EDEBİYAT ÖYKÜ ŞİİR * Trajik gerçek bir öykü * Öyle Ölünmez Baba – Ümit Yaşar Oğuzcan

Parlak Jurnal yazısı
Geliştirici: Alkılınç

Öyle Ölünmez Baba – Ümit Yaşar Oğuzcan

Bir şiiri okurken hep bize hissettirdiklerini düşünürüz peki şairin yazarken ne hissettiğini hiç düşündük mü ? Bugün sizlere, şairin yazarken hissettiğiyle bizim okurken hissettiğimiz arasında dağlar kadar fark olan bazı şiirlerden bahsedeceğim. Bir de şairden.

Hikayemizin kahramanı ünlü şairimiz Ümit Yaşar Oğuzcan. Bir çoğumuz bestelenmiş de olan o meşhur dizelerden tanır.

Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.

Okuduğumuz da bize büyük bir aşkın ardından bırakılmış bir insanın, terk eden insanı kendinden bir parça gibi görüşünü fark edip biraz abartı gibi görebilir ve bir insanın başka bir insanın başka bir insanın arkasından bu dizeleri yazmasını abartı bulabilirsiniz fakat Ümit Yaşar bu dizeleri sıradan bir insana değil canından bir parça olan oğluna yazmıştır.

Dizelerinde özlem ve hüznün hakim olduğu Ümit Yaşar hayatı boyunca hep melankolik bir kişilik olmuştur. Çok küçük yaşlardan itibaren intihara meyilli olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Öyle ki babası Lütfi Oğuzcan bir intihar denemesinin ardından oğluna şu dizeleri yazmıştır.

Bak dünya ne güzel, bu sitem niye,
Ettim ben adımı sana hediye.
Mutluyum ey oğul babanım diye,
Çarptırma hicvinle cezaya beni.

Buna rağmen Ümit Yaşar düşüncesinden vazgeçmemektedir. Evlenir iki de çocuk sahibi olur fakat her fırsatta ölmek istediğini söylemekten çekinmemektedir. Bir gün iş çıkışı Galata Kulesi’nin yanından geçerken bir kalabalığın toplandığını görür ve kalabalığa doğru yaklaşır. Bir intihar vakasıdır, Ümit Yaşar dikkatli baktığında intihar eden kişinin oğlu Vedat (17) olduğunu fark eder. Oğlunun cebinden bir de intihar notu çıkmıştır: Öyle ölünmez böyle ölünür baba…

Bütün bu acıların ardından oğlu için Galata Şiirini yazmıştır.

6 Haziran 1973, pırıl pırıl bir yaz günüydü,
aydınlıktı, güzeldi dünya,
bir adam düştü o gün galata kulesinden.
kendini bir anda bıraktı boşluğa;
ömrünün baharında, bütün umutlarıyla birlikte paramparça oldu.
bir adam düştü galata kulesinden;
bu adam benim oğlumdu gencecikti Vedat,
ışıl ışıldı gözleri, içi,
bütün insanlar için sevgiyle doluydu
çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
kendini bir anda bıraktı boşluğa,
söndü güneş, karardı yeryüzü bütün zaman durdu.
bir adam düştü galata kulesinden
bu adam benim oğlumdu; açarken ufkunda güller alevden,
çıktı, her günkü gibi gülerek evden,
kimseye belli etmedi içindeki yangını
yürüdü, kendinden emin sonsuzluğa doğru.
galata kulesinde bekliyordu ecel,
bir fincan kahve, bir kadeh konyak,
ölüm yolcusunun son arzusuydu bu,
bir adam düştü galata kulesinden;
bu adam benim oğlumdu.
küçücüktü bir zaman,
kucağıma alır ninniler söylerdim ona,
uyu oğlum, uyu oğlum, ninni.
bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat.
6 haziran 1973 galata kulesinden bir adam attı kendini;
bu nankör insanlara bu kalleş dünyaya inat,
şimdi yine bir ninni söylüyorum ona,
uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat.

Bütün bu yaşananlardan sonra Ümit Yaşar özleme, hasrete ve beklemeye dair birçok şiirini kaleme almıştır. Bunların birçoğunun arka planında oğlu Vedat vardır.

“Bir ayak sesi duymayayım
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir sarı saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Her şey bana seni hatırlatıyor
Gökyüzüne baksam
Gözlerinin binlercesini görürüm
Bir rüzgar değse yüzüme
Ellerini düşünmeden edemem
Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer
Tadı senden gelir
Yediğim yemişlerin
İçtiğim içkilerin
Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı

Alkılınç | 5 Kasım 2018, 08:30 Edebiyat
URL: https://parlakjurnal.com/?p=6545

This entry was posted in Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *