(E) Büyükelçi eski CHP Milletvekili Onur Öymen’in CHP üstüne bir söyleşisi

Onur Oymen
ooymen@hotmail.com
30 July 2018

Akşam gazetesinde yayınlanan mülakatım

Bugünkü Akşam Gazetesinde yayınlanan mülakatımın metni aşağıda sunulmuştur:

24 Haziran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri sonrasında CHP’ de sular durulmuyor. İnce, parti genel başkanlığı için olağanüstü kurultay çalışmaları yaparken Kılıçdaroğlu ve ekibi bu isteğe set çekmeye çalışıyor. Peki, CHP’de olanlar, CHP içerisinden gelen ve yıllarca hizmet edenlerce nasıl okunuyor? Olağanüstü kurultaya gitmek şart mı? Kılıçdaroğlu ne yapmalı? CHP kuruluş değerlerinden uzaklaştı mı? Onursal başkan olacaksa kim olmalı? Yeniden ‘Adalet Yürüyüşü’ yapmak için hareketlenen CHP doğru mu yapıyor? CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’le konuştuk. Öymen çok net ifadeyle ‘başarısız olan genel başkan istifa etmelidir” dedi. Öymen CHP yönetimini sert ifadelerle eleştirdi.

CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen: Yalnız adaylar değil, ‘o gitsin bu gelsin ne olacak bakalım’ denmez siyasette. Siyasette üç dört aday çıkacak. Bu adaylar CHP’de ne yapacaklarını anlatacaklar, Türkiye için çözümleri neler? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde söylenenler tabii başka ama partinin geleceğine yön vermek istiyorsanız orada ne yapacaksınız? Partinin tüzüğünü nasıl değiştireceksiniz, programına neler ekleyeceksiniz?

24 Haziran seçimleri İnce’nin cumhurbaşkanı adaylığı ve genel başkan değişimi için olağanüstü toplantı yapabilmek için toplanan imzalar. Genel perspektiften başlarsak. CHP’de ne oluyor?

‘TÜRKİYE’DE DEMOKRASİNİN İŞLEMESİNDEN YABANCILAR ÇOK RAHATSIZ’

Herkes tartışıyor bu günlerde. Önce genel çerçeveyi görmek lazım. Türkiye demokraside nereden yola çıktı, nereye gidiyor? Türkiye olağanüstü bir başlangıç yaptı cumhuriyetle birlikte. Türkiye’nin kurduğu devlet sistemi parlamentonun üstünlüğüne dayalı ve laiklik esasını benimseyen demokratik bir hukuk devletiydi. Şimdi o devirdeki ülkelere bakacak olursanız Türkiye’nin cumhuriyet kurduğu yıllarda Avrupa’da demokrasi denilecek topu topu 8 devlet var. Türkiye’nin yaptığı olağanüstü bir başarı. Daha sonra çok partili rejime geçme çabası geliyor. Atatürk Fethi Okyar’dan bir parti kurmasını istiyor. Okyar Serbest Fırka’yı kuruyor. Atatürk bu girişime o kadar önem veriyor ki; kendi kız kardeşini Serbest Fırka ’ya üye kaydettiriyor. Daha sonra bildiğiniz bazı tatsız olaylar oluyor ve Okyar partisini kapatıyor

“CHP İÇİNDE MÜSTAKİL BİR GRUP, GÖREVLERİ KENDİ PARTİLERİNİ ELEŞTİRMEK”

Yeniden tek parti kalınca Atatürk bu sefer parti içinde muhalefet grubu yaratmayı düşünüyor. Birkaç yıl sonra müstakil grup kuruluyor. CHP içindeki müstakil grup üyesi milletvekillerinin görevi kendi partilerini eleştirmek. O devrin zabıtlarını okursanız şaşarsınız. Bugünkü muhalefetin yaptığından daha kuvvetli ifadelerle eleştiriyorlar.

Şimdi o devirden buraya nasıl geldik? Zaman içinde birkaç kere darbe oluyor. Ve o sıkıntılar Türkiye’de uzun yıllar hissediliyor. Genel olarak Türkiye’de gerçek demokrasinin işlemesinden, çok açıkça söyleyeyim, yabancılar çok rahatsız. Bütün bölge ülkelerine bakın, nerede demokrasi, bağımsızlık yanlısı bir gelişim varsa engelleniyor. Dünyada demokrasinin gelişmediği bir tek bölge var: Ortadoğu. Niye gelişmiyor? Belli ki, bu bölgeye demokrasinin gelmesini istemiyorlar. Bu bölgenin tam bağımsız kendi çıkarlarını savunan hükümetler tarafından yönetilmesini istemiyorlar. Burası o kadar stratejik bir bölge ki petrol, doğalgaz var, Süveyş Kanalı var, Hürmüz boğazı var. Mesela Nasır 1956’da Süveyş Kanalını millileştiriyor hemen İngiltere, Fransa ve İsrail Süveyş’e operasyon yapıyorlar.

“LAİKLİK OLMADAN DEMOKRASİ OLMAZ”

Türkiye bu denklemde farklı bir yerde. Türkiye öyle bir sağlam sistem kurmuş ki, bölge ülkeleri içerisinde laik demokrasiyi benimseyen tek ülke olmuş. Halkı Müslüman olan ülkelerde laiklik olmadan demokrasi olmaz. Biz bunu başarmışız. Türk demokrasisinde son zamanda bazı sıkıntılar yaşanıyor. İktidarın ve muhalefetin bundan çıkartması gereken sonuçlar var. Biz zannediyoruz ki bir ülkede siyaset sadece iç dinamiklere göre şekilleniyor. Ama dış dinamikler de var. Türk siyasi sistemini değerlendirirken bir taraftan da dış boyutuna bakacağız. Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’ye yönelik bazı propaganda çalışmaları başka çalışmalar var mı yok mu? Buna da bakacağız.

CHP’ye gelirsek durum ne?

İsveç’teki Silk Road Enstitüsü Türkiye ve Orta Asya ülkeleri için raporlar yayınlıyor. Türkiye’yle ilgili bir raporunda çeşitli senaryolar yazmışlar Türkiye’de neler olabilir? Şunlar olabilir, bunlar olabilir. Bu raporu 2008 yılında yazıyorlar. Orada bir senaryoda ‘İç politikada önemli değişiklikler olur’ diyor. Bu nasıl olurmuş? CHP’de Deniz Baykal gitmek zorunda bırakılır, yerine Kılıçdaroğlu gelir diye ismen yazmışlar. Bunları anlatıyorlar. Bunlar o kadar önemli değil, neticede bir STK’nın değerlendirmesi diyebilirsiniz. Fakat Baykal’ın istifasından birkaç ay sonra Wikileks belgeleri yayınlandı. Onu açıyorsunuz bu konularda aynen ve ismen aynı ifadeler var. Aynı değerlendirmeler var. Demek ki yabancılar Türkiye ile ilgili yalnız tahminlerde bulunmuyor beklentilerini de yazıyorlar.

1 Mart tezkeresi reddedildi. Bizim partimiz olduğu gibi aleyhte oy veriyor. AK Parti’de 90 küsur kişi tezkereyi desteklemiyor. Sonra ABD Savunma Bakan yardımcısı Wolfowitz demeç veriyor. “Meclis’te bunun reddedilmesinin sorumlusu TSK’dır, çünkü TSK Meclis’e liderlik yapamadı” diyor. Hani askerlerin siyasete karışmasını istemiyordunuz? Bunları görmezlikten gelemeyiz.

CHP’de genel başkan değişmeli mi?

“CHP’DE DEĞİŞİM LAZIM”

Siyasette değişim kuraldır. Bütün partiler için. Dünyada bunun istisnası var mı? Var ama o zaman demokrasi kaybediyor. CHP’de diğer partilerde olduğu gibi değişim lazım. Örnek İspanya. İspanya’da Franko döneminden sonra bir ara rejim yaşandı. Sonra gerçek seçimler yapıldı 1982’deki bu seçimlere katılan İspanyol Sosyalist İşçi Partisinin (PSOE) sloganı ‘Her şey değişim için’ di. PSOE seçimi, kazandı. İspanya’da her şey değişti. PSOE İspanya’nın NATO’ya üyeliğine karşıydı. Politika değiştirdiler, İspanya’yı NATO’ya üye yaptılar . AB’ye karşıydı. Politika değiştirdiler, AB’ye üye oldular. Sonraki üç seçimi bu parti kazandı ve iktidarda kaldılar. Başka ülkelerde de görüyorsunuz değişime ayak uyduramayanlar gidiyor.

“SEÇİMİ KAYBEDEN LİDER İSTİFA EDER!”

