Tarikatların Altın Çağı * Tarikatlar ise büyümeye kendisinden çıkan kolları ideolojik olarak beslemeye, politikada etkin olmaya devam edeceklerdir. Darbeci Gülen tarikatı, “kulağı geçen boynuz” olmayı başarmış, AKP ile ortaklık sürecinde askerde, poliste, yargıda güç kazanmış, devlete el koymaya yeltenebilmiştir. Askeri darbe girişimi önlendi;

Cumhuriyet
Güray Öz
guray@cumhuriyet.com.tr
10 Eylül 2017 Pazar

Tarikatların Altın Çağı

CHP iktidarının son yılları devrimin hızını çoktan yitirmiş partisinin de tarikatlara boyun eğdiği yıllardır. Bu aynı zamanda Batı ile Lord Curzon usulü barışma, NATO’ya girme, Köy Enstitülerini kapatma zamanlarıdır. Tarikatların en yaygını, derinden gideni Nurcular, Nakşibendiler ve onların sayısız kolları oldu.

Türkiye’de siyasetin iki ana damarı komünistler yani TKP ve devrimin hızla politika değiştirmeyi başaran partisi CHP’dir. Bir tarihe kadar Sol’un hemen hemen tüm fraksiyonları TKP’den, düzen partileri ise CHP’den çıkmıştır. Daha sonra CHP içinde büyüyen DP ve ardılı partiler, ilk Meclis’teki İkinci Grup ideolojisine dönecek, ağırlığı tarikatlarla işbirliğine vereceklerdir. Ortanın solu politikasıyla 60 sonrasının rüzgârından etkilenme havasına az çok kapılan CHP dahil sol, tarikatların karşısında mevzilenecek, CHP seçmen kaygısıyla açıkça tavır koyamasa da Atatürkçü tabanı itibarıyla tarikat karşıtı çizgide sabitlenecektir.

Tarikatlar ise büyümeye kendisinden çıkan kolları ideolojik olarak beslemeye, politikada etkin olmaya devam edeceklerdir. Darbeci Gülen tarikatı, “kulağı geçen boynuz” olmayı başarmış, AKP ile ortaklık sürecinde askerde, poliste, yargıda güç kazanmış, devlete el koymaya yeltenebilmiştir. Askeri darbe girişimi önlendi;

darbeci cemaat gücünü büyük ölçüde yitirdi. Ama öteki tarikatlar altın çağlarını yaşıyorlar. Gülen ile arası bozulan, neredeyse iktidarı yitirme tehlikesi ile karşılaşan AKP, boşluğu öne çıkan tarikatlarla doldurma niyetindedir. Daha dikkatli olmaya çalıştıkları görülüyor. Kurtuluş devriminin laikliği koruma aracı olarak kurduğu Diyanet, bu kez çatı örgütü kimliği ile tarikatları AKP adına denetlemekle görevlendiriliyor. En azından proje budur.

Tarikatların ideolojik dış desteğe sahip olduğunu da biliyoruz. Özellikle liberaller toplumsal gelişmeyi tahlil etme çabasına giriştikleri her aşamada ufuksuzlukları nedeniyle cemaatleri sivil toplum kuruluşu saymış, tarikatların hayırhah dostlarına dönüşmüşlerdir. Bu dostluktan en büyük payı Nur cemaatinin aldığını söylemeye bilmem gerek var mı? Geçtiğimiz günlerde 90 yaşında hayatını kaybeden sosyolog Şerif Mardin bu tür, etkin bir desteğin tipik örneğidir. Önemli, yetkin bir sosyoloğun desteği kuşkusuz liberal dünya için tartışmasız referans anlamına geliyordu.

Kısacası tarikatlar cemaatler kendilerini takıyye yöntemiyle siyasete, “akademi” dünyasına kabul ettirme çabasını sürdürüyor. Laiklik için savaşanlar neyle karşı karşıya olduklarını bilseler, tarikatlara liberal desteğin ideolojik boyun eğmişliğinin farkına varsalar iyi olacaktır.

Çünkü liberaller araştırma niyetiyle ele aldıkları konular karşısında nesnelliklerini yitirme, araştırdıkları özneye dönüşme, onun düşünce sistemine boyun eğme gibi bir zaafiyetle maluldürler.Onların kurtulması zor görünüyor. İdris Küçükömer fobisinden hâlâ sıyrılamamış kimi sosyal demokratlar kurtulabilirse ne âlâ…

This entry was posted in DİN-İNANÇ, İrtica, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, YOBAZLIK - GERİCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *