Sefa m. yurukel
14.04.2018
SURİYEYE EMPERYALİST- TERÖRİST DEVLETLERİN
SALDIRISI VE ANTİ-EMPERYALİST DİRENİŞ VE TÜRKİYE
13. Nisanı 14 Nisana bağlayan gece, Ortadoğuyu şekillendirmek, insanlarımız üzerinde yeni silahlarını denemek ve yeni tezler sahası gibi kullanan Emperyalist-terörist devletler; ABD, İngiltere, İsrail ve Fransa, Ortadoğu’da, Suriye ve Irak ölçeğinde, vekalet savaşlarında kullandıkları ve doğrudan kendi İstihbaratları tarafından yönetilen, İslamcı ve bölücü terör örgütlerinin, Suriye, Rusya, İran ve Lübnan Hizbullahi karşısında günden güne yenildikleri görmesi ve bunu hazmedememesi, sahadaki kontrolü Suriye Devletine karşı kaybetmelerinden dolayı, her zaman olduğu gibi sahte bilgiler eşliğinde, bir kendileri kadar “akıllı, iğrenç, fiyakalı” füzeleri ile Suriyeye karşı saldırı gerçekleştirdiler.
Son 7 yıldır, Batılı Empeyalist -terörist devletlerin. kendi fabrikalarında ürettikleri, silahlar ve sözde yerli teröristlerin sahada yaygın olarak kullanılmasıda, yıllardır ürettikleri, “Kimyasal saldırı vs.” gibi sahte bilgilerin dünya kamuoyuna sevis edilmeside, Ortadoğuyu poligona çeviren ve tüm yeni ürettikleri silah ve sistemleride, onları, planladıkları bir biçimde, Suriyeyi ve Suriye vasıtasıyla da tüm Ortadoğuyu dizayn etme amaçlarına ulaştıramadı.
Bunun esas sebebi ise, sadece ve sadece dünyadaki yeni saflaşmada ve yeni paylaşım savaşında, masada üretilenin sahada Suriyenin meşru hükümeti olan ve basında Devlet Başkanı Başer Esadın bulunduğu ve şimdi Rusya,İran, Suriye ve Lübnan Hizbullahi eksenli olarak bozma ve Ortadoğudaki bilfiil anti-Emperyalist direniştir.Eğer bugün, Ortadoğuda, Emperyalist-Terörist ( Haydut) Devletler, ABD, İngiltere, İsrail ve Fransanın planları çerçevesinde, hala Ortadoğu’yu dizayn edilip ayen ABD Terörist Devletinin BOP planı bir türlü hayata gerçekleşmemişse bunda büyük pay ;
Esad yönetiminin anti -Emperyalist direnişi, Türkiye’nin şartların zorlaması ile Suriye’nin Kuzeyinde, Emperyalist Koridorun oluşmaması için giriştiği, ABD nin kara gücü olan terör örgütü PKK ya ve ABD özel kuvvetlerine karşı Silahlı müdahalesi, Rusya’nın ve İran’ın doğrudan Suriye’de sahada bulunarak saldırılara ve bölmeye karşı kalkan olması ve Lübnan Hizbullahı’nın da sahada, doğrudan müttefikleri İran, Rusya, Suriye alan güçleri ile birlikte hareket etmesi, şimdiki Emperyalist çıkmazı ve Suriye’de bölge halkları lehine olan zaferi doğurmuştur. Bu süreçte, şartların zorladığı; Astana, Soçi, Ankara ve Tahran süreçleride Batılı Emperyalist- terörist devletleri çıldırtacak duruma getirmiş ve korkutmuştur.
Astana’yla başlayan sürece doğrudan veya dolaylı olarak dahil olanlar arasında ise, Suriye ve Irak konusunda, İran, Rusya, Suriye, Çin ve Lübnan Hizbullahi sağlam dururken, Türkiye’yi yöneten kadro ise, dünkü saldırıda da zaman zaman olduğu gibi, yine yalpalamış ve Emperyalist terörist devletlerin yanında yer almıştır. Bu yanlış duruş,Türkiye’yi yöneten kadronun sadece , öngörüsüzlüğü, olayları okuyamaması, koru körüne Esad düşmanlığı ve mezhepsel düşmanlığı yapmasından kaynaklanmamaktadır.
Bu, bugün Türkiye’yi yöneten kadronun, Dünyadaki gelişmeleri analiz etme ve verileri değerlendirme yeteneği olmamasındanda kaynaklanmaktadır. Şu anda, aldığı tavırla, Türkiye’yi yöneten kadro, Astana süreçlerine balta vurduğunun ve kendi ayağına kurşun sıktığının farkında bile değildir. Bu kadro yine bir defa daha, bu saldırıdaki tuttuğu taraf sonucunda, devleti yönetmenin ne olduğu, devlet çıkarlarının ve korumanın ne olduğu konusunda müthiş bir şekilde cahil olduğunu göstermiştir. Bunlar Türkiye gibi bir devleti yönetme yeteneinde olmadıklarınıda bu şekilde göstermiştir.
Son Suriyeye karşı Emperyalist – terörist saldırı durumunda, Türkiye’yi yöneten kadronun, Astana süreçlerine katılan ve Türkiye’de Türkiye’yi de bölmek isteyenlere karşı, Türkiye’ye olanaklar yaratan Rusya ve İran da ve hatta Çin’de de bir güvensizlik oluşturmuştur. Bu durum, Türkiye’yi yöneten kadro yüzünden Türkiye’ye pahalıya mal olma riski de taşımaktadır. Türkiye bu şekilde, bu kadro yüzünden, kritik dönemlerdeki yanlış tavır almalarını sürdürürse, Türkiye, Suriye ve Irak’ta da, Türkiyenin güvenliği ile ilgili kazanımlarınıda heba etmekle karşı karşıyadır.
Burada da yanlış tavrı ileTürkiye, gerçekten büyük bir hata yapmıştır. Türkiyenin aldığı tavır, Suriye’ye karşı yapılan Emperyalist-Terörist devletlerin saldırısında olduğu gibi, durduğu yer itibarı ile, en yanlış, en güvensizlik veren ve Türkiye açısından da en verimsiz tavırdır. Türkiyeyi yönetenler, bugün, ortada olurum, ben her yerde olurum tavrı ile kendine bile yaranamaz.
Bu yüzden, Türkiye’nin bekası bu şekilde davranan bugün bu cahil bir kadroya bırakılmaması için, acilen, Türkiyedeki, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, milli medya acilen müdahale etmelidir. Türkiye’yi yöneten kadronun ve partinin içersindede bu konuda yoğun mücadeleye sevk edici bir mücadele yöntemi geliştirilmelidir.
Bu konuda vakit dardır ve hızla, Türkiyeyi yöneten siyasi kadro, seçimlere kadar, doğru bir yere, Tel Aviv’ci, Londra’cı, Wasington’cu yada Paris’çi bir yere değil, istikrarlı bir Astana’cı tavıra çekilmelidir. Önümüzdeki dönem Türkiye’de bu saflaşmanın şartların dayatması ile olacağını da öngörmek zor değildir. Bu bir Milli görevdir.
Bugün, Suriye, dünyadaki, saflaşmanın mihenk taşına dönüşmüştür. Herkes seçim yapmak zorundadır. Buradaki seçimde,Türkiye, Emperyalistlerin, ya tüm Ortadoğu ve Asyadaki planlarında olduğu gibi; Türkiye’yi de , Suriye’yi de, Irak’ı da, İran’ı da, Rusya’yı da ve Çin’i de bölmek isteyen Batılı Emperyalistlerin-terörist devletlerin, yani haydut devletlerin yanında yer alacaktır ya da ;
Yeni Doğan, Türkiyeye yeni olanaklar sunan, yeni Dünyaya yol alan, Türkiye’nin de bölünme riskine karşı Astana sürecinde olduğu gibi set oluşturan, Türkiye’nin, Ortadoğu’nun, Asya’nın ve de ezilen Afrika ve Güney Amerika’nın da menfaatine olan yani Avrasyalı devletlerin yanında yer alacaktır. Burada, aklın, bilimin ve gerçeğin gösterdiği gibi, tabi ki Türkiye’nin yeri, Astana Süreçli Avrasya olmalıdır. Çünkü önümüzdeki süreçte, Türkiyenin tek parça ülke, tek millet ve milli devlet olarak kalması ve gelişmesi için üçüncü bir yolu esasında yoktur.
Türk milleti bu konuda Türkiye’yi yönetenleri uyarmalı ve Astana sürecindeki gibi, Türkiye’yi yöneten kadronun seçimlere kadar, anti-emperyalist olması, doğru duruş sergilemesi için milli mücadele vermelidir.
Çünkü konu Türkiye’yi de çok yakından ilgilendirmektedir.Çünkü, dünkü Suriye’ye Emperyalist saldırıda olduğu gibi, Türkiye açısından alınacak yanlış tavırlar dizisi, Türkiye’nin, ekonomik, siyasi ve askeri acılar çekmesine yol açacaktır.
Bunda sessiz duran ve Emperyalist Terörist devletlerin yanında yer alanlar büyük sorumluluk sahibi olacaklardır. Türk Milleti ve TC Devleti içinde yer alan Milli Ordu-TSK, Milli Bürokrasi, Siyasi Partiler, Siyasi oluşumlar ve Milli sivil toplum örgütleri ve buna izin vermemelidir. Hızla,Türkiyeyi yöneten kadroyu doğru yere ve derhal hizaya çekmelidir.
Türkiyenin içindeki Milli güçler hesabını hızlı ve iyi yapmalıdır. Emperyalist-Terörist Devleterin dün Suriyeye attığı, kendileri kadar; fiyakalı, akıllı ve iğrenç füzelerin hedefinde de olan Türkiye hızla kendine gelmelidir.
Emperyalistlerin BOP haritaları tekrar incelenmelidir. Esasında Emeryalist devletlerin füzelerinin, kurşunlarının ve bombalarının kendi başına düşmesini bugüne kadar PKK Emperyalistlerin vekalet terör örgütü tarafından vekaleten yaşıyan Türkiye, bu füzeler bir süre sonra ve vekaleten değil, Emperyalistler tarafından doğrudan kendi başına gönderilmeden önce; Suriye, İran, Rusya, Çin ve Lübnan Hizbullahi ile gerçek ve samimi bir dostluk ve stratejik ortaklık kurarak, rotasını sarp kayalıklara değil, kendi menfatine olacak, ekonomilere, siyasi ve askeri ortaklıklara çevirmelidir ve olanakları iyi değerlendirmeli, Suriye ve Iraktaki Anti-Emperyalist direnişte, asaletli olarak yerini almalıdır.
Türkiye kaybeden taraf da değil kazanan tarafta olmalıdır.
Türkiye’ye ve Türk Tarihine yakışan da budur.
Saygılarımla
Sefa Yürükel
Sosal Antrolog ve Etnograf
Soykırımlar ve terörizm araştırmacısı.