İlk Kurşun Gazetesi, 3 Aralık 2018.
Suay Karaman
ÇİZGİ
25 Kasım Pazar günü Cumhuriyet Gazetesi’nde Bartu Soral’ın olgulara dayalı, iddia ve iftira içermeyen “Çizgi Nedir?” adlı yazısı, ilkelerin nasıl olması gerektiği üzerine çok değerli bir makaleydi. Soral, makalesinde Cumhuriyet Gazetesi’nin yayın politikasını, Selahattin Demirtaş güzellemelerini ve Osman Kavala ile ilgili yanlı haberleri eleştirmişti. Gerek gazetenin yöneticilerinin, gerek diğer kuruluşların ve hatta bazı kişilerin bu yazıdan ders çıkarmış olmaları beklenirdi ama olmadı.
26 Kasım Pazartesi günü Cumhuriyet Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni yazısında şöyle bir cümle kullandı: “Cumhuriyet’in tarihini bilmeden, “yazar” olunmaz!” Çok değil iki ay önce dünyaca ünlü ekonomist olarak sunulan bir yazar, yaptığı haklı eleştiri ile “Cumhuriyet’in tarihini bilmeden, “yazar” olunmaz” hakaretine uğradı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihini bilmeden, Atatürk ilke ve devrimlerini özümsemeden Cumhuriyet Gazetesi’nde yazar olanların düştükleri trajikomik durum gözler önüne serilmiştir. Genel yayın yönetmeninin açtığı yolun ardından kimi fosilleşmiş, kimi fonlanmış, kimi afyonlanmış bazı “Cumhuriyet’in tarihini bilen“ yazarlar da, Bartu Soral’ı eleştirmek adına hakaret etmeye başladılar.
Bartu Soral’ın çizgi konusundaki yazılarının özü şudur:
Hukukun üstünlüğünü savunmak, temel hak ve özgürlükleri korumak, evrensel değerlere sahip çıkmak, insanlığın olmazsa olmazıdır. Ancak emperyalizmin işbirlikçisi ve maşası olanları savunmak ile uğradıkları hukuksuzlukları dile getirmek faklıdır. Yargı hatasından ötürü emperyalizmden beslenenleri sürekli gündeme taşıyarak, masum göstermek anlaşılır gibi değildir. Ülkemizi bölmek isteyen terör örgütlerine ve Soros’un beslemelerine güzellemeler yapmak, methiyeler düzmek, Atatürkçülükle de, ulusalcılıkla da bağdaşmaz.
Eleştiren takım (ya da çete de denebilir), gazetenin eski yönetimine hiç ses çıkarmadan, tepki vermeden kuzu kuzu yazılarını yazıyorlardı. Eski yönetimin “çizgi”sine uyum sağlayanlar, şimdi “çizgi”lerini bulamamanın ezikliği içinde ya da Atatürkçülükten geçinmenin sıkıntısı içinde, el birliğiyle Bartu Soral’ın haklı bir yazısına veryansın ediyorlar. Gazetenin eski yönetimi zamanında Atatürk düşmanlarının kin kusan yazılarına tepki veremeyen bu takım, şimdi kusarak, böğürerek, ‘kafan basmıyor’ diyerek, ‘maymunla, usturayla’ seviyelerini göstermektedir. Emperyalizmi, PKK terör örgütünü, Soros’u bir yana bırakıp, Bartu Soral’a laf yetiştirmekle meşguller.
Aykut Küçükkaya, Ali Sirmen, Emre Kongar, Orhan Bursalı, Zeynep Oral, Enver Aysever, Zafer Arapkirli, Özlem Yüzak, Miyase İlknur, Mustafa Kemal Erdemol gibi yazarların Demirtaş’a, Kavala’ya, Soros ve uzantılarına sahip çıkmaları normaldir.
Bu gibi yazarlar hakkında fazla söze gerek yoktur, zaten yazdıkları ortadadır ve böylece kendilerini belli etmişlerdir. “Çizgi”lerinin hangi yönde olduğunu göstermişlerdir. Ve Atatürkçü bir yazara dil uzatıp, hakaret ederek de görevlerini yerine getirmektedirler.
Yenilenen yönetime karşın basılı gazetenin bir yerlerinde ya da internet sayfasında, sürekli Demirtaş ve Kavala haberleri ya da bir köşe yazısına rastlanmaktadır. Cumhuriyet Gazetesi yeniden asıl sahiplerinin oldu ama yapılan temizliğin yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Bugün, vakıf yönetiminden uzaklaştırılan çetenin uyuyan hücreleri harekete geçmiş gibi bir görüntü bulunmaktadır.
Yaklaşık üç aydır gazetenin yönetimi yenilenmiştir, vakıf yönetiminde kimi değerli insanlar bulunmaktadır. Ama değerli insan olmak farklıdır, gazeteyi doğru bir çizgide yönetmek farklıdır. İşte bu üç aylık sürede ne yazık ki Cumhuriyet Gazetesi’nin Can Dünüdara, PKK terör örgütüne ve Sorospu Çocuklarına olan sevgisinin devam ettiğini üzülerek görmekteyiz. Cumhuriyet Gazetesi bu çizgisiyle Radikal, Taraf, Birgün gibi gazetelerin çizgisindedir. Bugün ortalama 35 bin satan Cumhuriyet Gazetesi, çizgisini bulamazsa, daha büyük sıkıntılara uğrayabilir. Cumhuriyet Gazetesi’nin alıcısı bellidir, ideolojisi bellidir; bundan saptıkça batacağı da kesindir. Bu durumda gazetenin yeni yönetimine çok büyük iş düşmektedir ve gereğinin yapılacağına inanıyoruz.