Zahide UÇAR
z_eucar@yahoo.com.tr
23 Eylül 2018
Şimdi Gelelim Gerçeklere..
Yazmayalı uzun bir süre oldu. Bugünlere gelmeyelim diye yüzlerce yazı yazdık, maalesef başarılı olamadık. 12 Eylül 2010 referandumuyla başlayan süreç, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle viraj aldı. 24 Haziran genel seçimleriyle de rejim değiştirildi.
Vitrinde; rejim değişikliğine Bahçeli’nin önerisi neden oldu gibi bir algı var. AKP’lilerin itiraflarından öğrendik ki, rejim değişikliği hazırlığı, 15 Temmuz kalkışmasından 4(dört) ay önce hazırlanmış. Bu durumda Bahçeli’nin rolü, sunuculuk olmuş oluyor. Arka planın tamamını henüz bilmiyoruz.
Bugün bilmemiz gereken acı gerçek şudur;
Dünyada eşi-benzeri olmayan, kuvvetler ayrılığının kalmadığı, tek adama dayalı bir rejimle yönetiliyoruz. Türkler, Atatürk’ün kendilerine iade ettiği devletlerini, maalesef kendi eliyle teslim etti.
En büyük oyun;
Muhalefetin, “Cumhuriyet rejiminin oylanmasına OLUR VEREREK, tuzak seçime katılmasıydı.” Muhalefetin onay vermesi sayesinde, seçim, halkın%95’i tarafından meşru kabul edildi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet rejimini kurmadan oylamaya gitseydi, halk padişaha mı oy verirdi, yoksa Cumhuriyet rejiminin kurulmasına mı?
Gazi oylamaya gitseydi, halk padişahlık rejimine oy verirdi. Bu gerçek göz ardı edilebilir mi? Atatürk bugünkülerin zihniyetini taşıyan bir partiyi kapattığında, kendisi ile röportaj yapan yabancı bir gazeteciye;
“Cumhuriyetin varlığını oylatabileceklerini sandılar. Cumhuriyetin varlığının oylanmasına asla izin verilemez.” Demiştir.
Oylayanlar ve oylatanları sorgulayın önce.
Bu sorgulamayı yapınca, aklınıza Beşir Atalay’ın bir itirafı gelsin. Atalay dedi ki;
“-On yıldır CHP ile birlikte sessiz bir devrim yaptık(!)?.”
Peki, bu açıklamaya karşılık CHP’den bir itiraz geldi mi?
GEL-ME-Dİ!!
İtiraz etmediklerine göre, bu açıklamayı kabul ediyorlar. Hatırlayın, milleti açılım ve saçılıma ikna(!) etmek için bir akil(akıl dışı) ekip oluşturulmuştu. Sonra akil rezaletinin akıl hocasının Kılıçdaroğlu olduğu ortaya çıkmıştı.
AKP Genel Başkanı 2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmasında;
“Diyarbakır BOP kapsamında bir yıldız olabilir” demiştir. İşte o konuşmadan sonra millet olarak başımıza gelmeyen kalmadı. Türk Ordusu’na operasyon fişeği Şemdinli’de atıldı. Gerisi geldi. Ordu mensupları sanık, PKK tanık oldu. Öyle akıl almaz olaylar yaşandı ki, tutuklanacak ordu mensuplarının listesini, bebek katili, uyuşturucu tüccarı Öcalan’ın verdiği söylendi. Öcalan Anayasa yapar hale getirildi. Öcalan’a AKP’li vekil ve gazetecilerin yaptığı methiyeler, şehitlerimizi mezarında ters döndürecek kadar utanmaz ve pervasızdı.
Öyle günler yaşadık ki, PKK’nın yaptığı terör eylemleri, bombalamalar bile askerin üzerine yıkıldı. Her patlamada, şehit tabutları geldiğinde, AKP korosu hep bir ağızdan; “zamanlama manidar” diyerek askeri suçluyordu. Ha, bir de o yıllarda şehitlerimizin defninde örtülü yasaklar uygulanıyordu. Beş şehitten azı haber yapılmasın deniyordu. Güvenlik güçleri karakollara, garnizonlara hapsedildi. PKK’ya yol verildi. Onlar da PKK’lı belediyelerin yardımıyla asfaltların altına bile mayın yerleştirdi. PKK’lı belediyeler PKK’ya yemek taşıdı. Maddi yardım yaptı.
PEKİ, SONRA NE OLDU?
24 Haziran seçimlerinde MUHALEFET(!), “sözde demokrasi adına” AKP’nin elini, ayağını YIKADI. PKK sicilini temizledi. Demirtaş’ı AKP yuvaya(hapse) bıraktı. CHP ve İYİ Parti, Demirtaş’a koruyucu aile oldu iyi mi? Ve öyle bir algı operasyonu yapıldı ki;
AKP yıllarca sürdürdüğü PKK siyasetiyle yaptığı yıkımı,
Doğu ve Güneydoğu’da PKK’ya karşı olan ailelerin çocuklarını bile, PKK sempatizanı yapan politikalarını, muhalefet sayesinde unutturdu, aklandı iyi mi?
Yani; iktidarıyla, muhalefetiyle millete kurulan kumpas sayesinde, REJİM DEĞİŞTİRİLDİ.
Önce bunu İYİ bileceğiz.
Seçimden önce, oyunuzu kullanın dedim. “Kaderini oylayacaksın” başlıklı bir yazı yazdım. Düzenin partilerine piyon olmayı reddeden bir arkadaşım yazımı okuyunca şaşırmış. Beni aradı ve; “sistemin partilerine nasıl oy verin dersiniz” dedi. Oy verin dediklerim sistem partileri değildi. Oylanan(asla oylanmasına izin verilmemesi gereken)Cumhuriyetin varlığıydı. Ve ne kadar karşı oy çıkarsa, o kadar etkili olacaktı.
Çünkü AKP’liler, Atatürk’ün Cumhuriyet rejimini zorla kabul ettirdiğini, halkın dini bir rejim istediğine inanıyordu. Aslında bunun böyle olmadığını, milletin belli bir kitle dışında Cumhuriyet rejimini içselleştirdiğini yaşayarak anladılar. O nedenle de, kara propaganda ve seçim hileleriyle sahte sonuçlar aldılar.
Şimdi önümüzde yerel seçimler var. Muhalefet milleti kandırmaya devam ediyor. 2.5 milyon sahte seçmen olduğunu, rejim değiştikten sonra tespit ettiler ya? Bundan sonra asla gerçek bir seçim olmayacağını, 30 seçim kaybedince anlarlar artık(!)…
Şu gerçeği bileceğiz!! Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşına Meclis-i Mebusan(o yıllardaki meclis) kararı ile başlamadı. Gazi ve silah arkadaşları Kurtuluş savaşı verirken, isteyen o savaşa katıldı, katkı verdi. Hepsi o kadar.
Ve o gün Gazi’nin önderliğinde kaderine el koyan Türk Milleti, günü geldiğinde ve aynı şartları yaşadığında, yeniden kaderine el koyacaktır.
Bundan sonra, milleti oyalayacak yazılardan uzak kalmalı, havanda su dövenlere itibar edilmemelidir. Yapılacak olan, yazılacak olan konular, ülkemiz beka sorunuyla karşı karşıya kaldığında, milletin yolunu, yönünü bulmasında rehber olacak yazılar yazmaktır.
ÇEVRELENDİK, ÇEMBER İÇTEN
VE DIŞTAN DARALIYOR.
FARKINDA MISINIZ???
Zahide UÇAR
23 Eylül 2018
Saglik ve huzurla kalin…