareket edemiyorsunuz. Göğsünüz açıkta kalacak şekilde kollarınızdan metal cihaza bağlanıyorsunuz. Cihaza bağlı kaldığım 6 saat sonra tüm vücudum perişan haldeydi. Sadece 10 dakika bu cihaza bağlı kaldıktan sonra bedeniniz dayanamaz hale geliyor. Hareket ettikçe demirler vücudunuza temas ediyor. 6 saat sonra ise acı dayanılmaz hale geliyor.” dedi.

Kamp şartlarına daha fazla dayanamayan Kayrat Samarkan, 3 ay sonra intihar edince kendini toplama kampının revirinde bulmuş. 2018’in şubat ayında kamptan salıvermişler ve mart ayında da Kazakistan’a gitmesine izin verilmiş.

BM: Çölün ortasında, hiçbir hakkın bulunmadığı merkezler

Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi Çin’i, Türkistan’ı hiçbir insan hakkın bulunmadığı kitlesel toplama kampına dönüştürmekle suçluyor.

Eartrise Media isimli sivil toplum kuruluşunun, 39 toplama kampı üzerinde yaptığı uydu görüntüsü analizi, bu kampların hacminin nisan 2017 ile ağustos 2018 arasında 3 kat daha büyüdüğünü ortaya koyuyor.

39 kampın kapladığı alan ise kabaca 140 futbol sahası büyüklüğünde. Uluslararası medya, kampların bir kısmının yerini, Çin hükümetinin verdiği inşaat ihale ilanlarından yola çıkarak tespit etti. Earthrise’ın kurucusu Edward Boyda, “Kamplardan 80’ini hızlıca buldum. Çoğu birbirine benziyor, çünkü hepsinde kullanılan metot aynı” diyor.

“Allah’a inanmadığımı ve dini reddettiğimi belirten bir belge imzaladım”

Çin’in ‘aşırılıkla mücadele güvenlik önlemleri’ sadece bu kamplarla sınırlı değil.

Nüfusu oldukça az olan kırsal kesimlerdeki köyler bile güvenlik güçlerince mercek altına alınmış durumda. Çok sayıda casusun yerleştirildiği yerlerde kuş uçurulmuyor.

Gülziya Mogdunkyzy de geçen yıl Kazakistan’dan Doğu Türkistan’ın Kaşgar kentindeki köyüne dönmüş. Ancak gelir gelmez ilk olarak ev hapsine alınmış. Yerel yetkililerin kendisine İslam’ı inkar etmesi ve bunu deklare etmek için de belge imzalamaya zorladığını belirten Gülziya, akrabalarının birçoğunun kamplara götürüldüğü için de hiçbirisi ile görüşemediğini aktardı.

“İslam’a kesinlikle inanmamam gerektiği söylendi”

“İslam’a kesinlikle inanmamam gerektiği söylendi. Boyun eğmek zorunda kaldım. Bir de Allah’a inanmadığımı ve dini reddettiğimi belirten bir belge imzaladım. Eğer bunu yapmasaydım şartlar çok daha ağır hale gelecekti. Tüm Müslümanları, dini inkar ettiklerini deklare eden bir belge imzalamaya mecbur ediyorlar. İnsanlar Allah’a inandığını söylemeye korkuyor.”

Çinli polisler, Kaşgar kentinde gözaltına aldıkları Uygur Türklerinin başına siyah örtü geçirerek bilinmeyen yerlerdeki kamplara götürdü. Bölge sakinleri tutuklananların bir daha evlerine dönemediğini ifade ediyor. Güvenlik görevlileri ve tek tük turistin dışında sokaklarda genç erkek görmek neredeyse imkansız.

Camiler bomboş

Doğu Türkistan’daki camilerin tamamının üzerinde, Komünist Parti’ye bağlılık bildiren “Partiyi sev”, “Ülkeyi sev” gibi devasa propaganda afişleri asılı. Cuma namazlarında ise camiler artık bomboş kalıyor. Çünkü camiye gelenler kayda alınıyor ve fişleniyor.

Doğu Türkistan’da tutuklanan ve gözden kaybolan insan sayısı günden güne artıyor. Geçen yıldan bu yana sayı çok daha fazlalaştı. Doğu Türkistanlı Mailikemu Maimati isimli kadınla evli Pakistanlı iş adamı Mirza Imran Baig, pasaportuna el konulan eşi ve oğlunun ülke dışına çıkabilmesi için aylardır mücadele ediyor. Ancak Çinli yetkililer, 33 yaşındaki kadının ve 4 yaşındaki oğlunun yurtdışına çıkışına izin vermiyor.

Pekin’deki Pakistan Büyükelçiliğinin önünde bekleyen ve kendi ülkesi Pakistan’dan eşinin serbest kalması için devreye girmesini isteyen iş adamı Mirza Imran Baig, eşinin gözaltında tutulduğu toplama kampını ziyaret etmiş.

Mirza Imran, kamptaki şartlardan bahsetti:

“Orası bir cezaevi. Her hücrede ortalama 20 kişi var. Hiç kimse, hakkındaki bir hükümden ya da yargı kararından dolayı orada tutulmuyor. Ayrıca hücrelerde hijyen yok, bundan dolayı insanlar da hastalanıyorlar.” diye konuştu.

İnsan Hakları İzleme Örgütü: Uluslararası yasalara göre kanun dışı

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Çin Direktörü Sophie Richardson, uluslararası yasalara göre bu tür “eğitim merkezlerinin” yasa dışı olduğunu ve tutuklanan vatandaşlardan tam anlamıyla “siyasi sadakat” beklendiğini söyledi.

“Doğu Türkistan’da yaşananlar asla kabul edilebilir bir durum değil.” diyen Richardson, Buralar hükümet ve parti tarafından yönetilen tesisler. İçeride tutuklu bulunan hiç kimse uyarı almadı ya da cezaya çarptırılmadı. Yayımladığımız raporda da belirttiğimiz gibi, yerel yetkililer, çok açık bir şekilde kamplara gönderilmemek için avukata ihtiyacınızın olmadığını söylüyor. Yani zaten mahkemeye çıkarılmadan kampa gönderiliyorsunuz. Bu tam anlamıyla partiye sadakate zorlamak için kullanılan bir yöntem.” ifadelerini kullandı.

“Birbirimizi fişlememizi istiyorlar”

Doğu Türkistanlılar İstanbul’da sık sık Çin hükümetine karşı protesto gösterileri düzenliyor. Bu arada salıverilmiş olsalar bile çok sayıda Uygur hala gözaltındayken yaşadıklarını anlatmaya korkuyor.

Radikal eğilimli gruplarla bağlantısı olduğu iddiasıyla tutuklanan bir iş adamı, “Beni, Türkiye’deki Doğu Türkistanlılar hakkında kendilerine casusluk yapmam şartıyla serbest bıraktılar.” sözleriyle Uygurların birbirlerini fişlemesini istediklerini kaydetti.  Adının açıklanmasını istemeyen bir başka iş adamı, uzun tutukluluğun ve gördüğü ağır işkencelerin ardından serbest bırakılmış. Daha sonra da yurtdışına kaçmış.

“Babam hasta diye Türkiye’ye geldim

Yine adının açıklanmasını istemeyen Doğu Türkistanlı bir kadın, sağlık durumu kötüye giden babasıyla ilgilenmek için 2017’de Türkiye’ye gelmiş. Türkiye’ye gelmeden önce 2 çocuğunu kayın validesine bırakmış. Ancak aldığı son bilgilere göre, Çinli yerel yöneticiler çocukları ninesinden alıp Hotan’da bir yetimhaneye göndermiş, kayın validesi de cezaevine konulmuş.

“Türkiye’ye gelirken küçük çocuğum henüz 2 yaşındaydı. Kendi ihtiyaçlarını karşılayamazlar ki. Çocuklarıma benim yedirip içirmem lazım. Tek başlarına hiçbir şey yapamazlar. Yaşları 10 ya da 15 olsa kendi kendilerine bakabilirlerdi. Şimdi çocuklarım neredeler? Acaba çocuklarım şimdi nerede yatıp kalkıyor, neler yapıyorlar? Yemek yiyebiliyorlar mı? Hastalar mı? Ne olacak benim çocuklarıma? Her gece bunları düşünüyorum” diye yaşadığı acıyı anlattı.

