Arslan BULUT
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr
14 Eylül 2018
İktidar taktiği:
Bozgunu zafer diye sunmak!
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Türkiye’ye yönelik uygulanan ekonomik saldırı süreci atlatılacak, 15 Ekim itibarıyla son bulacak, fiyatlar düşecek ve ülkemiz güllük gülistanlık olacak. Ekim ayı hayır ayı olacak ve Türkiye’ye milyon Dolarlar akacak.” dedi.
Milyon Dolarlar, Türkiye’nin derdine deva olur mu? Türkiye, o tarihe kadar ABD ile ilişkilerini mi düzeltecek yoksa ülkeye 100 milyar Dolar yabancı sermaye mi girecek?
Bendevi Bey açıklasa da herkes derin bir nefes alsa…
Tayyip Erdoğan ise TESK Genel Kurulu’nda “İsraf ekonomisi değil, üretim ekonomisine geçiyoruz” müjdesi verdi.
Medyada ise “ABD’den süt ve süt ürünleri ithal edilecek” haberleri vardı!
Erdoğan, “Eğer ahilik kurumu yaşasaydı zam yapanları falakaya yatırırlardı” dedi ve “Enflasyon sebep, faiz sonuç değildir, faiz sebep, enflasyon sonuçtur” sözleriyle faiz konusundaki görüşlerini tekrarladı.
Erdoğan konuşmaya başladığında 6,36 TL olan Dolar, Erdoğan konuşmayı bitirdiğinde 6,53 TL’yi buldu. Ardından Merkez Bankası, faiz artırma kararı verdi ve Dolar 6.17’ye düştü!
Erdoğan: “Her kim Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletvekilliği seçimleri üzerinde en küçük bir gölge olduğunu söylerse hem demokrasiye hem de Türkiye’ye bühtan ediyor demektir.” diye başka bir suçlamada bulundu.
Seçimlerin meşruiyeti tartışması yapılmasının önünü, Muharrem İnce, seçim gecesi “Adam kazandı” diyerek kesmişti. Haluk Pekşen’in “2.5 milyon sahte seçmen var” iddiası ise CHP’de bile tartışılmadı!
Şimdi seçimlerin meşru olmadığına dönük ciddi bir çalışma mı var ki Erdoğan bu konuyu gündeme getirdi. The Washington Post’un manşetinde Josh Dawsey imzalı bir analiz yayınlandı.
Dawsey, “Başkan Trump’ın devamlı kullandığı taktik, herkesin başarısızlık olarak gördüğü hatalı uygulamaları düzeltmek yerine eleştirenlere saldırarak, yaptığı işin büyük bir zafer olduğunu savunmaktır. Uzmanlar, onun usta bir pazarlamacı olduğunu söylüyor ve ‘Onun en güçlü yanlarından biri, bozuk da olsa kendi gerçeklik alanında yaşıyor olmasıdır’ diyorlar” diye yazdı.
Türkiye’de de benzer bir durum yaşanıyor. Ergenekon, Balyoz soruşturmaları ile AKP iktidarı, millî orduya kumpas kurulmasını sağladı. Sonra da bu kumpasta görev alan FETÖ’cüleri tasfiye etmeye çalışınca onlar da darbe girişiminde bulundu. Darbe bastırıldı ve 15 Temmuz, Türkiye’nin Çanakkale kadar, hatta ondan da büyük zaferi olarak sunuldu. İyi de bu darbe girişiminde bulunanları, orduya, yargıya ve emniyete kim yerleştirmişti?
Yine AKP iktidarı, ABD’nin planladığı Arap Baharı’nı İstanbul’da tezgâhladı. Suriye’ye karşı asker topladı, eğitti donattı, hâlâ da eğitiyor, donatıyor hatta maaş veriyor ama ABD, Mısır ve Suriye’de Müslüman Kardeşler’e oynamaktan vazgeçince Türkiye, küresel güreşte açık düştü! ABD, Esad’ı devirmekten de vazgeçti, AKP iktidarı ise hâlâ orada!
ABD, El Bab ve Afrin operasyonlarına ses çıkarmadı, Rusya ise kuvvetlerini çekerek yardımcı oldu buna karşılık, Fırat’ın doğusunda hilkat garibesi bir bebek doğdu: PKK devleti!
Şimdi ABD ile birlikte, Rusya ve Suriye’nin İdlib’e girmesine engel olmaya çalışıyorlar. Başarırlarsa bunu da büyük zafer diye gösterecekler!
İçeride ise devletin bütün çarkları bozulmuş durumdadır!
Meselâ CHP’li Engin Altay, önergeyle sordu: “Rektör atamaları için ‘en az 3 yıllık profesörlük yapmış olma’ şartı 10 Temmuz 2018 tarihinde hangi gerekçe ile kaldırılmış, 15 Temmuz 2018 tarihinde hangi gerekçe ile geri getirilmiş, 13 Eylül 2018 tarihinde hangi gerekçe ile yeniden kaldırılmıştır?”