SİYASİ TARİHİN İÇİNDEN DEVRİMLER * 27 MAYIS 1960 NEDİR?

YazıyaYORUM

aytekin ertugrul
4 Haziran 2018 Pazartesi

27 Mayıs 1960 devriminin ne olduğunu ne olmadığını en güzel tarih ve siyaset bilinci ile ortayan koyan kişi İsmet İnönü’dür.

Şimdi onu dinleyelim ve karar verelim.

Enflasyon politikası daha iktidarın ilk yıllarından itibaren iktisadi bünyeyi suratle takatinden düşürerek 1952 sonbaharı başlarında memleketi tam manasıyla iflasa sürüklemiştir. Kelimeyi tartarak kullanıyoruz.”(1)

Bir de isterseniz 12 Eylül 1980 müdahalesinin bu dönem için ” 12 Eylül öncesi ve sonrası ” adlı kitaba bakalım bu devir için ne yazılmış onu görelim.

“ilk zamanlarda görülen ekonomik refah giderek yerini, yokluklara sıkıntı ve kargaşaya bıraktı.Alınan dış borçlar ve krediler oy hesabına dayanan yatırımlara kaydırılarak heba edildi. Büyük çapta iç ve dış borçlanmalar, karşılıksız para basmalar neticesinde paranın değer kaybına uğraması ülkeyi ekonomik çıkmazların eşiğine getirdi. (2)

İşte bu iki tarihi tespit bize 27 Mayıs devriminin de 12 Eylül müdahalesinin de açık bütçe uygulamalarından ve Türk milletinin tam manasıyla iflasa sürüklenmesinden ve buna bağlı olarak oluşan iflaslardan ve ekonomik çıkmazlardan kaynaklandığını tespit etmekte ve tarihi gerçek olarak Türk devletinin temel yayınlarında yerini almış bulunmaktadır. Burada tartışılacak bir husu yoktur. Açık bütçeler yapmak açıktan para basmak memleketi tam manasıyla iflasa sürüklemek Anayasayı, hukuku, insan haklarını ihlal eylemleridir. Türk milletinin bizatihi kendisinin sandıkta veya kurduğu örgütlerin TBMM nin veya TSK lerinin müdahalesini gerektiren acı uygulamalardır. Bunu ben değil tarih böyle söylüyor. Kurtuluş savaşımız da sonuçta budur.

(1) İsmet İnönü’nün TBMM deki Konuşmaları TBMM Yayınları S 243

(2) 12 Eylül Öncesi ve Sonrası: MGK Yayınları 1982 Ankara S. 4

İlk Kurşun Gazetesi
Suay Karaman
suaykaraman5@gmail.com
3 Haziran 2018 Pazar

27 MAYIS 1960 NEDİR?

27 Mayıs 1960, Demokrat Parti’nin anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışları ile uyguladığı politikalarına karşı Türk Ordusunun, gençliği ve halkın önemli bir bölümünü arkasına alarak yaptığı bir askeri harekattır. Bu harekata ihtilal adı da verilebilir. Askeri harekatlar ve ihtilaller, topluma olumlu getirileri ya da olumsuz götürüleriyle tarih sayfasında hak ettiği yeri bulur. Devrim ya da darbe oldukları da, siyasi iktidarların söylemleriyle değil ancak bu şekilde belirlenir.

Geçtiğimiz günlerde Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) sosyal medya hesabında paylaşılan 27 Mayıs 1960 Devrimi ile ilgili bir yazı üzerine, İçişleri Bakanı tarafından yapılan açıklama şu şekildeydi: “Hem bakanlık olarak suç duyurusunda bulunacağız, hem de dernekler masası olarak hemen soruşturma başlatacağız.” Bunun üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ADD hakkında “27 Mayıs 1960 darbesini övdükleri” gerekçesi ile Türk Ceza Kanunu’nun 215. maddesinde düzenlenen suç ve suçluyu övme suçundan dolayı resen soruşturma başlattı. Ardından dernekler masası da, ADD için müfettiş göndererek, dernek hesaplarını inceleme çalışmalarına başladılar.

Yaratılan bu suni olayla demokrasimizin getirildiği durum gözler önüne serilmektedir. 27 Mayıs 1960 öncesinde olduğu gibi bugün de yine topluma baskı, korku ve şiddet dayatılmaktadır. Kendi yaptıkları sivil darbeyi topluma ‘ileri demokrasi’ diye yutturmaya çalışan karanlık odakların, yeni bir oyununu izlemekteyiz. Şimdi 27 Mayıs üzerinden ADD’nin üstüne gidilerek, yeni senaryo çalışmaları yapılmaktadır.