Ayrıca Çin’in, bölgedeki geleneksel İslam ve Orta Asya mimarisinin en iyi korunan yerlerinden biri olarak kabul edilen Kaşgar’daki tarihi birçok yapıyı yıkarak, Uygur tarihinin izlerini silmeye devam ettiği ifade ediliyor.

Çin, Doğu Türkistanlı Kırgız ve Kazak
azınlığı da toplama kamplarına gönderiyor

Kırgizistan vatandaşı 33 yaşındaki Asila Alimkulova, eşinin Çinli otoritelerce gözaltına alındığını duyduğu günden itibaren sürekli gözyaşı döküyor. Kendisine verilecek müjdeli bir haber bekleyen Asila’nın eşi aylardır Doğu Türkistan’daki toplama kamplarından birinde tutuluyor.

Madencilik sektöründe yöneticilik yapan Asila’nın eşi Şirbek Devlethan, Doğu Türkistan’da doğan bir Müslüman Uygur Türkü. Asila’nın söylediklerine göre, Devlethan, görev yaptığı şirketin Doğu Türkistan’daki işlerinde çıkan bir sorundan dolayı buraya gittikten sonra kendisiyle irtibat kurarak herhangi bir sıkıntısının olmadığını söyledi. Ancak geçen yıl ekim ayından bu yana bağlantıyı tamamen kaybettiler. Alimkulova, eşinin çalıştığı şirketten bir yöneticinin kendisini arayıp Şirbek’in bir ‘eğitim merkezine’ gönderildiğini söylemesinden sonra ancak eşinin başına gelenlerden haberdar olmuş.

“Beyim ne eğitimi alıyor?” diye soran Asila’nın bu çıkışına şirket yöneticisinin verdiği yanıtsa genç kadını daha da kahretmiş. Zira şirket, Şirbek’i geri getirmek için girişimde bulunsa da bu konuda hiçbir garanti olmadığını iletmiş.

Dünyaya ‘mesleki eğitim kampı’ olarak lanse edilen bu kamplar aslında Çin yönetiminin Doğu Türkistan’ın değişik yerlerinde inşa ettiği, etrafı yüksek duvarlarla ve dikenli tellerle çevrili, Uygur Türklerini tuttuğu yüksek güvenlikli toplama kampları.

Birleşmiş Milletler’e göre, toplama kamplarında 1 milyon civarında Uygur Türkü bulunuyor. Siyaset analistlerinin asimilasyon merkezi olarak da tanımladığı kamplarda ABD Dışişleri Bakanlığı’na göre, 800 bin ile 2 milyon arasında Uygur Türkü alıkonuluyor.

Şirbek Devlethan’ın gözden kaybolması, Çin kuşatmasının ne kadar geniş yelpazeye yayıldığını ve Orta Asya ülkesi Kırgızistan ile bağı bulunanları da kapsadığını gözler önüne seriyor. Benzeri haberler komşu Kazakistan ve Pakistan’daki aileleri de perişan etmiş durumda.

Anneleri Çinli otoritelerce tutuklanan Uygur kız kardeşler Şahnaz (16) ve Şekila (12) . Pakistan’da yaşayan kız kardeşler izini kaybettikleri annelerinden gelecek müjdeli bir haber bekliyorB.K. Bangash / AP

Geçen ay Alimkulova ve aynı durumdaki diğer kişiler, ‘Çin’deki Kırgız Halkını Koruma Komitesi’ adıyla bir lobi grubu kurdu. Grup, ekonomik olarak Çin’e göbekten bağlı hale gelen Kırgız hükümetinden Pekin’e, Doğu Türkistan’daki toplama kampları ve tutuklu Kırgızların akıbeti için siyasi baskı yapmasını istiyor.

Komünist Parti tarafından yönetilen Çin ise, önce uzun süre varlığını reddettiği daha sonra kabul ettiği söz konusu yerleri, ‘mesleki eğitim kampı’ olarak tanımlıyor.Pekin yönetimi, buralarda İslami aşırılığa bulaşmış ya da ayrılıkçı kişilerin eğitilerek topluma yeniden kazandırıldığını iddia ediyor.

İnsan hakları alanında faaliyet gösteren örgütler ise Çin’in Müslümanları kendi istekleri dışında zorla tuttuğunu belirtiyor. İnsan hakları savunucuları ayrıca Pekin’i Müslüman vatandaşların kıyafetlerine ve dini yaşantılarına müdahale etmekle de suçluyor. Yine insan hakları örgütlerine göre, Doğu Türkistan polis devletine dönmüş durumda.

Bişkek’te yaşayan Asila Alimkulova, evinin mutfağında eşinin fotoğraflarından bir albüm yapmış. Her gün hasretle fotoğraflara bakıyor. Çift, 2005 yılında Şirbek’in Kırgızistan’a yerleşip tercüman olarak çalışmaya başlamasının ardından tanışıp evlenmiş. Eşi daha sonra Kırgızistan’ın güneyinde faaliyet gösteren Çinli bir kömür şirketinin tepe yöneticisi olmuş.

Komünist Parti’nin ateşli savunucularından Chen Quanguo’nun iki yıl önceki seçimlerde Çin’in ‘Sincan’ olarak adlandırdığı Doğu Türkistan bölgesinin yöneticiliğine seçilmesinin ardından Şirbek Devlethan, merkeze çağrılmış.

Şirbek, “Beni çağırıyorlar, bir süreliğine oraya gitmem gerekiyor” diyerek Kırgızistan’dan ayrıldı ancak Çin’de bulunduğu süre içerisinde düzenli olarak irtibat kurmayı sürdürdü. Bir yıl öncesine kadar çift sürekli telefonda görüşmeye devam etti.

Asila, “Oğlumuz 12 yaşında. Okula gittiğinde insanlar, baban nerede, neden ortadan kayboldu? gibi sorular soruyor” diyor.

Çin, zengin yeraltı kaynaklarına sahip Doğu Türkistan’ı köprü olarak görüyor

Çinli siyasetçiler, zengin yeraltı kaynaklarına sahip Doğu Türkistan’ı Çin’in kuzeyi ile henüz gelişmemiş Orta Asya ülkeleri arasında bir köprü gibi görüyor. Pekin ayrıca, 1949’dan bu yana hakimiyeti altında tuttuğu Doğu Türkistan’ı trilyon dolarlık yatırım yaptığı ‘Kuşak ve Yol’ girişimi ya da İpek Yolu projesinin önemli merkezlerinden biri olarak görüyor.

Öte yandan anavatanı Doğu Türkistan olan Uygurların komşu Kırgızistan ve Kazakistan’daki aileleri ve sevdiklerinden zorla ayrı tutulmaları, Çin baskısının ne denli büyük olduğuna dair önemli bilgiler de veriyor.

Diğer yandan Doğu Türkistan’da yaşayan bir buçuk milyon etnik Kazak Türkünün de içinde bulunduğu durum, Kazakistan’ın en önemli siyasi meselelerinden biri haline gelmiş durumda.

Eşi 1 yıl önce Çinli otoritelerce gözaltına alınarak toplama kampına gönderilen Uygur Türkü Mahinur Medetbek, Kazakistan’ın Almatı kentinde yaşıyor – Dake Kang / AP

Kırgızistan’da ise ‘Çin Kırgızları’ olarak adlandırılan Kırgız azınlığın durumu, bir Kırgız milletvekilinin kardeşinin geçtiğimiz günlerde Çinli otoritelerce gözaltına alınmasının ardından gündeme geldi.

Ayrıca, aile üyelerinden herhangi biri Doğu Türkistan’da ortadan kaybolan kişilerin yürüttüğü faaliyetler de farkındalık yaratmaya başladı.Çin’deki Kırgız Halkını Koruma Komitesi’nin 30 yaşındaki üyesi Seyitbek Isa Uulu, Afp’ye yaptığı açıklamada, ailesinden 6 kişinin gözaltında tutulduğunu söyledi.

İsa, “Akrabalarım normal sıradan insanlar. Kimisi küçük esnaf kimisi çoban. Bu neden başlarına geliyor inanamıyorum.” sözleriyle akrabalarının aşırılığa bulaşmış olma iddiasını yalanlıyor.Aynı dili konuşan ve ortak göçebe mirasını ve kültürünü paylaşan Kırgız ve Kazaklar da Chen’in atamasından sonra, Uygurların uzun yıllardır yaşadığı sorunlarla karşılaşmaya başladı.

