ATATÜRK’ün CENAZE TÖRENİNDEN BİR ANI TOPAL BACAKLI ANZAK MAREŞAL

Naci Kaptan / 10 Kasım 2018

Bugün 10 Kasım. Ulus önderimizi kaybettiğimizin 80. yılı.
Bağımsızlık ve kurtuluş savaşımızın Cumhuriyet ve aydınlanma devrimlerimizin önderi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve özlemle anıyoruz.

Tüm Dünya ülkelerinin Türkiye’yi ve Türk’leri gerçekten kıskandığı bir konu vardır ve bu kıskançlık ise TÜRK olarak bizleri gururlandıran ve onurlandıran bir mutluluktur. Bu kıskançlığın adı Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Osmanlı’nın  bir manda olmayı kabullenerek ve parçalanarak yok oluşa gidişi evresinde “İngiliz ve Amerikan himayesine sığınmaktan başka çare yoktur” diyenlere inat, Dünya tarih sahnesine çıkan bir albayın ,imparatorların dahi yapamadığını yaparak Dünya’nın en güçlü ordularını ve en güçlü siyasetçilerin kurduğu bir ittifakı yenerek Osmanlı’nın küllerinden Türkiye Cumhuriyetini yaratmış olmasıdır. Atatürk’ün askeri başarıları ,üstün askeri zekasına ve Truva savaşlarından bu yana dünya savaş tarihini ve savaş stratejilerini incelemiş ve araştırmış olmasına bağlanır.

Atatürk; Trablusgarp Savaşı’nın (1911 – 1912), Balkan Harbi’nin (1912 – 1913), Birinci Dünya Savaşı’nın (1914 – 1918), Sykes – Picot Antlaşması’nın (1916), Balfour Deklarasyonu’nun (1917), Mondros Mütarekesi’nin (1918), Sevr Antlaşması’nın (1920) tasfiye ettiği Osmanlı Devleti’nin sonunu, yıllar önce saptamış ve yakın çevresiyle paylaşmış, ufkun ötesini gören dehadır. 1907’de, kolağasıyken (kıdemli yüzbaşı), devletin coğrafi açıdan daha küçük, nüfus açısından daha türdeş bir yapıya dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu belirten, düşündüklerini söylemekten çekinmeyen, gerçekçi, uzak görüşlü aydındır.( Cumhuriyet 10.11.2018 Barış Doster)

Atatürk düşmanlarının bile övgü ve saygısını kazanmıştır . Bakınız Mustafa Kemal’in cephelerde yendiği devletlerin yöneticileri neler demiştir ;

Aristide Briand,Fransız Başbakanı, 1921
Yeni Türk Devleti ile Ankara Andlaşması’nın imzalanması nedeniyle; “Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı” diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap: “Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O’nun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir andlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum.”

Eleftherios Venizelos, Yunanistan Başbakanı, 1933
Bir ulusun hayatında bu kadar az sürede bu denli kökten değişiklik pek seyrek gerçekleşir… Bu olağanüstü işleri yapanlar, hiç kuşkusuz kelimenin tam anlamıyla büyük adam niteliğine hak kazanmışlardır. Ve bundan dolayı Türkiye övünebilir.

Winston Churchill, İngiltere Başbakanı, 1938
Şavaşta Türkiye’yi kurtaran, savaştan sonra da Türk Ulusu’nu yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de en büyük kayıptır. Her sınıf halkın O’nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahramana ve modern Türkiye’nin Ata’sına layık bir tezahürden başka birşey değildir.

Atatürk sadece çok başarılı bir komutan olmayıp İslam coğrafyasında ve yoksul ülkeler arasında eşi benzeri görülmemiş iktisadi, sosyal ve kültürel devrimlere imza attı ki biz bunlara “aydınlanma devrimleri” diyoruz..

Aşağıda sayın Sümer Aygen’in paylaşımından , Atatürk’ün cenaze töreninden pek bilinmeyen bir anıyı sunuyorum.

ATATÜRK’ün CENAZE TÖRENİNDEN BİR ANI
TOPAL BACAKLI ANZAK MAREŞAL

Atatürk’ün cenaze töreninde balkonda yabancı üniformalı ve tabutu selamlayan selamlayan yaşlı bir asker var. Kıyafetine bakılırsa Türk değil gibi. Ama yüksek rütbeli bir asker olduğu belli. Hadi gelin bu adamın hikayesine kulak verelim. Bu adamın duygu dolu ibretlik hikayesine..

Gördüğünüz kişi Sir William Birdwood. Çanakkale savaşında Anzak Orduları Başkomutanı. Asker ve donanım açısından daha üstün olmalarına rağmen Atatürk’e üç kere yenilir savaşta, bacağı da sakatlanır ama buna rağmen onun dehasına ve kişiliğine karşı büyük hayranlığı vardır.

Bu hayranlık savaş sonrasında da devam eder. 1935 yılında Mareşal olur son görevi “Hindistan Ordusu Başkomutanlığı”dır. Atatürk hayranlığı ve sevgisi hala sıcaklığını korumaktadır.

Atatürk öldüğünde de rahatsızlığına ve emekli olmasına rağmen İngiltere adına cenaze törenine katılmak için talepte bulunur. Talebi kabul edilince İstanbul’a gelir. Bacağını sürükleye sürükleye tabutunun ardında yürür.Ankara’daki törende artık ayağı incinmiş ayakta zor durmaktadır. Halkevi binası balkonuna çıkarırlar.. Geçici kabrine götürülecek olan tabutun geçişi sırasında kılıcından destek alarak ayağa kalkar elindeki asayı kaldırarak selamlar onu. Bu sırada artık duygularını kontrol edemeyerek ağlamaktadır.

Tören sonrasında hemen ayrılmaz birkaç gün daha kalır Ankara’da. Bir gün etrafında Türk yetkililerin de olduğu bir ortamda cebinden bir kalem ve üzerinde kroki olan bir kağıt çıkararak masaya koyar, şu anıyı anlatır onlara:

Tarih 20 Kasım 1918 (Bir kaynağa göre 16 Kasım).. Birdwood karargahı ile Pera Palas oteline yerleşmiştir. Mustafa Kemal’in de otelde bir dairesi olduğunu bilen Birdwood onunla görüşmek ister. Bunun için kendisine refakat subayı olarak verilmiş olan sporcu Sedat Rıza Bey’i araya sokar.

-“Buyursunlar” der Mustafa Kemal.

İki general karşı karşıyadır. Birdwood çok saygılıdır. Mustafa Kemal Paşa’nın yanında Rasim Ferit Bey de vardır. Hoşbeşten sonra Birdwood, iki yıldır kafasını kemiren “bizi nasıl yendi?” sorusunun yanıtını almak ister:

-“Sayın komutan bizi nasıl yendiniz?”

Mustafa Kemal’den bir başkası, dünya savaş tarihinde benzerine az rastlanır bu başarısından böbürlenebilirdi.Oysa o, -tıpkı Trikopis’e davrandığı gibi – yenilginin ezilmişliği altındaki bu general’in onurunu korur.

“-Sizin de, bizim de tarih dergilerimiz var”, der; tarih yazar. Birdwood ricasını yineler:

-“Ekselans, sizin ağzınızdan dinlemek istiyorum. Lütfediniz.” Mustafa Kemal, yanındaki Rasim Ferit Bey’den kağıt kalem ister; o da bir parça kağıt ile altın muhafazalı kurşun kalemini uzatır. Mustafa Kemal bir kroki çizer, kağıt üzerindeki yerlerini işaret ederek;

-“Su tarihte karaya çıktınız, der; filanca saate kadar şurada durdunuz. Biz de şu hattaydık. Her şey sizin lehinizdeydi. Niçin çizgide durdunuz ve niçin ilerlemediniz?”

-“Askerlerimiz çok yorulmuştu, diye yanıtlar Birdwood.” Mustafa Kemal bu kez de Conkbayırı krokisini çizer:

-“Siz filanca gün şu yöne hareket ettiniz, şu durumu aldınız; niçin ilerlemediniz?”

-“Biz ilerledikçe arkadan su yetişmedi. Askerlerimiz susuz kaldı ve durdu.”

Atalarımız yaralıya kurşun atılmaz der. Mustafa Kemal de Türk soyluluk ve erdemini şu esprisiyle dile getirir:

-“Görüyorsunuz ya ben bir şey yapmadım. Önce yorgunluk, sonra susuzluk durdurdu ordunuzu.” Birdwood ayağa kalkar, Mustafa Kemal’i kucaklar:

-“Sizin gibi kahraman ve yüksek karakterli bir asker tanımadım.” dedikten sonra krokiyi ve kalemi işaret ederek: -“İzin verir misiniz” der; “bu kroki ve kalemi değerli bir hatıra olarak saklayayım.” Ve saklar.

Mareşal anı olarak aldıklarını cenaze törenine gelirken de yanında getirmiştir.

***

NOT: Ne denir ki.. Düşmanlarının bile sevdiği, değerini takdir ettiği, hayranlık duyduğu bir adam. Günahıyla sevabıyla ülkenin kurucusu. Çok daha fazlası olmalı elbet ama sakat bacağıyla acı çeke çeke onun tabutunun arkasından yürüyen şu adamın gösterdiği saygıyı gösteremeyen ve yetmezmiş gibi bilir bilmez hakkında atıp tutan, hakaretler eden insanlarımız var.

Kaynak: 1- Atatürk’ün İstanbul’daki Çalışmaları, (1899 – 16 Mayıs 1919), Sadi Borak, 2. Basım 1998, Kaynak Yayınları, ISBN: 975-343-233-X. Sayfa:153-155 2- Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü. Prof. Dr. Utkan Kocatürk. Atatürk Araştırma Merkezi.Ankara 2007 İkinci Basım. ISBN: 975-16-1

This entry was posted in ATATURK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *