Mehmet Boz
22.08.2017
Bilindiği gibi bu gün iki önemli olayın yıl dönümüdür
– Sakarya Meydan Muharebesi’nin ( 23 Ağustos- 13 Eylül 1921) başladığı gün…
– Atatürk’ün Kastamonu’ya gelişi/şapka giymesinin yıl dönümü.
İki konuya ait kısa bilgi aşağıdadır.
Sakarya Meydan Muharebesi ( 23 Ağustos- 13 Eylül 1921)
Kütahya Eskişehir Muharebelerinden sonra bir süre duraklayan Yunan ordusu, hazırlıklarını tamamladıktan sonra 23 Ağustos 1921 günü Sakarya Irmağı’nın gerisinde bulunan Türk mevzilerine saldırıya geçti. Tarafar arasında çok şiddetli çarpışmalar oldu. Ordumuz 100 kilometrelik cephe üzerinde cereyan eden meydan muharebesinde, düşmanın üstün kuvvetlerini ilk önce yıpratarak, taarruza devam etmekten yoksun bir hale getirdi. 23 Ağustos’tan 13 Eylül’e kadar gece gündüz aralıksız yirmi iki gün devam eden bu kanlı savaştan sonra, düşman ordusu mağlup ve perişan bir şekilde cepheyi terketti.Meclis, 19 Eylül 1921’de kabul edilen bir kanunla, Türk Milletinin bir şükranı olarak Mustafa Kemal Paşa’ya Mareşallık rütbesi ve Gazilik ünvanını verdi.
Sakarya Zaferi, dış ilişkilerimizde durumumuzun düzeltilmesine ve itibarımızın artmasına yardımcı oldu. 9 Haziran 1921’den beri Ankara’da Fransız temsilcisi Franklin Bouillon’la görüşmeler yapılmaktaydı. Bu görüşmeler, Sakarya zaferinden sonra, 20 Ekim 1921’de Ankara’da olumlu bir şekilde sonuçlanarak, Ankara İtilafnamesi adıyla tarihe geçen bir antlaşmayla noktalandı. Sakarya zaferi, askerlik ve politika bakımından da Kurtuluş Mücadelemizin önemli bir merhalesi oldu. Yunan ordusunun taarruz kabiliyeti kırıldı.(1)
23 Ağustostan 13Eylüle kadar 22gün 22g ece süren bu savaş Türk tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Sakara Zaferi ile Yunan ordusunun saldırı gücü kırıldı ve Yunanlılar savunma durumuna geçtiler.
Böylelikle 1683 Viyana Kuşatması’ndan sonra başlayan ve asırlarca süren Türklerin geri çekilişi bu savaşla durduruldu ve bundan sonra Türk ordusunun ilerleyişi başladı.(2)
Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 39.289’dur. Yunan ordusunun zayiatı ise; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007’dir. Sakarya Meydan Muharebesi’nde çok fazla subay kaybı olduğu için bu Muharebeye “Subay Muharebesi” adı da verilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk bu muharebe için “Sakarya Melhame-i Kübrası” yani kan gölü, kan deryası demiştir.
Yunanlar için geri çekilmek haricinde başka bir seçenek kalmadı. Geri çekilirken Türk sivil halkına karşı yaptığı tecavüzler, kundaklamalar ve yağmacılık sonucunda 1 milyonun üzerinde sivil Türk evsiz kaldı.( 3)
Atatürkün Kastamonuya gelişi – Şapka Devrimi
Atatürk, 23 Ağustos 1925’te Kastamonu ve İnebolu’ya yaptığı seyahatlerde şapkayı halka göstererek giysi devriminin ilk işaretini verdi. “Biz her nokta-i nazardan medeni insan olmalıyız. Fikrimiz, zihniyetimiz, tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır. Medeni ve beynelmilel kıyafet milletimiz için layık bir kıyafettir onu giyeceğiz.” diyen Büyük Atatürk, 27 Ağustos 1925’te de İnebolu’da “Turan kıyafetini araştırıp ihya eylemeye mahal yoktur. Medeni ve beynelmilel kıyafet bizim için, çok cevherli milletimiz için layık bir kıyafettir.” diyerek, medeni yaşayışa uyan kıyafetin kabulü gerekliliğini belirtmiştir.
Atatürk Şapka Devrimini Neden Kastamonu’da Başlattı?
Bir Anı-Şapkayı Orada Giyeceğim!
1925 yılı Ağustos ayı başlarındayız. Atatürk’ü ziyarete Kastamonu’dan bir heyet gelmişti. Atatürk o gün bir çok heyeti kabul etmiş ve yorulduklarından, Halk Partisi Genel Sekreteri(*) Saffet (Arıkan) Bey’e; “Diğer heyetleri benim adıma sen kabul et ve önemli gördüğün heyetleri ise İsmet Paşa’ya götür.” demişti.
Ancak Kastamonu heyeti geldiğinde nedense Saffet Bey, Atatürk’ü haberdar eder. Atatürk; “Bu heyeti ben Çankaya’da kabul edeceğim, yarın heyeti Çankaya’ya getir.” diye Saffet Bey’e direktif verir. Ertesi gün Atatürk, Kastamonu heyetini kabul ederek bir saate yakın heyet mensupları ile görüşür ve davetlerini hemen kabul eder. Atatürk; “Yakında Kastamonu’ya geleceğim, hemşehrilerime selâm söyleyiniz!..” diyerek heyeti uğurlar. Heyeti uğurladıktan sonra Saffet Bey’e; “Çocuğum, Kastamonu’ya gidiyorum, Şapkayı orada giyeceğim” der.
Saffet Bey, Atatürk’ün uzun süredir, kılık kıyafet ve şapka sorunu ile meşgul olduğunu, hatta bazı arkadaşlarına İstanbul’da Beyoğlu’nda şapka giydirerek özellikle gezdirdiğini ve bu halin sonuçlarını incelettiğini biliyordu. Atatürk, Saffet Bey’e; “Kastamonu’yu niçin seçtiğimi bilemezsin. Dur anlatayım:
“Tüm vilayetler beni tanırlar. Ya üniforma ile, yahut fesli, kalpaklı veya sivil elbise ile görmüşlerdir. Yalnız Kastamonu’ya gidemedim. İlk önce nasıl görürlerse öyle alışırlar, yadırgamazlar. Üstelik bu il halkının hemen hepsi asker ocağından geçmişlerdir. Saygılıdırlar, yumuşak başlıdırlar. Adları tutucu çıkmışsa da anlayışlıdırlar. Bunun için “Şapkayı orada giyeceğim(1)” demiştir.
(a) Nazmi EĞDİRİCİ, Atatürk’ün Kılık Kıyafet –
Şapka Devrimi ve İnebolu, s.97
(1 ) http://www.ataturk.net/mmuc/sakarya.html
(2 ) http://www.hakkindakisabilgi.net/sakarya-meydan-savasi-2/
( 3) https://tr.wikipedia.org/wiki/Sakarya_Meydan_Muharebesi
(4 ) http://www.ataturkdevrimleri.com/yazi-1273-ataturk-sapka-devrimini-neden-kastamonu-da-yapti-ani.html
( 5) http://www.ugurerden.com.tr/2014/01/ataturkun-kastamonuya-gelisi-sapka.html
(*) Saffet (Arıkan) Kimdir?
(1888-1947) Erzincan’da doğdu, 1910 yılında Harp Akademisinden kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu. Çeşitli muharebe ve askerî hizmette bulunduktan sonra, 1926’da emekli oldu. 3-8. dönemlerde milletvekili seçilmiş ve 1935-38 yıllarında Millî Eğitim Bakanlığı yapmıştır. Bakanlığı sırasında eğitim sorununa pratik bir yaklaşım getirmiştir. Özellikle ilköğretimde öğretmen ve program ihtiyacı üzerinde durmuştur. Eğitmen Kursları ve Köy Öğretmen Okulları onun zamanında açılmıştır. Buralarda yetişecek gençlerin, Atatürkçü, yurtsever, ulusal düşünceye sahip ve ekonomik bir öğe olarak yetiştirilmesi amaçlanmıştı “Köy Öğretmen Okulları” daha sonra “Köy Enstitüsü” adını almış ve çoğaltılmıştır. O, bu okulların yalnız öğretmen yetiştirmek için açılmadığını ifade ederek, İkinci Cihan Savaşı sırasında, eğitimci H.Raşit Öymen’e:
“Hele şu harp bitsin, o zaman, işi elbette ki, bir daha gözden geçireceğiz” demiş ve eklemişti: “Köy çocuğu, gerekirse Sorbon’a kadar gitmelidir.”
Saffet Arıkan, Atatürk’ün yakın arkadaşı idi. Kültür (Millî Eğitim) Bakanlığı sırasında ondan aldığı direktifleri uygulamaya çalışmıştır. Bunu açıkça söylemiştir.