Komünist Parti’nin bölgedeki temsilcisi Chen Quanguo, Doğu Türkistan’da inşa edilen ve gün geçtikçe uluslararası kamuoyu tarafından tepkiyle karşılaşan toplama kamplarının baş mimarı olarak biliniyor.

Sonradan Kırgızistan vatandaşlığı alan Adil Zhunus Uulu, 2015 seçimlerde parlamentoya giren ilk ‘Çin doğumlu’ etnik Kırgız. Kırgız milletvekilinin asistanı, Adil Zhunus Uulu’nun Çin vatandaşı kardeşi Askar Yunus’un Doğu Türkistan’daki Komünist Parti üyeleri tarafından gözaltına alındığını ve Yunus’un halen gözaltında tutulan tarihçilerden biri olduğunu dile getirdi.

Türki cumhuriyetler Çin’le karşı karşıya gelmek istemiyor

Pekin yanlısı Doğu Türkistan Dış İlişkiler bürosundan bir yetkili ise, Yunus’un tutukluluğu hakkında bilgi sahibi olmadıklarını iddia etti. Çin Dışişleri Bakanlığı, tutuklu Kırgızların durumuyla ilgili sorulara yetkililerin “bilgi sahibi olmadığı” yönünde cevap verildi.

Kırgızistan Dışişleri Bakanı da Çin’in tutukladığı Kırgızistan vatandaşı olup olmadığı yönündeki soruları yanıtsız bıraktı.

Bu arada Kazakistan ve Kırgızistan gibi Türki cumhuriyetler her ne kadar Çin’le karşı karşıya gelmeye çekinse de başta ABD ve Almanya olmak üzere birçok ülke BM gözlemcilerinin Doğu Türkistan’a girmesi için bastırıyor.

Pekin, daha önce söz konusu kamplarının varlığını reddetmişti. Ancak artan ısrarlı uluslararası baskılar neticesinde Çin, buraya alınan ‘kursiyerlerin’ aslında Mandarin dilini öğrendiklerini, mesleki becerilerini geliştirdiklerini, spor ve halk oyunları gibi çeşitli hobilerle uğraştıklarını savunmaya başladı.

Ayrıca Çİn toplama kamplarının “mesleki eğitim merkezleri” olduğunu öne sürüyor.

Fransız haber ajansı Afp’nin ekim ayında yayımladığı bir araştırmaya göre, Çin ‘mesleki eğitim’ merkezi olarak tanımladığı kamplara polis copları, elektrikli çivili sopalar, kelepçeler, biber gazı, şok tabancaları ve dikenli teller alıp göndermişti.

Yine Doğu Türkistan doğumlu Kazak asıllı Orunbek Köksebek, 2005 yılında Kazakistan vatandaşlığına geçmiş. Kısa süreli gittiği Doğu Türkistan’da gözaltına alınıp toplama kampına gönderilmiş ve aylarca kampta tutulmuş.

Köksebek, Çin’in ‘mesleki eğitim’ iddialarının aksine kendini bu kamplarda siyasi propagandaların ve işkencenin ortasında bulduğunu belirtiyor.

“Bana babamın bir fotoğrafını gösterdiler. Daha sonra fotoğrafı yırtıp çöpe attılar. Bu benim için çok ağır bir durumdu.” diyen Orunbek Köksebek, “Tutukluluk bende kalıcı zihinsel sorunlar da bıraktı. Her şeyi unutmaya başladım. Arkadaşlarımın hatta sokakların adını bile unutuyorum.” diye yaşadıklarını anlattı.

KAYNAKLAR

https://tr.euronews.com/2019/01/03/dogu-turkistan-milli-meclisi-baskani-turkiye-onumuze-cin-seddi-koyuyor
https://tr.euronews.com/2019/01/05/uygurlara-cin-iskencesi-dogu-turkistan-da-neler-oluyor
https://tr.euronews.com/2018/12/20/cin-dogu-turkistanli-kirgiz-ve-kazak-azinligi-da-toplama-kamplarina-gonderiyor
This entry was posted in ASİMİLASYON, EMPERYALİZM, FAŞİZM. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *