CAMİDE EZBER BOZAN DUA
İLAHİYATÇI HASAN AYDIN , MELTEM MEDYA GRUBU TARAFINDAN ATATÜRK, ZÜBEYDE HANIM VE ŞEHİTLER İÇİN PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN CAMİİ’NDE DÜZENLENEN MEVLİD-İ ŞERİF PROGRAMINDA ÖYLE BİR DUA ETTİ Kİ…….
Naci Kaptan – 02.09.2018
Teşekkürler değerli ilahiyatçı Hasan Aydın .
Ülkenin sizler gibi aydın din adamlarına çok ihtiyacı var. Kurtuluş Harbi döneminde ülke en büyük ihaneti işgal ordularıyla işbirliği yapan sözde din adamları ve sözde hocalardan görmüştür. Molların ve hocaların toplum üzerindeki DİN ARAÇLI çıkar sağlama baskısı ve yobazlıkları, akıl ve bilim ve aydınlanma karşıtlıkları nedeniyle tarikat yuvalarının, medreselerin , yobaz yetiştiren kaynakların Atatürk tarafından kapatılması sonucu din tüccarlığı yapanların toplum üzerindeki baskısı kırılmıştır. Askerlikten bağışık olan din adamlarının , lise öğrencileri cephelerde kırılırken askere alınmaları ve din üzerinden çıkar sağlamalarının önlenmesi ,çıkarcı sahte din adamlarında Atatürk düşmanlığı yaratmış ve toplum bu sözde din tacirlerinin yalanları ile yanıltılmış ve halen yanıltılmaya devam edilmektedir.
ATATÜRK İNANÇLI , AYDIN ve GERÇEK BİR MÜSLÜMANDIR .
DEVLET MALLARINI ÇALMAMIŞ , DEVLET KESESİNDEN YEMEMİŞ , YAKINLARINA YEDİRMEMİŞ , DEVLETİN MALLARINA KORUMUŞ VE SANAYİNİN İLERLEMESİNİ SAĞLAYACAK FABRİKALAR YAPMIŞ , YABANCILARA VERİLMİŞ OLAN ÖZ MALLARIMIZI VE HAKLARIMIZI GERİ ALMIŞTIR. MAL VARLIĞINI MAN ADASINA, MALTA’YA , CAYMAN ADASINA KAÇIRMAMIŞ , DEVLETE VE HALKINA BAĞIŞLAMIŞTIR. HALKINA HİÇ BİR ZAMAN YALAN SÖYLEMEMİŞ VE HEP HALKIN İÇİNDE OLMUŞ , BİNLERCE KORUMA İLE DOLAŞMAMIŞTIR.
TÜM DÜNYANIN ÖRNEK ALDIĞI ATATÜRK’ü SAYGI İLE SELAMLARIM
1. Atatürk’ün Allah ile İlgili Sözleri
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türk çağdaşlaşma hareketinin önderi olan Mustafa Kemal Atatürk, askerliği, devlet adamlığı, devrimciliğinin yanı sıra, seçkin bir düşünce adamıdır. Ne var ki, bu büyük insanın tüm görüş ve düşüncelerinin aynı derecede, özellikle kendi halkı tarafından tam anlaşıldığı söylenemez. Özellikle onun din ve laiklik hakkındaki görüş ve düşünceleri en az bilineni ama en çok tartışılan ve istismar edilenidir. Bazılarına göre o, dini toplumsal hayattan çıkarmak istemiştir. Gerçekte ise Atatürk, ne dini toplumsal hayattan çıkarmak istemiş ne de dinin özüne dokunmuştur. O, dine ve dinî değerlere değil, hurafeciliğe ve din istismarına karşıdır.[1]
Tanrı birdir ve büyüktür. (Not Defterinden, 9 Mart 1922) (İnan, 1996;105).
Ey Arkadaşlar! Tanrı birdir büyüktür. Tanrısal inançların belirtilerine bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki sınıfta, iki devirde ele alınabilir. İlk devir insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir insanlığın erginlik ve olgunluk devridir. İnsanlık, birinci devrede tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddi vasıtalarla kendisiyle ilgilenilmesini gerektirir. Allah, kulları gereken olgunluk noktasına erişinceye kadar
içlerinden vasıtalarla dahi kullarıyla ilgilenmeyi Tanrı olmanın gereği saymıştır. Onlara Hz. Adem Aleyhisselam’dan itibaren bilinen veya bilinmeyen sayısız denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve elçiler göndermiştir. Fakat Peygamberimiz aracılığı ile en son dini hakikatleri ve uygarlığı verdikten sonra, artık insanlıkla bir takım aracılar koyarak ilişki kurmayı gerekli görmemiştir. İnsanlığın kavrama düzeyi, aydınlanması ve olgunlaşması; her kulun doğrudan doğruya tanrısal ilhamlarla ilişki kurma yeteneğine ulaştığını kabul buyurmuştur. Ve bu sebepledir ki, Cenab-ı Peygamber, son peygamber olmuştur. Ve kitabı, en eksiksiz kitaptır. (Hilafetin kaldırılması esnasında TBMM’de yaptığı konuşma, 1 Kasım 1922) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 1989, C. I; 288. Atatürk, 1991;931.Kocatürk, 1999;228-229.) [2] Sarıkoyuncu, A., (2006), Atatürk Din ve Din Adamları. 8. bsk., Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
Millet! Tanrı birdir, şanı büyüktür. Tanrı’nın selameti, karşılıksız sevgisi ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Tanrı tarafından insanlara gerçekleri bildirmekle görevlendirilmiş ve elçi olmuştur. İnsan yaşayışını düzenleyen temel kurallar hepinizce bilindiği üzere yüce Kur’an’daki yazılı buyruklardır. (Balıkesir Zağnos Paşa Camii minberinden, 7 Şubat 1923)(Zülfikar, 1999; 20-21. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, (1989), C.II; 98.)
Arkadaşlar, Allah kavramı insan beyninin çok güç kavrayabileceği metafizik (fizik ötesini de kuşatan) bir meseledir. (Banoğlu, 1981;25).
Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Atatürk, 1999; 3).
2. Atatürk’ün Din ve İslam Dini ile İlgili Sözleri
Şurası unutulmamalıdır ki, bu idare biçimi bir Bolşevik sistemi değildir. Çünkü biz ne Bolşeviğiz ne de komünist; ne biri ne öbürü olamayız. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize (İslam dinine) saygılıyız. (Petit Parisien muhabirine Bursa’da verdiği demeçten, 2 Kasım 1922) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. III, 1989; 72).
Düşmanlarımız bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla suçluyorlar ve duraklamamızı ve gerilememizi buna bağlıyorlar. Bu hatadır. Bizim dinimiz hiçbir zaman kadınlarımızın erkeklerden geri kalmasını istememiştir. Allah’ın emrettiği şey, kadın ve erkek Müslümanların beraber olarak bilim ve irfan kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu bilim ve irfanı aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak zorundadır. İslam ve Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü kayıtlarlarla kayıtlı
zannettiğimiz şeyler yoktur. (İzmir ‘de halk ile konuşmasından, 1 Ocak 1923) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, 1989; 90).
Milletimiz dil ve din gibi iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından söküp alamamıştır ve alamaz… (Bursa’da Şark Sinemasında halkla Konuşmasından, 22 Ocak 1923) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, 1989; 70-71) [3]
Bizim dinimiz, en makul ve tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olabilmesi için akla, fene, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal hayatında hiç kimsenin özel bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafazaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini emirlere uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fen dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir. (İzmir’de halk ile konuşmasından, 31 Ocak 1923) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, 1989; 94).
Bence bir defa her Müslüman İslami hükümleri bilmeye mecburdur. O hâlde okullarımızda zaten İslami hükümler öğreteceğiz. Lakin bunun dışında ve üstünde nasıl ki doktor, mühendis yetiştiriyoruz, ilmi meslekler erbabı yetiştiriyor isek, tabii dinimizin bütün hasletlerini, felsefesini bilen alim insanlara ihtiyacımız var. Fakat emin olalım ki, bu insanları medrese odasından çıkaramayız ve eğitemeyiz. (İzmir’de halk ile konuşmasından, 2 Şubat 1923) (Borak, 1962; 124) [4]
Atatürk İslam dinine en büyük hizmetleri yapmış olan bir Devlet adamıdır . Hele hele bugünlerde müslüman gözüken , Cuma günleri hangi camide namaz kılacağı basına haberlenen , en büyük yolsuzlukları , hırsızlıkları yapan , zulüm eden , yalan söyleyen , kamu kaynaklarını talan eden yöneticiler , bırakın müslümanlığı aslında hiç bir dinin ehli bile olamazlar . Bu kişiler din İnanç yönünden Atatürk’ün eline su bile dökemezler , yanına varamazlar ve bunların günahlarını hiç bir din , ibadet ve ahlak temizleyemez … Bu kişilere destek veren , yücelten kişiler de aynen bu günahların sahibi olurlar.
Arapça şarkıyı bile DUA zanneden cahil bir topluluğa en büyük hizmet ; ezberle okuduğu ve anlamını bilmediği arapça duaların anlamını , Atatürk’ün bedelini cebinden ödeyerek ve bastırarak Türkçeye tercüme ettirdiği kurandan DİNİNİ öğrenebilecek idi !!! Fakat okuma özürlü çoğunluğun olduğu bir topluma 21. yüzyılda bile bunu anlatabilmenin zorluğu halen yaşanıyor.
KAYNAK