MUZAFFER İZGÜ’YE VEDA…
Edebiyatımız, çocuklarımız, gençlerimiz, bizler ve elbette ülkemiz bir ulu çınarını yitirdi.Birkaç hafta önce rahatsızlığı nedeniyle hastanedeydi. Hemen her alandaki direngen kişiliğiyle tanınan Muzaffer İZGÜ hastalığından esirgedi direncini. Belki de iyi yaptı! Ağrısız, acısız, zahmetsiz göçtü bu dünyadan!
Muzaffer İZGÜ’yle ilk karşılaşmam 60’ların sonlarında oldu. Henüz okur-yazar bile değilken rahmetli babamın Akbaba dergisinde yayımlanan öykülerini yüksek sesle okumasıyla başladı tanışıklığımız. Bir sayfaya sığdırdığı öykülerinde Türkçe’yi olağanüstü ustalıkla kullandığını şimdilerde daha iyi fark edebiliyorum. İşittiğim ya da gördüğüm pek az şey beni bu denli güldürebilmiştir. Çocukluk yıllarının gülmeceyi öne aldığını göz önüne aldığımızda düşündürücü yanlarını elbette anımsamıyorum o güzel öykülerin.
Hiç durmadan üreten ama bir o kadar da alçakgönüllü, kibirden yoksun tutumuyla edebiyatımızın verimli toprağı olmayı sürdürdü yaşamı boyunca Muzaffer İZGÜ!
İkinci tanışmamız ilkinden yaklaşık çeyrek yüzyıl sonraya denk düşer. Asistanlık yıllarımdı. Seksenlerin sonlarında bir gün Muzaffer İZGÜ’yle yüz yüze, tokalaşarak tanıştık. Elinde emekli karnesiyle polikliniğe adım attığında toparlanıp da ilgi göstermem bile mahcup etmişti onu fark edebildiğim kadarı ile. O yıllardaki aklımla şaşırmıştım. Onun gibi ünlü ve tanınmış bir yazar nasıl olur da sıradan insanlar gibi doktora giderdi!
Sıradan insanlar gibi yaşadığını ve hatta o sıradan insanların yaşadığı semtte oturduğunu çok sonraları öğrenecektim.
Muzaffer İZGÜ çok iyi bir yazar ve usta bir edebiyatçı olduğu kadar aydın tanımına gerçekten uyan bir kişilikti. Aydın olmanın gereksiz konuşmaları, çıkışları hiç gerektirmediğini sakin, sessiz ve alçakgönüllü davranarak da aydın tanımına uygun olunabileceğini yaşamı boyunca sergileyerek herkese örnek oldu! Sessiz ama dik duruşlu bir Cumhuriyetçi ve Atatürkçü olarak yaşadı bu dünyada!
Vedası da yaşamı boyunca sergilediği tutuma uygun oldu!
Güle güle büyük usta!
Başımız sağ olsun! En çok da çocukların başı sağ olsun!
Bu dünyada bıraktığın iz silinmeyecek!
Güldürürken düşündüren güçlü kaleminle ve elbette Cumhuriyet’e, Atatürk’e ve aydınlanmaya kol, kanat gerişinle anımsanacaksın…
Ceyhun BALCI, 27.08.2017
Naci Kaptan
Sayın Balcı’nın uğurlama yazısına ben de değerli yazar İzgü’nün GECEKONDU isimli ilk öyküsüyle katılıyorum. Uğurlar olsun büyük usta .
Muzaffer İzgü genel olarak mizah yazarı olarak canlansa da aklımızda, Gecekondu kitabı ilk öyküsüyle içimizde bir burukluk bırakıyor.
İçinde çeşitli öyküler yer alan Gecekondu, genel olarak Türkiye’nin eski zamanlarında yaşanan bazı talihsiz olaylar ile birlikte, hepimizin Türkiye’nin gerçekleri olarak nitelendirdiğimiz konuları da anlatıyor. Tabi Muzaffer İzgü‘nün mizahi yaklaşımıyla yine de bir parça gülsek de bu öyküler aslında iç burkan cinsten, fakat gerçek.
İlk öykü, kitaba da ismini veren Gecekondu öyküsü. Bu öyküde İstanbul’un gecekondu semtlerinden birinde yaşayan bir aile ele alınıyor. Yoksulluktan kırılan bu ailenin yaşadıkları bize aktarılırken, Muzaffer İzgü’nün de ayrıntıları ne kadar iyi aktardığını görebiliyoruz. Yağmurun yağışını ve sokaktaki insanların bu yağmurdan nasıl etkilendiğini okurken, aslında biz de o yağmurdan nasibimizi alıyor gibiyiz. Anlatılan aile de, bu gecekondu mahallesinde yaşayan kalabalık ailelerden biri. Kızları evlenmek üzere, aile babası her gün eve ekmek parası getirmeye uğraşıyor, diğer küçük çocuklar ise hayatın gerçek yüzüyle henüz yeni tanışıyor. Ekmek parası dediysem gerçekten ekmek parası, çünkü baba eve doğru düzgün para getiremiyor. Ekmeğin parası bile zor giriyor kısacası…Kızlarını istemeye gelen aileye iki bardak çayı zor veriyorlar. Çayları olmadığından ve bir diğer bardakları olmadığından… Böyle bir aile. Ve bu ailenin yaşadığı, başlarına gelebilecek en büyük acılardan birisi. Yoksulluğa yenik düşerek evlatlarını toprağa vermek. Öyküyü okurken tüyleriniz ürperecek eminim.
Diğer öyküler ise bu kadar hüzünlü olmasa da en başta da söylediğim gibi Türkiye’nin hikayeleri. Devlet dairelerinde yaşanan bugün git yarın gel olaylarına kadar, Muzaffer İzgü bize Türkiye’yi anlatmış. Mizahi yönünü de katmış, biz de bu olaylara acı acı gülmüşüz.
Gecekondu, Muzaffer İzgü’nün tavsiye edebileceğim kitaplarından biridir. Hem hayatın zor yanlarını ve bilmediğimiz semtlerde yaşayan diğer hayatları görmek adına, hem de bu hayatlara Muzaffer İzgü’nün penceresinden bakabilmek adına:)