Çok önemli değişiklikler var dünyada. Bizim bunları görmemiz lazım. Demokratik ülkelerde, hele böyle başarılı olamadıkları seçimlerde liderler istifa ediyor. İngiltere’de, Danimarka’da gördük. Almanya’da Martin Schulz partisinin üyelerinin oy birliğiyle Sosyal Demokrat Parti’nin başkanlığına seçildi. AP Parlamentosu başkanlığı yapmış önemli bir siyasetçi. Fakat bir süre sonra baktı ki partiyi başarıya götüremeyecek ve parti içindeki görüş ayrılıklarını gideremeyecek, istifa etti. Bu örneği sadece Sayın Kılıçdaroğlu için değil başarılı olamayan bütün partiler için söylüyorum. İYİ Partide de de aynı tartışma var. Akşener diyor ki beklediğim sonucu alamadım istifa ediyorum. Dediğim şeyi yapıyor. Seçimi kaybeden lider istifa eder diyor.

“BENİM YERİME GEÇMEK İSTİYORLAR DİYE ELEŞTİRMEK YERİNE İSTİFA ET!”

Deniz Baykal partisi bir seçimde barajı aşamadı hemen istifa etti. Ecevit de şartlar gerektirince istifa etti. Bizde de örneği var dünyada da. Yani böyle başkaları benim yerime geçmek istiyorlar diye onları eleştirmek yerine istifa ediyorlar. Dünyada ve Türkiye’de tatbikat böyle. Birkaç seçimi kaybetmişseniz demek ki burada aynı yönetimleri devam ettirirseniz aynı sonuçları alacaksınız.

CHP’de imza atan delegeler için ikna çalışmaları yapıldığı söyleniyor. Siz bu partiye yıllarca hizmet ettiniz. Eminim bu konuda çok bilginiz vardır. Nedir bu işin astı astarı?

“GENEL BAŞKAN İSTİFA ETSEYDİ TüM BUNLARA GEREK KALMAYACAKTI”

Bunların hiç birine gerek yoktu. Ne imza toplamaya gerek vardı ne böyle delegelere çağrı yapılmasına gerek vardı. Genel başkan deseydi ki; ‘Bu seçimde başarılı olamadık, elimizden geleni yaptık ama seçim sonuçlarını da yeterince alamadık vaadimize rağmen hayır oyları kadar oy da alamadık. O zaman ben istifa ediyorum’ O takdirde bizim tüzüğümüze göre otomatik olarak 45 gün içinde kurultay toplanırdı. İmza toplamaya gerek kalmazdı. ‘Ben başarılı olamadım istifa ediyorum bir daha da adaylığımı koymayacağım.’ denilseydi O bu tartışmalar olmayacaktı. Herkes de genel başkana saygı gösterecekti. Ona büyük bir itibar gösterilecek, hizmetlerinden takdirle bahsedilecekti. Ondan sonra diyecektiniz ki ileride de sizin tavsiyelerinize kulak vereceğiz.

“TÜRKİYE İÇİN ÇÖZÜMLERİ ANLATMALARI LAZIM”

CHP tüzüğüne göre kurultay yapacaktı ve isteyen bütün arkadaşlar tüzük kurallarına göre aday olacaktı. Kurultayda tartışılacaktı. ‘O gitsin bu gelsin ne olacak bakalım?’ denilmez siyasette. Siyasette üç dört tane aday çıkacak ve bu adaylar CHP’de ne yapacaklar? Göreve gelirlerse hangi projeleri gerçekleştirecekler? Türkiye için çözümleri neler? Bunları anlatacaklardı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde konular, söylenenler tabii başka. Ancak partinin geleceğine yön vermek istiyorsanız orada ne yapacaksınız? Partinin tüzüğünü nasıl değiştireceksiniz programına neler ekleyeceksiniz? Bunları dile getireceksiniz.

Siz CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’yi başarılı buldunuz mu seçim sürecinde?

“İNCE VEYA BİR BAŞKASI GENEL BAŞKAN OLURSA NE YAPACAKLAR?”

İnce’yle beraber milletvekilliği yaptık yıllarca. Çok değerli arkadaşımızdır. Başarılı bir kampanya yaptı, bunu kimse inkar edemez. Milyonlarca insanı toplayabilmek, meydanlarda coşku yaratmak azımsanacak bir şey değildir. Yalnız burada tartışılan konu bu değil. İnce veya bir başkası genel başkan olurlarsa ne yapacak? Partinin bütün gücünü bir araya nasıl toplayacaklar. Siz Atatürk’ün kurduğu partinin genel başkanlığına talipsiniz peki ne yapacaksınız?

Başka isimlerde aday olmaya aday. Sizin aklınızdan geçen isim var mı?

“SN. İNCE BAŞARILIYDI AMA ECEVİT %42 ALMIŞTI”

CHP insan potansiyeli açısından çok zengin bir partidir. Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmaya açılınca birçok arkadaşımızın ismi çıktı. Yetenekli insanlarımız var. Sn. İnce çok başarılı bir kampanya yürüttü ve oyların yüzde 30’dan fazlasını aldı bu da büyük bir başarı. Fakat şunu da unutmayalım. Geçmişte de bundan fazla oy aldığımız da var. Ecevit yüzde 42 oy alırken nasıl aldı bu oyları? Şimdiki gibi söylemleri mi kullandı başka şeyler mi söyledi. Hangi politikaları uyguladı da halkın bir anda desteğini kazandı.

“OLDU BİTTİYLE KURULTAY OLACAKSA HİÇ OLMASIN”

Şimdi ben bu tartışmaları medya aracılığıyla yapmayı uygun görmem ama kurultay toplanırsa ve tartışmaya imkan verilmezse, kurultayı topladık beş kişi konuştu yeterlilik önergesi verildi haydi oylamaya geçelim demek yetmez. Bunu yapacaksanız kurultay yapmayın. Kemal Anadol açıkladı. Geçmişte 19 gün süren kurultaylar var. Oturacaksınız bütün konuları enine boyuna tartışacaksınız. Söyleyecek sözü olan insanlar açıkça çıkacak, eleştirecekler. Bunun bir mahsuru yok. Atatürk diyor ki; ‘partinin eksikliğini görüp de söylemeyenler partiye zarar verir’ Atatürk partilileri eleştiriye teşvik ediyor.

O zaman Atatürk’ün istediği gibi sorsam size. CHP’yi eleştirmenizi istersem nereden başlarsınız?

“ BİZİM DE MİLLETVEKİLİ SAYIMIZ İKTİDARDAN
ÇOK AZDI AMA ALDIĞIMIZ SONUÇLAR VARDI!

Son yıllarda bana soracak olursanız CHP’nin çok büyük başarıları var. Bunu söyleyeyim ama şimdi deniliyor ki; Meclis’te çoğunluğumuz yok ne yapalım söyleyeceğimizi söylüyoruz oya sunuluyor iktidar oy veriyor her kanun geçiyor. Ne yapsaydık? Biz de öyleydik. Milletvekili sayımız iktidardan çok azdı. Ama biz 1 Mart tezkeresinde, Ermeni protokollerinde, Dubai Antlaşmasının engellenmesinde, AB ile Kibrıs konusundaki antlaşmanın durdurulmasında , diğer konularda çabaladık ve sonuç aldık.

“MUHALEFET SAYISAL AZINLIĞINA RAĞMEN SONUÇ ALABİLİR”

Bu neyi gösteriyor? Muhalefetin çabası sayısal azınlığına rağmen sonuç almaya yetebilir. Yeter ki siz doğru politikaları doğru biçimde halka, iktidara ve basına anlatın.

CHP’nin içinde HDP’ye yakınlık olduğu iddialarını kabul ediyor musunuz?

KİM ÖNERDİ, KENDİ KENDİNİZE Mİ DÜŞÜNDÜNÜZ?
BU ARKADAŞIN CHP İDEOLOJİSİYLE BAĞLANTISI VAR MI?

Ben bunu kabul etmiyorum. Çünkü burada bir partiyi değerlendirirken bakacağınız unsurlar şunlar:

1. Parti programına bakacaksınız. Bizim partinin programını okuyup da böyle bir sonuca varamazsınız.

2. Kurultay kararlarına bakacaksınız orada da göremezsiniz.

3. Parti Meclis’i kararlarına bakacaksınız orada da göremezsiniz.

4. MYK kararlarına bakacaksınız. Genel Başkan söylemlerine bakacaksınız orada tereddüt varsa soracaksınız Genel Başkana. Başka soruları da soracaksınız. Kurultay hesap verme yeridir. Mesela Kurultayda diyeceksiniz ki bir önceki seçimde Cumhurbaşkanlığına Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdiniz. Partinin hangi organının desteğiyle bunu yaptınız? Kim önerdi? Kendi kendinize mi düşündünüz? Bu arkadaşın CHP ideolojisiyle, kökenleriyle bağlantısı var mıydı yok muydu? Mutlaka kazanacak diye mi aday yaptınız?

O halde aynı eğilimle sorayım. Abdullah Gül’ün çatı aday yapılmak istenmesini nasıl okudunuz?

“NE OLDU DA GÜL ÇATI ADAY OLARAK İSTENDİ?”

Ben kurultayda konuşacak olsam sorarım bunu. 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dedik ki, iktidarın bir üyesinin cumhurbaşkanı olması doğaldır, sayıca üstünlüğü var. Mademki cumhurbaşkanının bütün milleti kucaklaması gerekiyor, sizin üyeleriniz arasından bizimle birlikte bir aday seçelim hepimizin adayı olsun sizin partinizden olsun ama sizin dayattığınız birisi olmasın. O tarihte Abdullah Gül’ün aday gösterilmesi girişimlerine karşı çıkmıştık. Şimdi ne oldu da çatı adayı olarak istendi? Bu fikir nereden geliyor? SP önerdiyse eğer SP’nin yüzde kaç oyu var. Koskoca CHP yüzde birlik bir partinin telkiniyle mi cumhurbaşkanı adayını seçecek? Tabana kulak vereceksiniz insanlar konuşacak, siz bir şey söylemeyeceksiniz. O olmaz. ‘Başarılı olduk ya da başarılı olamadım kusura bakmayın ayrılıyorum o zaman daha başarılı olacak arkadaş seçin.’ diyeceksiniz.

‘ABD uzun süredir CHP’yle HDP’yi yan yana getirmeyi planlıyordu. “Adalet Yürüyüşü” bunun için kullanıldı’ gibi bir iddiayı sorsam ve eklesem CHP, tutuklu milletvekili Enis Berberoğlu için eylem yapmaya hazırlanıyor. Oturma eylemi, açlık grevi ve imza kampanyası gibi tüm seçenekler masada. Siz nasıl okuyorsunuz bu adımları?

“BİR TARAFTAN YARGIYI ELEŞTİR BİR
TARAFTAN DA DOKUNULMAZLIKLAR KALDIRILSIN DE”.

Doğrusu esas yanlış dokunulmazlıkların kaldırılması bence. Her ülkede çeşitli koşullar altında vekillerin dokunulmazlığı var. Dokunulmazlığı kaldırmak demek bir vekilin yargılanması halinde ya da gözaltına alınması durumu ortaya çıkarsa burada hiçbir adaletsizlik olmayacağına inanıyoruz. Bir taraftan yargıyı eleştireceksiniz bir taraftan da dokunulmazlıklar kaldırılsın diyeceksiniz. İlkelerle temellerle fazla oynamayacaksınız.

“ADALET YÜRÜYÜŞÜ CESARETTİ AMA NE SONUÇ ELDE ETTİNİZ?”

Adalet yürüyüşü çok önemliydi. Bir siyasi parti liderinin yüzlerce km yol yürümesi çok nadirdir. Ancak böyle eylemleri yaptığınız zaman sonuç ne? Aldığınız sonuç öyle bir sürükleyecek ki toplumu kimse buna karşı direnemeyecek. Şimdi kurultayda diyeceksiniz ki çok başarılıydı tebrik ediyoruz. Çok büyük bir cesaretti. Fakat bunun sonucunda iktidar etkilendi mi? Soracaksınız, buradan neden sonuç alamadık?

Siz her şeyi kurultayda anlatın sorun diyorsunuz ama CHP bu kadar demokratik mi?

“MUHALEFETİN DE DEMOKRASİYİ YAŞATACAK YOLLARI BULMASI LAZIM.”

CHP’de demokrasi bitti derseniz Türkiye’de demokrasi bitti demektir. İktidar bütün ülkelerde vardır. Dünyanın en totaliter ülkesinde bile iktidar var ama muhalefet sadece demokratik ülkelerde var. Muhalefet yoksa demokrasi de yok. O zaman muhalefetin de bu demokrasiyi yaşatacak yolları bulması lazım. Bütün bu gibi konular birkaç yerde tartışılır. Bunlardan biri kurultaydır. Biri tanesi küçük kurultay. Bu, daha önce tüzüğümüzde vardı. Bu gibi konuları konuşmak üzere toplanırdı. Şimdi bu kalktı. Gene delegelerden oluşurdu. Onur kurulu vardı. Partide üst düzeyde görev yapmış insanların fikri alınmak üzere oluşmuştu. Bu Onur Kurulu hiç toplanmadı.

“NİYE MEDYA DA KONUŞUYORSUNUZ DİYORLAR, TARTIŞILACAK YER Mİ VAR”

Bu son tüzük değişikliğinde hem Küçük Kurultay hem Onur Kurulu kalktı. Şimdi deniliyor ki niye medyada bunu konuşuyorsunuz. Ben de medyada bunu konuşmaya taraftar değilim ama siz bu kurulları kaldırırsanız nerede tartışılacak.? Kurultay da kaç kişi söz hakkına sahip olabiliyor. ‘Türkiye’nin diğer partileri o kadar demokratik ki, CHP demokratik bir yapıya sahip olmadığı için eleştirilmelidir’, bunu söyleyemeyiz. Bizde eleştiri kültürü var insanlar şöyle ya da böyle görüşünü açıklıyor. En kötü ihtimalle medyaya konuşuyorlar.

Öyle diyorsunuz ama Fikri Sağlar AKŞAM’a konuştu disiplin kuruluna sevk edildi.

İnsanların düşüncelerini açıklamaları CHP tüzüğüne göre suç değil. Kimseye hakaret etmeyeceksiniz. Demin de söyledim, Atatürk diyor ki, partide bir yanlışlığı eksikliği görüp de bunu eleştirmezseniz partiye zarar verirsiniz. Atatürk’ün görüşlerini bir tarafa bırakacağız ve kimse partiyi eleştiremezsin, mi diyeceğiz.

Sizce CHP kuruluş ilkelerinden uzaklaşıyor mu?

“CHP BU GÖREVİ YAPMAZSA KİMSE YAPAMAZ.”

Kendi kuruluş felsefesi itibariyle demokrasiye, laikliğe, çağdaşlığa, kadın erkek eşitliğine en bağlı, en çok sahip çıkması gereken parti CHP. Bizim amacımız bu. Şimdi CHP bu görevi yapamazsa kimse yapamaz. Biz yapmayalım başka parti bizim görevimizi yapsın diyemeyiz.

Sn. İnce Sn. Kılıçdaroğlu’na onursal başkanlık teklif etti. Sizce onursal başkan olabilir miydi? Bu konuda tartışma çıktı.

Siz birden fazla insanın olabileceği bir makamı birisine tahsis etmeye kalkarsanız buna itirazlar olabilir.

Siz itiraz eder miydiniz?

“ONURSAL BAŞKANIMIZ ATATÜRK’TÜR
AMA YAKIN DÖNEM İÇİN DENİZ BAYKAL’DIR”

Bizim onursal başkanımız Atatürk. Yani kimse Atatürk’ü oradan indirelim de falanca arkadaşı getirelim diyemez. Ama yakın dönemle ilgili bir lider söylemek gerekirse herhalde bence 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinde birinci derecede rol oynayan Deniz Baykal’ın adı akla gelir. Bunun bayraktarlığını yapan insan o makamı mutlaka hak etmiştir. Ama diyorsanız ki tarih boyunca onursal başkanımız kimdir? Atatürk’tür.

FETÖ ve tartışmalar. Ne söylemek istersiniz?

“İKTİDAR MUHALEFET ELELE VERMELİ, ÇÜNKÜ BU REJİM MESELESİ.”

Bizim partimizin temeli şudur. Biz insanların kişisel inançlarına saygı gösteririz. Yani kimsenin başkasının dini inancını engellemesine, sınırlandırmasına müsamaha göstermeyiz ama dinle devlet işlerinin birbirine karıştırılmasına da müsamaha göstermeyiz. Atatürk’ün konuştuklarına bakacaksınız. Din konusunda dinin istismarı konusunda. İsmet Paşa son derece dindar bir insan olmasına rağmen dini hiçbir zaman siyasete karıştırmamış. Laikliğin özü bu. 17-25 Aralık, Baykal’ a yapılanlar, 15 Temmuz son derece vahim olaylar. Yüzlerce şehit verdik. Meclis saldırıya uğradı. Din iddiasıyla bir kuruluş kalkıyor devletin bütün organlarına giriyor. Ele geçiriyor. Yönetimi değiştirmeye çalışıyor. Bakın şimdi başka tarikatlar ortaya çıkıyor. Kaç örgüt, kaç tarikat var. Şu an yapılanlar tabii ki çok önemli. Bu anlamda iktidar muhalefet elele vermeli. Çünkü bu bir rejim meselesi. Siz bu rejimi yıkmak isteyen hiçbir güce imkan vermemelisiniz. Ulusal çıkarları ilgilendiren konularda iktidarla muhalefetin ayırım yapmadan birlik içinde hareket etmesi lazım.

Saygılar, sevgiler.

Onur Öymen

This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI, Politika ve Gundem, SİYASİ PARTİLER, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *