Ahmet Kılıçaslan Aytar
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com
14.12.2018
DERS VAR
TSK, Türkiye sınırına 170-180 kilometre uzaklıkta Irak Sincar ve
Karacak dağlarında Kürt hedeflerine hava harekâtı düzenledi.
Erdoğan, ” Biz bu terör örgütüyle çok etkili şekilde mücadele ediyoruz. Aslında tüm İslam dünyasının bu örgütle mücadele etmesi gerekiyor” açıklaması yaptı.Bu cümleye yerleştirdiği “İslam dünyası” ibaresi;
Erdoğan Türkiye’sinin Osmanlı’nın eski toprakları Irak ve Suriye’de;
Ağırlıklı olarak İslam din ve gelenekleri ile uyumlu bir ekonomik ve siyasi düzeni oluşturmaya dayanan stratejisini açıklıyor…
Erdoğan, ABD’ye yönelik birtakım uyarılarda da bulundu.”Münbiç Arapların yaşadığı bir bölgedir. Ama bu bölgeyi terör örgütlerine verdiler.Şimdi diyoruz ki, temizlediniz temizlediniz, çıkarmadığınız takdirde Münbiç’e de gireceğiz. Türkiye Fırat’ın doğusundaki terör batağına müdahalede yeterince zaman kaybetmiştir” dedi.
Halbuki ABD’nin Rusya ve İran teminatındaki Suriye’de kalmakla ilgili merkezi politikası;
1- Birleşik Krallık ve Fransa ile birlikte Kuzey Suriye’de petrol, gaz ve taşımacılık için oluşturdukları koridorda, Kürt tabanı üzerinde kurulacak çokuluslu bir şirketler devleti ile Suriye Federasyonunu oluşturmaya,
2- İran’ ı Suriye’den terk etmeye zorlamaya,
3- İŞİD’i bitirmeye,
4- Türkiye’nin taleplerini dengelemeye,
5- Körfez ülkelerin desteğini sağlamaya,
6- Pentagon’un Rusya’ya Suriye’nin geleceğine dair tek başına söz hakkı tanımamak için askerlerini bu ülkede muhafaza etmek ısrarına dayanıyor.
Ama Erdoğan, son zamanda Türkiye’nin ABD ile stratejik ortaklığını;
İslam Birliği başlığında Suriye’de bir Sünni koridor üzerinde “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak-ı Millî topraklarını da kazanırız” hayali üzerinde değerlendiriyor.
Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin değil Osmanlı Devleti son meclisinin “Misak-ı Milli’sini gerçekleştirmek istiyor.Bu nedenle artık Türkiye- ABD arasındaki stratejik ortaklık bir sözden ileri gitmiyor. Erdoğan, Pentagon’un “kabul edilemez” olduğuna dair uyarılarına rağmen işgalde ısrar ediyor.Türkiye ordusuna ek olarak, Suriye’de isyancı Özgür Suriye Ordusu da 15 bin militanıyla işgale katılmaya hazırlanıyor.
Kürtler ise bulundukları Doğu Fırat topraklarından gidecekleri başka bir yer olmadığını, herhangi bir Türk işgaline karşı savaşacaklarını söylüyor.Kuzey ve Doğu Suriye Kürt Özerk Yönetimi, Erdoğan’ın saldırı tehditlerini kınarken, bölgede seferberlik ilan etmiştir.
Aynı zamanda, Kürtlerin hâkimiyetindeki Suriye Demokratik Güçleri ve ABD, işgali engellemek için son dakika diplomasisini zorluyor.Ancak Erdoğan işgalin önümüzdeki birkaç gün içinde başlayacağını açıklamıştır.Bu yüzden bu mücadeleyi yürütmek için çok az zaman var gibi görünüyor…
Türkiye’nin Washington konsensüsü, Barack Obama’nın başkanlığının son iki yılında çatlaklar göstermeye başladı.Önce Suriye’de İŞİD’le nasıl savaşılacağı konusundaki farklılıklar oluştu.
Türkiye hükümetinin Gezi Parkı protestocularına ve basın üzerindeki baskısı, Ermenistan’a, Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail ile bunların lobilerine karşı hoyrat politika izlemesi, Erdoğan, Fidan, Akar liderliğinin 15 Temmuz 2016 FETO darbesini akim kılıp, 20 Temmuz’da kendi sivil darbesini yapması; Türkiye-ABD stratejik ortaklığında kırılmaya yol açtı.
Fethullah Gülen’in kaçırılmasına yeltenmek, ABD’nin Suriye’de Kürtlerle işbirliğini kesinlikle sıfırlama niyetinde ısrarcı olmak,Nihayet Donald Trump yönetimine saldırganca ulaşmaya çalışılması; Türkiye’nin hızla “Altın çocuk ” statüsünü kaybetmesine yol açtı…
Hükümetin kendi meşruiyeti için Fethullah Gülen’e pervasızca odaklanması, Trump yönetiminin gözünde belki de en büyük günaha yol açtı.Tutuklu Rahip Andrew Brunson üzerinden sürdürülen rehin diplomasisinde Erdoğan’ın pazarlıkları, Başkan Trump’ı Türkiye’ye karşı yaptırımlara zorladı.F.Gülen Türkiye’ye iade edilmedi böylece Erdoğan ve siyasetine meşruiyet verilmedi.
Erdoğan’ın taktikleri, Türk Milletini transatlantik ittifaktan ve değerlerinden çekip-çıkaramadı,Ama ABD Kongresi’nin her iki tarafındaki Erdoğan şüpheciliğini körükledi…
Erdoğan’ın Batı karşıtı politikalarından gelen zararları geri almak, gelecekteki Türk hükümetlerini çok zorlayacaktır. Nitekim Türkiye-ABD ilişkilerinde hasar büyüktür.ABD hükümeti Türkiye ile olan sorunları özel olarak ele alma alışkanlığını terk etmiş,Giderek daha fazla künt ve sert bir retoriğe başvurmaktadır.
ABD’nin bu tutumu ;
1- Rum, Yunan, Ermeni, İsrail lobileri üzerinden tüm dünyaya yayılıyor.
2- ABD ve Türkiye arasında bir konsensus ve mutabakat kalmıyor.
3- Artık bir çok ülke Türkiye’yi güvenilir bir müttefik olarak görmüyor.
4- Her geçen gün gelecek vaad eden bir işbirliği için çok uzun bir süre ihtiyacı doğuyor.
Türkiye’nin Suriye ve Irak ile ilgili duruşunda Erdoğan’ın şahsi düşünceleri ve çıkarları değil,Bölgesel bir aktör olarak “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesi doğrultusunda kendi hedef ve çıkarları peşinde olması gerekiyor.Erdoğan “Emperyalizm” ile mücadele etmiyor, sadece “İslamcı Cihad” çağrıları ya da eylemleriyle Türkiye’nin enerjisini tüketiyor.Şimdi Türk Milleti’nin değil ama işte o; İslam’ı üst kimlik kabul eden halkın gelmekte olan dersi bir güzel özümlemesi gerekiyor…
15.12.2018