27 Mayıs 1960 ihtilali, tartışmasız şekilde bir devrimdir. 1961 Anayasası’yla getirilen yeni ve çağdaş kurumlarla, sosyal hukuk devletiyle, üniversite ve TRT özerkliğiyle, özgür seçimlere gidilmesiyle ve bütün bunların on yedi ay gibi çok kısa bir zaman dilimi içinde başarılmasıyla, 27 Mayıs 1960 ihtilali, devrim niteliğini kazanmıştır. Bu bağlamda 27 Mayıs 1960 Devrimi, yarım bırakılan Kemalist devrimlerin tamamlanma sürecine dönülmesidir diye de tanımlanabilir.

27 Mayıs 1960 öncesinde, Demokrat Parti iktidarında demokrasinin, hukukun ve özgürlüğün olmadığını herkes bilmektedir. Buna karşılık olmayan demokrasiye darbe olarak adlandırılan 27 Mayıs 1960 ihtilali, topluma özgürlüğü, hukuku, demokrasiyi ve aydınlanmayı getirmiştir. Aydınlıktan korkanların, 27 Mayıs’a sövmesi doğaldır. 27 Mayıs 1960 öncesinde Türkiye’deki durumu bilmeyip, Başbakan Adnan Menderes’e övgüler düzenlere cahil denilebilir; bu kişilerin gerçekleri öğrenince, doğruyu görme şansları olabilir. Ama 27 Mayıs 1960 öncesinde yaşanan her şeyi bilenler, 27 Mayıs’ı kötülemeye kalkıyorlarsa, bu devrim karşıtlığıdır. İşte bu devrim karşıtlığı, Türkiye’nin çağdaşlaşmasına, bilim ve teknolojide ilerlemesine, kalkınmasına, kısaca Atatürk ilke ve devrimlerine karşı olmak anlamındadır.

Samsun ADD şubesi yöneticileri, “27 Mayıs’a tek taraftan bakmak bilimsel değil” mantıksızlığıyla yaptığı açıklama ile, 27 Mayıs’a darbe diyerek, bilinçsizliklerini göstermişlerdir. ADD’nin kurucusu Prof. Dr. Muammer Aksoy’un anıldığı bildiride, 27 Mayıs’ı darbe olarak nitelemeye alet edilmesi büyük bir cehalet olduğu kadar, bu saygın ismin 27 Mayıs’la ilgili görüş ve tutumlarını bilmeyenleri avlamaya dönük bir saptırmadır. Bu bildiriyi kaleme alanların, 27 Mayıs eyleminin içinde olan Muammer Aksoy’un, 1961 Anayasası’nı hazırlayan Kurucu Meclis üyeliği yaptığının bile farkında olmadıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca 27 Mayıs’ı savunan ADD Genel Merkezi’ni istifaya çağırmaları ise, tam bir densizlik örneğidir.

23 Mayıs 2010 tarihinde genel başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu, ilk ziyaretini seçimden iki gün sonra Zaman Gazetesi’ne yaparak şöyle demişti: “Bugün 27 Mayıs’ı yapanlar utanıyor.” Günümüzün Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener de geçen hafta şunları söyledi: “27 Mayıs demokrasi tarihimizin kara lekesidir. Merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarını rahmetle yad ediyorum.” Yalova Kaymakamı, ilerleyen yaşına karşın, halen demokrasiyi içine sindiremeyen TBMM eski Başkanını ziyaret ederek, devlet arşivlerinden alınmış, Yassıada Mahkemeleri’nde yapılan savunmaya ilişkin bir belgeyi hediye etti. Kendilerine araştırmacı yazar diyen kimileri de, “27 Mayıs 1960’ın arkasında ABD vardı” söyleminde ısrarcı olmaktadır. Bulundukları makamları dolduramayan ve proje ürünü olanların 27 Mayıs’tan utanmaları, kara leke demeleri, arkasında yabancı parmağı aramaları önemli değildir. Hepsi, aynı merkezden yönetilmektedir, 27 Mayıs 1960 Devrimi’ne bilinçli ve planlı olarak saldırmaktadırlar.

Gerçek araştırmacı yazar, gazeteci ve aydınlanma savaşçısı Uğur Mumcu’nun sözlerini aklımızdan çıkarmamalıyız;

“Biz sapına kadar Kemalist ve sapına kadar 27 Mayıs’çıyız. Atatürk’ü ve 27 Mayıs Devrimi’ni savunmak, devrimci aydının namus borcudur. Atatürkçü ve 27 Mayıs’çı olmayan bir devrimciyle alışverişimiz yoktur.”

This entry was posted in ANAYASA, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, SİYASİ TARİH, SUAY KARAMAN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *